ABD seçimleri sonrası Dışişleri Bakanlığı'ndan açıklama
ABD’nin 45. başkanının Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın olmasının ardından Türk Dışişleri’nden ilk açıklama geldi.
09-11-2016 10:07

CNN Türk’ün haberine göre Dışişleri Bakanlığı kaynakları, “Seçim sonuçları ABD halkının tercihidir. ABD halkı kimi tercih ederse saygı duyarız. Türkiye, ABD’yle olan ilişkilerini sürdürmekte kararlıdır. ABD - Türkiye ilişkileri kişilerden bağımsızdır” değerlendirmesinde bulundu.
İLGİLİ HABERLER
Donald Trump ABD'nin yeni başkanı!
Amerikan halkı başkanlık seçimleri için sandıkta. Önümüzdeki 4 yıl ABD'nin başkanının kim olacağı kısa süre içinde belirlenecek. Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat Parti adayı Hillary Clinton arasında geçen yarış kısa süre içinde nihayete erecek.
09-11-2016 12:25

Güncelleme 10.45
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın zafer konuşmasından satırbaşları şöyle:
'Bütün Amerikalıların başkanı olacağım'
'Bütün ırklardan, dinlerden, farklı kültürlerden gelen insanların hareketiyiz'
'Yollarımızı, hastanelerimizi, tünellerimizi yeniden inşa edeceğiz'
'Büyümeyi iki katına çıkaracağız, en büyük ekonomi biz olacağız'
'Bütün dünyaya sesleniyorum: Ortaklık arayacağız çatışma değil'
'200'den fazla general, amiral bu kampanyaya destek verdi'
'Gizli servis elemanlarına ve polise de teşekkür ediyorum'
'Kampanya belki bitti ama bu hareketin işi yeni başlıyor'
Güncelleme 10.40
CNN televizyonu Clinton'ın Trump'ı arayarak sonucu kabul ettiğini ilettiğini bildirdi
Clinton'ın bu gece konuşma yapmayacağı duyuruldu.
Güncelleme 09:45
Donald Trump Pensilvanya eyaletinin 20 delegeliğin de alarak toplam sandalye sayısını 274'e çıkardı ve ABD'nin yeni başkanı oldu.
Senato ve Temsilciler Meclisi'nde de Cumhuriyetçilerin üstünlüğü var.
Güncelleme 08:02
Türk burjuvalar da korkak. Trump'ın kazanma olasılığı sonucunda 1 dolar 3,22 TL oldu. Yalçın Küçük'ün devalüasyon yasası akıllarda. Yasaya göre her büyük devalüasyon bir büyük rejim değişikliğidir. AKP için de mi yolun sonu göründü?
Güncelleme 07:41
Trump balkon konuşması yapmaya hazırlanıyor. Clinton'un hapse atılıp atılmayacağı merak konusu.
Güncelleme 6:53
Tacizci, ırkçı ve hayatını işçileri sömürmekle geciren Trump'ın kazanma olasılığı %90'a vardı. Trump Ohio'yu aldı. Günün kazananı aşırı sağ değil, ama ABD'de günün kaybedeni neoliberaller, liberaller, "ılımlı" "ılımsız" cihatçılar.
Güncelleme 6:11
New York Times, ağzı bozuk Trump'ın kazanma olasılığını %73'e çıkardı.
Trump, mitinglerinde İngilizce "f**k" "s**t" kelimelerini defalarca kullandı.
Güncelleme 6:00
Başkan olanı belirleyecek 5 eyalatin (Florida, North Carolina, Michigan, Ohio, Pennsylvania) 4'unde (Pennsylvania hariç) hayatını işçileri sömürmekle geçiren Trump, hayatını işçilerin sömürülmesini kolaylaştıran Clinton'ın önünde götürüyor.
Güncelleme 5:24
Saatler ilerledikce düzenden nefretin boyutları daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Nefretin Trump düzeyi vergi kaçakçısı birine eklemlenmesi Amerikan solu açısından üzücü. Her geçen saat cinsel ayrımcı Clinton başkanlıktan daha da uzaklaşıyor. Trump ABD'nin doğusunda Clinton'dan 1 milyon fazla oy aldı.
Clinton Vakfı'nda aynı işi yapan erkeklere kadınlardan daha yüksek ücret ödenmesi Clinton'ın "feministliğinin" özde değil sözde olduğunu ortaya koymuştu.
New York Times, Trump'ın 1996 vergi formuna ulaşmış ve Trump'ın 20 yıl boyunca "legal" bir biçimde vergi kaçırabildiğini göstermişti.
Güncelleme 5:00
Tescilli yalancı Clinton'ın Hispaniklerin yoğun yaşadığı Florida'yı bile Hispanik düşmanı çağ dışı Trump'tan rahatlıkla alamaması neoliberallerin toplumca ne kadar sevilmediğini ortaya koyar nitelikte. Şu anki duruma göre, Florida'da oyların %74'ü sayıldı ve Clinton 100,000 oy geride.
Hillary Clinton, Bill Clinton'un başkan olduğu dönemde Yugoslavya'yı daha da kana bulamak için Bosna Hersek'e gitmiş ve uçaktan indiğinde keskin nişancı saldırısı altında olduğu yalanını söylemişti. Ancak videolar durumun hiç de böyle olmadığını göstermişti.
Güncelleme 4:07
Saatlerin ilerlemesi ve daha fazla sandıkların açılmasıyla beraber darbeci Clinton yavaş yavaş öne geçmeye başladı. Florida'da oy oranları hala yakın olmasına rağmen Ohio ve North Carolina'da ibre Clinton'a döndü.
2009'da Honduras'ta sola yakın duran Başkan Zelaya, neoliberal Clinton'un da desteklediği darbeyle iktidardan devrilmişti.
Güncelleme 2:47
Irkçı partinin ırkçı ve tacizci adayı Donald Trump, başkan olma yolunda hızla ilerliyor. Ohio, North Carolina ve New Hampshire eyaletlerini önde götüren Trump Libya kasabı Clinton'ı hüsrana uğratacağa benziyor. Florida'da ise oy oranları çok yakın seyrediyor.
