3. Havalimanı işçilerinin davası ertelendi: 'Köle değiliz' diyenler, köle koşullarında yargılandı'

3. Havalimanı işçilerinin davası ertelendi: 'Köle değiliz' diyenler, köle koşullarında yargılandı'

Kötü çalışma koşullarına karşı "Köle değiliz" diyen 3. Havalimanı işçilerinin yargılandığı davanın 3. duruşması Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde görüldü.

İleri Haber

3. Havalimanı inşaatında kötü çalışma ve yaşam koşullarına karşı "Köle değiliz" diyerek başlattıkları eylemler sonrası gözaltına alınıp tutuklanan, ardından 6 Aralık 2018'de tahliye edilen inşaat işçilerinin ve sendikacıların yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde görüldü. 

Bir önceki duruşmada işçi ve sendikacıların tamamının adli kontrol şartı ve yurt dışı çıkış yasağı kaldırılmıştı.

GÜVENLİK GÖREVLİSİ SALONA SİLAHLA GİRDİ

Dava bu kez yemekhanede görülmediği için duruşma salonuna sığılamadı. Salona önce basın mensupları alınmadı. İtirazlardan sonra basın içeri alınırken, bir güvenlik görevlisinin salona silahla girmesine avukatlar tarafından "Silahlar gölgesinde bu dava görülemez" denilerek itiraz edildi.

Avukatlar silahlı bir güvenlik görevlisinin silahını teşhir edercesine duruşma salonunda bulunması ve işçi ile sendikacıların, avukatların, basın ve gözlemcilerin bir kısmının yerlerde oturmasına itirazda bulundu.

'İKTİDAR, HAVALİMANI İŞÇİLERİNİN YARGILANMASI İÇİN BİR SALON TAHSİS EDEMİYOR MU?'

Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, duruşmada yaptığı savunmada şunları söyledi:

"O gün gözaltına alınırken 20-30 kişilik otobüslere 80-90 kişi konulduk bugün de burada 27 sandalye olan yerde 67 işçi yargılanıyoruz. İnşaat işçisinin hayatı gibi yargılanmasının bile hiç önemi yok mu? Dünyanın en büyük havalimanını inşa eden siyasi iktidar havalimanın işçilerinin yargılanması için bir salon tahsis edemiyor mu?"

'YAPTIĞIMIZ EYLEMDE HEDEF HALİNE GETİRİLEREK GÖZALTINA ALINDIK'

İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Özkan Özkanlı ise mahkemedeki ifadesinde "Yaptığımız eylemde hedef haline getirilerek gözaltına alındık. Ben hem işçi hem de sendikacıyım. Yasalar bir yandan bizim sendikacılık haklarımızı korurken bir yandan da mahkum edildik. Biz 3. Havalimanı'nda da, hiçbir eylemde de suç işlemedik. Anayasal haklarımızı kullandık. Ayrıca biz şu an burada balık istifi haldeyiz, nefes alamıyoruz. Havalimanında yaşadıklarımızın yine aynısını yaşıyoruz." dedi.

'GARİBANLARIN HAFIZASI İYİ OLUR'

Havalimanında kafede çalıştığını söyleyen İrfan Çelik ise darp raporu olmamasına rağmen ifadesinde "İş çıkış saatimde eylemi başlatan işçiler beni darp etti, arabama zarar verdiler" derken, hakimin Çelik'i sorularıyla yönlendirdiği ve ifadesini detaylıca aldığı görüldü. 

"Beni darp edenleri tanıyamam, hatırlayamam, garibanım ben" diyen Çelik'in bu beyanı üzerine "Garibanların hafızası iyi olur" diyen Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut'un araya girmesini tutanağa geçiren ve onu "zorlama hapsi" ile tehdit eden hakimin bu çıkışı üzerine işçi ve sendikacılar da söze girerek "Biz de araya girdik" dediler. Hakim, yalan beyana itiraz eden işçi ve sendikacıları "zorlama hapsi" ile tehdit etmeyi sürdürdü.

Taşeron firma Altur'da işveren vekili olan Recep Kazdağ ise verdiği ifadede "Olay sırasında şantiyedeydim. Herhangi bir zararımız olmadı. Bize yönelen bir eylem olmamıştır. Kimseden şikayetçi değiliz. Davaya katılmak istemiyoruz" dedi.

