Maden işçisi Nurettin ve Cam ustası Rauf…

İlk kez 1997 yılında izlemiştim Maden filmini. Filmi izledikten sonra ilk yaptığım şey sarı telefon fihristinden Fahrettin Cüreklibatur (Cüneyt Arkın) ismini bulup kendisine teşekkür etmekti, numarasını buldum çaldı çaldı ama açan olmadı. Neyse, İlyas bir devrimciydi, işçileri örgütlüyordu, patronlara kafa tutuyordu, kısacası bir devrimci adayı olan bana yapmak istediklerimi hayallerimi sunuyordu. O yılların psikolojisiyle filmde İlyas’a odaklanmıştım. Devrimci pratiğiyle, ara ara verdiği düzen karşıtı ve açık açık sosyalizme işaret eden söylevleriyle, sert, kesinlikle taviz vermez tavrıyla…

Ama filmin kurgusu bir işçinin evrimini anlatıyor bir yandan da. İlyas’ın devrimciliği bir noktadan sonra gerek sinemasal olarak, gerek didaktik olarak pek bir anlam ifade etmiyor, bir şey öğretmiyor filmde. Çünkü İlyas’ın başka bir rolü var. İlyas’ın rolü bir öncü olarak gelişiminin önünü açmak birilerinin, özellikle de Nurettin’in. Nurettin normal sıradan bir işçi. Hepimizin gelgitlerini yaşıyor, uygun ortam olsa uzlaşır da diyorsunuz, kafa göz girer de. Korkuyor, endişe duyuyor, soru soruyor, kafası karışıyor. O film bugün çevrilse senarist ve yönetmen Yavuz Özkan kredi kartı borcuyla boğuşan, zeytin ağaçları kesilmiş tek yolu madende çalışmak olan, öleceğini bile bile finans sermayesinin görünmez zincirlerinden kopmakta zorlanan ama yine de mücadele eden birisi olarak, daha fazla zaafı olan ama kopuşu da daha geri dönülemez olan birisi olarak resmederdi belki kim bilir… Ama bir işçinin adım adım nasıl bilinçlendiğini, ilerlediğini, bunun tek yolunun sınıf kardeşleriyle mücadele etmekten geçtiğini her halükarda Yavuz Özkan muhteşem anlatırdı. Film Tarık Akan’ın muhteşem yorumuyla maden işçisi Nurettin üzerinden Türkiye işçi sınıfının hem basit ve hem muhteşem bir anlatısıdır.

“Ama Maden sıradan bir Türkiye Sineması yapımı değil o yüzden filmin akışının gayesi Nurettin’in dönüşümünü bize sunmak veya İlyas’la bize takip edilecek ideal bir figür kazandırmak değil. Bireylerin ötesinde, örgütlülüğün gücünü ve önemini hatırlatmak gibi bir yöntem seçmiş durumda Yavuz Özkan bize. Filmi her izleyiş, finalde sizi bir şeyler yapmak istetir hale getiriyor. Harekete geçmemiz, kendi haklarımız ve başkalarının hakları için ne pahasına olursa olsun direnmemiz gerektiğini anımsıyoruz. Zaten filmin esas mesajı, ekranda gördüğümüz son karede, tüm madenciler dayanışma içerisinde kol kola yürürlerken tümüyle oraya konulmuş oluyor.”( http://www.filmloverss.com/maden/)

Çark filmi ise Maden kadar şanslı değildir izleyiciye ulaşma konusunda. Senaryosunu Bekir Yıldız ve Haşmet Zeybek'in yazdığı, yönetmenliğini ise Muzaffer Hiçdurmaz'ın üstlendiği 1987 yılında çekilen filmde Tarık Akan, Müge Akyamaç, Cezmi Baskın, İhsan Yüce ve Kenan Bal gibi oyuncular oynamaktadır. Tarık Akan filmin başında cam ustası Rauf olarak görünür, işten atılır tersaneye gider son olarak üç işçi arkadaşıyla birlikte Kazlıçeşme'deki deri atölyelerinde denetimsiz, son derece kötü ve sağlıksız koşullarda çalışmaya başlarlar. Parasızlıktan Rauf oğlunu da işe sokar, karısı Leman ise asayiş şubede polis olmuştur! Rauf oğlunu iş cinayetinde kaybeder, direniş başlar, işçilerin direniş sahnesi, Rauf’un kameraya bakışı, yavaşça oturma eylemi yapan direnişçi işçilere katılması ile film biter.

Çok çarpıcı sahneler ve diyaloglar vardır bu filmde de. Örneğin, çalışırken bir bacağını kaybeden bir başka işçi, umudunu emekli olabilmeye bağlamıştır, ama bunun için 3’te 2 iş göremezlik raporu alması gerekmektedir.

“- İşte böyle, bir elmayı 3’e bölsen, 2’si çürükse tümden çürük sayılmaz mı?

- Yapma Recep Abi, insan elma değil ki, bunun hesabını nasıl yaparlar!”

Yüzden fazla filmi olan Tarık Akan’ı işçi sağlığı ve iş güvenliğini konu alan bir köşeye bile taşıyacak en azından iki filmi vardır ve bu iki film hem bu ülkenin ilerici birikimine büyük bir katkı hem de tam anlamıyla eğitim materyalidir işçiler için. Maden filmi Soma’yı anlatır bize yıllar öncesinden, Çark filmi ise bugünün merdiven altı atölyelerinin birebir anlatısıdır, en ufak bir abartı olmadan. Her iki film de örgütlü mücadeleye, işçi sınıfı mücadelesine, Türkiye işçi sınıfına adanmış birer klasik filmdir. Ve her iki filmde de Tarık Akan yalın, basit, sıradan bizden bir işçiyi anlatır, bir kahramanı değil. Nice filmin jönü olan Tarık Akan kendisini “öne çıkarmayan” rollerle devleşir, filmlerde Tarık Akan’ın izi etkisi kesinlikle unutulamaz (kuşkusuz tüm diğer sinema emekçisi sanatçıların yanı sıra). Tarık Akan Soma’dadır, Zonguldak’tadır, Kazlıçeşme’dedir, OSTİM’dedir, Tuzla’dadır, Çayırova’dadır, İkitelli’dedir… Tarık Akan Türkiye işçi sınıfının yanındadır ve bizim kalbimizdedir! Unutmayacağız, unutturmayacağız

http://ilerihaber.org/yazar/bir-is-kazasi-metal-muzigin-dogusu-ve-akla-gelmesi-gerekenler-30473.html

http://www.filmloverss.com/maden/)