Kirletmek, adalet ve keşfetmek

Bu satırların okurlarından, geçen hafta mecburi sebeplerden dolayı yazamadığım için özür diliyorum. Umarım, o boşluğu kapatırız…

Bugünkü konumuz, o yüzden biraz doyurucu olacak sanıyorum.

İzmit Körfezi ve kıyıları, belki de dünyanın en önemli turistik merkezlerinden biri olacak özelliğe sahip. Ama, siyasetçilerin, ulaşım ve yeraltı kaynak suları zenginliği açısından tarımsal verimine bakmaksızın sanayileşmeye açtığı bu topraklar, artık gerektiği kadar güzellik ve artı değer yaratamaz hale geldi.

On yıllar öncesine dönelim…

Kimyasal atıklarla kirlenmeye başlatılmış olan İzmit Körfez’i kurtarma projeleri yapıldı. Ama, o projeler bir türlü yürürlüğe konulamadı. Çünkü, başta resmi kurumlar olmak üzere çok sayıda devasa ekonomik kaynağa sahip kurumlara yaptırımı sağlayacak siyasal güç yoktu.

Onlar da, meydanı boş bulunca en iyi bildikleri işi yaptılar, doğamızı ve suyumuzu kirletti.

Peki, karşılığında ne yapıldı dersiniz ?

Halen yapılan işlemden başkası yapılmadı. Birinci derecede kirletici unsur olarak yorumlanan gemilere ve tahsil edilemese bile bazı sanayi kuruluşlarına yüksek oranda para cezaları kesildi.

Buradan yola çıkarak, gelinen noktada neden istenilen sonuç alınamadığını sorgulamakta yarar var.

Evsel ve sanayi atıklarının sorumsuzca boşaltılması sonucu bir ara ölü deniz haline gelen İzmit Körfezi’nin, son yıllarda alınan önlemlerle biraz olsun temizlendiği söyleniyor. Özellikle 2006 yılında başlatılan deniz uçağı ile havadan yapılan kontroller sayesinde Körfez’i kirlettiği tespit edilen gemilere göz açtırılmadığı da dile getiriliyor.

Külliyen yalan…

Körfez’deki kirlilikte gerçek bir düzelme görülüyor mu, görülmüyor mu ?

Mesele burada…

Temizlendi tezinin sahipleri, yine sadece cezai yaptırımlardan söz edip, 9 yılda toplam 11 milyon 981 bin 658 TL para cezası kesilmesinin, Körfez’deki kirliliğin giderilmesinde etkili olduğunu savunuyor.

Savununun bir an için doğru olduğunu düşünelim.

Yanı sıra, bazı kıyılardaki plajlara alınan ‘’mavi bayrak’’ kriterlerinin yeterli sayılması gerektiğini düşünelim.

Hal böyleyken, ‘’ALG PATLAMASI’’ denilen olayın sık sık yaşanmasında sadece doğanın dengesinin mi suçu var diye sormadan edemiyorum.

Birileri doğruyu söylemiyor…

Dün olduğu gibi bugün de Körfez’i kirleten birileri var.

O birilerini herkes çok iyi biliyor, tanıyor. Ama, halkına karşı sorumluluk hissetmedikleri için sermayenin uşaklığını yapan zihniyetleriyle bütün olumsuzluklara göz yummakta sakınca görmüyorlar.

Tabi, arada sırada günah çıkartıp, göz boyamanın gereğini de unutmadan…

Büyükşehir Belediyesi, sözde 3 deniz süpürgesiyle temizlik çalışmaları yapıyor.

Başka ne yapıyor ?

İzmit Körfezi’ne dökülen derelere kurulan bariyer uygulamasıyla tonlarca katı atığın denize ulaşması engelliyor.

Başka ?

Koskocaman bir hiç…

Yapması gerekenleri yapmamak için bunları yapıyor.

Meselenin halledilebilmesi için, yapılmayan şeylere dikkat çekmek gerekir… 

*********

Adalet duygusundaki değişime gelince…

Toplumun her kesiminde farklı uygulamalar yapmakta sakınca görmeyen AKP adaleti hep sorgulanmıştır, sorgulanmaya da devam ediliyor.

