ABD Başkanı Trump oldu: Google'da en çok 'göçmenlik' arandı, Kanada'ya başvuru sitesi çöktü
ABD başkanlık seçiminde Trump'ın öne geçmesiyle beraber Amerikalılar Google'da en çok "göçmenlik" kelimesini arattı, Kanada'ya göçmenlik başvurusu yapılan site ise çöktü.
09-11-2016 09:31

ABD'de başkanlık yarışını ırkçı söylemleri olan Donald Trump kazandı. Amerikalılar ülkeden kaçmanın yolunu arıyor gibi görünüyor.
Trump'ın öne geçmesiyle birlikte google'da en çok aranan kelime 'göçmenlik' oldu. Kanada'nın göçmenlik sitesi ise erişilemez hale geldi.
İLGİLİ HABERLER
Donald Trump ABD'nin yeni başkanı!
Amerikan halkı başkanlık seçimleri için sandıkta. Önümüzdeki 4 yıl ABD'nin başkanının kim olacağı kısa süre içinde belirlenecek. Cumhuriyetçi aday Donald Trump ile Demokrat Parti adayı Hillary Clinton arasında geçen yarış kısa süre içinde nihayete erecek.
09-11-2016 12:25

Güncelleme 10.45
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın zafer konuşmasından satırbaşları şöyle:
'Bütün Amerikalıların başkanı olacağım'
'Bütün ırklardan, dinlerden, farklı kültürlerden gelen insanların hareketiyiz'
'Yollarımızı, hastanelerimizi, tünellerimizi yeniden inşa edeceğiz'
'Büyümeyi iki katına çıkaracağız, en büyük ekonomi biz olacağız'
'Bütün dünyaya sesleniyorum: Ortaklık arayacağız çatışma değil'
'200'den fazla general, amiral bu kampanyaya destek verdi'
'Gizli servis elemanlarına ve polise de teşekkür ediyorum'
'Kampanya belki bitti ama bu hareketin işi yeni başlıyor'
Güncelleme 10.40
CNN televizyonu Clinton'ın Trump'ı arayarak sonucu kabul ettiğini ilettiğini bildirdi
Clinton'ın bu gece konuşma yapmayacağı duyuruldu.
Güncelleme 09:45
Donald Trump Pensilvanya eyaletinin 20 delegeliğin de alarak toplam sandalye sayısını 274'e çıkardı ve ABD'nin yeni başkanı oldu.
Senato ve Temsilciler Meclisi'nde de Cumhuriyetçilerin üstünlüğü var.
Güncelleme 08:02
Türk burjuvalar da korkak. Trump'ın kazanma olasılığı sonucunda 1 dolar 3,22 TL oldu. Yalçın Küçük'ün devalüasyon yasası akıllarda. Yasaya göre her büyük devalüasyon bir büyük rejim değişikliğidir. AKP için de mi yolun sonu göründü?
Güncelleme 07:41
Trump balkon konuşması yapmaya hazırlanıyor. Clinton'un hapse atılıp atılmayacağı merak konusu.
Güncelleme 6:53
Tacizci, ırkçı ve hayatını işçileri sömürmekle geciren Trump'ın kazanma olasılığı %90'a vardı. Trump Ohio'yu aldı. Günün kazananı aşırı sağ değil, ama ABD'de günün kaybedeni neoliberaller, liberaller, "ılımlı" "ılımsız" cihatçılar.
Güncelleme 6:11
New York Times, ağzı bozuk Trump'ın kazanma olasılığını %73'e çıkardı.
Trump, mitinglerinde İngilizce "f**k" "s**t" kelimelerini defalarca kullandı.
Güncelleme 6:00
Başkan olanı belirleyecek 5 eyalatin (Florida, North Carolina, Michigan, Ohio, Pennsylvania) 4'unde (Pennsylvania hariç) hayatını işçileri sömürmekle geçiren Trump, hayatını işçilerin sömürülmesini kolaylaştıran Clinton'ın önünde götürüyor.
Güncelleme 5:24
Saatler ilerledikce düzenden nefretin boyutları daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. Nefretin Trump düzeyi vergi kaçakçısı birine eklemlenmesi Amerikan solu açısından üzücü. Her geçen saat cinsel ayrımcı Clinton başkanlıktan daha da uzaklaşıyor. Trump ABD'nin doğusunda Clinton'dan 1 milyon fazla oy aldı.
Clinton Vakfı'nda aynı işi yapan erkeklere kadınlardan daha yüksek ücret ödenmesi Clinton'ın "feministliğinin" özde değil sözde olduğunu ortaya koymuştu.
New York Times, Trump'ın 1996 vergi formuna ulaşmış ve Trump'ın 20 yıl boyunca "legal" bir biçimde vergi kaçırabildiğini göstermişti.
Güncelleme 5:00
Tescilli yalancı Clinton'ın Hispaniklerin yoğun yaşadığı Florida'yı bile Hispanik düşmanı çağ dışı Trump'tan rahatlıkla alamaması neoliberallerin toplumca ne kadar sevilmediğini ortaya koyar nitelikte. Şu anki duruma göre, Florida'da oyların %74'ü sayıldı ve Clinton 100,000 oy geride.
Hillary Clinton, Bill Clinton'un başkan olduğu dönemde Yugoslavya'yı daha da kana bulamak için Bosna Hersek'e gitmiş ve uçaktan indiğinde keskin nişancı saldırısı altında olduğu yalanını söylemişti. Ancak videolar durumun hiç de böyle olmadığını göstermişti.
Güncelleme 4:07
Saatlerin ilerlemesi ve daha fazla sandıkların açılmasıyla beraber darbeci Clinton yavaş yavaş öne geçmeye başladı. Florida'da oy oranları hala yakın olmasına rağmen Ohio ve North Carolina'da ibre Clinton'a döndü.
2009'da Honduras'ta sola yakın duran Başkan Zelaya, neoliberal Clinton'un da desteklediği darbeyle iktidardan devrilmişti.