Avukatların, zarar uğradığını söyleyen Çelik'e "Aracınıza zarar veren kişiler burada mı?" şeklinde yönelttiği soruya Çelik, "Burada değil" cecabını verdi. Bu arada hakim araya girerek "Teşhis edemediğini söylemişti" derken, avukatın direk soru sorması engellendi.

Avukat Mürsel Ünder Çelik'e olayın tam olarak hangi tarihte gerçekleştiğini sordu. Çelik ise "Olayların olduğu gün" dedi. Başta eylemleri görmediğini söyleyen Çelik, sonrasında 1000-1500 kişilik işçi grubunu gördüğünü söyledi. Ünder, olay yeri tutanağında eylemlerin başladığı yer ile Çelik'in eylemlerin başladığını iddia ettiği yerin uyuşmadığını söyledi. Ünder, Çelik'in eylem günü hasta olduğunu iddia ettiği çocuğunun kaç yaşında olduğunu sordu. Hakim bu sorunun sorulması üzerine Çelik'e sorulara cevap vermeyebileceğini söyledi. Ünder'in soruları karşısında "Çocuğumu aynı gün hastaneye götürmedim, öğleden sonra götürdüm, sağlık ocağına götürdük" gibi tutarsız söylemlerde bulunan Çelik, bu sorulara cevap vermek istemediğini söyledi.

Çelik'in "Benim mağduriyetim arabamdır. Avukatlar ailemi sorgulamasın" çıkışı üzerine Ünder, "Bizim mağduriyetimiz de sizin ifadeleriniz yüzünden aylarca cezaevinde kalan müvekkillerimiz" dedi.

Ünder'in sorusu üzerine Çelik, "Üç kişi beni darp etti, bir yumruk yedim, enseme vuruldu. Jandarma ile arabamın fotoğraflarını çektik. Arabama üç dört kişi tekme atarak zarar verdi" dedi. Hakim, Ünder'in sorularına alaycı bir şekilde yaklaşırken, tutarsız beyanlarda bulunan Çelik'e sorulara cevap verme zorunluluğunun olmadığı şeklinde sık sık uyardı. Bu esnada, hakim ile Ünder arasında kısa bir atışma oldu.

Çelik'in beyanları üzerine Ünder, Çelik'in arabayı işçilerin üzerine sürdüğünü ifade etti. Avukat Yıldız İmrek, Ünder'in doğrudan soru sorma hakkının hakim tarafından engellendiğini söyleyerek kendi hakkını kullanmak istediğini ifade etti. İmrek, Çelik'e "Jandarmada ifade verdiğiniz gün, jandarma size teşhis yaptırdı mı?" diye sordu. Çelik, "Hayır" dedi. İmrek, "Arabanız için sigortaya başvurmadığınızı söylediniz, zararınızı nasıl belirlediniz ve 3500 lira olduğunu söylüyorsunuz?" sorusuna "Durumum olmadığı için tamir ettiremedim" şeklinde cevap verdi. Son olarak "Buradaki sanıkları tanıyor musunuz?" sorusuna "Buradaki arkadaşların çoğu beni tanır, ama o kargaşada arabama siz de vursanız sizi de tanıyamazdım" cevabını verdi. Çelik "Size veya arabanıza vuranlardan biri bu salonda mı?" sorusunu ise "Hatırlayamıyorum" şeklinde cevapladı.

FİRMA TEMSİLCİSİ SORULARA CEVAP VERMEDİ

Ardından avukat Tamer Doğan, 3. Havalimanı şantiyesinin servis firması Altur'un temsilcisi Recep Kazdal'a servis problemini sordu. Kazdal, "Hiç bir zaman araçlarımızda fazla kişi taşımadık ve araçlar hiç bir zaman zamanından geç gelmedi" dedi. Altur'un temsilcisi Recep Kazdal'ın bu yanıtı üzerine, Doğan basına yansıyan yağmurun altındaki yüzlerce kişilik servis kuyruklarını sordu. Kazdal'ın, "O videoların bizimle alakası yok." cevabı üzerine Doğan, elindeki görüntüleri göstermek istedi. Kazdal, sorulardan rahatsız olarak kendisine soru sorulmasını istemediğini belirterek, sorulara cevap vermeyeceğini söyledi.

