TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Baş'ın konuşmasında ana başlıkları ekonomi, salgın ve 'kayıp 128 milyar dolar' konuları oluşturdu.

İleri Haber

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, salgındaki artışa ilişkin “84 milyon olarak biz sorumluyuz” diyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sözlerini “Rezil olmak nedir deseniz Fahrettin Koca gibi olmaktır diye anlatılacak hale geldik” sözleriyle değerlendirdi. Baş, Koca’yı istifaya çağırdı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Her hafta size somut örneklerini ortaya koyarak, bize ulaşan yurttaşlarımızın dertlerini, sıkıntılarını sıralayarak ekonomimizin içler acısı halini anlatmaya çalışıyorum. Ekonomi öyle bir şey ki, bütün siyasetin, toplumsal yaşantımızın belkemiğini oluşturan bir alan.  Ama şunu da biliyoruz. Ekonomideki yıkım var dediğimizde bu herkesin durumunu anlatmıyor. 

İktidar mensupları ve yandaşları koro halinde, “ekonomimiz iyi” diye konuşuyor. Bağırıyor, çağırıyor. Bu vesileyle Timur Selçuk’un şarkısı aklımıza geliyor. Yandaşlar için ‘ekonomi tıkırında!’

Çünkü bu ülkenin halkı yoksullaştıkça, açlıkla boğuştukça yandaşlar kazanıyor. Biz battıkça onlar çıkıyor.  Çünkü aynı gemide değiliz. Onların gemisi su üstüne çıktıkça biz batıyoruz.

Bu içinden geçtiğimiz günler bu anlattıklarımın çok basit, herkes tarafından anlaşılabilecek örnekleriyle dolu;  Resmi rakamlarla her gün 200’ün üzerinde insanımızı kaybediyoruz. Yeni vaka sayısında rekorlar kırıyoruz. Tam kapanma isteyenlere ne diyorlar: “paramız yok”.

‘EKONOMİ UÇUŞTA AMA ‘PARAMIZ YOK’

Ekonomi uçuşta ama paramız yok.  Peki, paramız yok.  Ama bir bakıyoruz, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri erimiş. 128 milyar dolar uçmuş gitmiş!

 Bugün yandaş bir gazetecilerine şu satırları yazdırmışlar:

“Ödemeler dengemiz bozuldu, cari açık nedeniyle 41 milyar doları Merkez Bankası rezervlerinden finanse ettik. Döviz ihtiyacını böyle karşıladık. Reel sektör ve bankacılığı kurtarmak için 30 milyar dolar verdik.”

Geriye hala hesabı verilmemiş on milyarlarca dolar kalıyor ama biz yine de anlatalım. 

‘ÜRETMEYEN BİR EKONOMİ YARATTILAR’

Ey emekçi kardeşim…

Üretmeyen bir ekonomi yarattılar. İhracatımız ithalatımızın hep gerisinde. Planların hiçbiri tutmadı. Ve bunun sorumluları utanmadan ihracat az çıktığı için Merkez Bankası’ndaki rezervleri erittik diyor. 

Yani bizim zenginliğimizi eritmişler. Finans sermayesinin, fabrikatörlerin açık pozisyonlarını azaltmak için dövizlerimizi kullanmışlar. 

Ne diyorlar; Jane halkının döviz talebini karşılamışlar! Sevgili hane halkı kardeşlerim, sesimin ulaştığı tüm yurttaşlara soruyorum: Siz dolar zengini oldunuz mu? Sizin komşularınız arasında dolar zengini olan var mı?

Türkiye’nin yüzde kaçı bu son dönemde dolarına dolar kattı? Bu satılan dövizler senin cebine girmediyse, kimin cebine kaç liradan girdi? Kim servetine servet kattı?

Türkiye’nin gündemi budur, biz milyonlarca insan yoksullaşırken bir avuç patron, yandaş her gün servetlerine servet katmaya devam ediyor.

‘BİZİM İNADIMIZ 128 MİLYARDAN BİLE DAHA BÜYÜK’

En önemlisi: Ey iktidar sahipleri… Siz hiç mi aile terbiyesi almadınız? Sizde hiç utanma sıkılma yok mu? 128 milyar nasıl bir para biliyor musunuz?

