‘Adalet’ manzaraları: Mahkeme, ölen işçinin canına 21 bin lira bedel biçti!
"Evet, iktidarı boyunca iş cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken ve neredeyse cezasızlık bir politika haline gelmişken AKP’den şimdi bir ‘adalet reformu’ türküsü yükseliyor. Yarattıkları ‘Yeni Türkiye’de’ bir işçinin canına 21 bin 500 TL biçiliyor. Bu iklimde ‘reform’ ile ne gelecek bir de böyle düşünelim…"
30-12-2020 14:59

Tugay Candan - @TugayCandann
Mail: tugaycandan@ilerihaber.org
AKP iktidarı tarafından ekonominin yanında milyonlarca yurttaşın açlığa mahkum edildiği bir diğer konu da adalet. İktidar mensupları, iktidarın ‘kudretini’ sarsabilecek konulara muhatap kamu görevlileri ve ‘bir avuç mutlu azınlık’ söz konusu olduğunda derhal işleyen adalet mekanizması, söz konusu emekçiler, kadınlar, gençler, gazeteciler, muhalif siyasetçiler olduğunda ise bazen üç maymuna dönüyor, bazen de sakız gibi uzadıkça uzuyor. Kendimizden biliyoruz. Mahkemeler, iktidarı ya da paydaşlarını rahatsız eden haberlerle ilgili 24 saat içinde ‘engelleme’ kararı alabiliyor.
Bu iklimi AKP yarattı. Şimdi bu iklimi “reform” söylemiyle restore edeceğini öne sürüyor. Peki nedir ‘reform’ müjdesiyle düzenlenecek olan?
Bu adalet açlığının en yoğun görüldüğü alanlardan biri iş cinayetleri. İş cinayetleri, içerdiği üretim ilişkileri açısından başlı başına bir adaletsizlik konusu ancak hukuk alanında bu cinayetlerin önüne geçebilecek bir mekanizma olmadığı gibi tam tersi, patronlar lehine bu cinayetlerin önünü açacak bir mekanizma işletiliyor.
Bu iklimi AKP yarattı dedik. Dile kolay, son 18 yılda bilinen yaklaşık 24 bin işçi bu iş cinayetlerinde can verdi. Katliam denilebilir.
2017’DE BİR İŞ CİNAYETİ…
Konumuz bir iş cinayeti…
27 Kasım 2017’de AKP’li Ümraniye Belediyesi tarafından inşa ettirilen ve yükleniciliğini Yıldız İnşaat ile Uysal Mühendislik ortaklığının yaptığı Kültür ve Sanat Merkezi inşaatında bir iş cinayeti gerçekleşti. 49 yaşındaki işçi Halit Balicak, 4 katlı inşaatın çatısından düşerek ağır yaralandı. Balicak, kaldırıldığı hastanede 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitirdi. Ölüm, otopsi raporlarına “genel beden travmasına bağlı kafatası ve omurga kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin dokusu hasarı ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiştir” şeklinde geçti.
Olayın hemen ardından inşaatta polis tarafından yapılan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma dosyasına da giren incelemede, çatıdaki çalışma alanının düzensiz olduğu, iş malzemeleri ve ekipmanların dağınık bir şekilde yerde bulunduğu, zeminde yağışa bağlı yer yer su birikintilerinin olduğu saptandı. Ayrıca, Balicak’ın bulunduğu yerde sağlam ya da hasarlı bir baret ve yüksekte çalışma yapılabilecek bir iskele görülmediği belirtildi.
ÖLEN İŞÇİ KUSURLU
Soruşturma aşamasında hazırlanan bilirkişi raporlarının birinde patronun ve şantiye şefi Levent Öztok’un “çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenlik eğitimlerinin verilmesine rağmen bunların denetim yapmadıkları” gerekçesiyle tali kusurlu oldukları, Balicak’ın ise “İSG ile ilgili eğitime uymadığı ve kendi branşı dışında izinsiz tehlikeli alana girdiği” gerekçesiyle asli kusurlu olduğu öne sürüldü.