'ARABAYI İŞÇİLERİN ÜZERİNE SÜRME' İTİRAFI

Avukat Doğan, İrfan Çelik'e "Hastaneye gidiyorum diyen birinin ensesine vuruyorlar. Bu normal midir? İrfan Bey böyle mi oldu?" diye sordu. Çelik, "Siz benim yerimde olsanız. Eylemcilerin içine arabayla giriyorsunuz. Adamlar bir anda aracınıza saldırıyorlar. Ne yaparsınız?" diyerek eylemcilerin üzerine arabayla gittiğini itiraf etmiş oldu.

Avukat Yılmaz Şahin de Çelik'e "Olay 14'ünde gerçekleşti diyorsunuz, tutamak tarihi 17'si. Bunun sebebi nedir?" diye sordu. Çelik ise "Bana o gün karakolun basıldığını ve o gün beyanımı alamayacaklarını söylediler” cevabını verdi.

Şahin, aracın bu sürede nerede olduğunu ve gittiği zaman eylemlerin devam edip etmediğini sordu. Çelik ise "Aracımı karakolun önüne çektim. İşe tekrar üç gün sonra geldim." diyerek, daha önce verdiği "Şantiyeden yürüyerek çıktım" ifadesi yalanladı.

'NEDEN YALAN SÖYLÜYOR?'

Bunun ardından İnşaat İş Sendikası yöneticilerinden Yunus Özgür söz alarak Kazdal'a oradaki tüm servislerin Altur'a bağlı olduğunu ve bağlı olmadığını söyleyen Kazdal'ın yalan söylediğini ifade etti. Hakim ısrarla bunun bir soru olmadığını söyleyerek sözünü kesmeye çalışınca da "Neden yalan söylüyor? Bu bir soru" dedi.

İŞÇİLERİN ARASINDA KALMIŞ

Duruşmada tanık olarak dinlenen ve şantiyede o görevlİ olan Jandarma Uzman Çavuş Tarık Metin şu ifadeyi verdi: 

"Olay olduğunda işçilerin seslerine uyandım. Sesleri duyunca karakolu aradım. 7 gün boyunca ayağımızdan botu çıkartmadan bu iş için uğraştık. Benim gördüğüm kadarıyla olaylar ilk başladığında adli boyutta bir sıkıntı yoktu.

İşçilere araçlarla defalarca uyarı yaptık. Bugün araçlara vuran ve bu gibi şeyler yapan işçileri teşhis edemem. 

İşçiler yaşam koşullardan şikayetçiydi evet bunu anlıyorum ama işçilerin arasına karışmış işçi olmayan üç dört kişi vardı ve onlar şu an burada, teşhis edebilirim.

Kendilerini sendikacıyım diye tanıtan Özkan Özkanlı, Yunus Özgür ve şu an burada olmadığı için tespit edemediğim biri daha vardı, bu insanlar işçileri galeyana getiriyorlardı.

Savcılıktan gelen talimat doğrultusunda kolluk olarak operasyon yaptık. Personelimizden yaralanan olmadı. Ben bu olaylar başladıktan sonra kesintisiz olarak bir hafta devam ettim."

ÇELİŞKİLİ İFADELER

Avukat Tamer Doğan’ın "9 ay önce olan olaydan Özkan Özkanlı'yı çok net hatırladınız. Yunus Özgür'e de bakarak orada olduğunu çok net teşhis edebiliyorsunuz. Peki nereden gözaltına alındılar? İlk gün bu üç kişinin işçileri galeyana getirdiğini söylüyorsunuz, doğru mudur?" sorusuna tanık Metin, "İnsan beyni bu, aklımda kesin kalan şeyleri söylüyorum. Olayları dakika dakika hatırlayamam. Emin olduğum şeyleri anlattım" şeklinde cevap verdi.

Doğan, koğuş baskınından sonra gözaltına alınan işçi ve sendikacıların ilk sorgulamalarına İGA yetkililerinin katılıp katılmadığını sordu. Tanık Metin ise, önce "görmedim", ardından da "girmedi" cevabını verdi.

