Suruç’un hesabını soracak mıyız gerçekten?

Suruç’ta gençlerimizin, kardeşlerimizin, yurttaşlarımızın, yoldaşlarımızın katledilmesinin ve sakat bırakılmasının hesabını soracak mıyız gerçekten?

Canlarını yakacak mıyız gerçekten, bu katliamın herkesçe bilinen sorumlularının?

Bir daha hiç kimsenin benzer katliamlar düzenlemeye kalkışmaması için elimizden gelen her şeyi yapacak mıyız gerçekten?

Suruç’taki apaçık provokasyonu boşa çıkarabilecek miyiz, hesabını gerçekten sormaktan vazgeçmeden? Gerçek anlamıyla hesabını sorarken, bu apaçık provokasyonu boşa çıkarabilecek miyiz?

Bana kalırsa, gün, büyük ama boş laflar etme günü değil. İlk bakışta küçük bile görünseler, etkili ve sonuç alıcı olabilecek işler yapma günü... 

Facebook’taki, Twitter’daki, WhatsApp’taki, sözlük sitelerindeki ve diğer sosyal ortamlardaki paylaşımlarımız bunlara dâhil elbette. Ama yetmeyecekleri açık...

Sokaklardaki protesto eylemlerine de katılmalıyız elbette. Ama bunların yetmeyeceği de açık... 

Suruç Katliamı hakkındaki gerçekleri paylaşmak üzere, AKP’ye ve MHP’ye oy vermiş olan gençlere, emekçilere, işçilere ve kadınlara ulaşmaya çalışacak mıyız?

Din ve milliyetçilik kisveleri altında, hangi amaçlarla hangi suçların işlendiği hakkında mümkün olduğunca çok sayıda yurttaşımızı (tek tek!) aydınlatmak için çaba harcayacak mıyız?

“Suruç Katliamı’nın suçluları açığa çıkarılıp en ağır şekillerde cezalandırılsın” talebinin gerçekten de toplumsal bir karşılık bulması için elimizden gelen her şeyi yapacak mıyız?

Bir uçta “hacker toplulukları”nın, öbür uçta (en azından bazı) sendikaların, meslek örgütlerinin ve kitle örgütlerinin aynı talep doğrultusunda somut eylemler düzenlemesini ve girişimlerde bulunmasını sağlamaya çalışacak mıyız?

İşyerlerimizde, mahallelerimizde, okullarımızda ve başka yerlerde, Suruç Katliamı’nın tartışılmasını sağlayacak mıyız?

Çok farklı kurumlardaki AKP’li ve MHP’li oldukları bilinen kişilerde ve yöneticilerde bir utanma duygusu yaratabilecek miyiz?

Tanıdığımız/tanımadığımız kişilerin bu amaçlar doğrultusunda somut bir şeyler yapmasına vesile olabilecek miyiz?

Gerçekten de ısrarcı olacak mıyız?

Sonuna kadar gidecek miyiz?

“Sonuna kadar gitmek” denen şeyin gerektirdiği her şeyi yapmaya çalışacak mıyız? Bu doğrultuda bir şeyler yapmaya çalışan herkesi destekleyecek miyiz?

Kısacası, Suruç’ta öldürülen, sakat bırakılan, yaralanan kardeşlerimizin hiç de ihtiyaç duymadığı “hamaset”in ötesine geçebilecek miyiz?


NOT: Kobane’ye ulaşmak üzere Suruç’a giden kardeşlerimizin ellerinde yalnızca oyuncaklar vardı... Üstelik, onlar bile, “silahsız”dı! Çünkü, kardeşlerimiz, en güçlü “silah”ın “toplumsal meşruiyet” olduğunu biliyordu... Bana kalırsa, bu konuda da, kardeşlerimizin gerisine düşmemeliyiz...