Adalet İçin Hukukçular: Saray'ın karanlığına karşı adalet mücadelesini cesaretle yükseltmeye çağırıyoruz

Adalet İçin Hukukçular: Saray'ın karanlığına karşı adalet mücadelesini cesaretle yükseltmeye çağırıyoruz

Adalet İçin Hukukçular, Yargıtay Başkanlığı tarafından düzenlenen 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni'nin Saray'da düzenlenmesine tepki göstererek "Başta meslektaşlarımız olmak üzere tüm yargı bileşenlerini ve demokratik kamuoyunu yeni adli yılda Saray'ın karanlığına karşı adalet mücadelesini cesaretle yükseltmeye çağırıyoruz" dedi.

İleri Haber

Adalet İçin Hukukçular, 52 baro başkanlığının boykot etmesine rağmen Yargıtay Başkanlığı tarafından düzenlenen 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni'nin Saray'da düzenlenmesine yaptığı bir açıklamayla tepki gösterdi. 

"Adaletin, bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı düzeninin inşası ise hukukun evrensel ilkelerine inanan, kişi temel hak ve özgürlüklerini savunan, halkının yanında duran, saraylara yüzünü değil sırtını dönen hukukçuların geçmişi yüzyıllara dayanan adalet mücadelesi ile sağlanacaktır" denilen açıklamada, "Bu inanç ve güvenle başta meslektaşlarımız olmak üzere tüm yargı bileşenlerini ve demokratik kamuoyunu yeni adli yılda Saray'ın karanlığına karşı adalet mücadelesini cesaretle yükseltmeye çağırıyoruz" çağrısında bulunuldu.

Adalet İçin Hukukçular tarafından yapılan açıklamanın tamamı şu şekilde:

Nemo dat, quod non habet!
Kimse kendisinde olmayan şeyi başkasına veremez!

 
Yeni adli yıl, Saray iktidarının yaşanan derin ekonomik kriz ve yerel seçimlerde aldığı ağır yenilgi ile çatırdadığı, yargıya olan güvensizliğin %80'lere ulaştığı ve “bağımsız yargının” yeni adli yılı Saray'ın sırmalı salonlarında karşıladığı bir ortamda başlıyor.

Yargıya duyulan bu derin güvensizliğe karşılık hazırlanan sözde Yargı Reformu Strateji Belgesi, Adalet Bakanı'nın yayımladığı adli yıl açılış mesajında; 2019-2020 yılının temel ajandası olarak ilan edilirken, mahkemelerin bağımsızlığından, başka türlüsü mümkünmüş gibi adliyenin kapısının adalete açılacağından, hukuk devletinden, temel hak ve özgülüklerden ödün verilmeyeceğinden, lekelenmeme hakkının zinhar korunacağından ve hatta Adalet teşkilatı olarak, toplumun her kesiminin, istisnasız bütün vatandaşların hukukuna sahip çıkmaktan ve sürekli daha iyiyi aramaktan bir an olsun yorgunluk ve yılgınlık hissetmeyeceklerinden bahsediliyor.

Yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır!

Yıllardır dilinizden düşürmediğiniz Yargı reformu masalınıza da, söylediğiniz süslü sözlere de karnımız tok.  17 yıllık iktidarınız boyunca fettullahçı iş ortaklarınız ile birlikte sadece hukuk alanında yarattığınız yıkım hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Masumiyet karinesi, hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılama hakkı gibi hukukun en temel ilkelerinin nasıl ayaklar altına alındığını bizler gibi sizler de çok iyi biliyorsunuz.  Sadece son bir yıllık süreçte yaşananlar, Cumhuriyet Davası'nda delilsiz bir şekilde gazetecilerin, mesleki faaliyetleri nedeniyle avukatların hapse atılması, 301 canımızı kaybettiğimiz Soma katliamı davasında patronların tahliyesi, haklarını arayan Havalimanı işçilerinin hukuksuzca günlerce tutuklu kalması ve halen yargılanıyor olması, Çorlu Tren katliamı davasında suçluların adaletten kaçırılması ve bu da yetmezmiş adalet arayan ailelerin ve avukatlarının darp edilmesi, Cumartesi Annelerinin yarım asırlık adalet arayışlarına getirilen yasaklar, her geçen gün eril dilinizle körüklediğiniz erkek şiddetinin sonucu olarak yaşanan onlarca kadın cinayeti, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi, Diyarbakır, Mardin ve Van belediyelerine kayyım atanması hukuksuzluğun vardığı boyutlar açısından ibret ve utanç vericidir.

Kimse kendisinde olmayan şeyi başkasına veremez!

Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız yüzlerce, binlerce örnek açıkça göstermektedir ki, ne ülkemizde ne de başka bir ülkede adına ne denirse densin yasamanın işlevsizleştirildiği, yargının ise tamamen yürütmenin kontrolüne girdiği, yapılacak her şeyin Saray'dan çıkarılacak kararnamelere bağlı kılındığı ve nihayet faşizmin vücut bulduğu bir tek adam rejiminin halka adalet sağlaması mümkün değildir. Denetlenemeyen, tüm yargı, yasama ve yürütme gücünü elinde bulunduran, yargıda reform da dâhil olmak üzere, olacak her şeyin bir kişinin iki dudağının arasında çıkan söze bağlı olduğu bir sistemde adalet ancak ve ancak bu tek adamın insafına kalmış demektir.  Bu nedenle tek adam rejimlerinde “adalet” sağlanan değil dağıtılan bir ulufeden başka bir şey değildir. Roma hukukundan bu yana bilinmektedir ki; Kimse kendisinde olmayan şeyi başkasına veremez!

Adaletin, bağımsız, tarafsız ve adil bir yargı düzeninin inşası ise hukukun evrensel ilkelerine inanan, kişi temel hak ve özgürlüklerini savunan, halkının yanında duran, saraylara yüzünü değil sırtını dönen hukukçuların geçmişi yüzyıllara dayanan adalet mücadelesi ile sağlanacaktır. Bu inanç ve güvenle başta meslektaşlarımız olmak üzere tüm yargı bileşenlerini ve demokratik kamuoyunu yeni adli yılda Saray'ın karanlığına karşı adalet mücadelesini cesaretle yükseltmeye çağırıyoruz.