‘KOMUTANIMIN İZNİ İLE KALIYORDUM’

Avukat Mürsel Ünder, tanık Metin’e, "İşçilerin yatakhanesinde kaldığınızı söylediniz, bunun yasak olduğunu bilmiyor musunuz?" diye sordu. Metin, "Komutanımın izni ile kalıyordum" dedi. Yatakhanesinde tahtakurusu olmadığını, çıkan yemeklerin de çok güzel olduğunu iddia etti.

Ünder ilk gece gözaltına alınan 500-600 kişi hakkında "Bu işçiler neye göre gözaltına alındı? Teşhise göre gözaltına alındıysa, niye serbest bırakıldı?" diye sordu. Ünder ayrıca, İrfan Çelik'in duruşmadan ayrılma isteği üzerine mahkemeden Çelik ve iddiaları hakkında delil toplanmasını talep etti.

Ünder,’in "Teşhisleri siz mi yaptınız, İGA yetkilileri mi, yoksa işçiler mi?" sorusuna "Biz yaptık" şeklinde cevap verirken, "Tanımadığınız işçileri neye göre teşhis ettiniz?" sorusuna ise "İstihbarat çalışmalarımız aktif olarak devam ediyorduk" cevabını verdi.

‘ONLAR DA İNSAN’

Tanık Metin, işçileri sorgulayıp sorgulamadıkları sorulduğunda ise "Sohbetlerimiz oldu. Onlar da insan niteliğinde sonuçta" dedi.

TÜM TANIK VE MÜŞTEKİLERİN İFADELERİ REDDEDİLDİ

Bu ifadelerin ardından duruşmaya 5 dakika ara verildi. Bir güvenlik görevlisinin provokatif tavırlarından dolayı arbede çıktı.

Aranın ardından devam eden duruşmada avukat Mürsel Ünder, hakimin yanlı ve manipülatif davrandığını belirterek sorularına devam etmeyeceğini ifade etti.

DUruşmanın devamında Avukat Songül Beydilli söz alarak, tüm tanık ve müştekilerin beyanlarını kabul etmediklerini ifade etti.

Duruşma, 27 Kasım Çarşamba gününe ertelendi.

'KÖLE DEĞİLİZ' DİYENLER KÖLE KOŞULLARINDA YARGILANDILAR'

Duruşmanın ardından adliye önünde CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, sendikacılar ve avukat Tamer Doğan açıklamalarda bulundu. Duruşmanın görüldüğü salon şartlarına tepki gösteren Doğan şunları söyledi:

"'Köle değiliz' diye ayağa kalkanlar bugün köle koşullarında yargılandılar. Hepimiz de tanığız buna. Şunu açıkça belirtmekte fayda var. Sanıklar, sanık vekilleri, milletvekilleri, gazeteciler gözlemciler duruşma salonu ayarlamazlar. Duruşma salonunu ayarlamak zorunda kalanlar bu insanları yargılayanlardır. O yüzden de sanki bizim sorumluluğumuzdaymış gibi bir ithamda bulunuldu ve bu tutanaklara da geçti. 

Bugüne damgasını vuran en önemli anlardan biri de şuydu; iki müşteki, bir tanık dinlendi. Ama tanık beyanında -kolluk kuvvetlerinin bu tarz toplumsal olaylara bakışı niteliğindeydi- 'İşçilerin anlattıkları doğrudur. Kurtlu yemekler yiyip, tahtakurulu yataklarda yatabilirler. Ama onları galeyana getiren birileri var' algısı vardı.  Bu tarz olaylara bakış açısı bu. 'İşçiler aptaldır, gerizekalıdır. Onların aklına giren dış mihraklar vardır' Tam da tanık beyanı bu doğrultudaydı. 

'İşçiler aslında hiçbir şey yaomıyordu fakat sendikacılar geldi' Şunun altını çizelim. Sendikacıların varlık nedeni budur. Sendikacılar tam da burayı örgütlerler. Eğer ki bir sendika başkanı, örgütlenme sekreteri kalkıp böyle bir eyleme katılmazsa kendi varlık nedenini sorgular."