Ankara’da sivil araçla üç üniversite öğrencisini kaçıran polisler hakkında suç duyurusu
Suç duyurusu öncesinde Ankara Adliyesi önünde açıklama yapan avukatlar, ‘’Kanun değişikliğiyle, işkence suçu için izin koşulu kaldırılarak re’sen soruşturma yolu açılmıştır. Bu nedenle, fail hakkında doğrudan soruşturma ve kovuşturma yürütmek zorundasınız’’ dedi.
19-02-2021 14:59

İleri Haber
Ankara’da hukuk meslek örgütleri, dün polis tarafından kaçırılan, darp ve tehdit edildikten sonra şehrin çeşitli yerlerinde bırakılan üç üniversite öğrencisinin kaçırılmasına ilişkin suç duyurusunda bulundu. Kaçıran kamu görevlileri ve sivil kişiler ile kamera kayıtlarının silinmesini sağlayan kişiler hakkında yapılan suç duyurusunda, TCK 220 kapsamında soruşturma yürütülmesinin yasal zorunluluk olduğu vurgulandı.
Dün öğle saatlerinde, TİP Ankara İl Yöneticisi Ali Ayduğan ve Öğrenci Kolektifleri üyesi iki öğrenci hiçbir gerekçe gösterilmeden ve bilgilendirme yapılmadan, evlerinin önünde GBT kontrolü yapılacağı bahanesiyle bindirildikleri sivil araçlarla polislerce kaçırıldı. Bir süre sonra bırakılan Ayduğan'ın polisler tarafından darp edildiği, diğer iki öğrencinin ise tehdit edildiği öğrenildi.
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü kaçırılan öğrencilere ilişkin avukatlarına “Ne gözaltı, ne hastane işleminde gözükmüyor” yanıtını verirken, üniversitelilerin polis tarafından kaçırıldıklarını açıklamaları üzerine bugün Ankara Adliyesi önünde bir araya gelen hukuk meslek örgütleri, kaçırmalara karşı suç duyurusunda bulundu.
İleri Hatırlatıyor
SUÇ DUYURUSU ÖNCESİ BASIN AÇIKLAMASI
Suç duyurusu öncesinde Adalet İçin Hukukçular, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şubesi, Demokrasi İçin Hukukçular, Hukukçu Dayanışması, Toplumsal Hukuk ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi tarafından yapılanaçıklamada ‘’Bu ülkenin geleceği için endişelenen demokratik haklarını kullanmak isteyen üniversite öğrencileri değil, sözde yasaları uygulamakla görevli, yasa dışı çeteler, insan kaçıranlar suç işliyor’’ ifadeleri yer aldı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
'ANKARA'DA YAŞANANLAR İLK DEĞİL'
Dün bu şehirde üç genç kaçırıldı. Ankara’da, bu ülkenin başkentinde, kimliklerini gösterip GBT yapılacağını söyleyen polislerce araçlara bindirildiler, sonra kendilerinden saatlerce haber alınamadı. Bu şehrin sokaklarında gezdirildiler, tehdit edildiler, şiddete, işkenceye uğradılar ve sonra şehrin üç ayrı kör noktasına bırakıldılar.
Avukatlarına, arkadaşlarına haber veremeselerdi belki de şu saatlerde “neredeler” diye sormaya devam edecektik. Hızlı oluşan tepki ve dört bir yandan örgütlenen dayanışma ile şu an aramızdalar.
İnsan Hakları Derneği tarafında kamuoyu ile paylaşılan Baskı ve Tehdit Yöntemleriyle İfade Alma, Mülakat Yapma, Ajanlaştırma ve Kaçırma Olaylarıyla İlgili raporun verilerine göre 2018 yılında 160 kişi kaçırılmış veya kaçırılmaya çalışılmıştır. 2019 yılında ise bu sayı 150’dir. 2020 yılı itibariyle tespit edebildiğimiz kadarıyla bu sayı giderek artmış, son bir ayda ise en az dokuz kişi kaçırılmaya çalışılmıştır. Bu durum aynı zamanda basına da yansımıştır. Daha 2 hafta önce HDP Gençlik Meclisi üyesi iki üniversiteli kadın öğrenci Bahçelievler 7. Cadde’de gündüz vakti kaçırıldı. Bu sebeple 18 Şubat 2021 günü Ankara’da yaşananların ilk olmadığını bilmekle birlikte sistematik bir uygulamaya dönüştürülmek istendiğinin de farkındayız.
