Amerika Birleşik Devletleri: Yazarların grevi 'ısmarlama sömürü' ile mücadele ediyor
Grevin ana meselesi, internet yayıncılığının, film ve televizyon endüstrisinin yaratıcı emeği üzerinden son on yılda kazandığı milyarlarca dolarlık hasılat. En büyük yapım stüdyoları 2017-2021 arasında yılda 28-30 milyar dolar kâr ettiler.
Çeviri: Ata Leblebici
Paramount genel müdürü Bob Bakish, platforumunun 60 milyon abonesi hakkında yatırımcılara, “Yazarlarımız, tüm platformlarda izleyicilerimize hitap eden içerikleri üretebilmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır” sözleriyle böbürlendi. Kendisi bu sözleri sarf ederken, milyonlarca dolar değerinde abonelik geliri elde edilmesinde “vazgeçilmez” payı olan bu yazarlar dışarıda, geçim ücreti ve güvenli istihdam için mücadele ediyorlardı.
2 Mayıs 2023 tarihinde Writers’ Guild of America (WGA) [Amerika Yazarlar Birliği] -yaklaşık 11 bin 500 televizyon ve dizi senaristinden oluşan bir işçi sendikası- 2007’den beri ilk defa grev kararı aldı. Karşılarında Alliance of Motion Picture & Television Producers (AMPTP) [Film ve Televizyon Yapımcıları Loncası] var; aralarında Disney, Netflix, Amazon ve Warner Bros. gibi şirketlerin de bulunduğu yaklaşık 350 tane büyük yapım şirketinin üyesi olduğu ticaret birliği.
Grevin ana meselesi, internet yayıncılığının, film ve televizyon endüstrisinin yaratıcı emeği üzerinden son on yılda kazandığı milyarlarca dolarlık hasılat. En büyük yapım stüdyoları 2017-2021 arasında yılda 28-30 milyar dolar kâr ettiler. Aynı stüdyolar 2000 yılında 5 milyar dolar kâr elde etmişken; 2022 yılında sadece Netflix için bu sayı 5,6 milyar doları buldu. Bu kârlar ancak toplu iş sözleşmelerinin suistimal edilmesi ve giderek düzensizleşen çalışma koşullarında daha fazla yaratıcı üretim karşılığında daha az ücret ödenmesi ile gerçekleşebildi.
WGA müzakere komitesi, üyelerine bir duyuruda “Şirketlerin bu tutumları sendikalı iş gücü içinde bir GİG ekonomisi yarattı”(1) ifadesini kullandı.
İnternet Yayıncılığı Sendikalı Emeği Nasıl Gig Emeğine Dönüştürdü
2023 WGA grevi, film ve dizi yapımcılığında son on yıldır süregelen büyük değişikliklerin bir sonucu olarak gerçekleşti. Game of Thrones ve Mad Men gibi dizilerin popülerliği ve aldıkları olumlu eleştiriler “prestij televizyonuna” olan ilgiyi arttı. Netflix ve Amazon gibi yayın platformları kendi film ve dizilerini üretmeye başlarken, HBO ve Disney gibi köklü stüdyolar da kendi yayın platformlarını oluşturdular. Planları basitti, başta abone çekebilmek için olabildiğince fazla dizi/film üretmek veya satın almak, ardından bunlar arasından beğenilen sayılı dizi/filmden istifade etmek. İlk bakışta bu plan tonlarca senaristi istihdam edecek gibi gözüküyordu, ancak bu aldanma uzun sürmedi.
İnternet yayıncılığının yükselişinden önce televizyon dizileri “yazar odaları” tarafından üretilmekteydi: Üç yıllık bir sözleşme ile sezon başına 20-26 haftalık ücret alan 6-12 senaristlik bir takım. Ancak yayıncılık yapan şirketler çok seri içerik üretme isteğinde oldukları için “mini-odalar” istihdam etmeye başladılar: Bütün bir dizi sezonunu birkaç günde tasarlayan, ardından bir sezonluk bölüm içeriğini 5-10 hafta içinde üretip bitirecek 1-3 yazar, önceden hazırlanmış bu sezonların çoğu ya hiç yapıma girmiyor ya da çekime başlanmadan iptal ediliyorlar; yapımına başlanılan sayılı sezon ise bölümleri yazıldıktan ancak bir iki yıl sonra yapıma giriyor.