Aşı sorunumuzu, kimsenin zarar görmeyeceği bir kapanmanın sağlanmasını, işsizlik sorunumuzu çözecek bir rakamdan bahsediyoruz!

128 milyar yoksulluğu ortadan kaldırırdı. 128 milyar intiharları durdururdu 128 milyar binlerce sığınma evi, ekonomik ve psikolojik destek ile on binlerce şiddet mağduru kadının hayatını kurtarırdı. 128 milyar üniversitelerin bilim üretmesini sağlardı, öğrenciye burs olurdu.

Ama bilin ki,  bizim inadımız 128 milyardan bile daha büyüktür.  İnatla soracağız! Her bir kuruşun hesabını bir bir bu iktidardan soracağız.

‘REZİL OLMAK, FAHRETTİN KOCA OLMAKTIR’

Hepimiz pandemi karşısında çaresiz bırakıldık. Kendi kaderimize terk edildik!

Milyonlarca insan, fabrikada atölyede çalışmaya devam etmek zorunda ve aşı olmadığı için hastalanmaya, ölmeye devam ediyor. İşçiler, öğretmenler, çalışmaya mecbur olan insanlara aşı yok ama Libya’ya aşı hediye ediyoruz. 

Ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün çıkmış diyor ki ‘bu salgından hepimiz sorumluyuz.’ Bu düpedüz rezilliktir. Rezil olmak nedir deseniz Fahrettin Koca gibi olmaktır diye anlatılacak hale geldik.

Fahrettin Koca, Sağlık Bakanı falan değil. O sadece partisinin kongrelerine bakıyor. 

Sadece lebalep cenazelere bakıyor. Ölümlere bakıyor. Bugün halkımız bu haldeyse halkın değil Koca’nın ve onun reisinin eseri! Çık mert bir şekilde neye baktığını açıkla ve taşıdığın diğer sıfatı hemen bırak!

‘ÖYLE BİR HESAP VERECEKSİNİZ Kİ DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK’

Geçen hafta ortalama olarak her gün 239 vatandaşımız öldü.  Her saat 10 kişi ölüyor! Her 6 dakikada 1 kişi ölüyor! Bunları engellemekten sorumlu Cumhurbaşkanı, Libya'ya 150 bin doz aşı bağışlıyor.

Şu bir senede halkın karşısına geçip açıkça içine söylenen yalanların, işlenen görev suçlarının listesini yapmak bile zor.

“84 milyon sorumluyuz” cümlesinin altını özellikle çiziyorum. Burada söylenmek istenen "beni kimse sorumlu tutamaz”. Öyle yağma yok! Yol açtığınız felaket yanınıza kâr kalmayacak. Binlerce insan sizin yüzünüzden hayatını kaybetti. Milyonlarca insan anasını, babasını evladın kaybedecek ve siz özel hastanelerden, ortaya çıkan bu krizden kaldırdığınız milyonlarca liranın keyfini süreceksin!

Hayır buna izin vermeyeceğiz! Öyle bir hesap vereceksiniz ki tüm dünyaya örnek olacak, tarihe geçeceksiniz!

OSMANİYE’DEKİ SKANDALI YORUMLADI: ‘AKP TÜRKİYESİ BUDUR’

Sağlık alanındaki büyük skandaldan söz ederken, iktidarın tüm rezaletlerine rağmen halka sağlık hizmeti sunmak için insan üstü bir çaba içinde olan tüm sağlık emekçilerine bir kez daha yürekten teşekkür etmek istiyorum.

Bu koşullarda hala halkımız sağlık hizmeti alıyorsa bu sadece ve sadece kendi canı pahasına halka hizmet sunan emekçiler sayesinde… Üstelik sağlık emekçileri iktidar tarafından en küçük bir destek alamıyor.

