Abdülhamid'in torununun saltanat sevdası: Çakarlı araçlarla geldi, fesli kişilerce 'şehzade' olarak karşılandı...
Osmanoğlu’nun kurucusu olduğu başkanlığını yürüttüğü Devleti-i Aliyye Ocakları’nın internet sitesi incelendiğinde Osmanoğlu’ndan sürekli ‘şehzade’ olarak bahsediliyor.
17-02-2021 18:34

İleri Haber
II. Abdülhamid’in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, çakarlı araçlarla Sultanahmet Meydanı’na geldi, kurucusu olduğu derneğin ‘fesli’ üyeleri tarafından “Yolun yolumuzdur şehzadem” sloganları eşliğinde Ayasofya’ya yürüdü. Görüntüler sosyal medyada paylaşıldı.
AKP iktidarının dilinden düşürmediği 33. Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in 4. kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, ‘Devlet’i Aliyye Ocakları’ isminde bir dernek kurmuştu. Derneğin sosyal medya hesabından birkaç gün önce yapılan paylaşılan görüntüler dikkat çekti.
ÇAKARLI ARAÇLAR, 'ŞEHZADE' SLOGANLARI
Görüntülerde, yasak olmasına rağmen çakarlı araçlardan oluşan bir konvoy eşliğinde cipten inen Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu'nu "Yolun yolumuzdur şehzadem!" sloganları atan, ellerinde 'Devlet-i Aliyye Ocakları' yazılı pankartlar ve başlarında fes bulunan bir grup karşıladı.
Sultanahmet Meydanı'nda toplanan grup daha sonra Osmanoğlu'nun öncülüğünde Ayasofya'ya yürüdü.
II. Abdülhamid'in torununun saltanat sevdası:
— İleri Haber (@ilerihaber) February 17, 2021
📌 Yasak olmasına rağmen çakarlı araçlarla geldi
📌 İstanbul'un göbeğinde fesli bir grup tarafından 'şehzade' olarak karşılandı
‼️ Hatırlatma: Saltanat 99 yıl önce yıkıldı...
SALGIN FIRSATÇILIĞINA SOYUNMUŞTU
Kendisine 'şehzade' diyen Osmanoğlu, salgının ilk dönemlerinde Instagram hesabından yaptığı canlı yayında 'Osmanlı tıbbından' faydalanarak yeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı ilaç çalışması yürüttüklerini iddia etmişti.
İlacın sadece virüse değil 'birçok hastalığa deva olacağını' öne süren Osmanoğlu, şunları söylemişti:
“Üzerimizde olan Covid musibetten bahsetmek istiyorum. Şimdi bunlar ilk defa söylenecek. 'Osmanlı tıbbında' olan ilaçlarla vs şimdi bizim dostlarımız uğraşıyorlar. Tabii biz şimdi ismini veremiyoruz. İlerleyen zamanlarda çalışmaların ne kadar yol katettiğini göreceğiz.”
HER FIRSATTA ‘ŞEHZADE’ VURGUSU
Osmanoğlu’nun kurucusu olduğu başkanlığını yürüttüğü Devleti-i Aliyye Ocakları’nın internet sitesi incelendiğinde Osmanoğlu’ndan sürekli ‘şehzade’ olarak bahsediliyor. Bu derneğin var oluş amacı ise şöyle açıklanıyor:
“Osmanlı ruhu ile hareket eden, dava insanlarının buluştuğu ve belirlenen hedefler doğrultusunda işleyen bir teşkilat…”
İLGİLİ HABERLER
Abdülhamid'in torunu hilafet çağrılarını fırsat bildi: 'Vahdettin'in mezarı getirilsin'
Abdulhamid Kayıhan Osmanoğlu, "Vahdeddin Han Şam’da yatıyor. Biz onun ülkemize getirilmesini istiyoruz. Çünkü bir padişah başka bir ülkede yatmamalı. Bunun önlemini almalıyız" ifadelerini kullandı.
03-08-2020 19:37