Ankara sokaklarında uzunca zamandır hukuka aykırılıklar yaşamaktayız. Basın açıklaması, Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı tamamen yasa dışı bir biçimde engellenmekte, sokaklarda bu hakkını kullanmak isteyen yurttaşlar, hakarete, kötü muameleye, işkenceye, gözaltılara maruz bırakılmaktadırlar. Son dönemlerde bu duruma biz avukatları Emniyet Müdürlüklerine almamaya çalışarak, avukatsız ifade alma baskısı da eklenmiştir.
‘YENİDEN KAÇIRMALARLA, ALIKOYMALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ’
Bu topraklar gözaltında kayıplara, kaçırmalara, yargısız infazlara yabancı değildir. Biz hukukçular hala bu dosyaların izini sürüyor, adalet talebimizi hiç bıkmadan usanmadan tekrarlıyoruz.
Şimdi yeniden kaçırmalar, resmi gözaltı kayıtları olmaksızın insan alıkoymalarla karşı karşıyayız. Söz konusu durumun giderek artmasından, rutin bir emniyet işlemi haline getirilmeye çalışmasından endişeliyiz.
İşkence, kötü muamele, şiddet, hürriyetten yoksun bırakma, suç işlemek için örgüt kurma, görevi kötüye kullanma… Burada sayamayacağımız kadar çok suç var. Ve bu suç devlet imkanlarıyla, ve toplu halde işleniyor.
‘ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ DEĞİL, İNSAN KAÇIRANLAR SUÇ İŞLİYOR’
Bu ülkenin geleceği için endişelenen demokratik haklarını kullanmak isteyen üniversite öğrencileri değil, sözde yasaları uygulamakla görevli, yasa dışı çeteler, insan kaçıranlar suç işliyor.
Şimdi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına vereceğimiz suç duyurusu ile sorumluların derhal yakalanmasını ve yargılanmalarını talep edeceğiz. Buradan sesleniyoruz sorumluları derhal bulun ve yargılanmalarını sağlayın. Kanun değişikliğiyle, işkence suçu için izin koşulu kaldırılarak re’sen soruşturma yolu açılmıştır. Bu nedenle, fail hakkında doğrudan soruşturma ve kovuşturma yürütmek zorundasınız. Bu yapılmadığı sürece Ankara’da hiçbir yurttaş güvende olmayacak.
‘ALIŞMAYACAĞIZ, GÖZ YUMMAYACAĞIZ’
Öte yandan, yaşananları olağan karşılayacağımızı buna alışacağımızı, ülkedeki demokratik tepkilerin bu şekilde bastırılabileceğini sananlara sesleniyoruz; çok yanılıyorsunuz. Gözaltında kayıplara izin vermeyeceğiz, sokak ortasından yurttaş kaçırmanıza göz yummayacağız.
Tüm hukuksuzlukların karşısında biz varız. Hukuk için adalet için mücadele etmeye devam edeceğiz.
İLGİLİ HABERLER
Avrasya Tüneli için 54 milyon dolar ödenecek
Avrasya Tüneli için geçen yıl verilen araç garantisinin yarısına bile ulaşılamadı. 2020 yılında geçmeyen 12 milyon 697 bin araç için Hazine’den 54 milyon 851 bin dolar daha çıkacak.
07-03-2021 08:26

2020 yılında 25 milyon 194 bin geçiş garantisi verilen Avrasya Tüneli'nden geçen araç sayısı, 12 milyon 496 bin oldu. Böylece garantinin yarısına bile ulaşılamadı.
Günde 69 bin geçiş garantisi verildi ancak 12 ay boyunca bu rakam hiçbir zaman yakalanamadı. Hazine, Avrasya Tüneli'ni işleten şirkete 2020 yılında geçmeyen 12 milyon 697 bin araç için 54 milyon 851 bin dolar (411 milyon TL) ödeyecek.