Güncelleme 2:47
Irkçı partinin ırkçı ve tacizci adayı Donald Trump, başkan olma yolunda hızla ilerliyor. Ohio, North Carolina ve New Hampshire eyaletlerini önde götüren Trump Libya kasabı Clinton'ı hüsrana uğratacağa benziyor. Florida'da ise oy oranları çok yakın seyrediyor.
ABD seçimleri sonrası Dışişleri Bakanlığı'ndan açıklama
ABD’nin 45. başkanının Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın olmasının ardından Türk Dışişleri’nden ilk açıklama geldi.
09-11-2016 10:07

CNN Türk’ün haberine göre Dışişleri Bakanlığı kaynakları, “Seçim sonuçları ABD halkının tercihidir. ABD halkı kimi tercih ederse saygı duyarız. Türkiye, ABD’yle olan ilişkilerini sürdürmekte kararlıdır. ABD - Türkiye ilişkileri kişilerden bağımsızdır” değerlendirmesinde bulundu.
Yazar Ergin Yıldızoğlu ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarını değerlendirdi
Yazar Ergin Yıldızoğlu, ABD başkanlık seçimlerinin olası sonuçlarını İleri Haber için değerlendirdi.
08-11-2016 17:07

Cumhuriyet gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu, ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlanmasına saatler kala, seçilecek yeni başkan ile ortaya çıkabilecek gelişmeleri İleri Haber'e değerlendirdi.
Yıldızoğlu'nun sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Yeni başkan ABD'yi genel olarak nasıl etkiler? Ne gibi sonuçları olabilir?
Yeni başkan kim olursa olsun, devletin yönetimi, finans- savunma- enerji sektörü oligarşisine sıkı sıkıya (döner kapı geleneğiyle) bağlı güvenlik ve idari bürokrasinin, meclis komisyonlarının elinde kalmaya devam edecek. ABD devletinin ikili yapısından kaynaklanıyor bu durum. Seçilenler uygulayacakları politikaları önceden hazırlanmış olarak buluyorlar. Ulusal güvenlik konseyi ve CIA, NSA başkanın önemli konular olarak algılayacağı sorunları saptıyor, çözümleri de öneriyor. En fazla bir tarz farkından ya da kimi kritik noktalarda zamanlamayı etkileme olanağından söz edebiliriz.
İkincisi, ABD toplumundaki derin bölünme daha da derinleşmeye, iki partili yönetimin seçkinlerine tepki artmaya devam ediyor. Kim kazanırsa kazansın bu zayıf bir temsil krizi ile yüz yüze kalmış bir başkan olacak. Hele bir de başkan bir partiden, kongre bir başka partiden temsilcilerin denetiminde olursa. Büyük olasılıkla iki partili neo-liberal mutabakat döneminin sonuna gelindi. Özellikle Cumhuriyetçi partinin geleceği gerçekten karanlık. Demokrat tabanın daha sola kayarak partiyi zorlama olasılığı da yüksek.
Türkiye açısından, yeni başkan ne ifade ediyor? Türkiye'nin Ortadoğu politikasını nasıl etkiler?
Yeni başkan önüne konan dosyalara göre karar verecek. Bu dosyalarda neler olacak bunu bilmek zor. Ben son aylarda geçerli olan politikaların gelecek aylarda da devam edeceğini ama, bu arada Çin ve Rusya ile gerginliklerin artacağını düşünüyorum.
Her ne kadar bu dosyalardaki hava “Türkiye ile artık ortak değiliz”, “Türkiye artık güvenilir bir müttefik değil” ama, “Erdoğan’ın da bir alternatifi yok, en iyisi ilişkimizi karşılıklı pazarlık, alış veriş düzeyinde sürdürelim” gibisinden bir şeyler olacaksa da, AKP rejimi üzerindeki baskıların, Laiklik, Kürt sorunu, IŞİD ve İslamcılar konuları üzerinden artacağını düşünebiliriz.
Türkiye’nin hem Rusya/Çin hem NATO ve hem İran hem Körfez koltuklarına, (iki koltuğa birden) oturması giderek zorlaşacak. Bu da dış politikayı daha da istikrarsızlaştıracak.
'Dünya barışına açık ve güncel tehdit: Clinton'
04-11-2016 07:19

Yazının başlığını Gilbert Mercier’in bir makalesinden ödünç aldım. (CounterPunch, 21. Ekim).
26 Ekim 2016 tarihli Moon of Alabama sitesinde Hillary Clinton’un saldırgan dış politika yönelişini tartışan yazıya, okurlardan biri tek cümlelik bir yorum eklemiş: “Savaş suçlusu Hillary, insanlık adına 8 Kasım seçimini yitirmelidir.”
ABD Başkanlık seçimleri dört gün sonra yapılıyor. Yukarıdaki iki alıntı istisnaî değildir. Donald Trump’a karşı favori gösterilen Clinton’a soldan gelen son saldırıların üslubunu temsil etmek üzere rastgele seçilmiştir.
Başkan sağcı mı, aşırı sağcı mı olacak?
Bir kasaba politikacısını uzaktan nasıl mı tanırız? “Ben merkezin adayıyım.” çığırır. Görüşlerine güvenmez, pasiftir. Rüzgar nereden eserse oraya gider. Sağ-sol bilmez. Amacı da düzeltmek değil, seçilmektir.
24-10-2016 08:23

Artık ABD’de de tescilli bir kasaba politikacısı var: Adı Hillary Clinton. Bundan 8 yıl önce seçmenler tarafından istenmediği kanıtlanan; ama sonrasında bir şekilde bakanlık kapan, bankacılara yaptığı 9 konuşmadan usulsüzce 1,8 milyon dolar kapan Clinton, ABD başkanlık yarışını önde götürüyor. Mesajı çok açık: Merkezin adayıyım [1].