İHMALLER SIRALANIYOR
Soruşturma aşamasında İSG Uzmanı tarafından hazırlanan bir diğer bilirkişi raporunda ise Balicak’ın inşaattaki görevinin İşe Giriş Formu’na göre “bekçi” olarak kaydedildiği ifade edilirken, şu tespitler yer aldı:
- Sağlık ekipleri gelene kadar kurallara uygun bir ilkyardım yapılmadı ve “ilkyardımcı” bulunamadı
- Balicak’ın olay sırasında baret kullanmadığı öngörüldü
- Çatı katı ve olay yerinin düzensiz olduğu/tehlikeler içerdiği
- İşin “çok tehlikeli” ve 10’un üzerinde çalışan olmasına rağmen İSG Yasası’na göre görevlendirilmesi gereken “diğer sağlık personelinin bulunmadığı
- İlkyardım konusunda eğitimli kişilerin olduğuna dair bir belgenin bulunamadığı
Aynı raporun sonuç bölümünde ise Yıldız İnşaat’ın sahibi patron Sırrı Çorgutay “uygun sayıda ilk yardımcı bulundurmama”, “merhumun ilkyardım yapılan yere en kısa zamanda ulaşmasını sağlayacak tedbirlerin alınmaması” gerekçeleriyle, ölen işçi Balicak ise “baret takmadığı” gerekçesiyle asli kusurlu bulundu. İnşaatın İSG uzmanıyla, şantiye şefi Levent Öztok’un ise kusurları bulunmadı.
Soruşturma aşamasının başka bir bilirkişi raporunda ise diğer patron olan Uysal Mühendislik’in sahibi Nurettin Uğur Avcı’nın da asli kusurlu olduğu belirtildi.
KOVUŞTURMA AŞAMASI
Çorgutay, Öztok ve Avcı hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla dava açıldı.
Kovuşturma aşamasında İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bir bilirkişi heyeti oluşturuldu ve rapor istendi. Raporda, şantiye şefi Levent Öztok, inşaat içindeki yüksekten düşme riskine karşı korkuluk ve toplu koruma tedbirlerini almadığı, toplu koruma önlemlerinin alınamadığı yerlerde ise tam vücut kemer sistemini temin edip kullandırmadığından “kusurlu” bulundu.
Patron Sırrı Çorgutay ise İSG konusunda tedbirlerin iyileştirilmesini sağlamadığı, İSG tedbirlerine uyulmadığını denetlemediği, İSG uzmanı tarafından kendisine yazılı tebliğ edilen uygunsuzlukların giderilmesi için talimat vermediği gerekçesiyle “kusurlu” bulundu. Diğer patron Nurettin Uğur Avcı’nın ise şantiyedeki sevk ve iradesinin tespit edilmesi durumunda “kusurlu” olacağı eklendi.
Aynı raporda ölen işçi Balicak ise dikkatli şekilde çalışmadığı ve kendi emniyetini almadığı için “kusurlu” bulundu.
Sonuç ve kanaat kısmında şantiye şefi Öztok asli, patronlar Çorgutay ve Avcı ile ölen işçi Balicak tali kusurlu bulundu.
Son hazırlanan ve başka bir heyetin görevlendirildiği bilirkişi raporunda ise Öztok, Çorgutay ve Avcı asli, Balicak ise tali kusurlu bulundu.
21 BİN 500 LİRA BEDELLE İŞ CİNAYETİ
Bu delillerle yapılan yargılama sonucunda 10 Aralık’ta mahkeme, 3 sanığa “taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl ay 6 ay hapis cezası verdi. Bu ceza daha sonra 2 yıl 11 ay’a indirildi. Ardından kişi başı 21 bin 500 TL para cezasına çevrildi.
Karara her iki taraf da itiraz etti.