ABD Başkanı Trump oldu: Google'da en çok 'göçmenlik' arandı, Kanada'ya başvuru sitesi çöktü
ABD başkanlık seçiminde Trump'ın öne geçmesiyle beraber Amerikalılar Google'da en çok "göçmenlik" kelimesini arattı, Kanada'ya göçmenlik başvurusu yapılan site ise çöktü.
09-11-2016 09:31

ABD'de başkanlık yarışını ırkçı söylemleri olan Donald Trump kazandı. Amerikalılar ülkeden kaçmanın yolunu arıyor gibi görünüyor.
Trump'ın öne geçmesiyle birlikte google'da en çok aranan kelime 'göçmenlik' oldu. Kanada'nın göçmenlik sitesi ise erişilemez hale geldi.
Yazar Ergin Yıldızoğlu ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarını değerlendirdi
Yazar Ergin Yıldızoğlu, ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarını İleri Haber için değerlendirdi.
08-11-2016 17:07

Cumhuriyet gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu, ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlanmasına saatler kala, seçilecek yeni başkan ile ortaya çıkabilecek gelişmeleri İleri Haber'e değerlendirdi.
Yıldızoğlu'nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Yeni başkan ABD'yi genel olarak nasıl etkiler? Ne gibi sonuçları olabilir?
Yeni başkan kim olursa olsun, devletin yönetimi, finans- savunma- enerji sektörü oligarşisine sıkı sıkıya (döner kapı geleneğiyle) bağlı güvenlik ve idari bürokrasinin, meclis komisyonlarının elinde kalmaya devam edecek. ABD devletinin ikili yapısından kaynaklanıyor bu durum. Seçilenler uygulayacakları politikaları önceden hazırlanmış olarak buluyorlar. Ulusal güvenlik konseyi ve CIA, NSA başkanın önemli konular olarak algılayacağı sorunları saptıyor, çözümleri de öneriyor. En fazla bir tarz farkından ya da kimi kritik noktalarda zamanlamayı etkileme olanağından söz edebiliriz.
İkincisi, ABD toplumundaki derin bölünme daha da derinleşmeye, iki partili yönetimin seçkinlerine tepki artmaya devam ediyor. Kim kazanırsa kazansın bu zayıf bir temsil krizi ile yüz yüze kalmış bir başkan olacak. Hele bir de başkan bir partiden, kongre bir başka partiden temsilcilerin denetiminde olursa. Büyük olasılıkla iki partili neo-liberal mutabakat döneminin sonuna gelindi. Özellikle Cumhuriyetçi partinin geleceği gerçekten karanlık. Demokrat tabanın daha sola kayarak partiyi zorlama olasılığı da yüksek.
Türkiye açısından, yeni başkan ne ifade ediyor? Türkiye'nin Ortadoğu politikasını nasıl etkiler?
Yeni başkan önüne konan dosyalara göre karar verecek. Bu dosyalarda neler olacak bunu bilmek zor. Ben son aylarda geçerli olan politikaların gelecek aylarda da devam edeceğini ama, bu arada Çin ve Rusya ile gerginliklerin artacağını düşünüyorum.
Her ne kadar bu dosyalardaki hava “Türkiye ile artık ortak değiliz”, “Türkiye artık güvenilir bir müttefik değil” ama, “Erdoğan’ın da bir alternatifi yok, en iyisi ilişkimizi karşılıklı pazarlık, alış veriş düzeyinde sürdürelim” gibisinden bir şeyler olacaksa da, AKP rejimi üzerindeki baskıların, Laiklik, Kürt sorunu, IŞİD ve İslamcılar konuları üzerinden artacağını düşünebiliriz.
Türkiye’nin hem Rusya/Çin hem NATO ve hem İran hem Körfez koltuklarına, (iki koltuğa birden) oturması giderek zorlaşacak. Bu da dış politikayı daha da istikrarsızlaştıracak.
'Dünya barışına açık ve güncel tehdit: Clinton'
04-11-2016 07:19

Yazının başlığını Gilbert Mercier’in bir makalesinden ödünç aldım. (CounterPunch, 21. Ekim).
26 Ekim 2016 tarihli Moon of Alabama sitesinde Hillary Clinton’un saldırgan dış politika yönelişini tartışan yazıya, okurlardan biri tek cümlelik bir yorum eklemiş: “Savaş suçlusu Hillary, insanlık adına 8 Kasım seçimini yitirmelidir.”
ABD Başkanlık seçimleri dört gün sonra yapılıyor. Yukarıdaki iki alıntı istisnaî değildir. Donald Trump’a karşı favori gösterilen Clinton’a soldan gelen son saldırıların üslubunu temsil etmek üzere rastgele seçilmiştir.
(Yazının devamını okumak için tıklayın)
Başkan sağcı mı, aşırı sağcı mı olacak?
Bir kasaba politikacısını uzaktan nasıl mı tanırız? “Ben merkezin adayıyım.” çığırır. Görüşlerine güvenmez, pasiftir. Rüzgar nereden eserse oraya gider. Sağ-sol bilmez. Amacı da düzeltmek değil, seçilmektir.
24-10-2016 08:23

Artık ABD’de de tescilli bir kasaba politikacısı var: Adı Hillary Clinton. Bundan 8 yıl önce seçmenler tarafından istenmediği kanıtlanan; ama sonrasında bir şekilde bakanlık kapan, bankacılara yaptığı 9 konuşmadan usulsüzce 1,8 milyon dolar kapan Clinton, ABD başkanlık yarışını önde götürüyor. Mesajı çok açık: Merkezin adayıyım [1].
CUMHURİYETÇİ PARTİ ADAYI CLINTON
Bir süre önce, Washington Post, Cumhuriyetçi Parti’nin resmi adayı Trump’ın 2005’teki bir “sohbetini” sızdırdı. Bush ailesi üyesi Billy Bush ile arasında geçen diyalogda, Trump, önce evli kadınlara sarkıntılık ettiğini anlatıyor. Yetmiyor, meşhur olmasının ona verdiği güçle kadınlara tacizde bulunduğunu ve kimsenin de buna itiraz etmediğini söylüyor. Yığınla küfürlü kelime de, sarfettiği cümlelerin tuzu biberi oluyor.