CUMHURİYETÇİ PARTİ ADAYI CLINTON
Bir süre önce, Washington Post, Cumhuriyetçi Parti’nin resmi adayı Trump’ın 2005’teki bir “sohbetini” sızdırdı. Bush ailesi üyesi Billy Bush ile arasında geçen diyalogda, Trump, önce evli kadınlara sarkıntılık ettiğini anlatıyor. Yetmiyor, meşhur olmasının ona verdiği güçle kadınlara tacizde bulunduğunu ve kimsenin de buna itiraz etmediğini söylüyor. Yığınla küfürlü kelime de, sarfettiği cümlelerin tuzu biberi oluyor.
Açıkçası konuşmada şok edici olan hiçbir kısım yok. Bu sözlerin küfürsüz hali Donald Trump tarafından televizyonlarda, radyolarda defalarca söylendi. Ancak sanki Amerikan medyası bunları ilk kez duyuyormuşçasına günlerce haberini yaptı. Sermayenin Trump’ı terk ettiği ortaya çıkınca Cumhuriyetçi Parti elitleri de geri durmadı ve Trump’ı desteklemediklerini açıkladılar. Trump’ın oyları önemli ölçüde düştü [2]. Bir hafta içerisinde Cumhuriyetçi Parti’nin gayri resmi adayı Hillary Clinton oldu [3].
SORUN: ANTİPATİK ve HASTA CLINTON
Ancak Clinton ile ilgili iki sorun var: Birincisi, Clinton konuştukça oyları düşüyor. Ne zaman ağzını açsa, televizyonlara çıksa Clinton’un tüm antipatikliği ortaya çıkıyor ve insanlar neden ondan nefret ettiklerini hatırlıyorlar. Belgelerle kanıtlanmış iki yüzlülüğü [4], para seviciliği [5], yalancılığı [6], sürekli gizli kapaklı işler çevirmesi [7], beceriksizliği [8] ve savaş çığırtkanlığı [9] toplumda nefret uyandırıyor ve insanlar, buna oy vereceğime hiç oy vermem veya gider başkasına veririm, diyorlar [10].
İkinci sorunu ise hastalığı. Ağır hasta olduğunu biliyoruz; ancak hastalığının ne olduğunu bilmiyoruz. Zatürre deniyor, ancak hastalığı konusunda defalarca yalan söylemesi ve zatürreye hiç de benzemeyen birçok belirti göstermesi kafalarda birçok soru işareti bırakıyor [11].
ÇÖZÜM: HAYDİ SOLCULAR, CLINTON’U DESTEKLEMEYE
İkisinin de çözümü Clinton’un evde istirahate çekilmesi. Ancak bu durumda da solcuların kime oy vereceği belli olmaz. Yüz yıldan uzun süredir iki partili düzeni halka yutturabilmiş egemenler, bu defa çok büyük bir baskı altında. Clinton ve Trump o kadar nefret duyulan adaylar ki, gençlerin %25’i bu ikisinden birini başkan olarak görmektense, dünyaya bir meteorun çarpmasını ve yok olmasını yeğliyor [12]. Hatta sloganı da hazır: “Yaşasın Büyük Meteor 2016”. Bu insanların meteorlar yerine başka alternatiflere yönelmeleri işten bile değil. Sonuçta, neoliberalizme eleştirel bakan sosyal demokrat Sanders bile neredeyse Clinton’u yeniyordu.
O halde çözüm de bu, dedi Demokrat Parti elitleri. Sanders, Clinton’un yerine miting yapacak. Obama ailesi meydanlara çıkacak. Onlar konuşacak ve Clinton ağzını kapatacak. Böylece oylar Clinton’da birikecek. Trump sopa, Sanders havuç olacak ve solcular Clinton’a oy verecek. Cumhuriyetçi Parti’nin de düzenden yana olan kesimi Clinton’a oy verirse, bu iş çantada keklik.
WIKILEAKS’TEN SIZANLAR ve MEDYA
Neoliberallere, Trump’ın videosunun çıkmasının ardındaki birkaç gün çok güzel gözükmüş olmalı. Clinton miting yap(a)mıyor, onun yerine Sanders ve Michelle Obama oy topluyorlardı. Adeta morali darma duman olmuş bir ordu gibi, Trump cephesinden Clinton cephesine kaçışlar başlamıştı. Sağ, Clinton’a yönelmişti, sol zaten onundu.
Ta ki Wikileaks Clinton’un e-maillerini sızdırana kadar.
Burada bir noktayı açıklığa kavuşturmakta fayda var. “Clinton’un şaibeli e-mailleri” aynı kişiyi, ancak iki farklı e-mail grubunu kastediyor. Birincisi, Clinton’un devlet sırrı içeren e-mailleri kişisel bilgisayarından açması. Buradaki sorun, iddiaya göre, yalancılığa alışmış Clinton’un mahkeme bu konuda onu ifadeye çağırdıktan sonra kanıt teşkil edebilecek dokümanları silmesi [13]. Yaptığı ABD yasalarınca hukuksuz ve hapse atılmasını gerektiriyor. Tabii konu Clinton’un hapse atılması ise işlediği savaş suçları önceliği alır. Ancak düzenin Clinton ile işi bitmedi. Onu hala kullanabilir. Hapse atılmadı; tam tersine başkan adayı yapıldı.
Wikileaks bunları ortaya çıkarmadı. Wikileaks, Clinton’un seçim kampanyası menajeri Podesta’nın e-maillerini ortaya çıkardı. İçinde neler var neler [14]. Suudi Arabistan ile Katar’ın IŞİD’i fonlamasından Clinton’un Wall Street ile olan yakın ilişkisine, Clinton’un ön seçimlerde Sanders aleyhine yediği haltlardan Obama ile sıkı fıkı ilişkisine kadar birçok konu bu e-maillerde sızdırıldı.