Böylelikle yayıncılık şirketleri bütün bir sezonun içeriğini tam teşekkülü bir yazar odasının kuruşu maliyetine elde edebiliyorlar. Sonuç olarak hem var olan işleri ortadan kaldırıyor hem de yazarlara daha az ücret ödeyip, daha kısa dönem istihdam sağlıyorlar.
Mini-odalar endüstri standardı oldu; çünkü bir sürü senarist için tek seçenek internet dizileri yazmak artık. Uzun metraj film senaristleri için de gelecek karanlık gözüküyor: Bir sürü film artık sinema yerine doğrudan internet yayıncılığı hedefiyle üretildiğinden, stüdyolar sinema filmi ücreti yerine “haftanın filmi” ücreti ödeyerek paçayı kurtarabiliyorlar; her ne kadar bu filmlerin çoğu sinema filmi bütçesine sahip olsalar da. “Bir zamanlar elde etmesi zor ama iyi maaş ödeyen bu iş, artık elde etmesi imkânsız ve pek de maaş ödemeyen bir iş haline dönüştü,” dedi bireysel senaristleri müzakerelerde temsil eden Kit Brogden.
WGA Mini-Oda Sömürüsüne Bir Son Diyor!
WGA’nın birincil talebi çok basit: Mini-odalara son!
Yapım öncesi aşamada olan diziler için stüdyolar en azından 6 senaristi, en azından 10 hafta işe almalı. Yapım aşamasındaki internet dizilerinin çoğu sezon başına 24-52 hafta boyunca 6-12 senaristi işe almalı. Bütçesi 12 milyon dolardan yüksek olan internet filmleri de senaristlerine sinema filmi koşulları ile ödeme yapmalılar. WGA aynı zamanda, eğlence sektörü için yaşamsal bir tehdit oluşturan ChatGPT gibi yapay zekâ uygulamalarının senaryo yazımı için kullanılmalarına karşı sıkı talepler de öne sürüyor.
Her ne kadar günümüz koşulları ile bütün içerikleri yapay zekâ programları kullanarak üretmek henüz mümkün olmasa da, yapımcılar bu Demokles’in kılıcını sürekli WGA işçileri üzerinde sallandırmaktalar – sizden istediklerimize boyun eğin, yoksa yerinize yapay zeka kullanırız. WGA yapay zekanın yazım sürecine dahil edilmesi tehdidinden endişe duymakta haklı: Bu, lojistik işçisi sendikalarının yüzleştiği iki kademeli işe alım sürecini andırıyor ve patronlara büyük bir ayrıcalık sağlıyor
AMPTP bu taleplerin çoğunu, karşı teklif yapmadan doğrudan reddetti. Eğer senaristler karşısında hızlıca bir anlaşma ile ödün veriyor gibi gözükürse, yönetmenler sendikası (DGA) ve oyuncular sendikası (SAG-AFTRA) ile yakında yapılacak görüşmelerde elinin zayıflayacağının farkında. Başka bir deyişle, stüdyoların elleri sıkılıklarının nedeni cepleri boş olduğundan değil, her kabullerinin sonucunda işçilerin kendi hakları için daha da sert mücadele edeceklerini biliyorlar.
“Her defasında aynı tas, aynı hamam,” diyor Melody Cooper, grevdeki bir yazar/yapımcı. “Stüdyolar bize ‘Sektörü çökerteceksiniz, size daha fazla ödeyemeyiz’ diyorlar, 1960’ta böyle dediler, 1988’de ve 2007’de de.” Bir yandan da sekiz Hollywood CEO’su geçen sene toplamda 800 milyon doları cebe attılar. Melody, stüdyoların yıllardır yazarların çaresizliklerine güvendiklerini anlatıyor: “Daha az ücret alan yazarların daha az mücadele ettiklerini biliyorlar.”
Ancak bu grevin içinde bulunduğu koşullar, önceki tüm WGA grevlerinin bağlamından daha başka bir tür kapitalizmin koşulları. Enflasyon etkilerinden arındırılmış olarak senarist ücretleri son 10 yılda yüzde 23 düşerken, CEO ücretleri tavan yapmış durumda. Barınma maliyetleri de hızla artıyor, özellikle yazarların çoğunun yaşadığı Los Angeles şehrinde. Devasa kârlara rağmen, kapitalist çarpık mantık hissedarları memnun edebilmek için yayın platformlarından erişmesi imkânsız abone büyüme hızları talep ediyor, özellikle yakında küresel bir ekonomik kriz bizleri beklerken.