Açıkçası konuşmada şok edici olan hiçbir kısım yok. Bu sözlerin küfürsüz hali Donald Trump tarafından televizyonlarda, radyolarda defalarca söylendi. Ancak sanki Amerikan medyası bunları ilk kez duyuyormuşçasına günlerce haberini yaptı. Sermayenin Trump’ı terk ettiği ortaya çıkınca Cumhuriyetçi Parti elitleri de geri durmadı ve Trump’ı desteklemediklerini açıkladılar. Trump’ın oyları önemli ölçüde düştü [2]. Bir hafta içerisinde Cumhuriyetçi Parti’nin gayri resmi adayı Hillary Clinton oldu [3].
SORUN: ANTİPATİK ve HASTA CLINTON
Ancak Clinton ile ilgili iki sorun var: Birincisi, Clinton konuştukça oyları düşüyor. Ne zaman ağzını açsa, televizyonlara çıksa Clinton’un tüm antipatikliği ortaya çıkıyor ve insanlar neden ondan nefret ettiklerini hatırlıyorlar. Belgelerle kanıtlanmış iki yüzlülüğü [4], para seviciliği [5], yalancılığı [6], sürekli gizli kapaklı işler çevirmesi [7], beceriksizliği [8] ve savaş çığırtkanlığı [9] toplumda nefret uyandırıyor ve insanlar, buna oy vereceğime hiç oy vermem veya gider başkasına veririm, diyorlar [10].
İkinci sorunu ise hastalığı. Ağır hasta olduğunu biliyoruz; ancak hastalığının ne olduğunu bilmiyoruz. Zatürre deniyor, ancak hastalığı konusunda defalarca yalan söylemesi ve zatürreye hiç de benzemeyen birçok belirti göstermesi kafalarda birçok soru işareti bırakıyor [11].
ÇÖZÜM: HAYDİ SOLCULAR, CLINTON’U DESTEKLEMEYE
İkisinin de çözümü Clinton’un evde istirahate çekilmesi. Ancak bu durumda da solcuların kime oy vereceği belli olmaz. Yüz yıldan uzun süredir iki partili düzeni halka yutturabilmiş egemenler, bu defa çok büyük bir baskı altında. Clinton ve Trump o kadar nefret duyulan adaylar ki, gençlerin %25’i bu ikisinden birini başkan olarak görmektense, dünyaya bir meteorun çarpmasını ve yok olmasını yeğliyor [12]. Hatta sloganı da hazır: “Yaşasın Büyük Meteor 2016”. Bu insanların meteorlar yerine başka alternatiflere yönelmeleri işten bile değil. Sonuçta, neoliberalizme eleştirel bakan sosyal demokrat Sanders bile neredeyse Clinton’u yeniyordu.
O halde çözüm de bu, dedi Demokrat Parti elitleri. Sanders, Clinton’un yerine miting yapacak. Obama ailesi meydanlara çıkacak. Onlar konuşacak ve Clinton ağzını kapatacak. Böylece oylar Clinton’da birikecek. Trump sopa, Sanders havuç olacak ve solcular Clinton’a oy verecek. Cumhuriyetçi Parti’nin de düzenden yana olan kesimi Clinton’a oy verirse, bu iş çantada keklik.
WIKILEAKS’TEN SIZANLAR ve MEDYA
Neoliberallere, Trump’ın videosunun çıkmasının ardındaki birkaç gün çok güzel gözükmüş olmalı. Clinton miting yap(a)mıyor, onun yerine Sanders ve Michelle Obama oy topluyorlardı. Adeta morali darma duman olmuş bir ordu gibi, Trump cephesinden Clinton cephesine kaçışlar başlamıştı. Sağ, Clinton’a yönelmişti, sol zaten onundu.
Ta ki Wikileaks Clinton’un e-maillerini sızdırana kadar.
Burada bir noktayı açıklığa kavuşturmakta fayda var. “Clinton’un şaibeli e-mailleri” aynı kişiyi, ancak iki farklı e-mail grubunu kastediyor. Birincisi, Clinton’un devlet sırrı içeren e-mailleri kişisel bilgisayarından açması. Buradaki sorun, iddiaya göre, yalancılığa alışmış Clinton’un mahkeme bu konuda onu ifadeye çağırdıktan sonra kanıt teşkil edebilecek dokümanları silmesi [13]. Yaptığı ABD yasalarınca hukuksuz ve hapse atılmasını gerektiriyor. Tabii konu Clinton’un hapse atılması ise işlediği savaş suçları önceliği alır. Ancak düzenin Clinton ile işi bitmedi. Onu hala kullanabilir. Hapse atılmadı; tam tersine başkan adayı yapıldı.
Wikileaks bunları ortaya çıkarmadı. Wikileaks, Clinton’un seçim kampanyası menajeri Podesta’nın e-maillerini ortaya çıkardı. İçinde neler var neler [14]. Suudi Arabistan ile Katar’ın IŞİD’i fonlamasından Clinton’un Wall Street ile olan yakın ilişkisine, Clinton’un ön seçimlerde Sanders aleyhine yediği haltlardan Obama ile sıkı fıkı ilişkisine kadar birçok konu bu e-maillerde sızdırıldı.
Peki medya bunu nasıl mı haberleştirdi? Önce, ABD medyası, toptan görmezden geldi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Ancak Wikileaks, insanlara alternatif medya aracılığıyla ulaşmaya başladı. Sessizlik fesadıyla alt edemeyeceklerini fark edince sulandırdılar. Haber değeri taşıyanları insanlara ulaştırmak yerine önemsiz olanları haberleştirdiler. John Podesta’nın arkadaşına gönderdiği yemek tarifini haber yaptılar [15]; ama Clinton’a Sanders ile yapmış olduğu tartışmanın sorularının önceden sızdırıldığını yazmadılar. Bu da pek işe yaramadı. Köpekleştiler, havlamaya başladılar [16]. E-maillerin içeriğini yazmaktansa “Rus hackerlar”, “Ruslar”, “Rusya”, “Kremlin”, “Putin” havladılar. Huffington Post, New York Times, Washington Post, Vox, Slate, The Nation turunden politik yelpazede görece solda kalan haber portalları her gün “Clinton’a oy vermek için 10 sebep” temalı yazılar koymaya başladılar. Haber vermeyi bıraktılar.