Son somut ve yerel bir örnekten söz edeceğim. Önceleri, kentte çok önemsenmedi belki ama kişinin ticaret yapmasını engellemeye yönelik baskı artınca, konuya duyarlılık da arttı.

Mesele, AKP İl Başkanlığı’nın hemen altında faaliyet gösteren lokanta için istenen işgaliye bedeli. Burayı, uzun yıllar AKP’li eski meclis üyelerinden Mesut Yıldırım işletti. Şimdiki işletmecisi ise Gürsel Çelikkeser.

İddia o ki;

Uzun yıllardır oradan işgaliye harcı almayan İzmit Belediyesi, yeni işletmeciye hemen 35 bin TL işgaliye bedeli tahakkuk ettiriyor. İşletme sahibi parayı ödemeyince de, işyeri belediye ekipleri tarafından mühürleniyor.

Yetmiyor, işgaliye bedelinin yanı sıra lokantanın belgeler tam olmasına rağmen ruhsatının yenilenmediği ve yıkılmak istendiği iddia ediliyor.

Bu iddiaları, adı Haldız İş Merkezi olan binanın yöneticisi Bahri Odabaş da doğrular nitelikte açıklama yapıyor. Odabaş’ın sözleri şöyle: “Bu lokanta 13 seneden beri AKP ile birlikte faaliyet gösteriyor. Bu sundurma da 13 seneden beri vardı, şimdi mi yıkıyorsun? Nevzat Doğan, eski lokantacı döneminde gelmiş, masa ve sandalye koyulduğu için bize ait olan arsaya işgaliye adı altında haraç kesmiştir. Yer benim, belediyenin değil. Belediyenin olmayan yere haraç parası yazılmış. Eski lokantacı gitmiş parayı ödeyememiş, malzemeleri bırakıp kaçıp gitti. Yeni mülk sahibi masraf ederek yeniden lokantayı açtı. Şimdi haber gönderiyor, eski lokantacının 35 bin TL işgaliye borcu var ya onu öde ya da senin bu sundurmanı yıkar, ruhsatını vermem diyor. Haksız yazdığı ve eski lokantacını ödemesi gereken 35 bin TL’yi yer sahibi ödemediği için mühürlemeye geldiler. İşgaliye parası alırsam ben alırım. Burası benim yerim, sen nasıl alıyorsun? Nevzat Doğan’a dava açıp aldıkları paraları geri isteyeceğiz.”

İşletmenin yeni sahibi de, ‘’35 bin TL’yi ödeyene kadar ruhsat vermeyeceğiz ve lokantayı da mühürleyeceğiz dediler. Bugüne kadar niye almadınız, zamanında almadınız deyince, o benim sorunum değil 35 bin TL’yi öderseniz mühürlemeyiz denildi’’ diyor.

Nevzat Doğan yönetimindeki İzmit Belediyesi, bu konuda yıllardır sabıkalıdır…

Ben, Kocaeli Adliyesi’nin tam karşısındaki Adliyeciler Apartmanı’nda bir dönem yöneticilik yaptım. Binamıza ait arsadan kaldırım yapımı için 1.5 metrelik bir alanı belediyeye yıllar önce bağışlamışız. Evin altında esnaf var ve masa sandalyesini binaya ait alana koyuyor. Belediye de, buradan haksız kazanç elde ederek ‘’işgaliye harcı’’ alıyor.

Mal bizim, bir işgaliye harcı alınması gerekiyorsa biz alırız. Ama, harcı alan belediye. Bunun adı eşkıyalıktır ve dur diyen de yoktur.

İzmit Belediyesi’ni yasal olmayan bu tavrından döndürecek bir güç var, o da yargı. Bu konuda çok şikayet olmasına rağmen açılmış soruşturma ya da dava dosyası olup olmadığını bilemiyorum. Ama, kamu adına hareket ettiğini söyleyen kurumların böylesi bir haksız kazanç (haraç) oluşturmasına, şikayet gelmese bile göz yumulmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda, toplum çıkarlarını dikkate alan bir savcı resen soruşturma yürütüp dava açabilir gibi geliyor bana. Çünkü, ortada milyonlarla ifade edilen haksız kazanç var.

Ama, ne yazık ki, bu kentteki AKP adaleti böyle tecelli ediyor.

