TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Meclis’teki haftalık basın açıklamasında gündeme ilişkin konuştu. Baş'ın gündeminde AKP'nin salgın fırsatçılığı ve Kürşat Ayvatoğlu skandalıyla bir kez daha gündeme helen AKP'lilerin zenginleşmesi vardı.

İleri Haber

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Erdoğan’ın dün kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamalara değinerek, virüsün bulaşmasının bir numaralı sorumlusunun Saray iktidarı olduğunu söyledi. Baş, “Virüs arayan Saray’a baksın” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Meclis’teki haftalık basın açıklamasında gündeme ilişkin konuştu.

Baş’ın açıklamaları şöyle:

Cebindeki üç kuruşu son 10 günde yüzde 15 değer kaybeden emekçi kardeşlerim. Sadece son 10 günde borcuna 125 milyar lira daha borç eklenen sevgili halkım. Son 10 günde resmi rakamlarla 1366, aslında çok daha fazla vatandaşını Covid’e kurban veren halen aşısı yapılmayan milyonlarca yurttaşım. Son 10 günde en az 12 kız kardeşini cinayete, 2’sini de şüpheli ölümlere kurban veren kadınlar. Ülkesi işgal edilmiş gibi karanlıkta yaşayan, geleceği çalınmak istenen liseliler, üniversitelilere seslenmek istiyorum…

Saray’ında oturup, neredeyse memleketin tüm zenginliğine el koyan 1 kişi dün bir kez daha hepimizle resmen alay etti.

Biz, bu aşılar ne zaman yapılacak, ekonomik durumumuz ne olacak, işsizlik nasıl bitecek gibi sorulara yanıt bekliyorduk! Belli ki durum çok kötü en az 15 yıldır dinlediğimiz hamasi laflarla dolu bir konuşma daha dinledik.

Bu iktidarın çok ilkel bir taktiği var, Türkiye’de, iktidar ve yandaşları ne zaman biraz daha paraya ihtiyaç duysa zaten yıllardır çok ustaca istismar ettiği halkın dini duygularını daha fazla istismar etmeye başlıyor.

Memlekette işler ne zaman kötüye gitse, işsizlik artsa yoksulluk artsa Tayyip Erdoğan daha fazla ırkçılık, milliyetçilik, şovenizm dolu konuşmalar yapıyor…

Dün de bunun örneğini gördük.

‘VİRÜS ARAYAN SARAYA BAKSIN’

O şahıs, kendi dudak dudağa kongrelerini yaptıktan, virüsü yeterince bulaştırdıktan sonra bir kez daha kapatma ve kısıtlama kararları açıkladı. Bir yıldır düzgün eğitim alamayan çocuklarımızın durumu bir kez daha belirsizliğe sürüklendi. Hizmet sektöründe çalışan milyonlar bir kez daha belirsizliğe sürüklendi. İktidar kendi siyasi şovunu yapmakta hiçbir beis görmezken emekçilerin mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs bir kez daha yasaklandı.

Saray bir kez daha yobazlığını ve halk düşmanlığını sergileyerek, bu ülkeye, bu halka ihanet etti.

Ramazan ayında dışarıda yemek yemek fiilen yasaklandı. Buradan ilan ediyorum. Bu ülkede halkın sağlığını korumakla birinci derecede görevli devlet kurumları, virüsü salgını sadece kendi çıkarları için kullanıyor ve halkı ölümü terk ediyor.

AKP'nin salgınla ilgili attığı hiçbir adım insan sağlığını gözetmedi, tek bir yurttaşın bile hastalanmasını hayatını kaybetmesini umursamadı. Tek yaptıklarının durumu idare etmek ve kendi siyasal ajandalarını hayata geçirmek

Erdoğan “Fabrikalarda çarklar hiç durmadı” dedi. Doğru, virüsün yayılması da durmadı, vaka artışı hiç durmadı, işçilerin ölümleri de durmadı. Pandemi, AKP su katılmamış bir sermaye partisi, patron partisi olduğunu bir kez daha gösterdi.

Bizim için en önemli şey halkımızın hayatıdır, sağlıdır. Tam olarak bu nedenle bu ülkenin en büyük halk sağlığı sorunu olan bu iktidara karşı mücadeleyi daha da büyütmek zorundayız. Virüsten ölüm ile açlıktan ölüm arasında tercih yapmayı reddediyoruz.