8 KASIM’A GİDEN YOL
8 Kasım’da ABD’de başkanlık seçimi olacak. Muhtemelen Clinton ve kesin olarak neoliberaller kazanacak. Kesin kaybeden dünya halkları ve en cok kaybeden Orta Doğu’nun gururlu insanları olacak. Amerikan “solcuları”, sözde neoliberalizme karşılar, ancak eylemde neoliberallere oy verecekler. Sonrasında insanların neden solcu olmadıklarına ilişkin, Trump’ı destekleyenlere ilişkin sayfalarca zırvalayacaklar.
YA TÜRKİYE?
Türkiye mi? “ABD”leri “Türkiye”, “neoliberal”leri “yobaz” yapın, tekrar okuyun. Sonuçta, insanlara Ekmelettin’e oy çağrısı yapanlar hala aynı koltuktalar.
NOTLAR:
[2] http://www.nytimes.com/2016/10/09/us/politics/donald-trump-campaign.html
[3] http://time.com/4437332/hillary-clinton-republican-voters/
[4] http://www.washingtontimes.com/news/2016/oct/8/hillary-clinton-says-she-has-both-public-and-priva/
[5] http://www.bloomberg.com/politics/articles/2016-10-20/clinton-foundation-aide-said-to-have-cited-conflicts-of-interest
[6] http://nypost.com/2016/08/31/latest-email-disclosure-is-just-more-proof-that-clinton-lied/
[8] http://www.politico.com/magazine/story/2015/09/hillary-clinton-email-213110
[11] http://ilerihaber.org/icerik/abd-demokrasisi-ve-epilepsi-60845.html
[12] http://www.reuters.com/article/us-usa-election-meteor-idUSKCN12I20S?il=0
[13] https://www.rt.com/usa/244801-clinton-benghazi-email-subpoena/
[14] https://www.rt.com/usa/363609-best-worst-podesta-wikileaks-clinton/
[15] http://www.vox.com/2016/10/12/13253852/wikileaks-john-podesta-risotto
[16] https://www.youtube.com/watch?v=Ou4e3yCXYaA
ABD demokrasisi ve epilepsi
03-10-2016 08:15

Çok olumlu anlamlar atfediliyor “demokrasi” kelimesine. Kimisi cumhuriyet ile eş tutuyor, kimi basın, ifade, ve daha genel anlamda düşünce özgürlüğünü içerdiğini öne sürüyor. Buradaki turnusol kağıdı ABD oluyor. ABD denince akla “demokrasi” geliyorsa, kavramın sınırlarını çizmemiz gerekiyor.
Başkanlık seçimleri yaklaşıyor ve artık çok az bir süre kaldı. 8 Kasım’da sandıklar kurulacak ve çıkacak sonuç 4 yıl boyunca, sadece ABD’nin değil, belki de dünyanın kaderini belirleyecek. Önümüzde, seçilmesi muhtemel iki aday var: Cumhuriyetçi Parti’den Donald Trump ve Demokrat Parti’den Hillary Clinton.
İLK TARTIŞMA, İLK SONUÇ
Eğer konu 2016 ABD’si ise, ‘demokrasi’nin önüne ‘burjuva’ kelimesini koymalıyız. Burjuvaların egemen olduğu bir düzende yaşıyoruz, dolayısıyla burjuvalar (veya emperyalistler) seçiyor, halk da oyluyor. Burjuvaların adaylarını bir anda değil, yavaşça seçmesine demokrasi diyoruz. Çünkü demokrasi, yürütmenin yavaşlaması anlamına geliyor [1]. O halde demokrasi varsa, başkan seçimi bir yıl sürer. Burjuvalar her adayı tartar ve ona göre halka oylatır.
ABD’de artık burjuvalar neredeyse seçimlerini tamamladılar ve artık halka oylatmaya hazırlar. İki adayı da televizyona çıkarıyor, tartıştırıyor ve insanlara evlerinde izleme olanağı veriyorlar. Bir maç havasında geçen tartışma, konuşulan konulardan ziyade kimin kazandığı tartışmalarıyla bitiyor. Kısaca bahsedelim: Trump içeride ırkçılığın, polis baskısının artacağı sözünü verdi. Clinton ise savaşın ve ABD zoruyla değişen rejimleri vaat etti. Kendi politikalarından bahsedenin kaybettiği bir tartışma, Dünya Güzellik Yarışmasında birinci olan Venezuellalı Alicia Machado’nun kilolarıyla sona erdi, çünkü Trump ona hakaret etti. Clinton’un antipatik tavırlarına rağmen, kendi politikalarından çok az bahsetmesi ve sözü büyük ölçüde Trump’a bırakıp saçmalamasına izin vermesi, medya tarafından galibin Demokrat Parti adayı ilan edilmesine sebep oldu. Tartışmada açık ara kaybeden Amerikan halkıydı. Onlar da bunun farkındalardı. Muhtemelen hep fark ediyorlardı, ancak hiçbir zaman söz hakkı verilmediği için kendi içlerine atıp, seçim günü oy kullanmayarak tepkilerini gösteriyorlardı.
Ama Clinton grubu bu defa bir hata yaptı. Siyahilerin sistematik bir biçimde polisler tarafından öldürülmesine tepki göstermek için milli marş sırasında ayağa kalkmayan Colin Kaepernick isimli Amerikan futbolcusuna sordular. Bekledikleri, Kaepernick’in Trump aleyhine bir şeyler söylemesi ve böylece onun ismini kullanarak siyahilere “Clinton’a oy verin” çağrısı yapmaktı. Kaepernick fırsatı kullandı: “İzlemek bile utanç vericiydi… İkisi de yalancı ve adeta hangisinin daha az ırkçı olduğunu tartışıyorlar” [2]. Clinton grubu insanların Kaepernick'e hak verdiğini görünce hatalarını anladı. Tabii ki, protestosu sonucu haftalardır manşetlerde boy gösteren Kaepernick hemen orta sayfalara atıldı.
YA ÜÇÜNCÜ PARTİ ADAYLARI
ABD’de sadece iki parti olduğu izlenimine kapılmak çok normal. Ancak aslında başka partiler de var. Bunlardan iki tanesi, biri sağdan biri soldan, özellikle öne çıkıyor.