Ayasofya’nın açılması ve hilafet çağrılarını fırsat bilen II. Abdülhamid’in torunu, son Osmanlı padişahı Vahdettin’in mezarının Türkiye’ye getirilmesi çağrısı yaptı.
Yeniden Refah Partisi kurucular kurulu üyesi ve Genel Başkan Fatih Erbakan’ın Başdanışmanı Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, Yeni Akit’e yaptığı değerlendirmede “Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi Türkiye’nin milli egemenliğini tekrar eline aldığını ve vesayetten kurtulduğunu bütün dünyaya ilan etmesidir” ifadelerini kullandı.
‘SULTAN VAHDEDDİN’İN KABRİNİ GETİRMELİYİZ’
Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, son Osmanlı Sultanı Vahdeddin’in mezarının Şam’da olduğunu hatırlatarak; “Vahdeddin Han Şam’da yatıyor. Biz onun ülkemize getirilmesini istiyoruz. Çünkü bir padişah başka bir ülkede yatmamalı. Bunun önlemini almalıyız. O yüzden en kısa zamanda Vahdeddin Han’ın mezarının getirilmesi gerekir” dedi.
Avrasya Tüneli için 54 milyon dolar ödenecek
Avrasya Tüneli için geçen yıl verilen araç garantisinin yarısına bile ulaşılamadı. 2020 yılında geçmeyen 12 milyon 697 bin araç için Hazine’den 54 milyon 851 bin dolar daha çıkacak.
07-03-2021 08:26

2020 yılında 25 milyon 194 bin geçiş garantisi verilen Avrasya Tüneli'nden geçen araç sayısı, 12 milyon 496 bin oldu. Böylece garantinin yarısına bile ulaşılamadı.
Günde 69 bin geçiş garantisi verildi ancak 12 ay boyunca bu rakam hiçbir zaman yakalanamadı. Hazine, Avrasya Tüneli'ni işleten şirkete 2020 yılında geçmeyen 12 milyon 697 bin araç için 54 milyon 851 bin dolar (411 milyon TL) ödeyecek.
Sözcü gazetesinden Başak Kaya'nın haberine göre, CHP Zonguldak Milletvekili ve TBMM KİT Komisyonu Üyesi Deniz Yavuzyılmaz, "Hazine'den çıkan para korkunç rakamlara ulaşıyor. Bu para halkın vergileri… ‘Virüs var onun için araç sayısı düştü' diye savunma yapıyorlar. 2017-2018'de virüs var mıydı, yine hedef tutmadı. Zafer Havalimanı'nda yüzde 99.5 oranında hedef sapmış. İlkokul öğrencisi bile daha iyi hesap yapar” dedi.
Murat Kurum: Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yaptığı Bartın ziyaretinde, “Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz” dedi.
06-03-2021 19:03

Bartın Valiliği'ni ziyaret eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İl Değerlendirme Kurulu toplantısının ardından bazı açıklamalarda bulundu. Kurum açıklamasında "Depremi biz terörle mücadele gibi önemsiyoruz. Bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında başlatmış olduğu seferberlik kapsamında bugüne kadar 1,5 milyon konutun dönüşümünü sağladık. Ve şu anda devam eden 272 bin bağımsız bölümden oluşan konutun inşaatı gerek TOKİ Başkanlığımızla gerekse belediyelerimiz eliyle Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülmektedir. Bu kapsamda vatandaşımıza 15,5 milyar lira gerek kira gerekse kamulaştırma yardımları oldu. Ülkemizin 5 yıllık hedeflerinde acil öncelikli 1,5 milyon konutunu sağlamaktır" ifadelerine yer verdi.
‘BAKANLIK OLARAK HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ’
Bakan Kurum vatandaşlara bu süreçte mağdur olmamaları için destek verdiklerini ifade ederek, açıklamasına şöyle devam etti:
"Bununla ilgili şehirlerimize giderek, kentsel dönüşüm kararlarımızı alıyoruz. Diğer taraftan vatandaşlarımızın bu süreçte mağduriyet yaşamaması için meclisimizde önemli kararlar aldık. Bununla ilgili bakanlığımızın faydalandırdığı kredi miktarlarını 125 binlerden 200 bin TL’ye çıkardık. Amacımız, hedefimiz ülkemizde riskli olduğunu düşündüğümüz vatandaşımızı rızası çerçevesinde, yerinde hızlı ve gönüllü prensipleriyle dönüştürmektir. Son bir asırdır 80 bin vatandaşımızı yitirdik. Bakanlık olarak her türlü desteği vermeye hazırız.”
Bakan Koca illere göre vaka sayılarını açıkladı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıkladığı verilere göre 100 bin kişiye düşen vaka sayısında ilk 3 sırayı 348 ile Samsun, 314 ile Sinop, 282 ile Giresun alırken, İstanbul'da ise 100 bin kişide vaka sayısı 89,9'dan 111,5'e yükseldi.
06-03-2021 17:18