Peki medya bunu nasıl mı haberleştirdi? Önce, ABD medyası, toptan görmezden geldi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Ancak Wikileaks, insanlara alternatif medya aracılığıyla ulaşmaya başladı. Sessizlik fesadıyla alt edemeyeceklerini fark edince sulandırdılar. Haber değeri taşıyanları insanlara ulaştırmak yerine önemsiz olanları haberleştirdiler. John Podesta’nın arkadaşına gönderdiği yemek tarifini haber yaptılar [15]; ama Clinton’a Sanders ile yapmış olduğu tartışmanın sorularının önceden sızdırıldığını yazmadılar. Bu da pek işe yaramadı. Köpekleştiler, havlamaya başladılar [16]. E-maillerin içeriğini yazmaktansa “Rus hackerlar”, “Ruslar”, “Rusya”, “Kremlin”, “Putin” havladılar. Huffington Post, New York Times, Washington Post, Vox, Slate, The Nation turunden politik yelpazede görece solda kalan haber portalları her gün “Clinton’a oy vermek için 10 sebep” temalı yazılar koymaya başladılar. Haber vermeyi bıraktılar.
8 KASIM’A GİDEN YOL
8 Kasım’da ABD’de başkanlık seçimi olacak. Muhtemelen Clinton ve kesin olarak neoliberaller kazanacak. Kesin kaybeden dünya halkları ve en cok kaybeden Orta Doğu’nun gururlu insanları olacak. Amerikan “solcuları”, sözde neoliberalizme karşılar, ancak eylemde neoliberallere oy verecekler. Sonrasında insanların neden solcu olmadıklarına ilişkin, Trump’ı destekleyenlere ilişkin sayfalarca zırvalayacaklar.
YA TÜRKİYE?
Türkiye mi? “ABD”leri “Türkiye”, “neoliberal”leri “yobaz” yapın, tekrar okuyun. Sonuçta, insanlara Ekmelettin’e oy çağrısı yapanlar hala aynı koltuktalar.
NOTLAR:
[2] http://www.nytimes.com/2016/10/09/us/politics/donald-trump-campaign.html
[3] http://time.com/4437332/hillary-clinton-republican-voters/
[4] http://www.washingtontimes.com/news/2016/oct/8/hillary-clinton-says-she-has-both-public-and-priva/
[5] http://www.bloomberg.com/politics/articles/2016-10-20/clinton-foundation-aide-said-to-have-cited-conflicts-of-interest
[6] http://nypost.com/2016/08/31/latest-email-disclosure-is-just-more-proof-that-clinton-lied/
[8] http://www.politico.com/magazine/story/2015/09/hillary-clinton-email-213110
[11] http://ilerihaber.org/icerik/abd-demokrasisi-ve-epilepsi-60845.html
[12] http://www.reuters.com/article/us-usa-election-meteor-idUSKCN12I20S?il=0
[13] https://www.rt.com/usa/244801-clinton-benghazi-email-subpoena/
[14] https://www.rt.com/usa/363609-best-worst-podesta-wikileaks-clinton/
[15] http://www.vox.com/2016/10/12/13253852/wikileaks-john-podesta-risotto
[16] https://www.youtube.com/watch?v=Ou4e3yCXYaA
ABD demokrasisi ve epilepsi
03-10-2016 08:15

Çok olumlu anlamlar atfediliyor “demokrasi” kelimesine. Kimisi cumhuriyet ile eş tutuyor, kimi basın, ifade, ve daha genel anlamda düşünce özgürlüğünü içerdiğini öne sürüyor. Buradaki turnusol kağıdı ABD oluyor. ABD denince akla “demokrasi” geliyorsa, kavramın sınırlarını çizmemiz gerekiyor.
Başkanlık seçimleri yaklaşıyor ve artık çok az bir süre kaldı. 8 Kasım’da sandıklar kurulacak ve çıkacak sonuç 4 yıl boyunca, sadece ABD’nin değil, belki de dünyanın kaderini belirleyecek. Önümüzde, seçilmesi muhtemel iki aday var: Cumhuriyetçi Parti’den Donald Trump ve Demokrat Parti’den Hillary Clinton.
İLK TARTIŞMA, İLK SONUÇ
Eğer konu 2016 ABD’si ise, ‘demokrasi’nin önüne ‘burjuva’ kelimesini koymalıyız. Burjuvaların egemen olduğu bir düzende yaşıyoruz, dolayısıyla burjuvalar (veya emperyalistler) seçiyor, halk da oyluyor. Burjuvaların adaylarını bir anda değil, yavaşça seçmesine demokrasi diyoruz. Çünkü demokrasi, yürütmenin yavaşlaması anlamına geliyor [1]. O halde demokrasi varsa, başkan seçimi bir yıl sürer. Burjuvalar her adayı tartar ve ona göre halka oylatır.
ABD’de artık burjuvalar neredeyse seçimlerini tamamladılar ve artık halka oylatmaya hazırlar. İki adayı da televizyona çıkarıyor, tartıştırıyor ve insanlara evlerinde izleme olanağı veriyorlar. Bir maç havasında geçen tartışma, konuşulan konulardan ziyade kimin kazandığı tartışmalarıyla bitiyor. Kısaca bahsedelim: Trump içeride ırkçılığın, polis baskısının artacağı sözünü verdi. Clinton ise savaşın ve ABD zoruyla değişen rejimleri vaat etti. Kendi politikalarından bahsedenin kaybettiği bir tartışma, Dünya Güzellik Yarışmasında birinci olan Venezuellalı Alicia Machado’nun kilolarıyla sona erdi, çünkü Trump ona hakaret etti. Clinton’un antipatik tavırlarına rağmen, kendi politikalarından çok az bahsetmesi ve sözü büyük ölçüde Trump’a bırakıp saçmalamasına izin vermesi, medya tarafından galibin Demokrat Parti adayı ilan edilmesine sebep oldu. Tartışmada açık ara kaybeden Amerikan halkıydı. Onlar da bunun farkındalardı. Muhtemelen hep fark ediyorlardı, ancak hiçbir zaman söz hakkı verilmediği için kendi içlerine atıp, seçim günü oy kullanmayarak tepkilerini gösteriyorlardı.
