Yeniden TİP ve genel bir sorun

Bilindiği gibi, kuruluş hazırlıkları bir süredir devam eden Türkiye İşçi Partisi (TİP) konferansını gerçekleştirerek yönetici organlarını seçti.  Ardından, HDP ile yapılan ittifak sonucunda bu partinin listelerinden milletvekili seçilen iki kişi HDP’den ayrılarak TİP’e katıldı.

Bugün mecliste iki milletvekili sosyalist bir partinin üyesi…

Sosyalist parti deyince, sosyalist partilerin programları olur; bu programlardaki dünya ve ülke değerlendirmelerine, önerilen çıkış yollarına bakılır, partiler bunlara göre değerlendirilir.

Sosyalist partilerin tüzükleri olur; parti nasıl çalışır, üyelerin hangi görevleri ve hakları vardır, parti içi demokrasi nasıl işler, üyelik ilişkileri nedir, nasıl olmalıdır gibi başlıklarda tüzüğe bakılarak karara varılır.

Sosyalist partilerin kadroları vardır; bir kısmı sosyalist harekette 15-20 yıldan başlayıp daha uzun bir mücadele deneyimine sahip bu kadrolar da program ve tüzük gibi partilerin “kimliğini” oluşturan unsurlar arasında yer alır. Böylece kadrolara bakılır ve bir sonuç çıkarılır…

Daha doğrusu, hepsinin böyle olması gerekir ya da beklenir.

Elbette, “normal olarak”, “normal dönemlerde” ve insanların kafalarını pek “normal” sayılamayacak meselelerle bozmadıkları ortamlarda…

Bugün dönem ve ortam böyle midir değil midir tartışmasına hiç girmeden, parti tipi sosyalist örgütlenmeleri bekleyen bir “soruna” geçelim ve oradan devam edelim.

***

Sadece bizim değil solda yer alan hemen her kesimin tespit ettiği ortak bir sorundur: Günümüz insanı, özellikle gençler,  “formel” anlamda, parti tipi örgütlenmeye pek sıcak bakmıyor, uzak duruyor…

“Evet, tam da böyledir” deyip devam etmeden önce bir nokta üzerinde durmanın yararlı olacağını sanıyoruz.

Sözü edilen uzaklık günümüze, son döneme ya da 12 Eylül 1980 sonrasına mı özgüdür? Yani, Türkiye’de çeşitli “açık” sosyalist partilerin olduğu ve sol hareketin ivme kazandığı 1960-80 döneminde kendilerini sosyalist olarak tanımlayan kişiler parti de parti diye yanıp tutuşuyor muydu?  

Bugün insanların parti tipi formel örgütlenmelerden uzak durdukları, üstelik bu uzaklığın önceki dönemlere göre artmış olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla, ortada ele alınması gereken bir sorun gerçekten vardır; ancak bu sorunun Türkiye solunda geçmişi olmadığını, son döneme özgü “yepyeni” bir sorunla karşılaştığımızı düşünmek pek doğru olmayacaktır.

***

Bizce insanların parti tarzı sosyalist örgütlere mesafeli durmaları sadece ve sadece mevcut partilerin “sorunlu” olmalarıyla açıklanamaz. Bu, bir. İkincisi, parti aidiyetinin devletten gelen baskıcı ve caydırıcı tasarruflara maruz kalması da kendi başına tek açıklayıcı sayılamaz. Üçüncüsü, parti tarzı örgütlenmelere mesafenin daha eski dönemlerde de varlığı bir gerçekse, bugünkü durumun faturasını tümüyle “post-modern durumlara” da çıkaramayız. 

Sorunun daha “yapısal” özellikler taşıdığı kanısındayız.

Solcusu-sosyalisti dâhil insanımız, özellikle canlı ve hareketli ortamlarda doğrudan mensubiyet yerine yardıma, desteklemeye ve (süreçlere) bir şekilde katılmaya daha yatkın görünmektedir.  Sonra, 1960-80 döneminde, parti formu taşısın taşımasın sosyalist oluşumların daha geniş kesimler üzerindeki etkisi doğrudan değil çok büyük ölçüde yerel önderler aracılığıyla ortaya çıkmıştır.

Buraya kadar söylediklerimiz kuşkusuz parti tarzı örgütlenmelerin üye kazanmalarının pek de önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Üye sayısının fazlalığının, her zaman aynı oranda olmasa bile, etkinin de artması ve daha geniş bir çevreye yayılması anlamına geleceği açıktır.

Dolayısıyla, yola devam…

Ama yola devam ederken iki gerçeği unutmadan.

Bir: Mesafe sorunu, partilerin kimliğine, yukarıdan baskılara vb. ilişkin kimi öznel boyutlar da taşımakla birlikte son tahlilde yapısaldır.

İki: Yarın bir gün, solun en güçlü olduğu dönemde bile, bu dönemin en güçlü örgütü gücünü üye sayısından çok etkileyebildiği, yanına çekebildiği ve harekete geçirebildiği geniş kesimlerden alıyor olacaktır.    

TİP’le başladık öyle bitirelim: Yeni TİP’in asıl ihtiyacı, yeni terzi Fikriler, Niyaziler ve İbrahimler, yeni umbor Mehmetler, yeni hükümet Mustafalar, yeni foto Ekremler, yeni Kürt Reşitlerdir…