Adli tatile bir hafta: Can Atalay için hukuki karar verilsin

Adli tatile bir hafta: Can Atalay için hukuki karar verilsin

Can’ın arkadaşları adli tatil başlamadan Atalay’ın hukuka uygun şekilde salıverilmesini talep etti.

İleri Haber

Can’ın arkadaşları, Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) 28. Dönem Hatay Milletvekili seçilen fakat cezaevinden hukuksuz bir şekilde tahliye edilmediği için görevine başlayamayan Can Atalay için İstanbul Anadolu Adliyesi’nden seslendi.

Adli tatil başlamadan bir hafta içinde tahliye yönünde karar verilmesi çağrısı yapan avukatlar, daha önce yaşanan benzer örnekleri hatırlatarak, Yargıtay'ın tavrını "Anayasa Mahkemesi kararına karşı fiili bir direnme, karşı koyma" diyerek eleştirdi.

‘ANAYASANIN EMRİNE UYULSUN’

Can’ın arkadaşları adına basın açıklamasını okuyan avukat Selin Nakıpoğlu, şu sözlere yer verdi:

“Can’ın arkadaşları/meslektaşları olarak Can Atalay’ın halen sürdürülen haksız, hukuksuz hapiste tutulmasına dair son gelişme konusundaki düşüncelerimizi, sizlerle ve sizlerin aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle altını kuvvetle çizerek belirtelim. Bizim isteğimiz, beklentimiz nedir? Cevabı çok açık, çok net ve kısa.

Anayasanın emrine uyulsun, anayasa mahkemesinin herkesin uyması zorunlu olan kararlarının gereği yerine getirilsin.

Bundan daha meşru, daha yasal bir talep olabilir mi?

Bu devlet bir hukuk devleti, bir anayasal devlet ise zaten herhangi bir talep olmadan da devlet kurumlarının ve görevlilerinin hukuk neyi gerektiriyorsa onu derhal yapması, gereğini yerine getirmesi gerekmez mi?

Bir vatandaş hayati bir risk altındayken, mesela çok büyük bir trafik kazası nedeniyle kanlar içinde yerde yatarken, acil sağlık yardımına ihtiyaç duyduğunda, devletin ilgili kurumları ve görevlileri, ‘bize ne, bizden bir talepte bulunulsun, bir inceleyelim, birkaç ay sonra bakarız’ diyerek kaza yerine ambulans ve sağlık görevlisi göndermez ve kazazedeyi ölüme terkeder mi? Böyleyse devlet niye var?

Şimdi Can Atalay’ın halen daha hapiste tutulması, üstelik talepte bulunulmasına karşın olması gerekenle, hukukun öngördüğü ile tezat olarak ‘milletvekili seçilmesi yargılamayı etkilemez, hapiste tutulmasında bir sakınca yoktur’ diyen, diyebilen koskoca bir hukuk kurumu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı karşısında itiraf edelim ki, dilimiz tutuldu, söyleyecek söz bulmakta çok güçlük çekiyoruz. Neden mi?

Aynı konuda, aynı durumla karşılaşmış başkaca milletvekilleri hakkında benzer yargısal süreçler yaşanmış, nihayetinde, bizim yürürlükteki anayasamız, yasalarımız ve hukuk sistemimize göre son sözü söyleme, belirleme yetkisi tanınmış olan, her derecedeki yargı kurumları, mahkemeler de dahil herkesin bu son söze uymak zorunda olduğu anayasa ile emredilmiş anayasa mahkemesinin kararları ortada da ondan…

Şimdi Can Atalay’ın dosyası ve talebi önünde duran Yargıtay ceza dairesi, daha önce aynı durumdaki milletvekilleri hakkında, ‘bu milletvekillerinin işlediği ileri sürülen suçlar yasama dokunulmazlığı kapsamına girmez, yargılamaya devam edilebilir, tutukluluğun sona erdirilmesi ve derhal salıverilme talebi konusunda da hemen karar vermem gerekmez, dosyanın esasıyla ilgili karar verirken salıverilme talebini de (o tarihte) değerlendiririm’ demiş.