Ama Clinton grubu bu defa bir hata yaptı. Siyahilerin sistematik bir biçimde polisler tarafından öldürülmesine tepki göstermek için milli marş sırasında ayağa kalkmayan Colin Kaepernick isimli Amerikan futbolcusuna sordular. Bekledikleri, Kaepernick’in Trump aleyhine bir şeyler söylemesi ve böylece onun ismini kullanarak siyahilere “Clinton’a oy verin” çağrısı yapmaktı. Kaepernick fırsatı kullandı: “İzlemek bile utanç vericiydi… İkisi de yalancı ve adeta hangisinin daha az ırkçı olduğunu tartışıyorlar” [2]. Clinton grubu insanların Kaepernick'e hak verdiğini görünce hatalarını anladı. Tabii ki, protestosu sonucu haftalardır manşetlerde boy gösteren Kaepernick hemen orta sayfalara atıldı.
YA ÜÇÜNCÜ PARTİ ADAYLARI
ABD’de sadece iki parti olduğu izlenimine kapılmak çok normal. Ancak aslında başka partiler de var. Bunlardan iki tanesi, biri sağdan biri soldan, özellikle öne çıkıyor.
Liberter Parti bunlardan sağda olanı. Açıkça neoliberalizmi savunuyorlar. Onların adayı Gary Johnson. Şu sıralar Gary Johnson yükselişte; çünkü insanlar, bu lanet iki parti olmasın da kim olursa olsun, düşüncesine yönelmiş durumdalar. Türkiye’de Halep’in nerede olduğunu bilmemesiyle manşetlere oturmuştu; ancak, sanılmasın ki Johnson’ın cehaleti bununla sınırlı. Küresel ısınma sorusuna verdiği, nasıl olsa 4 milyar yıl sonra Güneş Dünya’yı yutacak, cevabı bilgisizliğinin düzeyini ortaya serecek ölçüde [4]. Üstelik zaman zaman nörolojik bozukluklar yaşadığı da iddia ediliyor [5]. Kısaca, Johnson’ın istendiği an yarış dışı bırakılabileceğini düşünmek zor değil.
Yeşil Parti ise solda olan parti. Onlar da yükselişte. Jill Stein onların adayı. Ancak Stein garip bir yalan söyleme ve yalanı saçma yöntemlerle saklama çabası hastalığına yakalanmış durumda. En net örneği, İngiltere’nin AB’den çıkma kararı ile sonuçlanan referandumu üzerine verdiği demeç. Jill Stein, önce, bu kararın çok olumlu olduğunu söylediği bir demeç yayımladı. Aldığı tepkiler üzerine hemen bu demeci internetten kaldırdı ve İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ırkçıların ve sağcıların işine yarayacağını söyleyen bir demeç koydu. Yetmezmişçesine ilk demeç hiç olmamış gibi davrandı ve web sitesinden sildi. Tabii, internet çağında bu tarz acemilikler rahatça yakalanıyor [6].
Ancak yine de Stein’ın Trump ve Clinton'a görece solda olması ve Sanders destekçilerinin bir kısmının onu destekleme ihtimalleri mevcut. ABD devletinin buna karşı önlemi de hazır. Stein, şu an bir boru hattı inşasını protesto ettiği için ve yerin dibine gömülecek olan borulardan birinin dış yüzeyini sprey boyayla boyadığı için North Dakota eyaletine giriş yapamıyor. Daha doğrusu, eyalete girdiği anda hapse atılacak [7]. Oylar yükseldikçe giremediği eyalet sayısı da artacaktır. Nasıl olsa ABD demokrasisinde çareler tükenmiyor.
CLİNTON’IN SAĞLIĞI ve EPİLEPSİ
Hastalıklı adaylar ve yalan söyleme alışkanlığı dedikten sonra Hillary Clinton’a geri dönmemek olmaz. Clinton, Eylül’ün başında kameraların önünde bayılmıştı. Clinton ekibi önce önemsiz bir durum olduğunu, susuzluktan bayıldığını söylemişti. Gerçek kendini dayatınca, Clinton’ın zatürre olduğu ve bunun bir süredir bilindiği açıklandı. Ne şaşırtıcı ki, Amerikan medyası, yalancı Clinton’ın onunla aynı yerde bulunan ve hastalığını bilmeyen insanları tehlikeye attığının üzerinde durmadı.
Ancak Clinton’ın hastalığının çok ileri boyutlarda olduğu ve hastalığının gerçekte sara olduğu, söylenenler arasında [8]. Ne de olsa sara, sadece Caligula’ya özgü bir hastalık değil.
YA SANDERS?
Sanders, hatırlanacaktır, ön seçim sürecinde sol aday olarak ortaya çıkmıştı. Kendini “demokratik sosyalist” adlandıran ve aklında İskandinav tipi sosyal demokrasi olan Sanders, şu sıralar Clinton’ı desteklemekle meşgul.
Clinton, önemli bir süre Sanders taraftarlarına ağır hakaretler yağdırdı. Onları ailelerinin evlerin bodrumunda yaşayan ve politikayı bilmeyen gençler olarak adlandırdı [9]. Ancak şimdi Clinton'ın onlara ihtiyacı var. Onları Demokrat Parti’ye, kendine çekmenin tek yolu da Sanders’ın açıktan Clinton’ı desteklemesi. Sanders da emre uyuyor ve tam olarak bunu yapıyor [10]. Clinton’ın gaflarını alıyor ve, aslında onu demedi, bunu dedi, haline getiriyor.
SONUÇ
Mevcut tablo, ABD demokrasisinin önümüzdeki 4 yıl boyunca insanlığa hayırlı hiçbir şey sunamayacağını gösterir nitelikte. 8 Kasım’da Trump’ın polis rejimi ile Hillary’nin savaş rejimi arasında bir oylama yapılacak. Toplumun yarısından çoğu ise, lanet olsun sizin demokrasinize, tepkisiyle sandığa gitmeyecek.