Hatırlatmak istiyorum, AKP iktidara gelirken 3 Y ile mücadele edeceğiz diyordu. Yasaklar, Yolsuzluk ve Yoksulluk ile mücadele edeceğiz diyenler şimdi 5Y üzerine iktidar kurmuş durumdalar.

AKP iktidarı yasakçılık üstüne kuruludur. AKP iktidarı yolsuzluk üzerine kuruludur. AKP iktidarı yoksulluk üzerine kuruludur. AKP iktidarı yobazlık üzerine kuruludur. Ve AKP iktidarı yalan üzerine kuruludur.

Tüm yurttaşlarımızın dikkatine sunuyoruz. Daha 5 maskeyi dağıtmayı becerememiş iktidar, pandeminin yayılmasını önleyecek aşılama çalışmasında da sınıfta kalmıştır. Halkımız can derdindeyken bunlar her geçen gün zenginleşmekteler.

AKP’nin bu ülke için yapabileceği tek şey hesap vermektir. Paramızın değersizleşmesinden, Hazine’den hortumla para aktardıkları şirketlerin hesabını verecekler. Semirdikçe din, iman diyorlar. Semirdikçe laikliğe saldırıyorlar. Ve bunu artık tüm Türkiye görüyor.

Şimdi kendi kongrelerini yapıp, virüsü daha da yaygınlaştırıp tüm Türkiye’yi kan kırmızıya boyadıktan sonra yüzleri hiç kızarmadan yeni yasaklar getiriyorlar.

Dün itibariyle net olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’de hastalıktan, virüsün bulaşmasından bir numaralı sorumlu Saray iktidarıdır.

Buradan tüm halkımıza çağrı yapıyoruz: Virüs arayan Saray’a baksın!

Bu ülkeye koronavirüsü, yolsuzluk virüsünü, yobazlık virüsünü, hırsızlık virüsünü, yoksulluk virüsünü bulaştıran Saray’dır!

‘SARAY’IN ÖRNEK GENCİ KÜRŞAT’TIR!’

Bakın, virüslerden biri geçen hafta ifşa oldu. Kastamonu’dan başlayan bir semirme hikayesi gözler önüne serildi. 

Güya dindar ve kindar nesli temsil eden bir partinin nadide bir üyesi, bir emekçinin iki ayda kazandığını iki saniyede burnuna çekerken görüldü.

Virüs arayan Saray’a baksın demiştim. Çürümeyi arayan da Kültür Müdürü Kürşat’ın, Danışman Kürşat’ın AKP Genel Merkezi çalışanı Kürşat’ın hikayesine baksın!

Taklacılık denen kredi kartı taksitlendirme işi yaparken, bir anda belediyeye giriyor. Hiçbir vasfı yokken, 2018’de Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Kastamonu’nun kültür işlerini yönetiyor. Kültür işleri dediğimiz de Saray’a yakın popçuların konserleri.

Milyonlarca liralık bütçeleri yönetiyor ve bu arada hop zengin oluyor!

Sonra buradaki başarılarından dolayı AKP Genel Merkezi’nde işe giriyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısının özel telefonunu emanet edeceği kadar yakın.

Yatlar, katlar, lüks arabalar… Saray’ın örnek genci Kürşat’tır.

AKP Belediyelerinde, genel merkezinde yetiştirilen örnek gence bakın!

Bütün amacı servet daha fazla servet sahibi olmak. Bütün amacı güçlü olanın yanında durup güçlüymüş gibi görünmek olan yaşam amacı para ve lüks hayat olan bunun için her türlü hırsızlığı, yolsuzluğu yapabilen, insanları güçle teslim alabileceğini sanan bir tür.

Önce mücahittiler, müteahhit oldular, maşallah şimdi her şeye müsait oldular. Eğer AKP’liysen her şeye hakkın var, değilsen sana tüm cefalar mübah.

Öyle bir örmüşler ki rant sistemini, akılları çıkıyor bir ilmek kaçacak diye. Zira gerisi çorap söküğü gibi ellerinde kalacak. Kürşat bunların kurduğu düzenin suyunun suyunun suyu bile değil, onun bile elinden geçen milyonlar varın düşünün değirmenin başında neler oluyor.