Desteği boş verin dün basına yansıyan bir olay var, durumun ne hale geldiğini gösteriyor. Sözde bir Cumhuriyet Savcısı, Osmaniye Devlet Hastanesi’nde zaten olağan üstü zor şartlarda çalışan bir hekimden nüfuzunu kullanarak özel muamele talep ediyor ve oradaki hekim arkadaşımızı tehdit ediyor. Ardından suç işleyen kişi değil, olayın mağduru hekim arkadaşımızın ifadesi alınıyor!

Bu utanç verici durum iktidarın yaratığı Türkiye tablosunun, iktidarın sağlık politikalarının ve yargının ne halde olduğunu gösteren çok özet bir tablo.

İşte AKP Türkiyesi budur, AKP’nin sağlık emekçilerine karşı tutumu budur, işte AKP yargısının görüntüsü budur!

‘SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN YANINDAYIZ’

15 Nisan Perşembe günü sağlıkçılar TTB öncülüğünde sağlık emek ve meslek örgütleriyle birlikte iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve diğer illerimizde Sağlık Müdürlükleri önünde  toplanacaklar, biz de onların yanında olacağız!

‘İKİ AYDA HAYALLER UZAYDAN, PATATES SOĞANA DÜŞTÜ’

Ekonomi dedik, sağlık dedik, sefaletten bahsettik. Şimdi Tayyip Erdoğan, vatandaşa yeni bir ‘müjde’ açıkladı. Hatırlıyor musunuz?  Şubat 2021’de uzaya çıkıyordu.  Daha önce doğalgaz rezervleri buluyordu. Şimdi patates soğana döndük...

İktidar politikaları nedeniyle depolarda çürümeye terk edilmiş patates soğanı dağıtmaya başladılar. İki ayda hayaller uzaydan patates soğana düştü.

Türkiye bunları hak etmiyor. Üreten Türkiye, işçinin emekçinin Türkiyesi patates üretecek, soğan üretecek, halkının, bebeklerinin, çocuklarımızın neye ihtiyacı varsa hepsini üretecek. Ve söz veriyoruz; asla halkımızı asla bu hale düşürmeyeceğiz. Bu ülkenin halkı patates soğan için kuyruklara girmek zorunda kalmayacak. 

Bu ülke, beşli çeteye, yandaşlara, iktidar mensuplarına, tüm yolsuzluk ve hırsızlıklara rağmen çok zengin bir ülke. Kaynaklarımız var, insanımız var!

Biz şunu söylüyoruz: İşçilerin emekçilerin yönettiği bir ülkede birileri ejder meyvesi yerken diğerleri patates soğan için sıraya girmeyecek! Bizim umudumuz var ama yetmez. Tek başına umut yetmiyor.  İnat edeceğiz! Israr edeceğiz! Mücadele edeceğiz! Ve kazanacağız. Hep birlikte, inatla, ısrarla, mücadeleyle kazanacağız!

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMENİN 4 HAFTALIK BİLANÇOSU

Saray’ın İstanbul sözleşmesinden çekilmeye kalkmasının üstünden 4 hafta geçti.

Bakın bu 4 haftada neler yaşandı?

- Mart ayında erkekler tarafından 28 kadın öldürüldü, 19 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.

- Mersin'de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını protesto eden Mersin Kadın Platformu’nun 6 üyesine toplam 21 bin 598 TL ceza kesildi.

- Diyarbakır’da faaliyet gösteren Rosa Kadın Derneği’ne polis baskın düzenledi ve dernek ofisinde arama yaptı. Rosa Kadın Derneği ve TJA aktivistlerinin de aralarında olduğu 24 kadın gözaltına alındı.

- İstanbul Sözleşmesi eylemine katılan dört mülteci hakkında sınır dışı kararı verildi. Gözaltı gerekçesi olarak “basın açıklamasına katılma” ve “pankart tutma” gösterildi.

Bu kadar süre içerisinde direkt iktidar tarafından kadına yönelik şiddet ve hak ihlali tablosu bu…

‘SOMA KATLİAMI AKLANMAK İSTENİYOR’

Buradayız ama yüreğimiz Soma Davası için Akhisar’da…

Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği tarihin en büyük iş cinayeti davası yeniden görülmeye başlandı. Hatırlatmak gerek; davada ailelerin ve işçileri avukatı sevgili Selçuk Kozağaçlı tutuklandı ve cezaevinde…

5 hakim 301 madenci için olası kasıttan tekrar “yargılama yapın” demişti. 3 üyeyi değiştirdiler ve 2 ye karşı 3 oyla aynı dairenin kararı bozduruldu! Bu şartlarda dava tekrar görülmeye başlanıyor ve bir katliam aklanmak isteniyor.

