Modern muhafazakârlık ya da muhafazakâr modernlik

Sık sık Avrupalı Zweig’ın dediklerini düşünüyorum bugünlerde. İçimizdeki iki öğe çarpışıyor birbiriyle:

Etkili olma isteği ve huzur eğilimi…

Bu çarpışmayı sonuna kadar ve en derinlerimde yaşadım ben de... Etkili ve huzurlu olmayı seçtim nihayetinde!

Yok, uyanıklığımdan yahut kestirmeciliğimden değil. Bu topraklarda yaşadığımdan, bu toprakları soluduğumdan.

Ne kadar diyalektik düşündüğünü gösterebilmek kaygısıyla “sentez” denirdi eskiden. Bileşimi, kaynaşımı, mozaiği, füzyonu, müzyonu tercih ediyorum şimdilerde… Eskilerden harmanlama da olur aslında. Hem harmandalı da oynarım arada! (editöre not: bu son iki cümle son derece fuzuli ve saçma oldu fark ettiysen. hadi ne duruyorsun, çıkartsana allasen!)

Bu bizim ayrıcalığımız. Bu toprakların... Doğunun bilgeliği ile Batının bilimi bir arada, yepyeni bir modernlik bileşimine eriştik bu ülkede.

Zweig’inkinden çok farklı topraklarda, Zweig’inkinden çok başka bir zamanda yaşıyoruz. Toprağımızla barışmalı, değişime alışmalıyız. Dönüp dönüp durmalıyız.

Evet, doğulu batılılarız biz. Batılı doğulular. Karaşın beyazlar yani. Modern muhafazakârlar. İnançlı bilim insanlarıyız biz. Pozitivist yobazlar! (editöre not: sonuncuyu çıkarman için nota falan da gerek yok herhalde. şaka yaptım kardeşim!) Enternasyonalist milliyetçiler. İşte oksimorona kaçmadan, böyle böyle birtakım şeyler…

İkilik değil de, zorunlu bir beraberlik olarak görebiliyor muyuz içimizde çarpışanları peki? Kaynaştırarak aşabiliyor muyuz her gün yaşadığımız dilemmaları?

Marksist geçinen bazı tipler, beni yıllarca diyalektik düşünmemekle, düşünememekle itham ettiler. Dikotomi, mikotomi, ucuz felsefeci… öyle etiketler yapıştırmayı denediler. Bir o yana bir bu yana dönüp durduğumu söylediler. Halt ettiler.

Endişeli modernleriz biz. Modernist endişelileriz. Bilemediler!

Batının bilgisiyle doğunun bilgeliği arasında gider geliriz. Nadiren sentez, genelde bir o köşede, bir bu köşedeyiz. Rüzgarın nereden eseceğini biliriz. Biz böyle güzeliz!

Manevi değerlerine bağlanarak globalleşen, evrensel düşünüp yerel uygulayan glokal markalarız biz, marka elçileriyiz.

Bir düşünsenize, şu dünyada her gün kıta değiştirebilen tek milletiz.

Avrupa’dan Asya’ya, doğudan batıya ivedilikle geçebiliriz. (Köprü tıkanmasın yeter ki!)

Birinde telaşlı ve dakikiz, diğerinde sadece doğunun o büyük saatinin ağır ağır devinen sarkaçlarına bakar, kulağımıza ilahi bir musiki gibi fısıldayan o dingin, tik tak, tik tak, tik tak… seslerini dinleriz.

Muhafazakârlığımız da böyle işte. Modernliğimiz de. Hem manevi değerlerine sonuna kadar bağlı, hem en son tekniklerin ve teknolojinin erbabı.

Bir elinde Mevlana, diğerinde Olanaksız ama Ferrari’sini satıp DaVinci şifrelerine dalan Piç ve Baba... Bir kulağında Itri, öbüründe Madonna... Nereden yoklarsanız yoklayın herkes, her daim burada…

Dilerseniz, sayın soldan sağa:

Muhafazakâr modern.

Burada!

Dilerseniz, sayın sağdan sola:

Modern muhafazakâr.

Burada!

Sağ, sol mu kaldı artık Allah aşkına:

Ertuğrul Özköşk. Özköşk Ertuğrul.

Burada!..

(editöre not: “baltayı sağdan savur, bir de sol taraftan vur, bir de sol taraftan vur, kuvvetle vur” diye bir çocukluk şarkısı vardı ya, birden o aklıma geldi valla! ülkede bir yoklama alınsa benim modern muhafazakâr yahut muhafazakâr modern çıkıp, sağ sol hiç fark etmeden bu hükümete de gayet uygun bir tip olduğum belli oluyor mu sonuçta, sen ondan haber ver. olmuyorsa, sen bir zahmet son bölümü düzeltiver.)

---

(*) B*ktan Kitap’tan kısa bir bölümün, üzerinde çok az oynanmış bir halidir. Ertuğrul Özkök - seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz - yine bir o yana, bir bu yana dönmeye başlayınca akla gelmiştir.