İşçinin emekçinin çocuğu taze meyve bile yiyemesin, dıdısının dıdısının Kürşat’ı Porche’lardan inmesin… Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurduğu düzen bu, bunların gençliği bu.

Ramazan’da halkın dışarıda yemesini yasaklayanların, neler yediklerini, nasıl yediklerini bir bir anlatacağız! Önümüzdeki günlerde danışman, parti bürokratı vb. bu tiplerin zenginleşme hikayelerini tek tek dile getireceğiz!

KANADA’YA SİNCAPLAR KOVALAYACAK!

Bu küstahlardan biri de dün bir röportaj verdi. İpleri Kanadalı şirket Alamos Gold’un elinde. Kaz Dağları’na, Biga Yarımadası’na göz dikmiş, bu bölgede binlerce ağaç kesmiş, toprağın altını siyanürle zehirlemeye ahdetmiş o işbirlikçinin adını bile anmak istemiyorum. Toprağın altında 4-5 milyar dolarlık zenginlik var derken gözleri dönüyor. Siyanür kullanacağız diyor.

O küstahlığın kaynağı belli, Türkiye’de patrondan yana siyaset yapanların bu ülkenin her bir karış toprağını yerli yandaşların veya yabancı katillerin önüne altın tepside sunuyor olmasına güveniyorlar.

Eğer bu güzelim ülkeyi patronların insafına terk edersek, o patronlar da semirdikçe semirir. Denizlerimizi, ormanlarımızı, tarlalarımızı, yaylalarımızı AKP ve onun gibi talancıların insafına terk edersek işte ülkemiz böyle bunların kirli ellerinde can çekişir.

Biz buradan olanca açıklığıyla söyleyelim; bizi ezip geçmeden hiç kimse kanlı ellerini derelerimize, yaylalarımıza, tarlalarımıza süremez. Bu ülkenin insanları, dereleri, dağları, ormanları, sincapları bu emperyalistleri ve işbirlikçilerini Kanada’ya kadar kovalayacak.

Türkiye İşçi Partisi’nin iktidara geldiği gün, yerli ve yabancı bütün şirketlerin Türkiye toprakları üzerindeki bütün hak iddiaları bizim tarafımızdan tek taraflı olarak feshedilecektir.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE AKP’LİLER TAM BOY EVET OYU VERDİ’

Geçtiğimiz Salı günü Meclis gündeminde Uluslararası sözleşmeler vardı, daha iki gün önce bir imza ile sözde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınmışken konu doğal olarak İstanbul Sözleşmesi oldu ve AKP’liler yaptıklarını savunamayınca Meclis’i apar topar kapatıp kaçtılar.

Bu vesileyle halkımızın gözünden kaçırılmak istenen bir gerçeği burada ifade etmek isterim.

Tartışma sırasında elindeki yazılı metni okuyan AKP Grup Başkanvekili şunu söylüyor:

"İstanbul Sözleşmesi dünyadaki uygulamalarıyla birlikte ele alındığında aileyi dağıtmaya ve ortadan kaldırmaya dönük sonuçları görülmüştür. Sözleşmenin arkasına gizlenerek her türlü sapkınlığı meşrulaştırmaya, ahlaksızlığı meşrulaştırmaya… Kadını, erkeği, çocuğu, genciyle birlikte toplumların inanç, örf âdet ve geleneklerini, toplumsal değerlerini tamamen yozlaştırmaya ve ortadan kaldırmaya dönük; ayrıca, gelecek nesillerimiz dâhil olmak üzere zarar verici sonuçlar vermiştir."

Bu grup başkanvekili ne dediğini bilmiyor!

Bu sözleşme 2011 Kasım’da Bakanlar Kurulu onaylamış, 18 Kasım’da hem KEFEK, hem Dışişleri Komisyonu’na gönderilmiş… 24 Kasım görüşmeleri bitmiş Genel Kurul’a gelmiş. AKP’liler tam boy evet oyu vermiş!

İstanbul Sözleşmesi bu ülkenin kadınlarının mücadelesinin eseridir. AKP iktidarının uygulamalarına karşı yaşayabilmek için çok çetin bir mücadele verdiler.