NOTLAR
[1] Yalcin Kucuk. Kurtulus Yazisi. 1990. Donem Yayinevi.
[2] http://edition.cnn.com/2016/09/28/sport/kaepernick-interview/
[3] http://www.hurriyet.com.tr/abdde-baskan-adayindan-halep-gafi-40220037
[5] https://www.youtube.com/watch?v=NXhR41lsEJY
[6] http://www.forwardprogressives.com/green-party-jill-stein-busted-cover-up-praise-bigotry-driven-brexit/
[9] https://theintercept.com/2016/09/30/hillary-clinton-center-right/
[10] http://www.latimes.com/nation/politics/trailguide/la-na-trailguide-updates-sanders-defends-clinton-remarks-on-1475431826-htmlstory.html
Bursa'da Diş Hekimini bıçaklayan sanık tahliye edildi
Bursa'da dişini çekerken hekimi Hamdi Gören'i göğsünden yaralayan M.D.'ye verilen 11 yıl 8 aylık hapis cezası İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu. Cezası 6 yıl 3 aya indirilen sanık, bu kararla tahliye edildi.
19-01-2021 23:24

Bursa'da diş çektirmek için gittiği hastanede, diş hekimi Hamdi Gören'i (55) göğsünden bıçaklayarak ağır yaralayan ve "iyi hal" indirimiyle 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan M.D.'nin (20) cezası, istinaf nahkemesince 6 yıl 3 aya düşürüldü. M.D., kararla birlikte tahliye edildi.
Demirören Haber Ajansı'nın aktardığı habere göre, mahkeme heyeti, sanığa "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan verilen 11 yıl 8 aylık hapis cezasının kaldırılarak "ağırlaşmış kasten yaralama" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası hükmetti. Ayrıca sanığın iki yıldır tutuklu bulunmasını göz önüne olan heyet, sanığın hükümle birlikte tahliyesine karar verdi.
Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda tutuklu sanık M.D., "kamu görevlisine karşı kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan iyi hal indirimiyle 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Taraflar, karara istinaf mahkemesinde itiraz etti. Müşteki avukatının itirazını reddeden Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, sanık avukatı Erdal Yıldız'ın itirazını ise kabul etti.
İstinaf mahkemesinde görülen duruşmada sanık M.D. çok pişman olduğunu öne sürdü. Hamdi Gören ise sanığın diş çekimi işleminden sonra kendisini bıçakladığını ifade ederek, "Çekim sırasında değil, hekim masasına oturduğumda bıçaklandım. 'Kalbimden bıçakladım' diye bağırınca hemşire güvenliği çağırmak için odadan çıktı. O sırada yaklaşık 5 dakika odada yalnız kalmış olabiliriz, tekrar bıçaklamamış olabilir" diye konuştu.
Duruşmada savcı ise sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırıldığını ancak doktorda tek bıçak darbesi oluşu, sanığın eylemine devam edebilecek durumda olmasına rağmen devam etmemesi ve doktora tıbbi müdahaleyi engellemediği gerekçelerinin göz önüne alınarak, "yaralama" suçundan hüküm kurulmasını ve tahliye kararı verilmesini istedi.
Önceki yıl Eylül ayında Bursa Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi’nde meydana gelen olayda, şüpheli M. D., dişini çektirmek için gittiği hastanede canını acıttığını ileri sürdüğü hekim H. G.’yi göğsünden bıçaklayarak yaralamıştı.
Erkan Baş'tan Kılıçdaroğlu'na: Solculuk fakirlere yardım etmek değil fakirliği ortadan kaldırmaktır
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Artı TV’de Gazeteci İsmet Demirdöğen ile birlikte Sibel Hürtaş’ın sunduğu Ankara Gündemi programına konuk oldu. Gündeme ilişkin gelişmeleri değerlendiren Baş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sağ-sol” kavramlarına karşı olduğunu söylediği açıklamalarına da değindi.
19-01-2021 23:13

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Artı TV’de Gazeteci İsmet Demirdöğen ile birlikte Sibel Hürtaş’ın sunduğu Ankara Gündemi programına konuk oldu.
Gündeme ilişkin gelişmeleri değerlendiren Baş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sağ-sol” kavramlarına karşı olduğunu söylediği açıklamalarına da değindi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını talihsiz bulduğunu belirten Baş, “Bizim bildiğimiz solculuk fakirlere yardım etmek değil fakirliği ortadan kaldırma işi. Fakirlere yardım ederler ki istedikleri düzen devam edebilsin. Fakirlik olduğu sürece bunu ortadan kaldırma işi “sol” olmaya devam edecek.” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımının yanlış bir ön kabule dayandığını söyleyen Baş, “Türkiye’de toplum sağcıdır dolayısıyla bizim onlara seslenmemiz için onlar gibi olduğumuzu anlatmamız lazım’ gibi strateji merkezlerinin ürettiği bir akılla hareket ediyor bu da doğru değil. İşçilerin emekçilerin yoksulların hakkını savunmak, bağımsızlığı savunmak, gericiliğe karşı aydınlanma mücadelesi vermek ve her tür ırkçılığa karşı halkların kardeşliğinden ve barıştan yana olmak solculuktur.” ifadelerini kullandı.
CHP’li Başarır: Akkuyu santral inşaatında patlama meydana geldi
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında patlama meydana geldiğini duyurdu. Sosyal medya hesabından olay anına ait görüntüler paylaştı.
19-01-2021 22:07

CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali inşaatında patlama meydana geldiğini ileri sürdü.
Twitter hesabından paylaşım yapan Başarır, “Mersinlilerin artık huzuru kalmadı! Nükleer Akkuyu Santrali’nde 18.20 civarıyla yaşanan patlamadan ötürü, Gülnar bölgesinde kırılmayan cam ve kapı kalmadı. Yol yakınken, bu yanlıştan vazgeçin. Henüz tamamlanmadan yaşanan bu patlamalar, felaketin habercisi” ifadelerini kullandı.
