6-7 Eylül olaylarının üzerinden 64 yıl geçti

6-7 Eylül olaylarının üzerinden 64 yıl geçti

Bu sene 64. yılını dolduran 6-7 Eylül olayları, Türkiye'nin kara lekelerinden biri olarak tarihe geçmiş durumda...

İleri Haber

 

6-7 Eylül olaylarının üzerinden tam 64 yıl geçti.

MİT'ten önceki istihbarat kurumu Milli Emniyet Hizmeti tarafından planlanan sistematik saldırı sonucunda 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğradı. Yaşanan olaylar sonucunda ise Türk basınına göre 11, Yunan kaynaklarına göre ise 15 kişi katledildi. 

6 Eylül 1955 tarihinde Pangaltı’da, Rum bir vatandaşın sahip olduğu Haylayf Pastanesi’ne yapılan saldırıyla başlayan ve tüm yurda yayılan olayların fitili Demokrat Parti yanlısı İstanbul Ekspres gazetesinin “Atamızın evi bombalandı” manşeti sonucunda ateşlendi. Söz konusu bombalama olayının da Türkiye'nin bir tezgahı olduğu ortaya çıkarken, emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, yıllar sonra gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği bir röportajda, 6-7 Eylül saldırılarıyla ilgili olarak “Mükemmel bir özel harp harekâtıydı, amacına da ulaştı” ifadelerini kullandı. 

Selanik'te bulunan Atatürk evinin bombalanması da Yunanistan tarafından ortaya çıkarıldı. Yunanistanlı yetkililer, olayın faili olarak Selanik Hukuk Fakültesi’nde burslu öğrenci olarak okuyan ve MİT ajanı olduğu belirtilen Oktay Engin ve Selanik Başkonsolosluğu Kavası Hasan Uçar'ı yakaladı.

Konsolosluk yetkilileri, dokunulmazlıkları olduğu için yargılanamazken, Uçar ve Engin bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler. 

Engin'in saldırıların örgütlenmesindeki "başarısı" ise devlet tarafından unutulmadı. Engin, daha sonraki dönemde MİT’te önemli görevlere getirildi, devlet kademelerinde hızla ilerledi, ve 1992’de Nevşehir Valiliği’ne kadar yükseldi.

Saldırılar sınrasında ayrıca Kiliseler ve mezarlıklara da saldırılar düzenlenerek yağmalandı ve İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

İzmit ve Adapazarı’ndan gelen saldırganların geri dönmek üzere Haydarpaşa istasyonuna geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalanmalarının ardından yağmacıların büyük bir bölümünün başka şehirlerden getirildiği ortaya çıktı. Emekli hakim Amiral Fahri Çoker’in Tarih Vakfı’na bıraktığı belgelerde yer alan verilere göre, organize eden saldırılar için Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi getirildi.

Olaylar 1954 yılında kurulan, "Kıbrıs konusunda Türkiye'nin pozisyonunu desteklemek ve kamuoyu yaratmak" amacıyla kurulduğu belirtilse de devlet tarafından Türkiyeli azınlıklara karşı bir tehdit unsuru olarak kullanılan Kıbrıs Türktür Derneği başta olmak üzere dönemin basın kuruluşları tarafından sistematik bir şekilde kışkırtılsa da, devam eden yargılama sürecinde devlet tarafından komünistler suçlanmaya çalışıldı. 

Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru'nun bulunduğu bazı komünistlerle birlikte ölmüş dört komünist hakkında dava açıldı. Dava beraatle sonuçlandı ve tutukluların çoğu Aralık 1955'te serbest bırakıldı. 

Ancak, 27 Mayıs ihtilalinden sonra 6-7 Eylül olayları Yassıada yargılamalarında yeniden gündeme getirildi. Yargılamada, olayların Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu yaşandığı ifade edildi ve Demokrat Parti 6-7 Eylül olayları nedeniyle de cezalandırıldı. 

Olayların hemen ardından ve takip eden yıllar içerisinde Türkiye'de yaşayan binlerce Rum yurttaşın Türkiye'yi terk etmesi sonucunda 100bin civarında bulunan İstanbul'daki Rum nüfusu büyük oranda azaldı. 

"Türklük", "devlet", "vatan" gibi söylemlerle yapılan bu sistematik saldırı sonucunda "hedeflenen" gerçekleşmiş, Rumların Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi azaltılarak Türklerin sermayeye hakim olma süreci hızlandırılmıştır.