“Ahlaka Aykırı” şiirler

Türkiye’de “dini değerlere hakaret”, “ahlaka aykırılık” hem edebiyat eserlerinde hem twitter yazılarında geçerli bir “iddianame” oluşturmaya yetedursun, geçmişten bir örneği günü gelmişken hatırlayalım.

(İleri - Kültür Sanat) Kötülük Çiçekleri adlı eserinin Poulet-Malassis yayınevinden 25 Haziran'da 1.300 adet yayınlanmasının ardından, Kraliyet yargıcı Ernest Pinard tarafından oluşturulan “dini ahlak ile örf ve adetlere mugayirlik” iddianamesiyle karşılaşan Baudelaire”in yargılanmasına 157 yıl önce tam bugün, 20 Ağustos 1857’de Paris 6”ıncı Asliye Ceza Mahkemesi”ndeki duruşmayla başlandı.


Dava sonucunda suçlu bulunan Baudelaire, 300 Frank ödemeye mahkum edilirken kitaptaki altı şiir sansürlendi, yani kitaptan çıkarılmasına karar verildi. Bu şiirler ilk olarak 1864 yılında Belçika-Brüksel’de basılan Le Nouveau Parnasse satyrique du dix-neuvième siècle (19’uncu Yüzyılın Hicivli Manzumeleri) adlı bir derlemede yayınladı. Baudelaire’in Kraliçe Eugénie’ye “şairlerin deyimlere konu olan fakirliğini” konu ederek ricacı olmasının ardından cezası 50 Frank’a indirildi.


Kitaptan çıkarılmasına karar verilen şiirler ise Erdoğan Alkan’ın Kötülük Çiçekleri çevirisinde (Kalanlar adını taşıyan kısımda) şu adlarla yer alıyor: “Lesbos”, “Léthé”, “Lanetlenmiş Kadınlar”, “Pek Neşeli Kadına”, “Takılar”, “Vampirin Değişimleri”. “Takılar” şiirini Tozan Alkan’ın izniyle yayınlıyoruz.

 

TAKILAR 

Soyunmuştu bir tanem, tek kalan şey teninde

Gözalıcı takılar, çünkü beni tanırdı,

Üstünde kölelerin özgürlük günlerinde

Taşıdığı alnı dik, fatih havası vardı.

 

Alaycı ve canlı bir çığlıkla dans ederken

Madenler ve taşlarla ışıklanan bu dünya

Coşturur yüreğimi, dehşetli düşkünüm ben

Sesin ışıkla hemhal olduğu eşyalara.

 

Bırakmıştı kendini koynuna sevgilerin,

Süzüyordu divandan o gülen bakışları

Bir deniz kadar tadı, bir deniz kadar derin

Kıyıya çarpar gibi ona vuran aşkımı.

 

Gözleri gözlerimde, sanki evcil bir kaplan,

Düşle dolu, biçimden biçime giriyordu,

Şehvete ve arzuya kucak açmış saflığı

Her tavrına yeni bir albeni veriyordu;

Kuğu gibi kıvrımlı, sıvı yağ gibi kaygan

Kollan, bacakları, kalçaları, her yeri

Geçiyordu duru ve keskin bakışlarımdan

Ve karnı, ve bağımın salkımı memeleri

 

Kötülük Meleğinden daha tatlı, coşkulu,

Üstüme geliyordu bana el almak için,

Ruhumu, kimsesiz, yapayalnız oturduğu

Billur kayalıklarda rahatsız etmek için.

 

Yepyeni bir desende birleştirmişti bir el

Antiopeun altıyla, üstünü bir tüysüzün,

Dolgun kalçalarını yansıtan ince bir bel,

Vahşi, esmer yüzünde beyaz, yüce bir düzgün!

 

— Can çekişip dururken lambamızın fitili,

Tek ışık, ocaktaki ateş de ölüyordu,

Alevin soluyup iç çeken dumanlı dili

0 amber renkli teni kanlara buluyordu.

DAHA FAZLA