'Türbanlı bacılar'

Geçen haftadan kalan sorularla devam edelim.

Bugün AKP rejiminin ‘sembol’, simge ya da vitrin olarak kadını kimdir? Örneğin AKP rejimi en sıkıştığı yerde, Gezi direnişi gibi milyonların iktidara kafa tuttuğu yerde, neden bir ‘türbanlı bacı’ hikayesi uydurmuştu? Niye karşımıza çıka çıka ‘türbanlı bacı’ çıkmıştı?

Evet, ‘mütedeyyin mahalle halkı’, ‘helal kazanç peşindeki esnaflar’, kişilik erozyonunun sembolü yandaş akademisyenler, ‘hakkaniyette sınır tanımayan’ harbi gazeteciler ve daha niceleri vardı da hiçbiri ‘türbanlı bacı’ kadar tutmamıştı.

Öyle ki geçtiğimiz hafta Cihangir’deki saldırıdan sonra bir kez daha karşımıza çıktı ‘türbanlı bacı’. Yine hakarete maruz kalmıştı, yine çocukluydu…

‘Türbanlı bacının’ bir mağduriyet, masumiyet ve de maduniyet sembolü olarak sıklıkla hayatımızın en protest günlerine şavkıması üzerine düşünülmesi gereken bir mevzudur.

İstisnasız her örnekte ‘türbanlı bacı’ söylemi bir tehlike işaretinin kenarında belirir. Huzura ve asayişe, ‘namusla’ örülen mahalle hayatına bir çağrıdır. ‘Başkasının karısına dil uzatılamayacağını’ söyler, ırzın kaybedilme endişesidir.

Bu nedenle kendisine kulak kabartanın en erkek bölgesine dokunur.

‘Türbanlı bacı’ Müslüman ile salyangoz satanın göz göze geldiği mahallededir. Diğer yandan mahallesiz, yurtsuz kalanın, ‘kendini evinde hissedemeyenin’ hıncınca tecessüm olur.

Hamasetle ırza geçme sahnesinin döner bıçağında, levyede, falçatada somutlanışıdır…

Erkekliğini, İslamlığını gösterme fırsatı sunar. Bir öç alma, rövanş ve intikam vaadidir.

Peki başka?

Ciddi bir sembolik bir yatırımdır. Daha da ötesi bir rejim inşasının önemli bir dayanağı olarak; sembol, araç ya da gösterge olarak ‘türbanlı kadın’ın öne çıkışı.

Hatırlanacaktır, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının en son 8 Mart için hazırladığı propaganda videosunda ‘çocuk gelin’ gelenektir diyen sahne çok yankı uyandırmıştı ve hatta tepkiler üzerine video apar topar kaldırılmıştı. Esasen videoda bir o kadar sansasyonel olan maden mühendisinden pilota, öğretmene, doktora, anneler ve ananelere sıra sıra tüm fotoğraflarda ezici biçimde kadınlar türbanlı kadınlardı.

Reel profilimizin üstüne iki-üç kat daha türbanlı kadın yerleştirilmişti. Dahası basitçe eve kapatılmış kadınlar değillerdi, kamusal görünürlüğüyle türbanı buluşturuyorlardı…

‘Türbanlı kadın’, yalnızca ‘ırz yitimi’ tehlikesinden büyük bir ruhsal enerji devşiren erkeklere değil, gerçekten türbanlı kadınlara, bunlar içinde hizaya gelmek istemeyenlere ve artık mahallenin ötekisi olarak başı açık kadınlara uzanan geniş bir toplumsallıkta AKP rejiminin yeni sembolü.

Her yeni sembol gibi bu da öncelikle eski sembollerle hesaplaşarak, onları yıkarak kendine yer açacak.

Yıkım mı? Evet aslında tam da, Cumhuriyet’e yönelik ‘imha işlemi’ bir hesaplaşmaya; liberal varyantlarıyla birlikte belli bir tarih okumasına dayanıyor. Daha açığı bir dönem ‘resmi ideolojiyle hesaplaşma’ adına ortaya konanlar, şimdi AKP rejiminin resmi ideolojisinin arpalığı durumuna düşmüştür.

Hesaplaşma çok büyük(!)

Bakınız, sayarak, sıralayarak tezler şunlardır:

1-Cumhuriyet için kadın, gösterge, sembol ve araçtı. Kadınlara tanınan haklar da ‘simgesel’ oldu.

2-Cumhuriyet, kadını kendi rejiminin inşasında piyon olarak kullandı. Hatta sunulan göstermelik hakların ötesinde, kadınlar özel olarak siyasal yaşamdan dışlandı.

