Akşener’den Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı hedef alan Erdoğan'a yanıt: 'Terbiyeli olacaksın, efendi olacaksın'

Akşener’den Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı hedef alan Erdoğan'a yanıt: 'Terbiyeli olacaksın, efendi olacaksın'

Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı hedef alan Erdoğan'a "Terbiyeli olacaksın. Efendi olacaksın" yanıtını verdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı hedef alan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen Akşener, “Sayın Erdoğan; her şeyin ötesinde, bir kadından, bir bilim insanından söz ediyorsun. Terbiyeli olacaksın. Efendi olacaksın. Bu sözler, devletin başına yakışmaz” dedi. "Bu sözler, devletin başına yakışmaz. Cuma namazı çıkışında abuk sabuk konuşup, abdesti gıybetle bozmak, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na yakışmaz" ifadesini kullanan Akşener, "Boğaziçi üniversitesinin 36 yıllık şerefli bir hocasını, Milletimizi gururlandıracak bilimsel çalışmalar yapmış bir kadını, hedef tahtasına koyamaz" diye konuştu.

Akşener, şunları söyledi:

“Bakın, hem Boğaziçi Üniversitesi’nin, hem de Türkiye’nin en değerli bilim insanlarından biri olan, Profesör Ayşe Buğra Hoca için ne dedi; “Türkiye’de, Soros’un adeta ofis temsilcisi olan birinin karısı.

Sayın Erdoğan; Senin bilimle, araştırmayla pek alakan yoktur ama, ben yine de anlatayım. Ayşe Buğra, her şeyden önce, çok kıymetli eserleri, dünyaca bilinen önemli çalışmaları olan, çok değerli bir akademisyenimizdir. Birçok başka alanın yanı sıra, Türkiye’de iş dünyası ile devlet arasındaki ilişkileri incelediği çalışmalarıyla da, literatüre önemli katkılar yapmış önemli bir bilim insanımızdır. Ama aynı zamanda Ayşe Buğra, rahmetli Tarık Buğra’nın da kızıdır. O Tarık Buğra ki, senin fesline, burma bıyıklına benzemez. O Tarık Buğra ki, TRT’nin TRT olduğu zamanlarda, bu millete ecdadını hakkıyla anlatan, milli mücadele ruhunu hakkıyla aktaran dizilerin uyarlandığı, muhteşem romanların yazarıdır. Sen artık kabak tadı veren cehaletinle, bunları bilmeyebilirsin.

Ama Sayın Erdoğan; her şeyin ötesinde, bir kadından, bir bilim insanından söz ediyorsun. Terbiyeli olacaksın. Efendi olacaksın. Bu sözler, devletin başına yakışmaz. Cuma namazı çıkışında abuk sabuk konuşup, abdesti gıybetle bozmak, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na yakışmaz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Boğaziçi üniversitesinin 36 yıllık şerefli bir hocasını, Milletimizi gururlandıracak bilimsel çalışmalar yapmış bir kadını, hedef tahtasına koyamaz.”

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrencilerin ve akademisyenlerin kayyum rektör Melih Bulu'ya karşı başlattıkları eylemlere ilişkin yaptığı açıklamada "Osman Kavala denilen, adeta Soros'un temsilcisi olan kişinin karısı da provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır” diyerek isim vermeden Prof. Dr. Ayşe Buğra'yı hedef almıştı.

Anadolu Ajansı'nın geçtiğimiz günlerde Japonya esnafı ile ilgili yaptığı habere de sert tepki gösteren Akşener, "Devletin haber ajansı, Japonya’dan esnaf haberi yaptı. Anadolu kan ağlıyor, bunların gözü dünyanın öbür ucunda. Yakında Sayın Erdoğan kürsüye çıkıp, çilekeş Japon esnafı için, yardım kampanyası başlatıp, IBAN isterse şaşırmayın" şeklinde konuştu.

ANAYASA TARTIŞMALARI

Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Akşener, "Mevcut anayasayı bile uygulamak istemeyenler, bu tekliflerinde ne kadar samimiler, izleyeceğiz. Bizim için bu konu, bugünün konusu değil, daha acil sorun ve ihtiyaçlarımız var" dedi.

Akşener'in konuşmasından diğer satır başları şöyle:

"Sözlerime Miçotakis'in sözlerine değinerek başlamak istiyorum. Kendisi "Stratejik hedefimiz adadaki Türk işgalini sona erdirmek" dedi. Kendisinin bu çıkışı çok şaşırtıcı değil. Bunların nicesi geldi geçti, aksine önemli olan bizim muhteremlerin ne diyeceği. Sayın Başbakan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti müstakil bir devlettir haddinizi bilin.

