“Üçüncü yol” ve aydınların afyonu

İngiltere’de Corbyn’in önce partisindeki, sonra 8 Haziran seçimlerindeki başarısı bu ülkede bir dönem piyasaya sürülen “üçüncü yol” tezinin sonu olarak değerlendiriliyor. 

Neydi bu “üçüncü yol”?

Aslında “üçüncü yol” 1990’lı yıllarda, o dönem tespit edilen başka bir “iflasın” üzerine gelmişti. Şöyle anlatılıyordu: Thatcher’in neo-liberalizmi artık iflas etmişti; ülkenin başka bir yol tutturması gerekiyordu; ama bu yol, iflası daha önce tescillenen geleneksel, kamulaştırmacı; sosyal politikalara, vergi reformlarına vb. ağırlık tanıyan yol olamayacağına göre bir üçüncü yol bulunmalıydı…   

“Üçüncü yol” fikrinin siyaset alanındaki baş figürü Tony Blair olurken, aynı fikrin “teorik” ve “akademik” savunucuları arasında örneğin Anthony Giddens gibi isimler dikkat çekiyordu. Giddens açık konuşuyordu: “Ancak diğer taraftan hiç kimse küresel ekonomiye bir alternatif öneremiyor. Bilinen bir alternatif yok. Bu durumda hepimiz mevcut sosyo-ekonomik ve kültürel düzeni insancıllaştırmaya çalışan bir oyunun içinde buluyoruz kendimizi.” (Giddens’la söyleşi, Sosyal Demokrat Değişim 1999, no. 14, s. 62).

“Dünya pazarının ahlaklılaştırılması”, “Dünya Bankası ve IMF’nin demokratikleştirilmesi” ve “dünya ekonomisinin reformdan geçirilmiş bir BM tarafından düzenlenmesi” gibi öneriler bu “insancıllaştırma oyununun” bir parçası olarak dile getiriliyordu. 

15-20 yıl öncesine ait bu “parlak” fikirlerle donanmış “üçüncü yol”, sonuçta işçi sınıfı söz konusu olduğunda en “satışçı”, uluslararası ilişkilerde de en ABD yalakası siyasal figürleriyle birlikte iflas etti. 

Şimdi Corybn bu iflasın ardından ülkesi için büyük ölçekli kamulaştırmalar, sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine kaynak aktarımı, buna olanak tanıyacak vergi reformları gibi öğeler içeren başka bir programla ortaya çıkmaktadır. 

Bunların yanı sıra partide dönüşüm, Brexit’e yaklaşım, silahsızlanma gibi başka öğeler de vardır; ama uzun hikâyedir ve bu yazının sınırlarını aşacaktır. 

***

Corbyn çizgisinin başarısından çıkarılabilecek kimi genel sonuçlar vardır ve bu sonuçlar Türkiye solu için de anlam taşımaktadır. 

Belki de en önemlisi:  Yalnızca İngiltere değil, günümüz dünyasında başka hangi ülkeyi alırsanız alın “üçüncü yol” yoktur, olamaz… Bir yanda kapitalizm gerçekliği, diğer yanda sosyalizm alternatifi varsa, bu ikisinin arasında duran, ne biri ne de öteki olmayan bir üçüncü yol fikri koftur, temelsizdir ve eğer “aydınların afyonu ”aranacaksa tam da budur… 

Siyasal mücadeleden, siyasal iktidarın fethinden, buna yönelik ittifaklardan, strateji ve taktiklerden söz ediyorsak buraya giden yollar çok çeşitli olabilir; bu bağlamda üçüncüsü şöyle dursun yirmi üçüncü yoldan bile söz edilebilir.  Ancak, hepsi için geçerli bir turnusol kâğıdı vardır: (Siyasal iktidar öncesinde, mücadele sürecinde) sermayenin çok yönlü ve hemen her alana yayılan egemenliğinin ve etkisinin geriletilmesi, kırılması öngörülüyor mu öngörülmüyor mu? 

Turnusol kâğıdı budur. 

Öngörülmüyorsa, birinci yola iniş öncesinde havada tur atılıyordur; öngörülüyorsa, ikinci yola devam ediliyor, irtifa kazanılıyor demektir. “Üçüncü yol” ancak uçağın havada kaybolmasıyla ortaya çıkabilir ki Bermuda Şeytan Üçgeni çerçevesinde tartışılabilecek ayrı bir konudur. 

***

“Aydınların afyonu” demiştik ya? 

Türkiye dâhil dünyanın neresinde olursa olsun, birinci yola (kapitalizme) karşı ikinci yolu (sosyalizm) önerip üçüncü bir yol olamayacağı söylediğinizde koro halinde bir yanıt alırsınız: “Ama reel sosyalizm deneyimini yaşamadık mı? Ya öyle olur, ona benzerse?” 

İşte, aydınların asıl afyonu budur. 

“Aman reel sosyalizm gibi olmasın” kaygısıyla kamulaştırmalara, merkezi planlamaya, bölgeler arası eşitsizliklerin giderilmesine yönelik müdahalelere, toplumsal yaşamda köklü bir dönüşüm getirecek uygulamalara vb. hep çekinceli yaklaşıyorsan, afyonlusun demektir…

Kimsenin sana “önce savaş ekonomisi, sonra NEP uygulayacağız; on yıl sonra da hızlı bir kolektivizasyon ve sanayileşme programına geçeceğiz” dediği yok ki be adam…

Hala çekincelerin varsa gelir katılır, mücadelede yer alırsın, neyin olmasını istemiyorsan engellersin; ama kamulaştırmalara, merkezi planlamaya da itirazın varsa hiç gelme daha iyi. 

“Birinci yol” seni bekliyor…