'Göğüs göğüse mücadeleye hazırız'

HTKP MK üyesi Erkan Baş, Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkışını ve Davutoğlu'nun başbakan olmasını İleri'ye değerlendirdi. AKP'ye karşı göğüs göğüse bir mücadele dönemine hazır olduklarını belirten Baş, “Davutoğlu'nun başarısızlıklarının devamını diliyoruz” dedi.

A. Meriç Şenyüz  - İleri 

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) yeni mücadele dönemi için hummalı bir çalışmanın içinde... İnşa sürecini sürdüren parti, bugün yurt çapında, bildiri ve afiş çalışmasıyla Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını protesto etti ve pazar günü saat 15.00'te İstiklal Caddesi'nde ilk kez kendi adıyla sokağa çıkmaya hazırlanıyor. HTKP Merkez Komite üyelerinden Erkan Baş'ı bu koşuşturmaca içinde yakaladık. Bir kahve molasında, Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması, Davutoğlu'nun Başbakanlığı, TKP'de yaşanan ayrışma ve Demirtaş'a yollanan mektup üzerine konuştuk. 

Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeni bir mücadele dönemi açılıyor. HTKP bu dönemi nasıl değerlendiriyor?

Çok esaslı bir değişim olacağını düşünmüyoruz. Türkiye’de zaten 12 yılını geride bırakan bir AKP iktidarı var ve bu döneme kadar uygulanan program neyse onu daha etkili hayata geçirmek için uğraşacaklardır. Bu durumda bizim açımızdan da esas olarak mücadelenin sürekliliğinden ve daha etkili hale gelmesinden bahsetmek gerekir. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları, biraz dikkatli okunduğunda umut verici sonuçlardır. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesine rağmen bu sonuçlar sol açısından çeşitli olanaklara işaret ediyor. Örneğin bizim açımızdan önemli olan Tayyip Erdoğan'a yönelik kararlı direncin devam ediyor olmasıdır. Aslında sadece yüzde 38 oy aldığını görüyoruz. Bu bize bugüne kadar ki mücadelenin bir takım izler yarattığını da gösteriyor. Sol açısından, iktidara karşı verilecek mücadele açısından olanakların sürdüğü hatta yeni olanakların ortaya çıktığı bir dönem açılıyor.

Örneğin halkın bu kadar büyük bölümün nefret ettiği bir Cumhurbaşkanı belki de ilk defa olacak. Yine çok az örneğini bildiğimiz bir durum, halkın canını yakan her türlü gelişmede en önemli hedefin Cumhurbaşkanlığı makamı olacağı bir süreci yaşayacağız.

Muhtemelen AKP içi dengelerin yeniden oluştuğu bir dönemle karşı karşıya kalacağız. Bunun tek vücut, bütünlüklü duran AKP dönemine göre bazı farklılıkları da olacaktır. Halkın üzerindeki baskıların artması şaşırtıcı olmaz. AKP kendi iktidarını korumak için daha da baskıcı bir yönelime girecektir. Buna karşı bir adım bile geri atmadan mücadele etmek gerekiyor. Geçmiş deneyimler de bunu gösteriyor. AKP'ye karşı, orta yolcu yaklaşımlar herhangi bir karşılık bulmuyor. Bunu bilerek, göğüs göğüse bir mücadele dönemine hazırlanıyoruz.

“DAVUTOĞLU'NA YARDIMCI OLACAĞIZ”

Davutoğlu'nun başbakanlığındaki AKP Hükümeti'nin Erdoğan döneminden ayrım noktaları olacak mı sizce?

Davutoğlu AKP Türkiye’sine yakışan bir başbakan oldu. AKP'nin önceki dönemki pratiğini değerlendirdiğimizde bu pratiği kim hakkıyla devam ettirebilir diye düşünüldüğünde herhalde Davutoğlu, ideal isimlerden biridir. 

Biz AKP'yi değerlendirirken, bu iktidarın içeride ve dışarıda ihtiyaçların kesiştiği noktada önemli olduğunu söylüyorduk. AKP'den söz ederken Türkiye içindeki misyonları kadar emperyalizmin bölgeye yönelik operasyonlarında da görev ve sorumluluk üstlendiğini vurguluyorduk. Davutoğlu da bu sürecin kritik unsurlarından biri. Emperyalizmin bölgeyi bir bütün olarak yeniden düzenlemek istediği bir evrede dışişleri koltuğuna oturtulmuş bir isim. Emperyalizm açısından o dönemki hizmeti önemli bir hizmettir. Aynı döneme Türkiye açısından baktığımızda ise bir rezaletle karşı karşıyayız. Türkiye'yi pek çok alanda felakete sürükleyen, başarısızlıklarla dolu bir dış politikadır, Davutoğlu'nun izlediği...  