Biz sizin o stratejik hedeflerinizi, Megali Idea’larınızı, Enosis’lerinizi daha önce çok gördük. Bunlardan sonuncusuna ne olduğunu, milletimizin huzurunda size hatırlatmak istiyorum. O stratejik hedefler doğrultusunda, Kıbrıslı kardeşlerimize yapılan mezalim üzerine, 1974'te "Ayşe tatile" çıkmış ve adada bayrak göndere çekilmişti. 15 Kasım 1983 günü de, rahmetli Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş, yeni bir Türk devletinin kuruluşunu dünyaya ilan etmişti.

KIBRIS TEPKİSİ

E doğal olarak, olan da, sizin stratejik hedeflerinize, ve onun bayraktarlığını yapan dönemin cuntacıları ile siyasetçilerine olmuştu. Unutmayın ki, bu tip stratejik hedefler Yunanlı siyasetçilerin kariyerlerine genellikle pek iyi gelmiyor. Benim size tavsiyem, ülkenizin sorunlarına odaklanın, boyunuzdan büyük konulara çok fazla bulaşmayın.

Kıbrıs'taki, Türk işgali değil, Türk varlığıdır. Bunu da aklınıza kazıyın. Ama illaki aksini yapmakta ısrar ederseniz, biz yine buradayız. Her zaman bekleriz.

Saray duvarlarından milletin gerçeğini görmeyenler, yan gelip yatsa da, biz sokaktayız, vatandaşımızla beraberiz. Milletimizi dinliyor, dertleri duyuyor, çareler öneriyor, milletimiz için neler yapabiliriz, ona çalışıyoruz. Sadece “Milletimiz darda” demekle yaranın kapanmadığını biliyoruz. O nedenle, yarayı sarmanın reçetesini de sunuyoruz. Ama nafile. Milletinden kopmuş, milletin derdini bırakıp, eşin dostun yandaşın derdine düşmüş Sayın Erdoğan, ne milletimize ne de bize kulak asmamakta ısrar ediyor. Bu iş böyle gitmez, Sayın Erdoğan. Seni o makamlara getiren milletimizin sesini duyacaksın. Pazarda, markette, hesabın içinden çıkamayan analarımızı göreceksin. İşsizliğin pençesinde, günü kurtarmanın telaşındaki çaresizlerimizi dinleyeceksin.

'YÖNETTİĞİN TÜRKİYE'NİN ACI GERÇEĞİNİ ANLAYACAKSIN'

Çok zor değil; Yönettiğin Türkiye’nin acı gerçeğini, artık anlayacaksın. Yani aslında işini yapacaksın. Ya işini yapacaksın, ya da ilk sandıkta çekip gideceksin. Türkiye çaresiz değil, milletimiz çözümsüz değil. Biz varız. Sen anlamasan da; Ben, adliyede yolumu kesip, “Akşam ne yemek yapacağımı bilmiyorum.” diyen annenin ıstırabını anlıyorum. Sen dinlemesen de; Ben, Sakarya’da yanıma koşan, işletmeci kardeşimin feryadını duyuyorum. Sen umursamasan da; Ben, Hendek’te, üç çocuğu da işsiz olan emekli babanın, yüreğindeki sızıyı dindirmek için çalışıyorum.

Sayın Erdoğan, Kasım ayından bu yana sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Esnaf kardeşlerim aylardır dükkanları kapalı halde bekliyor. Kimi evini, kimi arabasını satıp dayanıyor. Kimi de borç üstüne borç alıp ayakta kalmaya çalışıyor. Çıkıp, "Salgını yönetmek için herkes evinde oturacak" diyorsun. Esnaftan bu fedakarlığı istiyorsun. Karşılığında sen pandemiyi bitirmek için ne yapıyorsun? Mesela aşı stokladın mı? Hayır. 2 milyon esnafa sizi şu tarihe kadar aşılayacağım dedin mi? Hayır. Sağlık sistemi işlesin diye birinci sırada sağlık çalışanlarını aşılıyoruz, çok doğru. Okullar açılsın diye öğretmenlerimizi aşıyoruz, ne kadar güzel. İş yerleri açılsın diye esnafı neden aşılamıyoruz? Cevap yok. 2 milyon esnafın aşı maliyeti 100 milyon dolar ama, 2 milyon esnafı kapatmanın maliyeti, milyarlarca dolar. Bu basit matematiği bile yapamıyorsanız, bu işi bırakın gidin artık.