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 27 Şubat-5 Mart haftasında illere göre 100 bin kişiye düşen koronavirüs (Covid-19) vaka sayısının güncel haritasını paylaştı.
İllere göre haftalık Covid-19 vaka sayısı her 100 bin kişide İstanbul'da 111,57, Ankara'da 54,83, İzmir'de 66,47 oldu.
Bakan Koca'nın paylaşımı şöyle:
"Her hafta açıkladığımız illerimizde 100.000 nüfusa düşen haftalık toplam vaka sayısının güncel haritasını ilan ettik. Kademeli ve kontrollü normalleşeceğiz."
Kontrollü normalleşme için illerimizin 100.000 nüfusa karşılık gelen haftalık vaka sayılarını içeren insidans haritasının güncel hali ektedir. Yüksek riskli illerimiz risklerini düşürmek için daha tedbirli olmalı. Normalleşme kontrollü gerçekleşmeli. pic.twitter.com/wt7YsOJ7qQ
— Dr. Fahrettin Koca (@drfahrettinkoca) March 6, 2021
Bu hafta ne kadar tedbirli olursak şehirlerimizin rengi ona uygun olarak şekillenecek. Mevcut avantajlarımızı kaybetmemek için daha dikkatli ve temkinli hareket etmeliyiz.
— Dr. Fahrettin Koca (@drfahrettinkoca) March 6, 2021
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Koronavirüs'e yakalandı
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın, Koronavirüs'e (Covid-19) yakalandığı belirtildi.
06-03-2021 15:38

Üç gün önce belirti gösteren Erbaş’ın yapılan testi pozitif çıktı ve tedavi altına alındı.
Sözcü gazetesinin haberine göre; Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Bitlis'te şehit olan 11 asker için Ankara'da Ahmet Hamdi Akseki camiinde yapılan cenaze törenine Covid-19 testi pozitif çıktığı için katılamadı.
Erbaş'a yakın bir isim, "Hocamız'ın durumu iyi. Testi pozitif çıktı ama herhangi bir semptomu yok. Evinde dinleniyor" dedi.
İki siyasi partinin hukuki varlığı sona erdi
Anayasa Mahkemesi, kurulduktan sonra kongrelerini yapmayan iki partiyi kendiliğinden dağılmış sayılarak hukuki varlıklarının sona erdiğine karar verdi.
06-03-2021 14:41

Resmi Gazete'de yayımlanan kararlara göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 2011'de kurulan, ilk büyük kongresini 2013'te yaptıktan sonra üst üste iki kez büyük kongresini gerçekleştirmeyen Engelsiz Türkiye Partisi'nin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebiyle iddianame hazırladı.
İddianamede, Siyasi Partiler Kanunu uyarınca büyük kongrenin parti tüzüğünün göstereceği süreler içinde toplanması gerektiği, bu sürenin iki yıldan az, üç yıldan fazla olamayacağı belirtildi.
Engelsiz Türkiye Partisinin 2013'ten bu yana büyük kongresini gerçekleştirmediği ifade edilen iddianamede, Siyasi Partiler Kanunu'nun 121. maddesinin atfı nedeniyle derneklerin sona erme hallerini düzenleyen Türk Medeni Kanunu'nun 87. maddesi uyarınca genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamamasının kendiliğinden sona erme hallerinden biri olduğu vurgulandı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ayrıca 2016'da kurulan ancak büyük kongresini gerçekleştirmeyen ve zorunlu organlarını oluşturmayan Büyük Türkiye Partisinin kendiliğinden dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlığının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi istemiyle iddianame hazırladı.
İddianamede, Siyasi Partiler Kanunu uyarınca, ilk büyük kongrenin partinin tüzel kişilik kazanmasından başlayarak iki yıl içinde toplanması gerektiği, buna karşın Büyük Türkiye Partisinin büyük kongresini Siyasi Partiler Kanunu'na uygun yapmadığı ve zorunlu organlarını oluşturmadığı kaydedildi.
Anayasa Mahkemesi, Engelsiz Türkiye Partisi ile Büyük Türkiye Partisinin ilgili yasal düzenlemeler gereğince dağılmış sayılarak hukuki varlıklarının sona erdiğine, her iki partinin tüm mallarının Siyasi Partiler Kanunu'nun 110. maddesi uyarınca Hazineye geçmesine karar verdi.
SİYASİ PARTİ MALİ DENETİMLERİ
Öte yandan Anayasa Mahkemesi, 5 siyasi partinin kesin hesaplarında gösterilen gelir ve giderler ile devreden nakit toplamının eldeki bilgi ve belgelere göre, doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olduğunu belirledi.
Resmi Gazete'de yayımlanan kararlara göre Yüksek Mahkeme, Alternatif Değişim Partisi, AS Parti ve Toplumcu Kurtuluş Partisinin 2016, İşçi Demokrasi Partisinin 2016 ve 2017, Türkiye İşsizler ve Emekçiler Partisinin ise 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait kesin hesaplarını inceledi.
Bu partilerin kesin hesaplarında gösterilen gelir ve giderler ile devreden nakit toplamının eldeki bilgi ve belgelere göre, doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olduğu sonucuna varıldı.
HDP'den açlık grevlerinin 100'üncü gününde çağrı
HDP, açlık grevlerinin 100’üncü gününde cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili açıklama yaptı.
06-03-2021 13:38