Liberter Parti bunlardan sağda olanı. Açıkça neoliberalizmi savunuyorlar. Onların adayı Gary Johnson. Şu sıralar Gary Johnson yükselişte; çünkü insanlar, bu lanet iki parti olmasın da kim olursa olsun, düşüncesine yönelmiş durumdalar. Türkiye’de Halep’in nerede olduğunu bilmemesiyle manşetlere oturmuştu; ancak, sanılmasın ki Johnson’ın cehaleti bununla sınırlı. Küresel ısınma sorusuna verdiği, nasıl olsa 4 milyar yıl sonra Güneş Dünya’yı yutacak, cevabı bilgisizliğinin düzeyini ortaya serecek ölçüde [4]. Üstelik zaman zaman nörolojik bozukluklar yaşadığı da iddia ediliyor [5]. Kısaca, Johnson’ın istendiği an yarış dışı bırakılabileceğini düşünmek zor değil.
Yeşil Parti ise solda olan parti. Onlar da yükselişte. Jill Stein onların adayı. Ancak Stein garip bir yalan söyleme ve yalanı saçma yöntemlerle saklama çabası hastalığına yakalanmış durumda. En net örneği, İngiltere’nin AB’den çıkma kararı ile sonuçlanan referandumu üzerine verdiği demeç. Jill Stein, önce, bu kararın çok olumlu olduğunu söylediği bir demeç yayımladı. Aldığı tepkiler üzerine hemen bu demeci internetten kaldırdı ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ırkçıların ve sağcıların işine yarayacağını söyleyen bir demeç koydu. Yetmezmişçesine ilk demeç hiç olmamış gibi davrandı ve web sitesinden sildi. Tabii, internet çağında bu tarz acemilikler rahatça yakalanıyor [6].
Ancak yine de Stein’ın Trump ve Clinton'a görece solda olması ve Sanders destekçilerinin bir kısmının onu destekleme ihtimalleri mevcut. ABD devletinin buna karşı önlemi de hazır. Stein, şu an bir boru hattı inşasını protesto ettiği için ve yerin dibine gömülecek olan borulardan birinin dış yüzeyini sprey boyayla boyadığı için North Dakota eyaletine giriş yapamıyor. Daha doğrusu, eyalete girdiği anda hapse atılacak [7]. Oylar yükseldikçe giremediği eyalet sayısı da artacaktır. Nasıl olsa ABD demokrasisinde çareler tükenmiyor.
CLİNTON’IN SAĞLIĞI ve EPİLEPSİ
Hastalıklı adaylar ve yalan söyleme alışkanlığı dedikten sonra Hillary Clinton’a geri dönmemek olmaz. Clinton, Eylül’ün başında kameraların önünde bayılmıştı. Clinton ekibi önce önemsiz bir durum olduğunu, susuzluktan bayıldığını söylemişti. Gerçek kendini dayatınca, Clinton’ın zatürre olduğu ve bunun bir süredir bilindiği açıklandı. Ne şaşırtıcı ki, Amerikan medyası, yalancı Clinton’ın onunla aynı yerde bulunan ve hastalığını bilmeyen insanları tehlikeye attığının üzerinde durmadı.
Ancak Clinton’ın hastalığının çok ileri boyutlarda olduğu ve hastalığının gerçekte sara olduğu, söylenenler arasında [8]. Ne de olsa sara, sadece Caligula’ya özgü bir hastalık değil.
YA SANDERS?
Sanders, hatırlanacaktır, ön seçim sürecinde sol aday olarak ortaya çıkmıştı. Kendini “demokratik sosyalist” adlandıran ve aklında İskandinav tipi sosyal demokrasi olan Sanders, şu sıralar Clinton’ı desteklemekle meşgul.
Clinton, önemli bir süre Sanders taraftarlarına ağır hakaretler yağdırdı. Onları ailelerinin evlerin bodrumunda yaşayan ve politikayı bilmeyen gençler olarak adlandırdı [9]. Ancak şimdi Clinton'ın onlara ihtiyacı var. Onları Demokrat Parti’ye, kendine çekmenin tek yolu da Sanders’ın açıktan Clinton’ı desteklemesi. Sanders da emre uyuyor ve tam olarak bunu yapıyor [10]. Clinton’ın gaflarını alıyor ve, aslında onu demedi, bunu dedi, haline getiriyor.
SONUÇ
Mevcut tablo, ABD demokrasisinin önümüzdeki 4 yıl boyunca insanlığa hayırlı hiçbir şey sunamayacağını gösterir nitelikte. 8 Kasım’da Trump’ın polis rejimi ile Hillary’nin savaş rejimi arasında bir oylama yapılacak. Toplumun yarısından çoğu ise, lanet olsun sizin demokrasinize, tepkisiyle sandığa gitmeyecek.
NOTLAR
[1] Yalcin Kucuk. Kurtulus Yazisi. 1990. Donem Yayinevi.
[2] http://edition.cnn.com/2016/09/28/sport/kaepernick-interview/
[3] http://www.hurriyet.com.tr/abdde-baskan-adayindan-halep-gafi-40220037
[5] https://www.youtube.com/watch?v=NXhR41lsEJY
[6] http://www.forwardprogressives.com/green-party-jill-stein-busted-cover-up-praise-bigotry-driven-brexit/
[9] https://theintercept.com/2016/09/30/hillary-clinton-center-right/
[10] http://www.latimes.com/nation/politics/trailguide/la-na-trailguide-updates-sanders-defends-clinton-remarks-on-1475431826-htmlstory.html
'Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması' Meclis'e sunuldu
Libya ile imzalanan güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması Meclis'e sunuldu.
14-12-2019 20:38

Türkiye ile Libya arasında imzalanan güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması TBMM’ye sunuldu.
Anlaşma, iki ülke arasında askeri eğitim anlaşmaları, istihbarat değişimi, lojistik iş birliği, hibe ve lojistik sistemler alanlarını kapsıyor.
AKP'den bir ayda 57 bin üye istifa etti
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Genel Başkanı olduğu AKP'den bir ayda 57 bin üye istifa etti.
14-12-2019 19:53

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Genel Başkanı olduğu AKP'den son bir ayda 57 bin üye istifa etti.
Eylül-Kasım ayları arası 57 bin kişinin ayrıldığı AKP'nin üye sayısı, son 4 ayda 114 binlik bir düşüş gösterdi. CHP ve İYİ Parti ise 4 ayda 30 binden fazla yeni üye kazandı.