Peki sonra ne olmuş?

Bu kararların mağduru, muhatabı olan milletvekilleri anayasal ve yasal haklarını kullanıp konuyu Anayasa Mahkemesine taşımışlar. Anayasa Mahkemesi, başvuruyu incelemiş, neticede Yargıtay ceza dairesinin kararının anayasaya ve hukuka uymadığını, işlediği iddia olunan suçlar nedeniyle yasama dokunulmazlığından yararlanamaz demenin anayasaya aykırı olduğunu, yargılamanın, aksine bir Meclis kararı olmadığı takdirde milletvekilliği görev süresi bitinceye kadar durdurulması gerektiğini belirtmiştir. Yalnızca bu kadar mı? Hayır, aynı zamanda Enis Berberoğlu kararında şunu da açık ve net olarak söylemiştir:

Kişi milletvekili seçildikten sonra, anayasanın 83. maddesi uyarınca tutuklanamaz, yargılanamaz ve tutulamaz diyen açık anayasa emri nedeniyle, derhal salıverilmesini sağlamak için yargı merciine başvuru hakkı vardır ve yargı merciinin de anayasanın 19/8. maddesi uyarınca bu başvuruyu kısa sürede karara bağlamak görevi vardır. Bu nedenle, 24 Haziran 2018 seçimlerinde milletvekili seçildiği için beş gün sonra 29 Haziran 2018’de, yasama dokunulmazlığı nedeniyle salıverilme isteminde bulunan milletvekili Enis Berberoğlu’nun bu istemini, ‘şimdi değil esasla birlikte değerlendireceğim’ gerekçesiyle gündeme almayıp, bir karar vermemiş ve aradan üç ay (hatta daha da az tam 83 gün) geçtikten sonra 26 Eylül 2018’de bu konuda da esasla birlikte bir karar vermiş olmasını anayasaya ve hukuka aykırı bulmuş ve kişi özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Konu ve durum bu kadar açık, şeffaf ve net olmasına karşın, 14 Mayıs’ta milletvekili seçildikten sonra 25 Mayıs 2023’de Yargıtay’a salıverilme isteminde bulunan arkadaşımız, meslektaşımız Can Atalay’ın bu talebin ardından aradan geçen 47 güne karşın hâlâ daha bu konuda karar verilmemiş olması anlaşılabilir, izah edilebilir değildir. Anayasa Mahkemesi kararına karşı fiili bir direnme, karşı koymadır.

‘ADLİ TATİL BAŞLAMADAN KARAR VERİLMELİ’

Bu haftadan sonra adli tatil başlayacak, Yargıtay dahil bütün mahkemeler acil işler dışında 1 Eylül’e kadar tatile girecektir. Yargıtay ceza dairesi, bu hafta içinde salıverilme konusunda bir karar vermez ise, bunun açık anlamı anayasaya ve hukuka, anayasa mahkemesi kararlarına rağmen Can Atalay’ı fiilen hapiste tutmak istediğidir. Hukuka ve anayasaya en başta uyması, saygı göstermesi gerekenler mahkemeler, savcılıklar, barolar, hukuk kurumları ve yargı görevlileridir. Hukuka aykırılıklara karşı koyması, gidermesi gerekenlerin bu bariz hukuksuz tutulmaya bizzat neden olmaları, onaylamaları çok ağır bir durumdur. Umuyoruz ki, Yargıtay ceza dairesi bu hafta içinde hukukun gereği gibi davranacaktır. Beklentimiz budur, isteğimiz budur. Toplumsal barış ancak adaletin hüküm sürdüğü, devlet ve kurumları dahil herkesin ortak mutabakat metni olan anayasa çerçevesinde davrandığı ve görevini yaptığı bir düzende mümkün olabilir. Hepimize düşen sorumluluk buna uygun davranmaktır.

Can’ın arkadaşları ve meslektaşları olarak bütün kurumları bu konuda üstüne düşen görevi derhal yerine getirmeye davet ediyoruz!

Can Atalay’a özgürlük istiyoruz!

Adalet istiyoruz!

Hukuka saygı istiyoruz!”