‘BEKÇİ’ DİYE KAYDEDİLMİŞTİ AMA…
Öncelikle iş cinayetine dair burada dikkat çeken ilk nokta şantiye şefi Levent Öztok’un, ölen Balicak’ın görev tanımını soruşturma dosyasına da yansıyan ifadesinde “depo sorumlusu” olarak tanımlaması. Kayıtlarda da Balicak’ın görevinin bekçi olduğu belirtiliyor. Halit Balicak’ın kızı Canan Balicak ise babasının inşaatta yapıcılık dahil birçok işi yaptığını hatta bazı zamanlar 24 saat çalıştığını söylüyor. Yani Balicak’ın iş mecburiyeti dolayısıyla çatıda olma ihtimali yüksek görünüyor.
BARET VERİLMEDİ Mİ?
Dikkat çeken ikinci nokta ise alınmayan önlemler. Balicak’ın düştüğü çatıda düzensiz bir iş ortamının olduğu, zeminde korkuluk gibi koruyucu bir yapının olmadığı ve bunun düşmeye yol açabileceği belirtiliyor. Ancak daha önemlisi Balicak’ın çatıda olmasına rağmen koruyucu hiçbir ekipmanı olmadığı belirtiliyor. Bu koruyucu önlemlerden en öne çıkanları ise vücut kemer sistemi ve baret. Vücut kemer sisteminin olmadığı raporlara eklenmiş ancak baret konusunda ölen işçi Halit Balicak suçlanıyor. Yine kayıtlarda Balicak’a baret dahil olmak üzere iş kıyafeti ve ayakkabıların verildiği yer alıyor.
Ancak Canan Balicak, babasına baret verilmediğini söylüyor. İş elbiseleri ve ayakkabıları bile babasının kendi imkanıyla temin ettiğini ifade eden Canan Balicak, olay sonrası inşaata gittiğinde çatıya kadar çıkmasına rağmen kendisine bile baret verilmediğini ve etrafta baret görmediğini belirtiyor.
Halit Balicak’ın başından aldığı darbeler nedeniyle öldüğü, kızının söyledikleri ve alınmayan diğer önlemler düşünüldüğünde bunun bir ihmal cinayeti olduğu yönündeki şüpheler oldukça güçleniyor. Daha da ötesi iktidarın ekonomiye ‘bel kemiği’ yaptığı inşaat sektöründe neredeyse her gün buna benzer cinayetler işleniyor. İşçilerin canının bedeli ise aşağı yukarı Balicak’ın canına biçilen bedel kadar ölçülüyor…
‘ADALET İSTİYORUM’
Canan Balicak da babasının ölümüne ilişkin verilen mahkeme kararına isyan ediyor. “Babam 2 milyara çalışıyordu. Olay sonrası hastaneye gittiğimde babamın kafası paramparçaydı. Ben adalet istiyorum. Benim canım yandı, başka işçi çocuklarının canı yanmasın. Hapis cezası istiyorum” diyen Canan Balicak, sesinin duyulmasını talep ediyor.
Olaydan sonra birçok defa belediyeye de ulaşmaya çalıştığını söyleyen Balicak, belediye kapılarının kendisine hep ‘kapı duvar’ olduğunu ekliyor.
YARGI ‘REFORMU’ NEYİ DEĞİŞTİRECEK?
Evet, iktidarı boyunca iş cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken ve neredeyse cezasızlık bir politika haline gelmişken AKP’den şimdi bir ‘adalet reformu’ türküsü yükseliyor. Yarattıkları ‘Yeni Türkiye’de’ bir işçinin canına 21 bin 500 TL biçiliyor. Bu iklimde ‘reform’ ile ne gelecek bir de böyle düşünelim…
İLGİLİ HABERLER
Ekmekçioğulları işçilerinin direnişi 42. gününde
Sendikalı oldukları gerekçesiyle hukuksuzca işten çıkarılan Ekmekçioğullar işçilerinin direnişi 42. gününde sürüyor.