Mersinliler olarak, Nükleer Akkuyu’daki bu tehlikeleri, patlamaları yaşamak istemiyoruz!
— Ali Mahir Başarır (@alimahir) January 19, 2021
Nükleer yapacaksanız, deprem bölgesinde olmayan, Mersin dışında bir yerde yapın.
Mersin halkı, nükleer santrali Akkuyu’da istemiyor! pic.twitter.com/vztcHloT79
Arda Turan yeniden 'cinsel taciz' suçundan yargılanacak
İstinaf Mahkemesi Arda Turan'ın beraat ettiği 'taciz' davasından ki kararı bozdu. Mahkeme Berkay ve eşi Özlem Şahin'in yaptığı itirazı kabul etti. Arda Turan, "Cinsel taciz" suçundan yeniden yargılanacak.
19-01-2021 21:34

Sarıyer Emirgan'daki bir eğlence mekanında 10 Ekim 2018'de futbolcu Arda Turan ile şarkıcı Berkay Şahin arasında yaşanan kavgaya ilişkin dava, 11 Eylül 2019 tarihinde karar çıkmıştı.
İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesi, Arda Turan hakkında Özlem Şahin'e yönelik "Cinsel taciz" suçundan beraat kararı vermişti. Mahkeme, Arda Turan'a "Korku kaygı veya panik yaratacak şekilde silahla ateş etmek", "Ruhsatsız silah bulundurmak" ve "Kasten yaralama" suçlarından ise toplam 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası vermişti. Ancak bu suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişti. Berkay Şahin'in, Arda Turan'a karşı "hakaret" suçundan tepki olarak işlenmesi sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmişti.
KARARA İTİRAZ EDİLDİ, MAHKEME KARARI BOZDU
Karar sonrasında Berkay ve eşi Özlem Şahin avukatları aracılığıyla "Cinsel taciz" yönünden verilen beraat kararına itirazda bulundu. İtirazı değerlendiren İstanbul 25. Bölge Adliye Mahkemesi de yerel mahkemenin kararının bozulmasına hükmetti. 19 Kasım 2020'de İstinaf Mahkemesi'nce verilen kararda, Arda Turan'ın olay öncesinde Özlem Şahin'i tanımadığını, medeni durumunu bilmediğini söylediği, ancak Berkay Şahin ve eşi Özlem Şahin'in ise Arda Turan ile daha önceden aynı yerde oturup yemek yediklerini, birbirlerini tanıdıklarını söyledikleri belirtildi. Arda Turan ile Özlem Şahin arasında bir konuşma geçtiğinin her iki tarafın beyanıyla sabit olduğu, Arda Turan'ın çarptığı için özür dilediğini ifade ettiği kaydedildi. Kararda, taraflar arasında geçen konuşma içeriğinin ortamın kalabalık olması nedeniyle tanıklar tarafından duyulmasının mümkün olup olmadığı, duydularsa tanıklardan sorulmasının zaruri olduğu vurgulandı. Ayrıca Özlem Şahin'in konuşmadan sonraki hal ve tavırlarının da tanıklardan sorulması, taraflar arasında geçmişe dayalı bir husumet veya çıkar çatışmasının bulunup bulunmadığının taraflardan ve tanıklardan ayrıca sorularak açıklattırılması gerektiği kaydedilerek "Bu hususlarda yeterli tartışma yapılmadan ve soruşturma aşamasında beyanları alınan Burak Yılmaz ve Onur Ürkmez'in tanık olarak beyanları alınmadan eksik araştırmayla karar verildiği" belirtildi.
DOSYA YENİDEN YEREL MAHKEMEDE
Kararda, "Cinsel taciz" suçunun sübuta erdiğine kanaat getirilmesi halinde, Arda Turan için "Basit yargılama usulü" ile yönünden yeniden değerlendirilmesi gerektiği de ifade edildi. İstinaf başvurusunu yerinde gören üst mahkeme, kararın bozulmasına ve yeniden incelenerek hüküm kurulmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetti. Berkay Şahin ve Özlem Şahin'in avukatı Umut Köroğlu, "Eksik hususlar vardı, yeterince araştırma yapılmadan karar verildiği yolundaki itirazımız kabul edildi. Cinsel taciz yönünden yargılama yeniden yürüyecek" dedi.
Mahkeme kararı: 'RTE Faşizmi' ifadesi hakaret değil, 'eleştiri'
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından son 3 yılda yaklaşık 70 bin kişiye karşı açılan "Cumhurbaşkanına hakaret" davalarından birinde daha ceza kararı çıktı. Mahkeme, hakaret suçu işlendiği iddiasıyla dava edilen "RTE faşizmi" ifadesi için ceza istemini ise "ağır eleştiri" tespitiyle reddetti.
19-01-2021 20:52

Manisa 7. Asliye Ceza Mahkemesi, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla açılan bir davada “RTE faşizmi” ibaresinin eleştiri niteliğinde olduğuna, Cumhurbaşkanına hakaret suçu teşkil etmeyeceğine karar verdi.
Cumhuriyet'ten Samed Balçık'ın haberine göre, mahkemenin gerekçeli kararında, sosyal medya hesabından "RTE faşizmi var olduğu sürece ülkemizde demokrasiyi ve adaleti zor görürüz" şeklinde paylaşımda bulunduğu belirtilen sanıkla ilgili "Demokratik toplum düzeni içerisinde siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişilerin diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda olmaları dikkate alındığında, paylaşımlar kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olsa bile paylaşımların doğrudan katılana yönelik hakarette bulunmak kastıyla hareket etmeyip eleştirme amacı güttüğü" tespitinde bulunarak ceza istemi reddedildi.
Ancak mahkeme, sanığın yine sosyal medya hesabından "Tayyip Efendi Çiller seni kurtaramaz hırsızın hırsıza ne faydası olur" şeklinde paylaşımda bulunması ile "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunun işlendiği tespitiyle hapis cezası kararı verdi.
11 ay 20 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, bunu da 7 bin lira adli para cezasına çevirdi.