Sözcü gazetesinden Başak Kaya'nın haberine göre, CHP Zonguldak Milletvekili ve TBMM KİT Komisyonu Üyesi Deniz Yavuzyılmaz, "Hazine'den çıkan para korkunç rakamlara ulaşıyor. Bu para halkın vergileri… ‘Virüs var onun için araç sayısı düştü' diye savunma yapıyorlar. 2017-2018'de virüs var mıydı, yine hedef tutmadı. Zafer Havalimanı'nda yüzde 99.5 oranında hedef sapmış. İlkokul öğrencisi bile daha iyi hesap yapar” dedi.
Murat Kurum: Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yaptığı Bartın ziyaretinde, “Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz” dedi.
06-03-2021 19:03

Bartın Valiliği'ni ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İl Değerlendirme Kurulu toplantısının ardından bazı açıklamalarda bulundu. Kurum açıklamasında "Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz. Bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında başlatmış olduğu seferberlik kapsamında bugüne kadar 1,5 milyon konutun dönüşümünü sağladık. Ve şu anda devam eden 272 bin bağımsız bölümden oluşan konutun inşaatı gerek TOKİ Başkanlığımızla gerekse belediyelerimiz eliyle Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülmektedir. Bu kapsamda vatandaşımıza 15,5 milyar lira gerek kira gerekse kamulaştırma yardımları oldu. Ülkemizin 5 yıllık hedeflerinde acil öncelikli 1,5 milyon konutunu sağlamaktır" ifadelerine yer verdi.
‘BAKANLIK OLARAK HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ’
Bakan Kurum vatandaşlara bu süreçte mağdur olmamaları için destek verdiklerini ifade ederek, açıklamasına şöyle devam etti:
"Bununla ilgili şehirlerimize giderek, kentsel dönüşüm kararlarımızı alıyoruz. Diğer taraftan vatandaşlarımızın bu süreçte mağduriyet yaşamaması için meclisimizde önemli kararlar aldık. Bununla ilgili bakanlığımızın faydalandırdığı kredi miktarlarını 125 binlerden 200 bin TL’ye çıkardık. Amacımız, hedefimiz ülkemizde riskli olduğunu düşündüğümüz vatandaşımızı rızası çerçevesinde, yerinde hızlı ve gönüllü prensipleriyle dönüştürmektir. Son bir asırdır 80 bin vatandaşımızı yitirdik. Bakanlık olarak her türlü desteği vermeye hazırız.”
Bakan Koca illere göre vaka sayılarını açıkladı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıkladığı verilere göre 100 bin kişiye düşen vaka sayısında ilk 3 sırayı 348 ile Samsun, 314 ile Sinop, 282 ile Giresun alırken, İstanbul'da ise 100 bin kişide vaka sayısı 89,9'dan 111,5'e yükseldi.
06-03-2021 17:18

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 27 Şubat-5 Mart haftasında illere göre 100 bin kişiye düşen koronavirüs (Covid-19) vaka sayısının güncel haritasını paylaştı.
İllere göre haftalık Covid-19 vaka sayısı her 100 bin kişide İstanbul'da 111,57, Ankara'da 54,83, İzmir'de 66,47 oldu.
Bakan Koca'nın paylaşımı şöyle:
"Her hafta açıkladığımız illerimizde 100.000 nüfusa düşen haftalık toplam vaka sayısının güncel haritasını ilan ettik. Kademeli ve kontrollü normalleşeceğiz."
Kontrollü normalleşme için illerimizin 100.000 nüfusa karşılık gelen haftalık vaka sayılarını içeren insidans haritasının güncel hali ektedir. Yüksek riskli illerimiz risklerini düşürmek için daha tedbirli olmalı. Normalleşme kontrollü gerçekleşmeli. pic.twitter.com/wt7YsOJ7qQ
— Dr. Fahrettin Koca (@drfahrettinkoca) March 6, 2021
Bu hafta ne kadar tedbirli olursak şehirlerimizin rengi ona uygun olarak şekillenecek. Mevcut avantajlarımızı kaybetmemek için daha dikkatli ve temkinli hareket etmeliyiz.