Birçok aşının 3’üncü faz sonuçları açıklandı. Sonuçlar, aşıların, enfeksiyona karşı yüzde 100 olmasa da, yoğun bakım veya ölüme sebep olan vakalara karşı, yüzde 100’e yakın koruma sağladığını gösteriyor. Senin görevin ise o aşıları bulup getirmek, ve bir an önce getirmekti ama sen bunu bile beceremedin. Minik ortağın Cinping Perinçek’e uydun, Uygur Türklerine yapılan zulmü görmezden geldin. Çin’e bu kadar yaranmaya çalıştın, ama daha yeterli sayıda Çin aşısı bile getiremedin. Biontech aşısını, Türk bilim insanları buldu. Türkiye’ye öncelik tanımak için ellerinden geleni yaptılar. Onu da getiremedin. Dostum, dostum diyerek gezdiğin Putin’den Rus aşısı da alamadın.

Başarıya bakar mısınız? Yunanistan kadar bile aşı satın alamayan bir iktidar. İsrail’in aşıladığı kadar vatandaşını bile aşılayamayan bir yönetim anlayışı… Yazıklar olsun. Hani dünya lideriydin, ne oldu Sayın Erdoğan? Lafa gelince, fırtınalar estirip, icraata gelince, ıslık çalıyorsun. Hariçten gazel okumaya gelince, en mahir sensin, milletin derdine gelince, araziye uyum sağlıyorsun. Senin için liderlik bu mudur Sayın Erdoğan? Geciktiğin her ay, ülkemiz milyarlarca dolar zarara giriyor.

2 ay sonra turizm sezonu açılacak, turizm çalışanları aşı olamazsa, bu sezonu da kaybedeceğiz. Sense hala, abuk sabuk gündemler peşindesin. Türkiye’nin, 165 bin doktoru, 200 bin hemşiresi var. 30 bine yakın eczanesi var. Bu ülkenin, günde iki milyon insanı aşılayacak kapasitesi var. Yetişkin nüfusumuzu, bir ay içinde aşılayacak kabiliyetimiz var. Hadi daha neyi bekliyorsun? Sen, oturduğun o koltukta ne işe yarıyorsun Sayın Erdoğan?

'DAMAT BAKAN GİTTİ, ŞİMDİ İSE DAMAT AROMALI REKTÖR GELDİ'

Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının bu sıralar, milletimizin sağlığına, esnafımızın durumuna ayıracak vakitleri maalesef yok. Çünkü aşıdan ve esnaftan çok daha önemli gündemleri var. Biliyorsunuz kendileri bu günlerde, Boğaziçi’ne, kafasına göre atadığı rektör üzerinden, ortalığı karıştırmakla meşgul. Bu arada atadığı rektör de pek bir iddialı gerçekten… Diyor ki, “Ben Boğaziçi’ni dünyada ilk 100 üniversite içine sokacağım.” Sayın Erdoğan’a sorarsanız, bu arkadaş gerçek bir liyakat abidesi. Çünkü kendisi, daha önce iki üniversitede daha rektörlük yapmış. Peki onları, bırakın dünyada, Türkiye’de ilk 100 içine sokabilmiş mi? Hayır. Yani, Sayın Erdoğan, bilmediği her konuda gösterdiği, o müthiş uzmanlıkla diyor ki; “Yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’ni, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri yapan kadro, bu işi bilmiyor, kendi üniversitesini, Türkiye’de ilk 100 içine bile sokamamış Melih Bulu, bu işin uzmanı.” Bu akıl dolu değerlendirme tanıdık geliyor mu?Çünkü biz bu filmi daha önce de izlemiştik.

Hatırlarsanız, Damat Bakan’ı atadığında da, kendisinden, bu arkadaşımızın ne kadar büyük bir ekonomist olduğunu dinlemiştik. Hani açıktan ekonomi dersi almıştı ya kendisi… Heyhat huylu huyundan vazgeçmiyor. Instagram fenomeni Damat Bakan gitti, şimdi ise damat aromalı rektör geldi.

Değerli milletvekilleri; Biliyorsunuz Sayın Erdoğan kendisine saygı gösterilmesi konusunda çok hassastır. Kendisi AK Parti genel başkanı olarak löm löm konuşup, Cumhurbaşkanı olarak da saygı görmeyi bekler. Ne var ki; bu saygıyı görebilmek için, önce Cumhurbaşkanı gibi davranıp, Cumhurbaşkanı gibi konuşması gerektiğini bir türlü anlayamadı."