3-Cumhuriyet modernleşme, batılılaşma söylemleriyle ‘tepeden inmeci’ biçimde ‘çağdaş kadın’ diye bir prototip dayattı. Bu prototip, başörtüsü takmayan, profesyonel yaşamı kadınlara uygun mesleklerden oluşan ve ama aynı zamanda cinsiyetsizleştirilmiş ya da maskülen hale getirilmiş kadınlardı.

4-Cumhuriyet’in ‘aydınlanmacı despotizmle’ dayattığı bu ‘çağdaş kadın’ vitrin ve söylemden ibaret kaldı, bu topraklarda yaygınlaşamadı.

5-Cumhuriyet’in aydınlık/karanlık, ilericilik/gericilik gibi ikiliklerinin ardında kamusal alana sürüklenen kadın, özel alandaki güçlenme stratejilerinden mahrum kaldı.

6-Cumhuriyet azgelişmişlikle, geri kalmakla eşit tuttuğu örtünmeyi yok etmeye çalıştı. Oysa ki tesettür, kazanılan benliği, femininiteyi, ‘güvenli varoluşu’, ‘kendini evinde hissetmeyi’ ve belki de ‘kendi modernleşmesini kendi yapma imkanını’ sunmaktaydı.(1)

İşte bu tezlerin bazıları (1 ve 2) açıkça istismar edilerek, bazıları üzerine pek de bir şey eklenmeden (3, 4, 5 ve 6) AKP rejiminin örmeye çalıştığı resmi ideolojinin temel taşları haline geldi.

Ne gibi? Kulak verelim:

“Cumhuriyet döneminde, ortaya yeni kadın figürleri çıktı, bunlar geleneksel, kültürel değerler ile dini pratiklerden uzak, başörtüsü takmayan spor müsabakalarına katılan, toplumsal alanda erkeklerle bir arada bulanmaktan kaçınmayan ve profesyonel mesleklere sahip olan kadınlardır. Cumhuriyet döneminde kamusal alandaki kadın, tüm kadınsal özelliklerinden sıyrılmış, tamamen maskülen bir görünümle karşımıza çıkıyor.”(2)

Tüm bu tezleri değerlendirmek gerek, değerlendireceğiz. Ama bugünkü yazıyı şu sorularla noktalıyoruz.

Bugün türbanı, ‘güvenli bir varoluş’ ya da başka bir güçlenme olarak parlatanlar, simgesel ya da göstermelik denilen haklar kazanılmadan önce kadınların türbanıyla bile dolaşamadığını, saldırıya uğradığını, çarşaflarının yırtıldığını biliyorlar mı?(3)

Bugün Cumhuriyetin, kadını cinsiyetsizleştirdiğinden ya da erkekleştirdiğinden dem vuranlar, türbanlı ya da türbansız, kadın ya da çocuk önüne çıkan her şeyi ‘cinsel fetişe’ çeviren yeni şehvet rejiminden memnunlar mı?

Bugün ‘erkeklerle bir arada bulunmaktan sakınmayan’ prototip ‘cumhuriyet kadınını’ ağzına sakız edenler, günümüzün yaygınlaşan harem-selamlık hayatlarında artan şiddete, kadın cinayetlerine ve çocuk istismarına da ilgi duyuyorlar mı?

Bugün kendi eşini seçme, resmi nikah, boşanma, çocuğun velayetini alabilme, oy hakkı gibi en temel kazanılmış haklarımızdan ‘göstermelik’ diye küçümseyerek bahsedenlerin AKP ile yasalaşan imam nikahıyla yüzbinlerce çocuğun hayatının karardığından haberi var mı?

Ama eminiz ki, bugün ‘başlarını örtebilirlerse daha çok kız çocuğu okur’ diye AKP politikalarını savunanların, son verilere göre kız çocuklarının okullaşma oranının düştüğünden ama küçümsenen, sembolik denilen kazanılmış haklarımızla Cumhuriyetin, sokağa bile çıkamayan kız çocuklarına ücretsiz temel eğitimi zorunlu koştuğundan(1923) da haberleri yoktur.(4)

Son olarak eski bir sözü uyarlayarak diyebiliriz ki AKP rejiminin söylemsel/politik çerçevesini yeterince kazırsanız altından işte bu bayat liberal tezler çıkacaktır. O halde kazımaya devam…

1- Örtülü Kimlik, Aynur İlyasoğlu, Metis yayınları, (2013) s. 84

2- cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/552846/Cumhuriyet_donemi_kadin_haklarigostermelik

3- Türkiye’de Kadın Özgürlüğü ve Feminizm(1908-1935); Zafer Toprak, Tarih Vakfı Yurt yayınları, (2014) s.31

4- “Kemalizm ve Türk Kadını”, Zehra F. Arat, 75 Yılda kadınlar ve Erkekler içinde, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.51