Bu hafta kısa bir şekilde İş Güvenliği Uzmanları’nın hukuksal anlamda nelerle karşılaşabileceğinden ve aslında hukuken nasıl sorumluluklara sahip olduklarından söz etmeye çalışacağım.
Tekrar olacak ama iki cümleyle geçeyim, İş Güvenliği uzmanları ücret aldıkları sermaye sahibini denetlemek zorundadır; bu çerçeveyi belirleyen 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası tamamen işyerine odaklanmış bir yasadır; dolayısıyla iş güvenliği uzmanları neredeyse kurban seçilip, işyerinden çoğu durumda bağımsız ve çok daha kapsamlı ele alınması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda hukuk sisteminin tam da ortasına atılmaktadır.
Geçtiğimiz hafta Meslek Hastalıkları ve İş Kazalarını Araştırma ve Önleme Vakfı olarak yaptığımız etkinlikte ayrıntılı bir şekilde bu konuları ele aldık, sağolsun sevgili arkadaşım Doç.Dr. Mahmuk Kabakçı ve değerli akademisyen Y.Doç.Dr. Öznur Sevdiren sayesinde çok şey öğrenmiş olduk. Kendi bilgilerim ve onlardan öğrendiklerin çerçevesinde bir şeyler yazmaya çalışayım bu hafta.
1. Bir “iş kazası” olduğunda, üç farklı süreç işler. Bunlardan ilki işin cezai boyutu (ceza hukuku, TCK); hukuk boyutu (tazminat davaları) ve idari hukuk (6331 sayılı kanun ve ilgili yönetmelikler). Çoğu zaman tartışmalarda bu üç alan birbirine karıştırılmaktadır. İlki sorumlu kişilerin cezalandırılmasını, ikincisi mağdurların tazminat haklarını, üçüncüsü ise devlet tarafından yapılması gereken kamusal denetim mekanizmasını konu alır.
2. Her durumda işveren “gerekli olan her şeyin yapılması” hususunda sorumludur.
3. Gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla nasıl yapılacağı belirsiz, her derde deva görülen “risk değerlendirmesi” kavramı yasanın ruhuna işlemiştir.
4. Risk değerlendirmesini de ancak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman biri yapar, bu da iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimidir.
5. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğü, iş güvenliği uzmanına geçmez. İşyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
6. Burası çok önemli benim de (hukukçu olmasam da) katıldığım ve sevgili arkadaşım değerli hukukçu Mahmut Kabakçı’nın altını çizdiği husus:
İş güvenliği uzmanının sorumluluğu, “...iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı...” sınırlıdır
7. Burası da yine çok ama çok önemli
7.1. İş güvenliği uzmanı, işyeri organizasyonunda yukarıdan aşağı hiyerarşik yapının dışındadır.
7.2. İş sağlığı ve güvenliğinin kamusal boyutu, iş güvenliği uzmanının işverenin otoritesine girmesine engel oluşturur.
7.3. Bu nedenledir ki iş güvenliği uzmanı, “...bildirilen hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi hâlinde, bu hususu Bakanlığın yetkili birimine bildirir” (m.8/2). Yine, 7.4. “Çalışanın ölümü veya maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya alınır” (m.8/4).
7.4. İş güvenliği uzmanı, işyerinde adeta dışarıdan bir kamu görevlisi gibi hareket eder.
8. İş Güvenliği uzmanı işveren vekili değildir!
Şöyle bir toparlayalım ve tartışma açalım. İşveren vekili, herhangi bir organizasyonda işvereni temsil yetkisine sahiptir ve onun sorumluluklarını taşır. Ancak iş güvenliği uzmanları işveren vekili değildir, o şekilde görülemez. Organizasyonun bir parçası olarak da görülemez, eğer o şekilde görülürse bağımsız denetim zaten gerçekleştiremez. İş güvenliği uzmanı, işveren vekili olmadığından, çalışanların iş güvenliği önlemlerine uyup uymadığını denetlemekle değil, çalışma ortamının gözetim ve denetimi ile yükümlüdür
Ancak uygulamada işi bilen sermaye sahiplerinin iş güvenliği uzmanlarıyla ayrıca bir de “vekalet” sözleşmesi imzaladığı, kendi adına yetkilendirdiği de görülmektedir. İş güvenliği uzmanının, iş güvenliği müdürü işveren vekili olarak görevlendirilmesi ve yetkilendirilmesi söz konusu olabilir. Böyle durumlarda bir İSG uzmanı gibi değil, herhangi bir işveren vekili olarak görülecektir.
Özetin özeti, savcıların son aylarda herhangi bir “iş kazası”nda gidip iş güvenliği uzmanlarını alıp götürmeleri çoğu durumda yanlış, eksik ve tutarsızdır. Şu ana kadarki yargılamalar bir içtihat oluşturacak kadar fazla sayıda çeşitlilik ve sonuç vermemişken iş güvenliği uzmanlarının hakları ve sorunları için de hızla emekten yana güçlerin mücadele etmesi gerekmektedir.
Hiç bir yeri tutmayan bir yasal mevzuat oluşturulmuş, sürekli yamalarla düzeltilmeye çalışılmıştır ve hala da düzeltmeler devam etmektedir. Olan ise düşük ücretlerle çalışmak zorunda olan ve kendileri de emekçi olan iş güvenliği uzmanlarına olmaktadır. Çözüm ise yasal mevzuatın satır aralarının tamamen dışında bulunmaktadır!