18 Ekim notları: Kısa bir operasyon muhasebesi ve akılda kalan sorular

18 Ekim notları: Kısa bir operasyon muhasebesi ve akılda kalan sorular

'Bugün ne oldu?' köşemizde her gün Editör yorumuyla günün öne çıkan başlıklarını hatırlatıyoruz. Bugün gündemde Türkiye ve ABD arasında Saray'da varılan anlaşmanın içeriği ve yansımaları var.

İleri Haber

TSK’nin Suriye’nin kuzeyinde, başlattığı operasyon dün ABD heyetinin Türkiye’de yaptığı müzakereler sonucunda ‘durduruldu.’

Operasyonun tam olarak durdurulduğunu henüz söyleyemiyoruz çünkü çeşitli gözlemci kuruluşlar ve Birleşmiş Milletler, Resulayn’da top ve silah atışlarının devam ettiği yönünde haberler olduğunu bildirdi.

İLGİLİ HABER | BM: Resulayn'da top ve silah atışlarının devam ettiği yönünde haberler geliyor

9 Ekim’de başlayan ve 17 Ekim’de durdurulduğu söylenen operasyonlarda yüzlerce silahlı gücün yanı sıra, Şam’a muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre en az 72 sivil öldü. Yine gözlemcilere göre, en az 300 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan yaklaşık 2300’ü Irak’a sığındı.

Meselenin insani boyutu bir yana, şimdi mutabakatta tam olarak anlaşılmayan veya politik olarak cevaplanması gerekendir dizi soru işareti bulunuyor. Bugünkü editör notlarında bu sorulara odaklanıyoruz:

1. Türkiye-ABD uzlaşısına benzer bir örnek İdlib’de Rusya ile Türkiye arasında yapılmış ancak Türkiye’nin sorumluluğunda olan El Nusra bağlantılı cihatçı gruplardan ağır silahların toplanması görevi yerine getirilmemiş/getirilememişti. Türkiye bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmadı. ABD’nin aldığı benzer sorumluluğun takibi nasıl yapılacak, kim yapacak ve sonucu ne olacak?

2. ABD Başkanı Donald Trump, başından itibaren, “Operasyon belirlediğim sınırların dışına taşarsa ağır maliyetleri olur” demişti. Bu Trump tarafından belirlenen “güvenli bölge” sınırı, Tel Abyad-Resulayn arasındaki yaklaşık 120 km’lik bölge midir? Dün uzlaşılan çerçeve de bu mudur?

3. Türkiye, Rusya ve İran ile yürüttüğü Astana formatlı görüşmeler çerçevesinde ve dünkü uzlaşıda Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu belirtmektedir. Fırat Kalkanı harekât bölgesi ve şimdi Tel Abyad ve Resulayn’daki TSK kontrolü Suriye’nin toprak bütünlüğüne nasıl bir saygı ifade etmektedir. Aynı şekilde ABD de Suriye’nin kuzeyinden çekilse de askerini halihazırda bulunduğu Tanf üssüne çekeceğini duyurdu. Aynı soru ABD için de geçerlidir. Şam’ın ülkesinde istemediği bu askeri güçler nasıl bir çekilme takvimi sunmaktadır?

4. Şam, Moskova ve Tahran sürekli olarak Suriye’nin bütününde Suriye ordusunun hâkimiyetinin sağlanacağını söylemektedir. Doğrusu da budur. TSK, Suriye topraklarından tam olarak ne zaman tamamen çekilecektir? Erdoğan, sınırın tamamında ve 35 km. derinlikte Türkiye tarafından denetlenen, TOKİ’nin konutlarını yaptığı ve Suriyeli sığınmacıların yerleştirileceği bir bölge tesis etme emelinden vazgeçmiş midir?

İLGİLİ HABER | Şam yönetiminden Türkiye-ABD anlaşmasına ilk tepki: 'Daha önceki anlaşmalar da buna benzerdi'

5. Türkiye’nin silahlandırdığı, eğittiği, ödeme yaptığı, önemli bir kısmı eski El Kaideci/IŞİD’ci, tamamı cihatçı 100 binin üzerinde militanın akıbeti ne olacaktır? Bunların Şam üzerinde sürekli olarak baskı unsuru olarak tutulması mı planlanmaktadır yoksa bu cihatçılar Türkiye’ye mi yerleştirilecektir?

6. ABD’nin ateşkesi sağlamak için kullandığı en önemli koz, Trump’ın da sürekli örnek verdiği hakaret dolu mektubunda yer alan ağır ekonomik yaptırımlar mıdır? İran üzerindeki baskı politikasını süreklileştiren ABD, Halkbankası kozunu da bu çerçevede mi kullanmaktadır? Yine, Türk yetkililerin “rüşvet aldıkları” iddiaları bir başka koz mudur? ABD, Türkiye’nin İran konusunda en azından “tarafsız pozisyona geçmesini” mi sağlamaya çalışmıştır/çalışmaktadır? ABD’ye İran konusunda bir taahhüt verilmiş midir?

İLGİLİ HABER | Barış Atay: Halkbank'ın adı geçince yerine getirmedikleri istek kalmıyor

7. TSK destekli grupların Kürt siyasetçi Hevrin Halef’i ve başka isimleri infazı konusunda herhangi bir soruşturma gündemde midir?

İLGİLİ HABER | Af Örgütü: Türkiye savaş suçu işlemiştir

8. ABD’nin ana stratejik ve vazgeçmeyeceği hedefinin bölgede bir “Kürt koridoru/devleti” oluşturmak olduğunu iddia eden ve bunun üzerinden Saray’ın faşist hamlelerinin tamamını meşrulaştırmaya çalışan “üst akıl” sevdalısı tipler utanmakta mıdır?