Ekonomik kriz başta olmak üzere birçok sorunla tepki çeken AKP iktidarının üye kaybı, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın partiden istifası sonrası iyice hızlandı. Eylül-Kasım ayları arası 57 bin kişinin ayrıldığı AKP'nin üye sayısı, son 4 ayda 114 binlik bir düşüş gösterdi. CHP ve İYİ Parti ise 4 ayda 30 binden fazla yeni üye kazandı.
EN ÇOK ÜYE KAYBETTİĞİ AYLAR
Açık ara en çok üyesi bulunan AKP'nin üye kaybı gelen istifalarla istikrarlı şekilde sürdü. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı verilerine göre, 1 Temmuz-6 Eylül arası 56 bin 260 üyenin istifa ettiği AKP'den 6 Eylül-22 Kasım arası 57 bin 856 üye ayrıldı.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre, üye sayısını en çok artıran, CHP oldu. 4 ayda partiye 41 bin 866 üye katıldı. İYİ Parti'de de artış devam etti. İYİ Parti, 1 Temmuz - 22 Kasım arası toplam 36 bin 139 üye kazandı. Cumhur İttifakı'nda Milliyetçi Harekat Partisi (MHP) ittifak ortağı AKP ile aynı kaderi yaşamadı. MHP Temmuz sonrası yaşadığı 2 bin üyelik kaybını Kasım ayına kadar telafi etti.
Türkiye'de internetin öncüsü Mustafa Akgül Ankara'da anıldı
Türkiye'de internetin yaygınlaşmasına öncülük eden önemli isimlerden, birinci TİP üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül, ölümünün ikinci yıl dönümünde Ankara’da anıldı.
14-12-2019 19:11

İleri Haber
13 Aralık 2017’de hayatını kaybeden, Türkiye'de internetin kurucularından ve birinci TİP üyesi Doç. Dr. Mustafa Akgül ölümünün ikinci yıl dönümünde Ankara’da anıldı. Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki anma etkinliğinin ardından saat 14.00’te Ankara İnşaat Mühendisleri Odası Rüştü Özal Salonu’nda ‘Mustafa Akgül Anısına’ adlı bir panel düzenlendi.
Düzenlenen panele çok sayıda kişinin yanı sıra Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Çağlar Güven ile Prof. Dr. Attila Özgit ve Türkiye İşçi Partisi Ankara İl Yönetiminden Tuncay Çelen konuşmacı olarak yer aldı. Ayrıca, Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojileri ve Bilgi Sistemleri Bölümü'nden Dr. Murat Yıldırım, TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Küçükaras, Alternatif Bilişim Derneği Yönetim Kurulu üyesi Faruk Çayır ve Linux Kullanıcıları Derneği Yönetim Kurulu üyesi Adil Güneş Akbaş açılış konuşması yaptı.
"HUKUKSUZLUĞUN VE YASAKLARIN ÜZERİNE YÜRÜDÜ"
Kendisiyle aynı mahallede oturan ve aynı üniversitede okuyan, TİP Ankara İl Yöneticilerinden Tuncay Çelen yaptığı konuşmasında, "Mustafa, öğrencilik dönemindeki yurtseverliğini, bilim ve özgür düşünce tarzını, devrimciliğini hiç yitirmedi. Kendisini Türkiye’de internetin gelişmesine, yaygınlaşmasına adadı. Yobazlığa, çıkarcılığa boyun eğmedi. Bilimle aydınlanan yolundan yürüdü. Yaşamı boyunca verdiği mücadelenin temellerine sahip çıktı. Bilim ve özgürlük yolunda ilerledi. 'Özgür internet, özgür toplum, özgür yazılım' için mücadelesini sürdürdü. O artık Türkiye’de internetin babası” diye tanınan bir bilim insanı. Yalanın hukuksuzluğun, yasakların ve dinci gericiliğin üzerine bilimle yürüdü" ifadelerini kullandı.
Mustafa Akgül, 1967 yılında sosyalist öğrencilerin desteklediği toplumcu gruptan ODTÜ Öğrenci Birliği Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 1970’de ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünden, 1974 ODTÜ Matematik Bölümünden mezun olan Akgül, Vietnam kasabı olarak bilenen ABD Büyükelçisi Robert Komer'in ODTÜ'ye gelişini protesto edenler arasında yer almıştı.
MUSTAFA AKGÜL KİMDİR?
1970 ODTÜ İnşaat Mühendisliği, 1974 ODTÜ Matematik/Yöneylem mezunu olan Mustafa AKGÜL, 1981 yılında Waterloo University’den (Kanada) “Combinatorics and Optimization” üzerine doktora derecesini aldı.
University of Delaware ve North Carolina State University’de misafir öğretim üyesi olarak görev yapmış ve 1987’den beri Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır.
İnternet Teknolojileri Derneği başkanı olan Mustafa Akgül, Linux Kullanıcıları Derneği’nin kurucu başkanlığı, İnternet Kurulu, Kamunet Teknik Kurulu, TOBB Sektör Kurulu, Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuş; 20 yılı aşkın bir süredir devam eden İnternet Konferansları, Akademik Bilişim Konferansları ve İnternet Haftası etkinliklerinin yürütücüsü olmuştur.
Düzenlediği birçok etkinlik, eğitim, seminer ve konferansın yanı sıra yayımladığı yazılar ve e-posta listeleriyle Türkiye’de İnternet ve teknoloji kültürünün gelişmesinde, GNU/Llinux ve özgür yazılım topluluğunun oluşmasında ve büyümesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Türkiye’de ilk İnternet bağlantısının kurulması ve sonrasındaki çalışmaları nedeniyle “Türkiye’de İnternet’in Babası” olarak anılan Mustafa Akgül 1994 yılında yayımlanan, ilk basılı Türkçe İnternet kitabı “İnternet: Bilgiye Erişimin Yeni Araç ve Olanakları”nın da yazarıdır.
Şili'de binler hep birlikte söyledi: Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!
Şili'de halk başkenti Santiago'daki Onur Meydanı’nda bir araya geldi. Binlerce kişi 'El pueblo unido jamas sera vencido' şarkısını söyledi.
14-12-2019 19:01

Şili'de ulaşım zammına tepki olarak başlayan Pinera hükümeti karşıtı halk protestoları polis ve asker şiddetine rağmen yaklaşık iki aydır devam ediyor.