Başbakanlığı döneminde başarısızlıklarının devamını diliyoruz. Bu konuda kendisine yardımcı olacağımızı da şimdiden söylemiş olalım.

“IŞİD'E KARŞI YETERLİ TEPKİ GÖSTERİLMEDİ”

Erdoğan'ın Köşk'e çıkışını bir afiş ve bildiri çalışmasıyla karşılıyorsunuz, aynı zamanda HTKP bu pazar günü ilk defa kendi adıyla sokağa çıkacak. HTKP’nin yakın dönem programında neler var?

Türkiye çok dinamik bir ülke... Bu belki başka zamanlar için de söylenebilirdi ama şu anda Türkiye'ye baktığınızda büyük bir heyecan duymamak mümkün değil. Bir taraftan kaygı da var tabii onu da belirtmek gerek ama biz daha fazla heyecan duyuyoruz. Sonuçta mücadele ettiğimiz başlıklara bakıldığında esas olarak iktidarın baskılarına, saldırılarına karşı direnme başlıklarının öne çıktığını görüyoruz. 

Eğer bir farklılıktan söz edeceksek, biz, devrimcilerin böyle dönemlerden korkmaması gerektiğini düşünüyoruz. Siyasette fırsatlar, olanaklar ile riskler, tehlikeler birlikte ortaya çıkar.  Devrimciler, böyle süreçlerde olanaklara yoğunlaşır. Biz de olanaklara öncelik vermeyi, onlara bakmayı daha doğru buluyoruz. Böyle süreçler, özel bazı görev ve sorumluluklar yükler. Eğer bunların altından kalkabilirse, sol buradan güçlenerek çıkar, emekçi sınıflar kazanımlar elde eder. 

Bunun dışındaki yaklaşımlar zaten yenilgiyi baştan kabul etmek anlamına gelir, o da bize uzak olsun.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı meselesine gelirsek, aslına bakılırsa ortada büyük bir başarı falan yok. Aksine AKP karşısındaki toplumsal kesimler dimdik ayakta duruyor. Seçim sonuçlarında ortaya çıkan sayısal verilerin gösterdiği bu. Ama AKP iktidarının önemli başarılarından birisi yalan ve manipülasyonlara dayalı bir algı yönetimi gerçekleştirebiliyor olması. Şimdi de benzer  bir stratejisiyle bu kez de 'cumhurun başkanı' söylemini öne alarak sanki herkesin desteğini almış gibi bir algı yaratmaya çalışıyor. 

Yarın (bugün) yapacağımız çalışmanın esası bu. Erdoğan'ın Köşk'e çıktığı gün, onun Türkiye toplumunun çoğunluğu tarafından istenmediğini haykırılması için yoğun bir afiş ve bildiri çalışması yapma kararı aldık. Slogan seçerken de bugüne kadar AKP iktidarına karşı verilmiş en anlamlı mücadele olan Haziran Direnişi'nin dilini kullanmaya özen gösterdik. Sanıyorum yarın bir tarafta Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasına karşı bir öfke olacak. Öte taraftan da HTKP’nin afişlerini gören, bildirilerini okuyan insanlarda da, mücadelenin devam ettiği düşüncesiyle beraber bir umut yaratmış olacağız.

Pazar günü de 1 Eylül Barış Günü nedeniyle bir eylemimiz olacak. Biz bu yıl 1 Eylül için yapılacak en anlamlı eylemin ülkemizin içinde olduğu bölgeyi bir savaş alanına çeviren emperyalizme, İsrail saldırganlığına ve özel olarak IŞİD'e karşı olması gerektiğini düşündük. 

Yanı başımızda gerici bir terör örgütü katliamlar düzenliyor. Buna karşı Türkiye'de yeteri kadar kitlesel tepkiler örgütlenemediğini gördük.  Bizi ortaya çıkaran iddialara uygun olarak “HTKP bu boşluğu doldurmalı” diyerek 31 Ağustos Pazar Günü başta İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde olmak üzere çeşitli şehirlerde alanlarda olacağız. Hem ülkemizde ve dünyadaki barış talebini haykıracağız hem de bu gerici çetelere karşı mücadele kararlılığımızı ifade ederek halkımızı bu kavgada taraf olmaya çağıracağız.

SÖYLEŞİNİN İKİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN

Söyleşi fotoğrafı: Begüm Özpınar - İleri