18-01-2021 20:31

İleri Haber
Çorum'da Ekmekçioğlu Metal Kimya işçilerinin DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye olmaları nedeniyle İş Kanunu’nun 25/2 maddesi gerekçe gösterilerek işlerine son verilmesinin ardından başlattıkları direniş 42 gündür sürüyor. İşçilerin eylemine Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı ve DISK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu katıldı. Eylemde işçiler, sendikalı olarak işlerine geri dönmek istediklerini belirterek “İnadına sendika, inadına DİSK” sloganları attılar.
İşçilerle fabrika önünde bir araya gelen Erkan Baş, Türkiye’nin birçok yerinde var olan işçi direnişlerinin çok önemli olduğunu belirterek, “Burada büyüttüğümüz sesi gücümüz yettiği kadar başka yerlere duyurmaya çalışacağız. İyi ki varsınız, iyi ki haksızlığa zulme boyun eğmiyorsunuz. Hepimize güç ve umut veriyorsunuz. Sayenizde bu ülkenin yarınlarının çok güzel olacağına dair inancımız var” dedi.
İşçilerin düzenlediği basın açıklamasında konuşan Çerkezoğlu ise Çorum’un sınıf mücadelesi ve DİSK tarihi açısından önemli bir kent olduğunu vurgulayarak, “Bugün Çorum’da metal işçisi kardeşlerim en temel haklarını kullandığı için, sendikalı olduğu için işten çıkarıldı. Sendikalı olmak haktır, sendikalı oldukları için işçileri işten çıkarmak suçtur.” ifadelerini kullandı.
Hakları ödenmeyen Kayı İnşaat işçileri direnişi sürdürdüyor: 'Emeğimizin karşılığını almadan buradan ayrılmıyoruz'
Kayı İnşaat'ın Cezayir'deki Bechar Askeri Hastane, Cite Financiere, Oran Askeri Konaklama ve Ouargla Askeri Hastane şantiyelerinde çalışan işçiler 2 yıllık ücretlerinin ödenmesi için patron Coşkun Yılmaz’ın ofisi önünde eylemlerini sürdürüyor.
18-01-2021 17:50

İleri Haber
Kayı Holding'in Cezayir'deki inşaatlarında çalıştığı halde 2 yıldır maaşını alamayan işçilerin, patron Coşkun Yılmaz’ın ofisi önünde yaptığı eylem 5 günü geride bıraktı. Eylemlere farklı illerden işçilerin katılımı sürerken, yapılan açıklamada, “Emeğimizin karşılığı paralarımızı almadan Kayı İnşaat önünden ayrılmıyoruz” denildi.
Kayı İnşaat'ın Cezayir'deki Bechar Askeri Hastane, Cite Financiere, Oran Askeri Konaklama ve Ouargla Askeri Hastane şantiyelerinde çalışan işçiler 2 yıllık ücretlerinin ödenmesi için patron Coşkun Yılmaz’ın ofisi önünde eylemlerini sürdürüyor.
Eylemin 5. gününde Türkiye’nin dört bir yanından işçiler gelmeye de devam ediyor. Bugün Adana ve Hatay’dan gelen işçiler de eyleme katıldı.
'PARAMIZI ALMADAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Eylemde yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Bizim evimizde yemek pişmiyor ama olsun, biz buraya gelmek için inşalardan borç aldık ama olsun. 15 bin dolarlık plazanın kirasını ödeyemiyormuş, 3 tane arabasının benzinini dolduramıyormuş. Biz de kendisine bir jest yapıyoruz. Kendisine bağış kampanyası başlatıyoruz.
Bizler bir gün faturalarımızı geciktirsek, devlet hemen peşimize düşüyor. Coşkun Yılmaz’ın bize olan borcu için devlet neden bunun peşine düşmüyor? Çocuklarımıza telefon, tablet alıp derslere girmesini sağlayamıyoruz. Türkiye'nin dört bir yanından hakkımızı almak için geldik.