HDP'de Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, açlık grevlerinin 100’üncü gününde cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin açıklama yaptı. Dede, Türkiye cezaevlerinin politik mahpuslar açısından Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar, en yoğun hak ihlallerinin yaşandığı alanlar olduğunu belirtti.
Ümit Dede'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"HAK İHLALLERİ KATLANARAK ARTTI"
"Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 2020 yılının Mart ayında ülkemizde görülmeye başlayan koronavirüs salgınıyla birlikte, pandemi tedbirleri adı altında, politik mahpuslar açısından cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, katlanarak artmış ve zaten ağır olan cezaevi koşulları, çok daha ağırlaştırılmıştır. Bir yılı aşkın süredir yürürlükte olan pandemi tedbirleri ile; politik mahpusların, tüm kültürel, sportif ve sosyal hakları ellerinden alınmış ve nerdeyse koğuşlarının dışına çıkamaz duruma getirilmişlerdir.
"YEMEK KALİTELERİ DÜŞTÜ"
Havalandırma ve gün ışığından faydalanma süreleri arttırılması gerekirken aksine kısaltılmıştır. Kapalı cezaevlerinin yemek ihtiyacını karşılayan, açık cezaevlerindeki mahpusların izinli sayılarak tahliye edilmeleri neticesinde, yemeklerin hem kalitesi düşmüş hem de miktarı azaltılmıştır.
"TECRİT TOPLUMSAL YAŞAMI ETKİLİYOR"
Devletin İmralı adasından başlattığı bu yönetme biçimi, Kürt meselesine yaklaşımıyla, savaş politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Ve bu politikaların da sadece ülkenin içinde bulunduğu hukuksuzluk durumuyla değil, aynı zamanda savaş ekonomisinin yarattığı yoksullukla, işsizlikle, açlıkla da doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Avukatlarıyla 2019 yılında yaptığı görüşmede; ‘Fırsat verilirse bu sorunu bir haftada çözerim’ diyen, sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin sadece bir insan hakları sorunu olmadığı, aynı zamanda bir bütünen, siyasal ve toplumsal yaşamı etkileyen ve belirleyen bir etkiye sahip olduğunu da görmek gerekir. Tecrit edilen sadece bir kişi değil, bir toplumun barış, özgürlük ve birlikte yaşayabilme umududur.
"SAĞLIK HAKKINA ERİŞİM ENGELLENİYOR"
Sağlık hizmetine erişim hakkı, kelepçeli muayene dayatması, görevli personel tarafından hakarete uğrama ve 14 gün süren karantina adı altında tek başına tecritte tutma uygulamaları sebebiyle, mahpuslar tarafından kullanılamaz hale getirilmiştir. Birçok cezaevinde mahpusların sıcak suya erişimi kısıtlanmış, hijyen malzemeleri, ücretsiz olarak dağıtılmamıştır. Aile görüşleri bir dönem tümden iptal edilmiş, sonrasında bir kişiyle sınırlı olmak kaydıyla kapalı görüş şeklinde yaptırılmaya başlanmıştır. Bir yılı aşkın süredir açık görüş hakkından mahrum bırakılmış olan mahpuslar, ailelerinden tek bir kişiye dahi dokunamamışlardır.
"MÜCADELE KARARLILIĞINDAYIZ"
Ancak elbette bu ağır sorumluluğun yükünün mahpuslar üzerinde bırakılması, vicdanen ve siyaseten kabul edilebilecek bir durum değildir. Mahpusların uyarı niteliğinde dönüşümlü olarak devam ettirdikleri açlık grevi eylemi, sadece siyasi iktidara bir uyarı niteliğinde değil, aynı zamanda başta siyasetçiler ve hak savunucuları olmak üzere, toplumun vicdanlı tüm kesimlerine uyarı niteliğindedir. Biz de bu vesileyle, bir kez daha, açlık grevi eylemini gerçekleştiren mahpusların haklı, meşru ve yasal taleplerinin bizim de taleplerimiz olduğunu ve bu talepler kabul edilinceye kadar mücadele etme kararlılığında olduğumuzu belirtiyoruz.”