Dün başkent Santiago'da halkın artık "Onur Meydanı" adını verdiği İtalya Meydanında bir araya gelen on binlerce kişi tüm dünyada faşizme karşı mücadelenin marşları haline gelmiş "El pueblo unido jamas sera vencido" şarkısını hep bir ağızdan söylediler.
Evrensel'in aktardığına göre, halk hareketinin bir parçası olarak cuma günü yerel saatle 13.00'da ve "Basta Ya! / Yeter Artık!" sloganıyla düzenlenen konsere, Salvador Allande döneminde kurulan devrimci müzik grubu Inti Illimani'nin yanı sıra çeşitli müzik grupları ve sanatçılar da katıldı. Binlerce Şilili devrim ve mücadele şarkıları söylerken protestolara yönelik polis saldırıları ve gözaltına işkenceler de protesto edildi.
Temelli: Cizre'yi unutmadık, hepiniz oradaydınız, yargılanacaksınız!
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin Adana İl Örgütü’nün 3. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmasında, "Cizre bodrumlarında insanların diri diri yakılmalarını unutmadık. Sanki hiç geçmiş yok gibi konuşuyorlar. Biliyoruz, hepiniz oradaydınız, bu nedenle hepiniz yargılanacaksınız" dedi.
14-12-2019 16:55

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Adana İl Örgütü’nün 3. Olağan Kongresi’ne katıldı. “Umut ve cesaretle örgütlenelim, faşizmi yenelim” şiarıyla yapılan kongreye, milletvekilleri Tülay Hatimoğulları ve Kemal Peköz, önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın anne ve babası ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi yer aldı.
Sözlerine Figen Yüksedağ ve Selahattin Demirtaş ile cezaevinde olan milletvekilleri ve partilileri selamlayarak başlayan Temelli, kongreye katılımın yüksek olmasına dikkati çekerek, iktidarın baskılarına bu şekilde cevap verdiklerini ifade etti.
‘DİRİ DİRİ YAKILMALARINI UNUTMADIK’
İktidarın geçmişi ve bugünüyle Kürt düşmanı politikaları ile hatırlandığını vurgulayan Temelli, Cizre ve Silopi’de 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının 4üncü yıldönümü olması nedeniyle o dönem yalananlar üzerinde durdu. Temelli “10 kente uygulanan ablukalar sonucu yüzlerce insan katledildi. Nedeni demokrasiden kaçmak için saldıran bu ceberut iktidardır. Bugün de aynı saldırılar sürüyor. Cizre’yi, Cizre bodrumlarında insanların diri diri yakılmalarını unutmadık. Sanki bunlar yaşanmamış gibi konuşuyorlar. Sanki hiç geçmiş yok gibi konuşuyorlar. Biliyoruz, hepiniz oradaydınız, bu nedenle hepiniz yargılanacaksınız” dedi.
"HEPİNİZ BİRLİKTE YARGILANACAKSINIZ"
Barış masasının sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da da barış demek olduğunu ifade eden Temelli, “Sevgili arkadaşlarım, 17 yıldır bu iktidar istikrarlı bir şekilde Kürt düşmanlığı yapmaya devam ediyor. 4 yıl önce bugün ablukalar başladı. 10 kente uygulanan ablukalar sonucu yüzlerce insan katledildi. Nedeni neydi? Nedeni bu ceberut iktidar barıştan, demokrasiden kaçmak için Kürtlere saldırdı, katliamlar yaptı. Cizre'yi unutmadık. Bebeklerin, kadınların, insanların katledildiği günleri unutmadık. Mehmet Tunç'u, Asiye Yüksel'i unutmadık. Sur' u unutmadık. Bugün dönüp baktığımızda o günün mimarları sanki hiç bunlar yaşanmamış gibi konuşuyor. İktidardan kopanlar hiç alakası yokmuş gibi, konuşuyor. Hepiniz oradaydınız. Hepiniz birlikte yargılanacaksınız. Çöktürme planları yıllardır sürüyor. Yıktıkları masa Ortadoğu'da, Türkiye'de barış demekti. Bir çözüm aklı vardı, o çözüm aklını yok sayanlara karşı bütün samimiyetimizle barışa demokrasiye sahip çıkmaya devam ediyoruz. O masa kurulacak. O masada Sayın Öcalan’la birlikte demokratik çözüme gidilecek. Masayı yıkanlar savaş getirdi. Biz barışa ve demokratik çözüm adına aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz. Masalar kurulacak. O masanın muhatabı Sayın Öcalan ile emekçilerle, kadınlarla bu ceberut iktidara karşı mücadele var edilecektir” ifadelerini kullandı.
"ÜLKE AÇIK CEZAEVİNE ÇEVRİLMİŞ DURUMDA"
Temelli, AKP’nin iktidarda kalabilmek için düşman yaratma politikası ürettiğini de belirtti. Keyfi iddianamelerle partililerine yönelik tutuklamaların yapıldığına söyleyen Temelli, tecrit politikalarına dikkat çekti.
Temelli, “Adaletsizlik her yerde koskoca ülke açık cezaevine çevrilmiş durumda. İnsan hakları ihlali dediğimiz bu karneye baktığımızda dönüp o tecrit hukukuna bakmak zorundasınız. Cezaevlerinde siyasi tutsaklar olsun, adli tutsaklar olsun, cezaevleri işkence yuvasına dönmüştür" dedi.
"Bu iktidar kendisini savaş baskı ve faşizan tutumlarla var ediyor" diyen Temelli, şöyle devam etti: "Bugün bir tecrit vardır. Tecridin olduğu yerde hukuktan anayasadan demokrasiden bahsedemeyiz. Tecrit hukukuyla ayakta durmalarının sebebi demokratik çözüm yollarını tıkamaktır. Tecrit artık sadece İmralı'da değildir. Tecride karşı çıkmak hukuk devletine sahip çıkmaktır. Türkiye açık cezaevidir ve cezaevlerinde bugün 280 bin kişi vardır. Buralar artık cezaevi değil işkencehaneye dönüşmüştür. Osmaniye’de açlık grevindeki tutsaklar bunun en büyük göstergesidir. Her gün her yerde gözaltılar var. Sabah gözümüz bugün acaba hangi ilimizde gözaltı var diye bakıyoruz Sabah akşam HDP ile uğraşmaktan başka bir şey yapmıyorlar."