Rakel Dink: Katil olmadığını kanıtlamak için aptal olduğunu kanıtlamaya çalışan bir devlet
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün yazarı Hrant Dink için katledilişinin 14. yılında Agos gazetesi önünde anma töreni düzenlendi.
19-01-2021 18:59

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün yazarı Hrant Dink için katledilişinin 14. yılında Agos gazetesi önünde anma töreni düzenlendi. Törende Dink'in öldürüldüğü noktaya kırmızı karanfiller, mumlar ve narlar bırakılırken. "Sarı Gelin" türküsü, Türkçe ve Ermenice olarak çalındı. Agos Gazetesi'nin bulunduğu binaya Dink'in iki fotoğrafı asıldı.
Törende konuşan Rakel Dink, davanın 14 yıldır sürdüğünü ve çözülemediğini vurgulayarak şunları söyledi:
Sevgili dostlar, 14 yıldır buradayız. Bugün pandemi şartlarıyla, acıları ve bilinmezlikleriyle buradayız. Biliyorum ki, yürekleri burada çarpanlar çok çoktur.
Burası unutturulmak istenen konuların hatırlandığı, hatırlatıldığı bir yer oldu. Burası acılarda kardeş olmayı öğrendiğimiz yer, acıları paylaşma, yüzleşme, yüzleştirme yeri oldu. Adalet ve doğruluk arayanların, isteyenlerin bir araya geldiği yer oldu. Bu alan devletin işlediği, göz yumduğu, duyarsızca, acımasızca cevapsız, sonuçsuz bırakılan cinayetlerin, davaların dile getirildiği yer oldu.
Bir kılıç artığı torunu olarak, yüzyıldır yaşadığımız acıları inkar etmek, yalanlamak yetmedi bir de 'sözde soykırım' diyerek, yalanlarına tüy diktiler. Birilerini acıtıyor muyuz, incitiyor muyuz diye hiç düşündünüz mü? Ermeni'ye sonu gelmeyen düşmanlığınız, hakaretleriniz, aşağılamalarınız, kininiz, öfkeniz gerçekten artık yoruyor. Siz hiç yorulmadınız mı? Yazık. Susmak, pişkinlik utanç verici. Rab yardımcımız olsun.
'Gördüğü insan kardeşini sevmeyen, görmediği Allah'ı seviyorum diyen yalancıdır' diyor Tanrı sözü. Tekrarlanmaması için, sorumluluk, duyarlılık, adalet ve doğrulukla pişmanlık gerekiyor. İtiraf, özür ve tövbe gerekiyor.
Sevgili dostlar, o kadar çok biriken acılar, katliamlar, cinayetler, yaslar, davalar var ki, acımızı dile getirmekten utanır olduk. Vatandaşıyla sorunları bitmeyen bir devletimiz var maalesef… Halbuki öldürmekten, düşmanlıktan, savaştan kim ne kazanmıştır, ölümün, yasın, acıların, kıtlığın, bereketsizliklerin çoğalmasından başka?
Barış esenlik, sevgi, iyilik, bereketle sevinç varken; neden kötülük, neden düşmanlık, neden zulüm, neden savaşlar? Bunlar Tanrı’ya da düşmanlıktır. Temiz eller böyle mi olur? Bu virüs hangi sabunla temizlenir. İnsan onuru böyle mi korunur? Devletler, yönetimler böyle mi onurlu olur?
Eşimin davası 14 yıldır devam ediyor. Bu 14 yılda bir cinayet davasını çözemediler! Çözemediler çünkü maksat çözmek değil. 'Nasıl kapatırız' diye çabalıyorlar ama her yere o kadar bulaşmış ki bir türlü paketleyemiyorlar. Şu kadar yıldır etkili bir soruşturma yürütememek başka nasıl izah edilebilir? Şu kadar senedir tehdit edenlerin, hedef gösterenlerin bir kere bile sorgulanmamış olmaları, başka nasıl açıklanabilir? Yakında davada yine bir karar çıkarıp bitti demeye çalışacaklar. Bittiğinden eminseniz neden avukatlarımızın taleplerini reddediyorsunuz? Neden tehdit edenleri, hedef gösterenleri ve azmettirenleri soruşturmuyorsunuz?
14 yıldır bu ülkede nice ittifaklar kuruldu, bozuldu. Ona göre bizim dava da renk değiştirdi durdu. İnsan düşünmeden edemiyor: acaba bu defa hangi ittifaktaki kimlere dokunuyor?
Basitçe söyleyelim, Hrant’ı FETÖ öldürdü demek, 'ben yapmadım elim yaptı' demektir. Hrant’ı Erkenekon öldürmüş demek, 'ben yapmadım ayağım yaptı' demektir. Yıllarca dilinle bağıra bağıra, ayağınla yürüyerek buraya geldin. Ve silahı iki elinle tutup tetiği çektin. Çutağımı öldürdün. Sen ayağın, sen elin, sen dilin değilsen nesin? 14 yıldır görevini layığıyla yaptığını kanıtlamaya çalışan onca inkarcının, sanıkların ve tanıkların arkasında bir garip devlet görüntüsü var. Katil olmadığını kanıtlamak için adeta aptal olduğunu kanıtlamaya çalışan bir devlet... Bırakın hangi duvar, hangi bina yıkılırsa yıkılsın. Bu halk bundan iyisini inşa edecektir. İnşa edemeyecekse zaten harabedir.
Rabb'in iğrendiği yedi şey vardır. Maalesef gururdan, yalandan geçilmiyor. İnsan öldürenler, düzenbazlar, kötülükten zevk alanlar çoğaldıkça çoğalıyor. Ve maalesef ayırımcı zihniyet, çekişmeler, düşmanlık ve yalancılık soluyarak beslenip semizleniyor. Ülkemiz için yas tutsak yeridir, çünkü hepsi fazlasıyla var."
Hrant Dink için gün boyu yayınlar hranticinadaleticin.org adresinden sürecek.