Başka bir deyişle, muhteşem miktarda kâr etmelerine rağmen stüdyolar, herhangi bir müzakere maddesinde ödün vermeye önceki grevlerden bile daha az meyilliler. Bu ödünleri elde edebilmek için WGA, daha önce görülmemiş bir ölçekte iş aksatma taktikleri gütmek zorunda kalabilir.
AMPTP’yi Müzakere Masasına Oturtmak İçin Gerekenler
Senaryoları tamamlanmış olsa da yazarlar yapım sürecinde hayatî öneme sahiptirler. Yüzlerce sanatçı, zanaatkâr ve teknisyenin kolektif emeğinin anlamlı ve tutarlı bir hikâyeye dönüşebilmesi için set sırasında yazarların görüşleri çok değerlidir. Buna rağmen, stüdyolar baskılarına devam ediyorlar. Bazı yapımlar WGA’nın grev hattına saygıdan durdurulsalar da -Netflix’in Stranger Things dizisi gibi- bir sürü diğer yapım sette yazarlarının varlığı olmadan devam etmeye çalışıyorlar.
Bu durum WGA için bir sıkıntı teşkil etmekte: Grevin başarılı olabilmesi için üretimi aksatması gerekiyor, ancak çekim aşamasına geçmiş yapımlar grev boyunca çekime devam edebilirler. Her ne kadar daha düşük kalite bir içerik sahneliyor olsalar da, bunun aynısını 2007 grevinde görmüştük. Ancak bu, yazarların grevi büyük bir etki yaratmayacak demek değil; 2007’deki WGA grevinin ekonomik etkisi yaklaşık 2,1 milyar dolardı. Sadece bu etkinin stüdyo bilançolarına yansıması biraz sürebilir.
Bütün bunlara rağmen, stüdyoların yolu bir noktada tıkanacaktır: Emek gücü olmadan, kâr elde edilemez. IATSE ve Teamsters sendikalarının kamyonları birçok yerde grev hattını aşmayı reddettiler. Bu tür dayanışma eylemleri her sete yayılmalı.
Shrine Oditoryumu’ndaki bir eylem mitinginde WGA işçileri, eğlence sektöründeki (aralarında IATSE, DGA, SAG-AFTRA, Teamsters, ve LIUNA’nın da bulunduğu) diğer büyük sendikaların üyeleri ve delegelerini misafir etti. Shrine’daki bu mitingde temsil edilen kolektif kuvvet: işte budur stüdyoların en korkulu rüyası.
Bugünkü durum 2007’dekinden bir hayli farklı; her ne kadar diğer sendika üyeleri o zamanlar WGA’yı desteklese de sendika liderleri ayrı olarak AMPTP ile müzakere etmişlerdi. Günümüzde ise WGA’nın eylemine diğer eğlence sektörü sendikalarının üyelerinden gelen destek çok daha yüksek gürlemektedir. Bu sendikaların üyeleri WGA’nın yanında greve katılmak için oylama yapabilirler. Grev sadece DGA ve SAG-AFTRA’yı kapsayacak kadar genişlese bile bütün yapımları anında kesecektir.
Büyük sendikaların kolektif hareketinin kendilerinden ciddi tavizler alabileceğinin AMPTP de farkında. Mart ayında üç günlük UTLA/SEIU birleşik grevi, sendikaların güçlerinin birleştiğinde ne kadar büyük olduğunu gözler önüne sermişti. Milyonlarca eğlence sektörü işçisinin emek gücü olmadan, stüdyoların elinde hiçbir koz kalmıyor.
(1) “Gig ekonomisi” ilk olarak müzik sektöründe icat edilmiş, işçinin düzenli istihdam yerine, tek seferlik sözleşmelerden oluşan düzensiz ve kendi hesabına çalıştırıldığı bir istihdam modelini ifade eder. Bir senaristin mesaisinin “gig ekonomisi” modeline uygun şekilde düzenlenmesi şu anlama gelir: Bir firma bünyesinde düzenli olarak istihdam edilmesi yerine, her bir dizi, sezon veya bölüm için ayrı birer sözleşme üzerinden düzensiz ve güvencesiz çalışmaya mecbur bırakılmasıdır.
Metnin İngilizce aslına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
https://internationalsocialist.net/en/2023/05/workers-in-struggle-2