— Dr. Fahrettin Koca (@drfahrettinkoca) March 6, 2021
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Koronavirüs'e yakalandı
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, Koronavirüs'e (Covid-19) yakalandığı belirtildi.
06-03-2021 15:38

Üç gün önce belirti gösteren Erbaş’ın yapılan testi pozitif çıktı ve tedavi altına alındı.
Sözcü gazetesinin haberine göre; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Bitlis'te şehit olan 11 asker için Ankara'da Ahmet Hamdi Akseki camiinde yapılan cenaze törenine Covid-19 testi pozitif çıktığı için katılamadı.
Erbaş'a yakın bir isim, "Hocamız'ın durumu iyi. Testi pozitif çıktı ama herhangi bir semptomu yok. Evinde dinleniyor" dedi.
İki siyasi partinin hukuki varlığı sona erdi
Anayasa Mahkemesi, kurulduktan sonra kongrelerini yapmayan iki partiyi kendiliğinden dağılmış sayılarak hukuki varlıklarının sona erdiğine karar verdi.
06-03-2021 14:41

Resmi Gazete'de yayımlanan kararlara göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 2011'de kurulan, ilk büyük kongresini 2013'te yaptıktan sonra üst üste iki kez büyük kongresini gerçekleştirmeyen Engelsiz Türkiye Partisi'nin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebiyle iddianame hazırladı.
İddianamede, Siyasi Partiler Kanunu uyarınca büyük kongrenin parti tüzüğünün göstereceği süreler içinde toplanması gerektiği, bu sürenin iki yıldan az, üç yıldan fazla olamayacağı belirtildi.
Engelsiz Türkiye Partisinin 2013'ten bu yana büyük kongresini gerçekleştirmediği ifade edilen iddianamede, Siyasi Partiler Kanunu'nun 121. maddesinin atfı nedeniyle derneklerin sona erme hallerini düzenleyen Türk Medeni Kanunu'nun 87. maddesi uyarınca genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamamasının kendiliğinden sona erme hallerinden biri olduğu vurgulandı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ayrıca 2016'da kurulan ancak büyük kongresini gerçekleştirmeyen ve zorunlu organlarını oluşturmayan Büyük Türkiye Partisinin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi istemiyle iddianame hazırladı.
İddianamede, Siyasi Partiler Kanunu uyarınca, ilk büyük kongrenin partinin tüzel kişilik kazanmasından başlayarak iki yıl içinde toplanması gerektiği, buna karşın Büyük Türkiye Partisinin büyük kongresini Siyasi Partiler Kanunu'na uygun yapmadığı ve zorunlu organlarını oluşturmadığı kaydedildi.
Anayasa Mahkemesi, Engelsiz Türkiye Partisi ile Büyük Türkiye Partisinin ilgili yasal düzenlemeler gereğince dağılmış sayılarak hukuki varlıklarının sona erdiğine, her iki partinin tüm mallarının Siyasi Partiler Kanunu'nun 110. maddesi uyarınca Hazineye geçmesine karar verdi.
SİYASİ PARTİ MALİ DENETİMLERİ
Öte yandan Anayasa Mahkemesi, 5 siyasi partinin kesin hesaplarında gösterilen gelir ve giderler ile devreden nakit toplamının eldeki bilgi ve belgelere göre, doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olduğunu belirledi.
Resmi Gazete'de yayımlanan kararlara göre Yüksek Mahkeme, Alternatif Değişim Partisi, AS Parti ve Toplumcu Kurtuluş Partisinin 2016, İşçi Demokrasi Partisinin 2016 ve 2017, Türkiye İşsizler ve Emekçiler Partisinin ise 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait kesin hesaplarını inceledi.
Bu partilerin kesin hesaplarında gösterilen gelir ve giderler ile devreden nakit toplamının eldeki bilgi ve belgelere göre, doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olduğu sonucuna varıldı.
HDP'den açlık grevlerinin 100'üncü gününde çağrı
HDP, açlık grevlerinin 100’üncü gününde cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili açıklama yaptı.