Kayı İnşaat İşçilerinin Cezayir’de çalışmasından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın haberi var. Coşkun Yılmaz’ın yurt dışında aldığı ihalelerden Dışişleri Bakanlığı’nın haberi var. Coşkun Yılmaz’ın Gaziantep Şehir Hastanesi’nde hisseleri var. O yüzden de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da, Dışişleri Bakanlığı da, Sağlık Bakanlığı’da hakkını arayan Kayı İşçilerinin muhattabıdır. İşçiler bu sorunlarla baş başa bırakılamaz, tüm bakanlıkları bu sorunu çözmek için göreve çağırıyoruz.
Emeğimizin karşılığı paralarımızı almadan Kayı İnşaat önünden ayrılmıyoruz. Kayı İnşaat işçilerinin mücadelesini hepimizin mücadelesidir. Coşkunlar yenilecek işçiler kazanacak.”
Çin'deki madende mahsur kalan 12 işçi patlamadan bir hafta sonra kurtarıldı
Yentai'deki maden ocağında mahsur kalan 22 işçiden 12'si patlamadan bir hafta sonra sağ olarak çıkarıldı.
18-01-2021 11:31

Çin'in Şandong eyaletine bağlı Yentai kentinde patlamanın meydana geldiği maden ocağında mahsur kalan 22 işçiden 12'si bir hafta sonra kurtarıldı.
Xinhua ajansının haberine göre, 10 Ocak'ta Yentai kentinin Şişia ilçesine bağlı Şiçıng kasabasında inşaat halindeki bir altın madeninde yaşanan patlamada mahsur kalan 22 işçiden 12'si sağ çıkarıldı.
Madende mahsur kalan 10 işçiyi arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü belirtildi.
Maden ocağını işleten yetkililer de kazayı geç bildirdikleri gerekçesiyle gözaltına alındı.
'Kadına karşı şiddete hayır' yürüyüşüne katılanlara 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi
Bitlis’te “Kadına karşı şiddete hayır” yürüyüşüne katılan 24 kişiye ayrı ayrı 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
17-01-2021 16:37

Bitlis’te “Kadına karşı şiddete hayır” yürüyüşüne katılan 24 kişiye ayrı ayrı 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bitlis İl Örgütü öncülüğünde, “Kadına karşı şiddete hayır” sloganıyla yapılan yürüyüşe katıldıkları gerekçesiyle aralarında eski Belediye Eşbaşkanlarının da bulunduğu 24 kişiye hapis cezası verildi. Kentte 6 Ocak 2016’da yapılan yürüyüş gerekçesiyle aralarında Tatvan Belediyesi eski Eşbaşkanı Abdullah Ok, Mutki Belediyesi eski Eşbaşkanı Esma Gümüş, DBP eski İl Eşbaşkanı Enver Barin’in de bulunduğu 24 kişi hakkında açılan davada, 4 yıl sonra karar çıktı. Mahkeme, “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla 24 kişiye 1 yıl 3 ay hapis cezası vererek, cezayı erteledi.
Ameliyathane teknikerleri atama bekliyor
Atama bekleyen ameliyathane teknikerleri sosyal medya ve basın aracılığıyla sesini duyurmaya çalışıyor
17-01-2021 13:13

İleri Haber
Ameliyathane teknikerleri, aylardır sosyal medya ve basın aracılığıyla atama taleplerini haykırmaya çalışıyor. “20 bin ameliyathane teknikeri atama bekliyor” başlıklı bir açıklama yayınlayan teknikerler, iş gücü bakımından önemli bir ihtiyaç olduğu Sağlık Bakanlığı tarafından belirtilmesine rağmen atama oranın çok düşük olduğuna dikkat çekerek şunları ifade etti:
“Cerrahide dünya standartlarına ulaşmak ve branşlaşarak, sağlıkta kaliteyi daha da artırmak için 2002 yılında kurulan Ameliyathane Teknikerliği bölümünün amacı; ölüm sakat kalma ve uzun iyileşme dönemini en aza indirerek, cerrahide memnuniyet ve güveni en üst seviyeye çıkarmaktır. Ameliyathane Teknikerliği’nden başka cerrahi teknikerliği adıyla da eğitim veren okulların isimleri 2008 yılında değiştirilerek ‘Ameliyathane Hizmetleri’ olmuştur. Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’de yaklaşık 50 üniversitedeki Ameliyathane Hizmetleri bölümünden mezun olan öğrenciler ‘Ameliyathane Teknikeri’ unvanı almaktadır. Ameliyathanenin tüm iş, işleyiş ve işlemlerine yönelik yükseköğretim kurumlarında yaklaşık 2 bin saat eğitim alan Ameliyathane Teknikerleri, ameliyathanenin en doğal üyeleridir."
