Program olarak sosyalizmin güncelliği

Evet, bir süre bilim ve akademi yazmayacağım. Gündemler tükendiği veya dertlerimiz bittiği için değil kuşkusuz.
Türkiye’de sosyalizm yeni bir döneme giriyor. Yeni dönem bütün sosyalistlere yeni görevler yüklüyor. 
Hızla Türkiye’nin sınıfsal, toplumsal dinamiklerinin sağladığı olanaklarla sosyalizmi buluşturmamız, Türkiye’nin sosyalizme emrettiği görevlere sahip çıkmamız gerekiyor. Her geçen gün daha yakıcı hale geliyor. Fakat yola yeniden çıkarken, bir miktar Türkiye sosyalizmine ve kendimize bakmamız lazım. 
 
***
 
Önce biraz tarih: 2013-14 öncesi sosyalizmin kendi öznel tarihi açısından kabaca üç döneme ayrılabilir. 
1986-87 sosyalizm programının şekillenmeye başlamasında kritik bir dönemeç oluyor. 
Öncesi var kuşkusuz. Sosyalizm programının 1986 öncesinde ayırt edici özelliği, Türkiye devriminin stratejisi tartışmaları içinde ayrışarak (Sosyalist Devrim- Milli Demokratik Devrim); kendi temellerini geliştirmeye başlaması olarak okunabilir. Ötesi yoktur, bir doğum evresi olarak adlandırılabilir. 
Sosyalist mücadele kuram‒örgüt‒siyaset ve ideolojik mücadele düzlemleriyle bir bütündür. Fakat her dönemin kendine özgü ağırlıkları vardır. 86 sonrası sosyalist mücadele bu anlamda bir bütünlük oluşturur ve “öznel” bir varlık haline gelir.  Ayırt edici problemi örgüt ve kuram alanlarında atılacak yeni adımlardır. Kuram açısından köksüz olmayan yenilikçi bir çizginin, yeni kadro kaynaklarıyla buluşabilmesi öncelikli meselelerdir. Doğal olarak öznelin belirleyici olduğu bir dönemdir; memleket nesnelliğiyle siyasal bir etkileşime girme öncesinde bir hazırlık evresidir. İsterseniz ergenlik dönemi olarak okuyabilirsiniz.
 
***
 
Üçüncü dönemi ne zaman başlatmak gerekir? Tartışmalıdır; fakat 1997‒2001 döneminde bir yerlerde demekte bir sakınca yok. Ayrıca bundan sonrasında sosyalizmi “biz”e sınırlayarak devam etmek durumundayım. Başkaları olmadığı için değil, konu “kendimiz” olduğu için… 
Artık program ve omurga şekillenmiştir, ötesi aranır.
Üçüncü dönemin ayırt edici yanı, partinin kazanılması ve sosyalizm programına uygun siyaset kavrayışının geliştirilmesidir. Partiler öncesinde de vardır, ama “görünür hale gelmek”, bir miktar siyasi etki alanı kazanmak ancak üçüncü dönemde mümkün hale gelir. 
“Siyaset kavrayışı” öyle laf olsun diye söylenmiş bir şey değil: Türkiye siyasetine neresinden dahil olunacağı, elinizde kapı gibi bir program olsa da,  sarih bir şekilde karşınızda durmaz. Gericilik karşıtlığının yükseltildiği bu dönem, sadece sosyalizme yeni kanallar açmadı, aynı zamanda Türkiye siyasetini okumak, kavramak açısından temel önemde olanaklar sundu. Ayrıca, siyasetin hiçbir zaman kuru bir sosyalizm propagandası olmaması gerçeği, en başından beri söylem düzeyinde ifadesini bulsa da, üçüncü dönem öncesinde bu görüntüden kurtulmak pek çok durumda mümkün olamıyordu.
 
***
 
Şimdi yeni dönem açılırken yaşadığımız sıkıntılar sosyalizm programının olgunlaşma sancılarıdır.
Zamanında doğrusu yapılıp, Türkiye’nin güncel dinamikleri göz ardı edilerek geliştirilen Leninist öncülük yorumu, 2013-14 dönemi Türkiyesinde sosyalizm programına yetmiyor, yeniden üretilmesi gerekiyor. Geniş bir sosyalist kadro kuşağı siyaset kavrayışımızdaki sıçramalarla, doğruluğu sınanan önemli siyasi açılımlarımızla yetinmiyor artık, siyaseti somut olarak yapmak istiyor. Türkiye’nin güncel toplumsal ve sınıfsal dinamiklerinin, Leninist öncülüğün yeniden üretimine olanak sağlayacağına inanıyor. 
Zamanında, sosyalizmin henüz yıkıldığı koşullarda, kendi kişiliğini bulmak, oluşturmak için yırtıcı, yakın çevresiyle bile uzlaşmaz, küsmeyi seven bir davranış kalıbı işe yaramış olabilir. Fakat artık kendisinden olgun davranışlar beklendiği bir dönemde,sosyalizmin eski davranış tarzını sürdürmesi yanlış olur.  
Yeniden bir ergenlik dönemi yaşamamız gerektiğini düşünmüyorum. Günümüzün görevlerine dönük geliştireceğimiz açılımlar için yeteri kadar sağlam bir omurgamız var. Siyaseten omurgamızın risk altında olduğunu düşünenler, “geçkin ergen” davranışları gösterip yeniden arınma seansları yapabilirler. Doğru olmasa bile yeniden üretememe, yenilenememe anlamında anlaşılabilir bir durumdur.
Köşe sınırları içinde pek çok konuyu atlayarak daraltmaya çalıştım, devam edeceğim.