"BU HUKUKSUZLUK KABUL EDİLEMEZ"
İnsan hakları ihlallerinin başını alıp gittiğini, resmi rakamlara göre 139 gazetecinin tutuklu olduğunu hatırlatan Temelli, Saray’ın kabul etmediği gazetecilerle sayının daha fazla olduğunu ifade etti.
Temeli, “Basın özgürlüğü yok. Talimatlı bir yargı var. 17 bin faili meçhul var. Her hafta Cumartesi Anneleri sesini haykırıyor. Bu sesi duymayan yargı beraat kararı veriyor. Bu hukuksuzluk kabul edilemez” diye konuştu.
Türkiye’de siyaset zemini olmadığını da söyleyen Temelli, bugün siyaset yapmanın hak ihlallerine karşı mücadele anlamına geldiğinin altını çizdi. Yine kadın mücadelesinin iktidarın hedefine olduğuna işaret eden Temelli, “Çünkü faşizmi yıkacak olan şeyin kadın mücadelesi olduğunu biliyorlar. Ne mutlu bize ki HDP bir kadın partisi” dedi.
"BÜTÇENİN BİR KISMI BETON, BİR KISMI DA SAVAŞ TÜCCARLARINA"
Günde 5 iş cinayeti yaşandığına dikkat çekerek, iktidarın işçiler için cehenneme dönüştüğünü kaydeden Temelli, talan, yolsuzluk ekonomisi ile kaynaklar dağıtılırken bütçenin bir kısmının beton bir kısmının savaş tüccarlarına ayrılığını söyledi. Bütçe hakkına sahip çıkılması gerektiğini ifade eden Temelli, “Bütçede yapılacak olan kamu harcamaları halk için olmalıdır. Sağlık, eğitim, barınma hakkı için olmalı, emekçinin hakkını korumalı, toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçe olmalı" diye belirtti.
Temelli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün bu iktidar vesayet sistemini çok daha katı bir hale getirmiştir. Bunun adı kayyım rejimidir. Gasp edilen şey Kürt halkının iradesidir. Türkiye’de demokrasi zeminini var edeceksek, Kürt halkının iradesine saygı duymaktır. Bugün herkese sesleniyorum. Bu rejim sizi de teslim alır. Kayyım rejimine sessiz kalıyorsunuz sizin de yakında kapınızı çalar bu iktidar. Bu topraklarda yaşayan tüm kimlikler demokrasi mücadelesine sahip çıkmalıyız. Bakın bir şiddet girdabında yaşıyoruz. Taybet Ana hala o sokakta yatıyor. Biz Taybet Ana'nın cenazesini onurlu bir şekilde kaldıramadık. Taybet Ana orada yatmaya devam edecektir. Cemile'inin cenazesi hala o buzdolabındadır.
'KİMSEYE TAHAMMÜLÜ YOK'
Kadına tahammülü yok. Erkek egemen siyaset, kendisinin kadının düşüncesini emeğini sömürerek her gün yeniden var etmeye çalışıyor. Eşbaşkanlık sistemine saldırıyorlar. Çünkü kadınlarla başkanlığı paylaşmak istemiyorlar. Biliyorlar ki bu faşizmi yıkacak olan şey kadın mücadelesidir. Her gün 5 işçi yaşamını yitiriyor. Varın emeğin durumunu siz düşünün. Emeğin hakkını savunmak kadın cinayetlerine kayıma karşı çıkmaktır. Bu iktidar bu saldırgan tutumunu sürdürdükçe ülke dışına çıkıp sınır dışına savaş açıyor. Bugün Suriye’de tek olumlu şey aslında Rojava. Bütün halkların bir arada yaşadığı bir mahal oluşturmuş oldu. Bu iktidar nerede bir yaşamın filizlendiğini görse oraya saldırıyor. Bakınız Afrin. Biz buna savaş dediğimizde buna ‘savaş demeyin’ dediniz.
"BİR ÇETE KUŞAĞI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILIYOR"
Zamanında Arap kuşağı oluşturulmaya çalışılmıştı. Bugün bir çete kuşağı oluşturulmaya çalışıyor. İster ÖSO deyin, ister Milli Suriye Ordusu deyin, bunlar çete. Bu çete terörist, katliamcı terörist. Ama iktidara göre bu çeteler hariç herkes terörist. Patatesin, soğanın terörist olduğu yerde bir bu IŞİD artıkları terörist değildi. Bağdadi 5 kilometre ötede konaklıyor, çoluğa çocuğa karışacak neredeyse, bakan çıkıp haberinin olmadığını söylüyor. Şimdi de bir Libya bir anlaşma yaptık diyor. Bak bakalım Libya’ya, senin anlaşma yaptığın Libya mı yoksa İhvan artığı Trablusgarp yönetimi mi? Bütün dünyanın çöküşünü tescillediği yerde sen gidip anlaşma yapıyorsun. Bütçe görüşmeleri sürüyor. HDP'li vekiller gerçekleri yüzüne vurdukça şaşkına dönüyorlar. Emekçiden alıp, damada savaşa, kendisine aşık patronlara veriyor parayı."
YENİ EŞBAŞKANLAR SEÇİLDİ
Temelli’nin konuşması ardından faaliyet ve mali raporu okundu. Raporların okunması ardından gidilen seçimde HDP Adana İl Eşbaşkanlığı’na Gülseren Tural ve Mehmet Karakış seçildi.
Bozcaada’da feribot seferleri iptal edildi
Bozcaada'da olumsuz hava şartları nedeniyle bugün yapılması planlanan bazı feribot seferleri iptal edildi.
14-12-2019 14:19

Çanakkale’nin Kuzey Ege Denizi’ndeki Bozcaada ilçesinde olumsuz hava şartları nedeniyle bugün yapılması planlanan bazı feribot seferleri iptal edildi.
Kuzey Ege Denizi’nde olumsuz hava şartları nedeniyle Çanakkale Boğazı ile Adalar hattında yolcu ve araç taşımacılığının yapıldığı Gestaş Deniz Ulaşım A.Ş. tarafından Bozcaada ilçesinde bugün yapılması planlanan bazı feribot seferlerinin iptal edildiği duyuruldu. Fırtına nedeniyle Bozcaada’dan saat 14.00, Geyikli’den ise saat 15.00 seferleri iptal edildi.