‘KOD29 REZALETİ SÜRÜYOR’

Kod29 rezaleti sürüyor! Özbey madencilikten madenci kardeşlerimiz bize ulaştılar. Seslerini paylaşmak istiyorum:

“225 gündür direnişteyiz. Bizler hakkımızı aradık diye kod 29 dan işten çıkarıldık Kaymakam’dan Vali’ye gitmediğimiz yer kalmadı. Herkes bizi yok saydı. İçişleri BakanI namus sözü verdiği halde sonradan "ben kimseye söz vermedim" dedi. Bizim patronlarımız sadece bizden değil devletten de çaldı. Defalarca suç duyurusunda bulunduk ama o kadar evrak şahit olmasına rağmen takipsizlik  verdiler. Patronun Tayyip Erdoğan’la resimleri var ve biz o yüzden çözüm bulamadığımıza inanıyoruz. Biz hakkimiz için ne zaman eylem yaptıysak hep gözaltı oldu ve mahkemelik olduk. Bizlere kanunsuz işkence yapanlar takipsizlik aldı. Bizlerin isteği tazminat bireysel emeklilik kesintilerimiz yıllık izinlerimiz ve iş yerlerimizin bunlardan alınıp devlet yada işin ehline verilmesidir. Devletin de 70 milyon alacağı var. 2014’teki faciada ölen 18 arkadaşımızın tazminatlarını da istiyoruz.”

PTT taşeron işçilerinin bin bir emekle var ettikleri bağımsız sendikaları PTT-SEN yöneticilerinin tamamı işlerinden edildi. 6 bin üye  sayısına ulaşmış binlerce taşeron işçinin temsilcisi işçiler sorgusuz sualsiz bir dakikada işlerinden edildiler.

PTT-SEN yöneticilerinin yaşadıklarının bir izahı yok. 180 yıllık bir devlet kurumunda taşeron şirketler eliyle Anayasa ayaklar altına alınıyor. Atılan ve direnişte olan işçilerden bir tanesi Ayhan Bostancı da kanser hastası ve şu an sigortası olmadığı için tedavisini bile sürdüremiyor.

107 gündür İzmir ve İstanbul’da direndiler Ankara’ya PTT Genel Müdürü Hakan Gülten’le görüşmeye geldiler yaka paça gözaltına alındılar. Aylardır sendikal haklara yapılan saldırıyı, taşeron işçilere yapılan zulmü ve Kod29 ahlaksızlığını teşhir ediyorlar. Fakat PTT’nin bağlı bulunduğu Ulaştırma Bakanından ne sendikal hakları korumakla yükümlü Çalışma Bakanlığı’ndan tek bir cevap alamıyorlar.

BOĞAZİÇİ DİRENİŞİNE SELAMLAMA

Son olarak Boğaziçi’ne kayyum rektör atanmasına karşı haklı bir direnişle yanıt veren Boğaziçi öğrencilerinin ve hocalarımızın direnişi 100 günü geride bırakmış durumda, bu kararlı duruşları nedeniyle tüm Boğaziçi direnişlerini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Özgür günlere ulaştığımızda önemli bir katkı olarak anılacak bu direniş sürdürüldüğü sürece öğrenci arkadaşlarımızla, hocalarımızla dayanışma içinde olacağız.

‘BU İKTİDAR DOĞAYA DA DÜŞMAN’

Halka, emekçilere, kadınlara, gençlere düşman olan bu iktidar aynı zamanda doğaya da düşman.

Datça'lılar, Kargı koyuyla devam ettirilmek istenen rant talanına karşı Datça’yı Savunuyoruz” diyerek, 14 Nisan Çarşamba saat 13:00'te Datça Cumhuriyet Meydanı'nda olacaklar. Datçalıların yanındayız.