Bu aralar Türkiye'de herkes her konunun uzmanı, en iyi bileni gibi davrandığı için önce bir açıklama yaparak başlayalım. Bu satırların yazarı gazeteci olmadığı gibi gazeteciliğin ne olduğuna, nasıl yapılacağına dair tam ve bütünlüklü bilgi sahibi olduğu iddiasında hiç değil. Ancak yakın dönem Türkiye siyasetini takip etmiş herkes kadar gazeteciliğin politik operasyonlarda nasıl bir enstrüman olarak kullanıldığına dair net bir görüşümüz var.
Buraya geleceğiz ancak önce bize bu yazıyı yazdıran konuyu biraz açalım.
KORKUT HOCA'NIN YAZISI VE HEVAL TAHA'NIN YANILGISI
Korkut Boratav, çok uzun yıllardır Türkiye'de sosyalist iktisat dendiğinde akla gelen ilk isim olmasının yanı sıra, birikimini işçi sınıfından, emekçi halklarımızdan yana kullanan değerli bir marksist aydındır.
Bir süredir değerli yazılarını İleri Haber'de okuma şansı bulduğumuz Boratav'ın, 26 Ağustos 2016 günü yayınlanan "Eski Türkiye düşmanlığı" başlıklı yazısı yayınlandığı gün sosyal medyanın sağladığı olanaklarla çok hızlı yayılmış ve tartışılmış değerli bir çalışma.
Bir köşe yazısı sınırları içinde olduğu için kimi eksiklerinin de olması kadar doğal bir şey yok ancak yazıya ana doğrultusu itibariyle bütünüyle katıldığımızı da bu vesileyle ifade etmiş olalım.
Boratav'ın yazısı, yarattığı önemli etkinin bir sonucu olarak Yeni Özgür Politika yazarı Heval Taha'nın da gündemine girmiş ve yazar geçen gün köşe yazısında Korkut Hoca'mızın sözünü ettiğimiz yazısını konu edinmiş.
İçerik itibariyle katılmamız mümkün olmayan bu yazı, Kürt Hareketi içinde maalesef pek çok örneğini gördüğümüz bir yanlışın billurlaşmış örneklerinden birisi.
Özetle söylersek, hayatın herhangi bir alanında veya anında Kürt Hareketi ile dayanışma-ittifak ilişkisine girmeyen her sosyalistin doğrudan doğruya "ulusalcı-devletçi" olarak damgalanmasını, suçlanması biçiminde kendini gösteren yanlış eğiliminin tipik bir örneği diyebiliriz. Özel olarak Korkut Boratav'ın şahsına dönük değerlendirmelerin gerçeklikle en küçük bir ilgisi olmadığını da özellikle vurgulamak gerekir.
Belki başka bir yazıda tekrar ele alma şansı buluruz ancak söz konusu yazının kesinlikle çok yanlış bir yaklaşımın ürünü olduğunu düşündüğümüzün altını bir kez daha kalınca çizelim.
Türkiye sosyalistleri ile Kürt Hareketi'nin önceliklerinin her dönem ve her alanda çakışması mümkün değildir. Türkiye solu içinde doğal gündem ortaklaşması ve bunun uzanımı olarak mücadele birliği ihtiyacı ortaya çıktığında bile zorlama biçimde Kürt Hareketi ile araya mesafe koyma eğilimi olan kesimlerin varlığı doğrudur. Fakat daha önemlisi, bize göre bu kesimler Türkiye solu içinde ihmal edilebilir bir ağırlığa sahiptir.
Türkiye sosyalistleri esas itibariyle Kürt halkının dostudur. Bu dostluk ilişkisi her durumda Kürt hareketinin gündem ve önceliklerini siyasal mücadelenin tek konusu haline getirilmesini gerektirmez. Tam tersine Türkiye'de işçi sınıfı ve emekçi halklarımız adına gerçek bir siyasal kuvvet haline gelmeyi başaran bağımsız bir sosyalist gücün varlığı sadece "Türk" emekçileri için değil Kürt halkı için de önemli bir kazanımdır.
