Gururla bakalım yarına…

Yoğun, çok yoğun ve zor bir dönemi geride bıraktık ve henüz oylar kullanılmadan, sandıklar açılmadan bu satırları yazmayı bir görev bildik. 

Siyasetçi söylemesi gerekeni, devrimci inandığını, gördüğünü söyler. 

Bu nedenle de sandıkların açılmasını sonuçların ortaya çıkmasını ve sonuca göre bir şeyler söylemeyi değil, gerçek duygu ve düşüncelerimizi paylaşmayı tercih ediyoruz.

YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUZ

Sonuç ne olursa olsun bu süreçte kopkoyu bir karanlığı, onca zorluğa, engellemeye, baskı ve şiddete rağmen yardık. 

17’sinde bir adım daha ileride olmak istememizden bağımsız olarak Mart-Nisan 2017, Haziran 2013’den bu yana kesikli de olsa devam eden, Türkiye halklarının büyük direnişinin yeni bir zirvesidir.

2017 Türkiye’sinde, bu koşullarda yükselen “hayır” sesinin ulaştığı gücün bir mucize olduğunu söyleyebiliriz. 

Halkımızın önemli bir çoğunluğu her türlü baskı, şiddet ve terör politikalarının kullanıldığı, milyarlarca doların ve çeşit çeşit tarikatın, cemaatin ve devletin tüm olanaklarının seferber edildiği bir mücadele sürecinde önemli bir direniş sergilemiştir. 

Referandum sonucu ne olursa olsun, Türkiye halkının dinamik kuvvetleri bu iktidara teslim olmayacaklarını bir kez daha göstermişlerdir. Türkiye toplumunun geleceğini temsil eden emekçiler, gençler ve kadınlar, tüm ilerici toplumsal güçler bir bütün olarak son derece önemli bir direniş sergilediler.

15 yıllık karanlığın zehirlediği havayı soluduğumuzdan olsa gerek çok öfkeliyiz. 

Öfkeliyiz ama umutla, kararlılıkla ve umudun, kararlığın, cesaretin yansıması olan neşemizle renklendirdiğimiz dolu dolu bir dönemi geride bıraktık.

Güzel ülkemizin, başına çöreklenen gerici-faşist iktidardan kurtulacağına olan inancımız çok daha güçlü.

Bu referandum süreci bunu sağladı ve bu ülkeden umudu kesmemek gerektiğini bir kez daha ortaya koyan bir tarihsel süreç olarak ortak hafızamızda yerini aldı. Sadece vücutlarıyla, yan yana durarak “Hayır” yazan işçiler bile yeter bunun için…

Bu gücü ve bu başarıyı hiç bir sonuç önemsizleştiremez. 

Her şeyden önce bu sürece katkı koyan tüm yurttaşlarımızı yürekten devrimci duygularla selamlıyor, teşekkür ediyoruz.

SON ÇAĞRI

Şimdi bu büyük başarının son adımını atmaya geldi sıra. 

Bu ülkenin tüm onurlu insanlarını, yarın sabah gönül rahatlığıyla, neşeyle, umutla ve kararlılıkla sandığa gidip “hayır” oyu kullanmaya çağırıyoruz. 

Hepimizin bildiği gibi ne yaşam ne mücadelemiz sandığa sığmaz. Ancak sandıktan çıkacak her ‘Hayır’ oyunun bir çok anlamı olacak.

Her hayır oyu uzun süredir görmemiz engellenen masmavi gökyüzünün, onu süsleyen rengarenk gökkuşağının pırıl pırıl parlaması anlamına gelecek. 

17 Nisan’da uzun uzun bakıp en derinden bir “ohh be dünya varmış” diyerek uzun uzun bakmak istiyoruz masmavi gökyüzüne, geleceğe, güzel günlerimize… 

Bunun için birkaç “Hayır” oyuna daha ihtiyacımız var. 

15 yıl önce iktidar koltuğuna oturtulan AKP’nin her gün değil her an yaşamımızı cehenneme çeviren iktidarına son verme kararlılığıyla gidiyoruz sandığa. 

Kara kaşlı güzel gözlü kardeşimiz Berkin’in gözlerine belki yine hüzünle ama aynı anda gururla bakmak için elimize geçen bu fırsatı değerlendirmemiz gerekiyor. 

Hepimiz gibi Gezi Direnişi’nde sokaklara çıkıp, yine hepimizin bildiği emirle aramızdan koparılan kardeşlerimiz için artırmalıyız "hayır" oylarını.

Yarın vereceğimiz bir “hayır” oyunun belki onlarca işçinin “iş kazası” nedeniyle ölmesini engelleyebileceğini unutmayalım.

Onlarca farklı şehirde, birbirinden uzak yüzlerce yoksul semtlerindeki evlerine aynı yorgunluk ve bıkkınlıkla gitmek için otobüslere, servislere doluşan emekçiler bunun için vuracak ‘Hayır”a mührü. 

Yarın yalnızca sandığa “Hayır” oyu atmış olmayacağız, aynı zamanda işçi düşmanı iktidardan, örneğin Soma’da ölen madencinin yakınlarına  tekme atan karaktersizden yaptıklarının hesabını sormak için bir yol açacağız.

Cumhuriyet, laiklik, barış ve kardeşlik, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde bir adım daha ileri çıkmak için daha çok Hayır’a ihtiyacımız var.

15 yıldır binlerce işçinin bu rejimin tükenmeyen kar hırsı nedeniyle, binlerce kadının iktidarın yarattığı gericiliğin boğucu atmosferi nedeniyle, binlerce Kürt'ün sırf eşitlik ve özgürlük istediği için toprağa düştüğü bir ülkeden söz ediyoruz. Onların öldürülmelerine engel olamadık, hiç değilse kanlarının boşa akmadığını bilerek, rahatça uyuyabilmelerini sağlayabilme görevimizin gereği sandıktaki “Hayır” oylarını çoğaltmaktır.

Sadece kendi geleceğimiz için değil, ülkemizin bağımsızlığı, halklarımızın kurtuluşu ve güzel geleceği için Hayır oyu kullanıp, Hayır oylarını korumalıyız. 

Hopalı Metin Hoca’mız için, sadece Kürt anası olduğu için cansız bedeni günlerce yerlerde kalan Taybet Ana için, Barış Elçi’miz Tahir için, 15 Temmuz darbesinin yolunu döşemek için alçakça katledilen hepimizin kardeşi Hrant için, sırf iktidara karşı olduğu ama daha önemlisi iktidara karşı olanları korkutmak için cezaevlerine atılan siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar için koşa koşa gidip “hayır”a basalım mührü…

Yalnızca darbecilerin değil, darbeye yardım yataklık eden, ne istedilerse verenlerin de yargılanmasının yolunu açmak için tam da senin “Hayır”ına ihtiyacımız var.

Sonrasında ise birlikteliğimizi büyüteceğiz ve mutlaka kazanacağız.