Yobazın ahlakı

Yobaz, en ahlaklı bir hayatın insanıdır.

Felsefe, etik gibi gavur icadı küfür terimleriyle işi olmaz. Ahlak zaten ondan sorulur. En güzel ahlak kendi ahlakıdır. En çileli hayat elbette onunkisidir. Ahlaklı dediysek aptal demedik ya. Bu ahlakın mükafatını mutlaka alacaktır. Aslında dünya malında gözü yoktur amma ahlaki açıdan üstün olanın ahlaksızın elindekini alması da bir ibadettir neticede. Bir ibadet biçimi olarak yağmalar.

Yobazın ahlakı kanaatkardır. İstisnasız her güne kendisindeki bu erdeme şükrederek başlar. Gününü tıpkı kendisine emredildiği gibi geçirir. Namazını eda eder, aylardan Ramazan ise orucunu tutar. Başta ailesi olmak üzere gücünün yettiğini ezer, gücü yetmediğine eyvallah çeker. Düşünmeyi pek sever. Ortalama bir yobaz, gününün çoğunluğunu emek vermeden daha fazlasını elde etmenin günah olmayan yollarını düşünmekle geçirmektedir.

Yobaz, gösterişi hiç sevmez. Kılığını kıyafetini öne çıkarması, üç kuruşluk yardımı kırk kere dillendirmesi, ibadetini insanların gözüne sokarak yapması gösterişten değil tüm müminlere örnek olma görevini yerine getirmek içindir. Saraylar, altın avizeler ve türlü zenginlikler mi? Onlar kafirlere karşı verilen cihatın ganimetleri olduğu için sergilenmektedir.

Yobaz bilgedir. Tüm kainatın bilgisini tek kitaptan öğrenmiş, gavurların burada yazan bilgileri Müslümanlardan çalarak ürettiği teknolojinin tüm yapısını kavramıştır. Ancak bu gibi tali konulara harcayacak vakti yoktur. Bir ilim insanı olarak, mabada kaçan suyun oruç bozup bozmadığı gibi önemi tartışılmaz sorulara yanıt aramaya kendisini adamıştır. Kendisi bu önemli işle meşgul olurken, çocuklarını sırf gavurların oyunlarını bozsunlar diye yurtdışındaki üniversitelere göndermeyi ise ihmal etmemiştir. Gavurların liselileri kendisine arkasını dönmesi için kışkırttığını bu sayede şıp diye anlayabilmiştir.

Yobazın ahlakı iradeli olmayı gerektirir. Hiçbir dış baskıdan etkilenmez, kıblesini asla şaşırmaz. Ancak diğer müminlerin iradelerinin kendisininkinden daha zayıf olduğunu bildiğinden oruç tutmayanları terbiye etme görevinden kaçmaz. Şiddeti sevmez, terbiyeyi önemser. Eşlerine vurduğu sopalar, kesilen münafık kafaları, hepsi terbiye amaçlıdır. Mükafatlandırılacağından emin olduğu için ölümden korkmaz ama sırf bu dünya kafirlere kalmasın diye fedakarlık ederek uzun yaşamaya çalışır. İlla birisinin ölmesi gerekiyorsa cenneti henüz garantileyememiş kardeşlerine kendilerini patlatması için olanak sağlar.

Zinayı da yapanı da sevmez. Hele kadın kadına, erkek erkeğe oldu mu kan beynine sıçrar. Yaradılışlarını inkar eden bu zındıklara haddini bildirme görevini kimselere bırakmaz. Görünen odur ki, kendi gücü yetmeyeceğinden değil elbette ama sırf devletin nizamını bozmamak için kendisi küfür yürüyüşüne karışmayacak, polisin dağıttıklarını ara sokaklarda satır ve pala ile terbiye etme görevini üstlenecektir.

Kendisi her konuda olduğu gibi bu konuda da örnek birisidir. Çocuklara hep baba şefkati ile yaklaşır. Kimilerinin nadiren eşek başta olmak üzere insanlara yardımcı olsun diye yaratılmış olan hayvanlara yanaştığı rivayet edilir. Bu gibi tecavüz iddiaları zinhar yalandır. Ancak doğru olsa bile bu yobazın değil, onu yoldan çıkarmaya çalışan şeytanın suçudur.

Öbür dünyada hepsini bir bir anlatacaktır.