06-03-2021 13:38

HDP'de Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, açlık grevlerinin 100’üncü gününde cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin açıklama yaptı. Dede, Türkiye cezaevlerinin politik mahpuslar açısından Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar, en yoğun hak ihlallerinin yaşandığı alanlar olduğunu belirtti.
Ümit Dede'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"HAK İHLALLERİ KATLANARAK ARTTI"
"Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 2020 yılının Mart ayında ülkemizde görülmeye başlayan koronavirüs salgınıyla birlikte, pandemi tedbirleri adı altında, politik mahpuslar açısından cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, katlanarak artmış ve zaten ağır olan cezaevi koşulları, çok daha ağırlaştırılmıştır. Bir yılı aşkın süredir yürürlükte olan pandemi tedbirleri ile; politik mahpusların, tüm kültürel, sportif ve sosyal hakları ellerinden alınmış ve nerdeyse koğuşlarının dışına çıkamaz duruma getirilmişlerdir.
"YEMEK KALİTELERİ DÜŞTÜ"
Havalandırma ve gün ışığından faydalanma süreleri arttırılması gerekirken aksine kısaltılmıştır. Kapalı cezaevlerinin yemek ihtiyacını karşılayan, açık cezaevlerindeki mahpusların izinli sayılarak tahliye edilmeleri neticesinde, yemeklerin hem kalitesi düşmüş hem de miktarı azaltılmıştır.
"TECRİT TOPLUMSAL YAŞAMI ETKİLİYOR"
Devletin İmralı adasından başlattığı bu yönetme biçimi, Kürt meselesine yaklaşımıyla, savaş politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Ve bu politikaların da sadece ülkenin içinde bulunduğu hukuksuzluk durumuyla değil, aynı zamanda savaş ekonomisinin yarattığı yoksullukla, işsizlikle, açlıkla da doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Avukatlarıyla 2019 yılında yaptığı görüşmede; ‘Fırsat verilirse bu sorunu bir haftada çözerim’ diyen, sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin sadece bir insan hakları sorunu olmadığı, aynı zamanda bir bütünen, siyasal ve toplumsal yaşamı etkileyen ve belirleyen bir etkiye sahip olduğunu da görmek gerekir. Tecrit edilen sadece bir kişi değil, bir toplumun barış, özgürlük ve birlikte yaşayabilme umududur.
"SAĞLIK HAKKINA ERİŞİM ENGELLENİYOR"
Sağlık hizmetine erişim hakkı, kelepçeli muayene dayatması, görevli personel tarafından hakarete uğrama ve 14 gün süren karantina adı altında tek başına tecritte tutma uygulamaları sebebiyle, mahpuslar tarafından kullanılamaz hale getirilmiştir. Birçok cezaevinde mahpusların sıcak suya erişimi kısıtlanmış, hijyen malzemeleri, ücretsiz olarak dağıtılmamıştır. Aile görüşleri bir dönem tümden iptal edilmiş, sonrasında bir kişiyle sınırlı olmak kaydıyla kapalı görüş şeklinde yaptırılmaya başlanmıştır. Bir yılı aşkın süredir açık görüş hakkından mahrum bırakılmış olan mahpuslar, ailelerinden tek bir kişiye dahi dokunamamışlardır.
"MÜCADELE KARARLILIĞINDAYIZ"
Ancak elbette bu ağır sorumluluğun yükünün mahpuslar üzerinde bırakılması, vicdanen ve siyaseten kabul edilebilecek bir durum değildir. Mahpusların uyarı niteliğinde dönüşümlü olarak devam ettirdikleri açlık grevi eylemi, sadece siyasi iktidara bir uyarı niteliğinde değil, aynı zamanda başta siyasetçiler ve hak savunucuları olmak üzere, toplumun vicdanlı tüm kesimlerine uyarı niteliğindedir. Biz de bu vesileyle, bir kez daha, açlık grevi eylemini gerçekleştiren mahpusların haklı, meşru ve yasal taleplerinin bizim de taleplerimiz olduğunu ve bu talepler kabul edilinceye kadar mücadele etme kararlılığında olduğumuzu belirtiyoruz.”