“20 bin Ameliyathane Teknikeri mezunu olarak 2 yıl boyunca teorik ve pratikte ameliyathane eğitimi aldık. Stajlarda çoğunlukla scrub ve bunun yanında sirküle olarak gerekli donanıma sahip bir şekilde mezun olduk ancak binlerce ameliyathane odaları varken ve hasta güveni en üst seviyeye çıkarmayı amaçlarken son 3 alımda 36.0 ve 10 gibi rakamlar aldık. Hastanın güvenliği için bize daha çok ihtiyaç duyulması gerekir. Ameliyathanelerde oluşan kazaları minimize etmek amacıyla alanında uzman Cerrahi Ameliyathane Teknikerlerinin önemi artırılıp oda adetince en az 1 Cerrahi Ameliyathane Teknikeri bulundurma zorunluluğu ve bu çerçevede Personel Dağılım Cetveli (PDC) tablosundaki sayının arttırılması talep ediyoruz”
KESK, memur maaşlarına yapılan zammı bordro yakarak protesto etti
Diyarbakır'da bordro yakarak Hükümetin yüzde 3'lük maaş zammına tepki gösteren KESK, Tekirdağ'da da basın açıklaması yaptı. KESK ülke genelinde zamları protesto edecek.
15-01-2021 14:49

Kamu Emekçileri Sendiları Konfederasyonu (KESK) üyesi işçiler, memur maaşlarına yapılan yüzde 7,36'lık zamma tepkili. Yapılan zamdan yüzde 4,36'lık enflasyon çıkarıldığında kalan zam yüzde 3 civarında. Bugün KESK üyeleri örgütlü olduğu illerde maaş bordrosu yakarak yapılan düşük zamma tepki gösterecek.
'MİLYONLARCA EMEKÇİ AÇLIĞA MAHKÛM EDİLMEK İSTENİYOR'
Kamu emekçileri açlık ve yoksulluk sınırına dikkat çekerek yaptığı basın açıklamasında, “Milyonlarca kamu emekçisi, işçi, emekli çarşıda pazarda yaşanan gerçek enflasyonu TÜİK’in perdeleyen rakamlarıyla, sahte verilerle açlığa mahkûm edilmek isteniyor. Açlık sınırının 2.600, yoksulluk sınırının 8.600 TL’yi aştığı bugünün koşullarında sıra emekçilere gelince “kaynak yok” diyorlar. Ama 5’li çeteye vergi muafiyetleri ve istisnalar adı altında bütçeden devasa paralar aktarırken kaynak sıkıntısı çekmiyorlar. Varlık affı, prim destekleri vb. adlarla sermayeye kaynak bulmakta zorlanmıyorlar. “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek Saray’a günlük 59 milyon TL bütçe ayırırken işini kaybedene günlük 39 TL’yi reva görüyorlar” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır Vergi Dairesi İl Müdürlüğü önünde eylem yapan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şubeler Platformu üyeleri, saat 12.00’da bir ara geldi. Alanda yoğun önlem alan polis, bölgeye çok sayıda TOMA, zırhlı araç ve çevik kuvvet ekiplerini konuşlandırdı. Platform adına açıklamayı okuyan KESK Dönem Sözcüsü Sefer Tuğrul, iktidarın politikalarını eleştirdi. Açıklamaların ardından KESK Şubeler Platformu üyeleri, iktidarın kamu emekçilerine uyguladığı zam politikasını protesto etmek için maaş bordolarını yaktı.
'MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR'
Faturalara ve gıda fiyatlarına yapılan zamlar karşısında kamu emekçilerine yapılan zammın birşey ifade etmediğini söyleyen kamu emekçileri, “Ali Cengiz oyunları ile rakamlara takla attırmaya, Saray medyası aracılığıyla gerçek gündemleri unutturmaya, anti demokratik baskı politikalarıyla tepkileri önlemeye çalışsalar da, ‘asgari ücretliyi işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ nutukları atmaya devam etseler de artık mızrak çuvala sığmıyor” dedi.
Hükümetle zam konusunu görüşen memur sendikalarının AKP'nin siyası kolu olduğunu söyleyen KESK, “Sadece son bir yıl içinde ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 114 dolar, çeyrek altın 3 adet, gram altın ise 4,5 adet azalmıştır. Sonuçta hangi sendikanın üyesi olursa olsun kaybeden her defasında tüm kamu emekçileri ve emekliler oluyor” dedi.
KESK TEKİRDAĞ ŞUBELER PLATFORMUNDAN EYLEM
Hükümetin düşük zammına tepki gösteren KESK üyeleri Tekirdağ'da basın açıklaması yaparak zammı protesto etti.
Artan fatura ve gıda fiyatlarına dikkan çeken KESK Tekirdağ Şubeler Platformu, ''kamu emekçilerini hayat pahalılığına, adaletsiz vergi sistemine, yoksulluk, yolsuzluk ve israf düzenine karşı aşağıdaki asgari taleplerimiz etrafında örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz'' dedi.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
Saygıdeğer Tekirdağ halkı, basınımız , katılımcılar ve
kamu emekçisi arkadaşlar;
Her gün gözümüzü iğneden ipliğe gelen zamlarla açıyor, derinleşen kriz ve pandemi nedeniyle nefes almanın bile zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz…
Gericilik, kutuplaşma, kayyum politikaları, OHAL uygulamaları, pandemi, hayat pahalılığı, geçim derdi, işsizlik ve daha saymakla bitmeyecek sorunlar yumağı ile kuşatıldık…
Siyasal iktidar halkın, emekçilerin yaşadığı dertleri, sıkıntıları çözmek yerine attığı her adımda sorunlar yumağını büyütüyor. Acı reçete yine emekçilerin, yoksullaştırılan halkın payına düşüyor.
Milyonlarca kamu emekçisi, işçi, emekli çarşıda pazarda yaşanan gerçek enflasyonu TÜİK’in perdeleyen rakamlarıyla, sahte verilerle açlığa mahkûm edilmek isteniyor.
Son bir yıl içinde doğalgaza %32, elektriğe %31, baklagillere %60, peynire %27, yumurtaya %80, ayçiçeği yağına %50, köprü ve otoyol geçiş ücretlerine %26 zam yapıldı.
Açlık sınırının 2.600, yoksulluk sınırının 8.600 TL’yi aştığı bugünün koşullarında sıra emekçilere gelince “kaynak yok” diyorlar.
Ama 5’li çeteye vergi muafiyetleri ve istisnalar adı altında bütçeden devasa paralar aktarırken kaynak sıkıntısı çekmiyorlar.
Varlık affı, prim destekleri vb. adlarla sermayeye kaynak bulmakta zorlanmıyorlar.
“İtibardan tasarruf olmaz” diyerek Saray’a günlük 59 milyon TL bütçe ayırırken işini kaybedene günlük 39 TL’yi reva görüyorlar.