*************

Kirletmek ve adaletten söz ettik, sıra keşfetmeye geldi…

Kocaeli Ticaret Odası (KOTO); bu kentin önemli meslek örgütlerinden biridir. Dönemsel farklılıklar gösterse de, hem ekonomik hem de sosyal yaşam üzerindeki etkisi de hissedilir.

Son dönemde, kendisine yeni bir misyon çizme iddiasında olan KOTO, buna göre yeniden yapılanma ve iç işleyişi düzenleme sürecine girdi. Bu süreçte, odanın Meclis ve Yönetim Kurulu üyelerinin ilgi gösterdikleri konular ve alanlar da çeşitlendi.

Mesela, İzmit Ticaret ve Sanayi Odası olarak kurulan ve şimdilerde KOTO olarak hizmet veren odanın 118 yıllık tarihinde bir ilk de gerçekleşiyor.

Oda olanaklarıyla Eğitim Vakfı kuruluşu kabul ediliyor.

Bu çok önemli bir adım. Sadece burs vermekten yola çıkan odanın, geldiği noktada eğitim vakfı kurmayı planlaması örnek bir adımdır.

O yüzden de, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da yeniden keşfetmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyor KOTO Meclis ve Yönetim Kurulu üyeleri.

Sadece vakıf değil tabi ki, KOTO eğitimle ilgili ciddi adımlar da atıyor. Bir okul yaptırdı ve eğitim-öğretime hazır duruma getirdi. Bu okulda, endüstriyel otomasyon, makine teknolojileri, mobilya ve iç mekan tasarımı eğitimi verilecek.

Bu bile başlı başına keyiflenme nedenidir…

Bir de, KOBİ’lerin işlerinin geliştirilmesi için hayata geçirilen ve yılbaşından bu yana uygulanan KobiPirin projesi var. Bu proje, bir yıl içerisinde 300 üyeye ulaşmayı hedefliyor.

Teknolojik alt yapı çalışmaları da yabana atılamaz.

Hal böyle olunca, göğüs kabartacak işleri yaptıklarını düşünen KOTO yöneticileri, gerçekten de yaptıklarının dayanılmaz hafifliğiyle hareket ediyor.

Ama, asıl yara, olmazsa olmaz işlerden birinden alınıyor.

Alışveriş Merkezleri’nin (AVM) esnafı bitirme projesine dönüşmesi, herkesin uykusunu kaçırıyor.

KOTO Meclis üyeleri de, bu soruna sürekli dikkat çeken konuşmalar yapıyor, çözüm arayışını sürdürüyor. Şehir merkezine yapılan AVM’leri eleştirip, “Esnafa göstermelik geziler düzenleneceğine, belediye başkanlarına (Şehir merkezine bu kadar yakın AVM’ler çarşı içerisindeki esnafı bitirmeyecek mi?) sorusunu ne zaman yönelteceğiz” diyor.

Öyle ya, KOTO Başkanı, yanına Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, İzmit Belediye Başkanı’nı da alıp adı ‘’Kocaeli’de yaşıyorum, Kocaeli’de harcıyorum’’ olan sözde bir kampanya başlatmamış mıydı ?

Bu kampanya kapsamında ilk gün Fethiye ve İstiklal caddelerinde birkaç esnaftan göstermelik alışveriş yapılmıştı. Peki, kampanya sonunda esnaf ne kazandı, bu istatistiki bilgileri kamuoyu ile neden paylaşmadılar ?

Sembolik ziyaretler, sembolik alışveriş sorunları çözmek yerine büyütür, büyütüyor.

Bu yüzden, KOTO ve yöneticileri, bazı şeyleri yeniden keşfetmenin yarattığı dayanılmaz hafifliğe kapılarak adım atmak yerine, üyelerinin reel durumunu gözden geçirmelerini sağlayacak verilere dikkat buyursalar daha iyi ederler.

Evet, kampanya yapın,

Eğitime yatırım yapın,

Okul yapın,

Ama üyenize de bakın, ne istiyor ?

Nasıl ayağa kalkacak ?

Ve onlar da, yeniden keşfetmenin dayanılmaz hafifliğini hangi süreçte yaşayacak ?

[email protected]