Bu iktidar her gün işine ne geliyorsa onu söyler, o gün yapması gerekeni yapar, yarın ise o gün yaptığının tam tersini yapan bir iktidardır.

‘KIZILDERE’YE SELAM OLSUN’

Bugün Kızıldere katliamının 49. yıldönümü. Kızıldere'de On'ların yaktığı ateş yıllar boyu benim ve bir çok genç devrimcinin yüreğini ısıttı, o rüzgar sosyalizm kavgamızı harladı. Kızıldere bize, yeri geldiğinde memleket uğruna gözünü kırpmadan ölüme yürüyebilmek gerektiğini gösterdi. Şimdi ne mutlu On'lara ki ölümlerinin 49. yılında bir kez daha gecekondularda, sokaklarda, kampüslerde ölümsüzleşiyorlar.

Ne mutlu On'lara ki bu dünyadan bedenen göçtüler ama bu halkın yüreğine bir daha asla çıkmamak üzere yerleştiler.

Selam olsun Kızıldere'ye, selam olsun Mahir'e. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var, onlara sözümüz devrim olacak.

‘EN MED İŞÇİLERİNİN YANINDAYIZ’

Konuşmamın sonunda, 2 aydır maaşlarını alamayan Mersin’de direnişe geçe En Med Tekstil işçilerini selamlamak istiyorum.

Direnişteki işçi kardeşlerimiz bize gönderdikleri mesajda şunları söylüyor:

“En Med Tekstili işçileri olarak öncelikle 2 aydır yatmayan maaşlarımızın tek kuruş eksik olmadan yatmasını istiyoruz. 300'den fazla güvencesiz işçinin sigortasının yapılmasını ve keyfi işten çıkarmaların durdurulmasını istiyoruz. İş kazalarında hastaneye götürülmek ve steril bir ortamda tedavi olmak istiyoruz. Patronun kendi hastanesinde kayıtsız tedavi yapıp iş kazasının üzerinin örtülmesini istemiyoruz. Bu taleplerimiz karşılanmaz ise direnişimiz devam edecektir.”

İşçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha yineleyelim.

‘ŞENYAŞAR AİLESİNİN YANINDAYIZ’

AKP'li milletvekili yakınları tarafından 24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde saldırıya uğrayan Şenyaşar ailesinden Hacı Esvet Şenyaşar ile oğulları Adil ve Celal Şenyaşar hayatını kaybederken, milletvekilinin ise ağabeyi yaşamını yitirmişti.

Altını çiziyorum bir devlet kurumunda, Suruç Devlet Hastanesi'nde yaralılara hem hastane hem ambulans içinde saldırı düzenleniyor ve hastanedeki bu olaylarda Emine Şenyaşar'ın çocuğu ile eşi öldürülüyor. Bu sırada yargı ne yapıyor?

Şimdi Urfa Adliyesi önünde adalet nöbeti ile tanıdığımız Emine Şenyaşar, sadece eşi ve çocuğuna sahip çıktığı için dün nöbet esnasında partimizin üyesi bir yoldaşımız ile birlikte gözaltına alındı. Gerekçe ne? Emine Şenyaşar Çocuğu ve eşim için adalet istiyorum diyor ve bunun için gözaltında.

Şimdi ailenin bir talebi var, bize dile getirmek düşer. Şenyaşar ailesi, 2 Nisan'da görülecek olan davada yalnızca hukuka riayet edilmesini, tanıkların ve taleplerin dinlenmesini istiyor. Yalnızca adil yargılanma istiyor. Bakın bunca nöbet ve mücadele yalnızca bunun için. İşte bu ülkede yargıyı getirdikleri hale bakın, insanlar yalnızca "işinizi yapın, adil yargılayın” demek için adliye önlerinde adalet nöbeti tutuyor.

Biz de bu çağrıyı yineliyoruz, Şenyaşar ailesinin adalet mücadelesinde koşulsuz şartsız yanlarında olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.

BOĞAZİÇİ’NDEKİ KAYYUM REKTÖR TUTUKLAMALARI

Ayrıca bu cuma günü yani 2 Nisan’da Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan gençlerin duruşması olacak, biz de yanlarında olacağız. Anıl ve Şilan ve tüm tutuklu gençlerimiz, evde hapsedilenler derhal serbest bırakılmalıdır.