İşsizler ordusuna her gün yeni on binler katılırken eş, dost, akrabalarını işe yerleştirmede adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
TÜİK verileri çok uzun süredir emekçi kesimlerin maaşlarını, ücretlerini baskılamanın, düşük maaş-ücret politikasının aracı haline getirilmiştir. Son olarak birkaç gün önce açıklanan işsizlik verileri de göstermektedir ki, TÜİK iktidarın politikalarını aklama ve yaşanan durumu gizleme görevi yapmaktadır. En çok işten atmaların yaşandığı bu dönemde dahi TÜİK’e göre işsizlik rakamlarında düşüş yaşanarak 12.7’ye gerilemiştir!
Ancak Ali Cengiz oyunları ile rakamlara takla attırmaya, Saray medyası aracılığıyla gerçek gündemleri unutturmaya, anti demokratik baskı politikalarıyla tepkileri önlemeye çalışsalar da, ‘asgari ücretliyi işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ nutukları atmaya devam etseler de artık mızrak çuvala sığmıyor.
Sadece son bir yıl içinde ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 114 dolar, çeyrek altın 3 adet, gram altın ise 4,5 adet azalmıştır.
Siyasal iktidarın memur kolları gibi faaliyet gösteren sözde konfederasyon ve bağlı sendikaları ise her defasında sahte enflasyon rakamlarının altına imza attıkları, kamu emekçilerinin hiçbir temel sorununu çözmedikleri mutabakatları “tarihi başarı” olarak yutturmaya çalışıyorlar.
Sonuçta hangi sendikanın üyesi olursa olsun kaybeden her defasında tüm kamu emekçileri ve emekliler oluyor!
Biliyoruz ki, “artık bıçak kemiğe dayandı” diyorsunuz!
Biliyoruz ki, Emekçilerin, yoksul halkın daha fazla dayanacak gücü kalmadı.
Biliyoruz ki, vatandaşlarımızın bizlere insanca yaşayacak bir maaşı dahi fazla görüp kendilerine en yükseğinden 5 maaş alanlara, bizlere kuru ekmek almaya yetecek % 3, kendilerine 3 asgari ücret tutarında artış yapanlara tahammülü kalmadı.
Adaletsiz Gelir Vergisi Tarifesi ile bu artışlar dahi cebine girmeden el konulan, sonuçta her yıl yoksulluk sınırından daha fazla uzaklaşıp açlık sınırına daha fazla yaklaşan beş milyonu aşkın kamu emekçisi ve emeklisinin daha fazla fedakârlık yapacak hali kalmadı.
İşte tam da bu yüzden;
Sendikalı, sendikasız, KESK üyesi olsun ya da olmasın, tüm kamu emekçileri adına çağrıda bulunuyor, kamu emekçilerini hayat pahalılığına, adaletsiz vergi sistemine, yoksulluk, yolsuzluk ve israf düzenine karşı aşağıdaki asgari taleplerimiz etrafında örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz:
Çoktan hükmünü yitiren, kamu emekçilerine 2021 yılı için %3 +%3 maaş artışı dayatılan “TOPLU SÖZLEŞME” derhal yenilenmeli, yeni toplu sözleşme yapılıncaya dek yaşanan gerçek enflasyon, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak EK ZAM yapılmalıdır.
Asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.
Birinci vergi dilimi %15 ten % 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşlardan yapılan kesinti birinci vergi diliminde sabitlenmelidir.
Emekçilerin sağlık, eğitim, gıda, barınma, giyim, elektrik, ısınma giderleri için ödediği vergiler gelir vergisi matrahından mahsup edilmelidir.
Yoksulluk sınırı altında geliri olan hanelerin elektrik, doğalgaz, su, internet giderleri pandemi tehdidi tamamen ortadan kalkıncaya kadar Hazineden karşılanmalıdır.
Bebek maması, bebek bezi ve ekmek, süt ürünleri, elektrik, doğalgaz, su başta olmak üzere temel tüketim maddelerinde KDV sıfırlanmalıdır; diyoruz.
Desteğinize teşekkür eder, saygılarımızı sunarız. KESK Tekirdağ Şubeler Platformu