ODATV'NİN SORUMSUZLUĞU
(OdaTv Korkut Boratav'ın İleri Haber'de yayınlanan yazısına ilişkin Yeni Özgür Politika'da çıkan eleştiriyi bu görselle haberleştirdi -e.n.)
Şimdi yazının başında sözünü ettiğimiz haber nasıl yapılmaz konusuna geri dönebiliriz.
Dün Türkiye'nin önemli haber sitelerinden OdaTV'de "PKK'nın hedefinde hangi sosyalist aydın var?" başlığı ile çıkan haber, "işte böyle yapılmaz" diyebileceğimiz örneklerden birisidir.
Memlekette başka örnek mi yok, diye sorulabilir.
Elbette aransa sayısız örnek bulunabilirdi ancak OdaTV tercihimizin açık bir nedeni var. Örneğin en genel anlamda muhalif yayıncılık yapma iddiasında olan, iyi gazetecilik yaptığı için iktidarın saldırısına uğrayıp yöneticileri haksız yere tutuklanan, internet gazeteciliğinin en etkin yayınlarından birisi haline gelmiş bir haber sitesi olması akla hemen gelecek birkaç özellik olarak yazılabilir.
Türkiye'de basının geldiği yer nedeniyle pek çok ilerici insanın haber kaynaklarından birisi haline gelen bir internet sitesidir OdaTV.
Tam da bu nedenlerden ötürü hangi haberi nasıl verdiği hepimiz açısından bir değerlendirme konusudur.
Yeni Özgür Politika gazetesinde bir köşe yazarının tehdit içermeyen bir eleştiri yazısından yola cıkarak PKK'nin Korkut Boratav'ı hedef aldığını söylemek her şeyden önce yalan söylemektir.
Daha önemlisi OdaTV, Türkiye'nin nasıl bir konjonktürden geçtiğini anlayamayacak, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü noktasında sosyalistlerin önemini ve sosyalistler açısından Korkut Hoca'nın kıymetini bilmeyecek bir yayın organı değildir.
Tüm bunların sonucunda amaç eğer "Korkut Hoca'yı bile hedef alıyorlar" diyerek Kürt düşmanlığını körüklemek ve daha özel olarak sosyalistlerde Kürtlere dönük nefret yaratmayı amaçlayan bir provokasyon değilse büyük bir hata yapıldığının, sorumsuzca davranıldığının kabul edilmesi gerekir.
SORUMLULUK ÇAĞRISI
Mesele kuşkusuz sadece gazetecilik meselesi değil.
Türkiye önemli bir dönemeçten geçerken, en ciddi gerilim başlıklarımızdan birisinin Kürt sorunu olduğunu akılda tutmak gerekiyor. Bu hepimize, en başta Türkiye'nin ve bölgemizin geleceğine dair kaygıları olanların omuzlarına ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Bu topraklarda yaşayan halkları birbirine düşürmek için çabalayan emperyalizme ve dinci gericiliğe, somut olarak da AKP/Saray rejimine karşı mücadele eden herkesin omuzlarındaki sorumluluğun farkına vararak konuşması ve adım atması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak zorundayız.
Türkiye büyük bir kırılmaya doğru giderken bu toprakların kadim iki halkı arasında geri dönülmez bir kopuş yaratılmaya belki bir iç savaş kışkırtmaya hevesli bunca güç varken hata yapma hakkımız olmadığını bilerek hareket etmeliyiz.
Kimileri farkına varmamak için çaba harcasa bile bu ülkede eşit-özgür, barış içinde ve kardeşçe yaşamanın tek yolu iki halkın ilerici güçlerinin, ilerici insanlarının kuracağı bağdır. Tüm olumsuzluklara rağmen bu bağı kurmanın bir yolunu bulmak zorundayız.