“Gönderirim 4 kişi, 8 füze sallarım” demesi kolay...

Ankara'da dün gerçekleşen bombalı saldırıda resmi rakamlara göre en az 28 kişi hayatını kaybetti. Daha geçtiğimiz ay İstanbul Sultanahmet’te 11 kişinin hayatını kaybettiği, 10 Ekim’de yine Ankara'da 102 kardeşimizi yitirdiğimiz ve Suruç'ta 33 sosyalist genci aramızdan koparan patlamaların şimdilik sonuncusu...

Bu dönem içerisinde Kürt illerinde süren çatışmalarda kaç kişinin öldüğünü bile kesin olarak bilmiyoruz.

Ülkemizin bir cehenneme döndürüldüğü başka hiçbir veriye gerek duymadan bu özetle anlatılabilir. Daha acı olan yukarıda sıralanan tüm katliamların en önemli ortak noktasının tek bir kişinin adıyla anılan bir iktidara doğrudan bağlanabiliyor olması.

Bombalı İstikrar

AKP/Saray iktidarının 7 Haziran’da aldığı yenilginin ardından iktidar ve yandaşları sürekli “istikrar” vurgusu yapıyorlardı. Tek parti iktidarının ülkemizde istikrarın güvencesi olduğunu, bu nedenle seçimlerin yenilenmesi gerektiğini ve bu istikrarı sürdürecek bir seçim sonucunun çıkması gerektiğini tekrar edip durdular. Bu sonucu elde etmek için her şeyi yapacaklarını ilan ettiler ve yaptılar.

Sonuç; sonuç birkaç yıl öncesinde dünya basını Bağdat, Şam, Gazze, Tel-Aviv haberleri veriyordu artık İstanbul, Ankara haberleri veriyor. Ülkede istikrar görülen tek başlık, düzenli biçimde patlayan bombalar.

Sorumlu İktidardır

Her bombalı saldırının ardından o meşhur 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım sözü geliyor aklımıza...

Komşumuz Suriye’de gerici çetelere her türlü desteği vermesine rağmen, istediğini elde edemeyen AKP’lilerin kendi aralarında yaptıkları değerlendirmede amaçlarına ulaşmak için neler yapabileceklerini en özet biçimde anlatan cümle buydu.

İktidar masalarında bu ve benzeri cümleler kuruluyorsa bu ülkede istikrarlı biçimde bombalı saldırıların gerçekleşmesinde şaşırılacak bir durum yok.

Kendi amaçlarına ulaşmak isteyen iktidarın doğrudan planladığı, denetimi ve yönlendirmesiyle gerçekleşen bombalar olsun veya “sen benim ülkemi hedef haline getirirsen senin ülken de benim için hedeftir” mantığıyla gerçekleşen saldırılar olsun fark etmez tümünün birincil sorumlusu iktidardır.

Hala değiştirmeyi başaramadığımız için kahrolduğumuz ve her geçen gün bir acı olayla daha yüzümüze çarpan gerçek gün gibi ortada; AKP/Saray iktidarının, koltuğunu korumak ve amaçlarına ulaşmak üzere bir bütün olarak ülkenin yanmasını göze almış durumda.

Bu çıplak gerçeği sürekli olarak tekrarlamaktan vazgeçmemek gerekiyor.

Türkiye’nin içinden sürüklendiği karanlıktan kurtuluşuna giden yolun ilk adımı bu gerçeğin milyonlarca emekçi nezdinde bilince çıkarılmasıdır.

Bu ülkede yaşanmaz!

Her benzer olay sonrasında daha fazla sayıda insanın “yeter artık bu ülkede yaşanmaz” dediğini duyuyoruz, okuyoruz.

Gerçekten kolay bir şey değil. “Olağan” biçimde hayatınıza devam ediyorsunuz. Yakın dönemde yaşanmış saldırıların izleri yeni yeni kayboluyorken, akşam işinizden çıkmış evinize veya bir arkadaşınıza giderken bir anda bir patlama sesi duyuyorsunuz ve çok kısa bir süre sonra onlarca insanın öldüğünü öğreniyorsunuz. Ve bu neredeyse artık düzenli bir şekilde devam ediyor.

Normal bir insanın böyle bir ülkede yaşamaktan mutlu olması bir yana buna katlanması bile mümkün değil.

Bu durumda önümüzde sadece iki yol var.

İlki görece daha kolay gibi görünüyor; bir an önce kendimizi kurtarmanın bir yolunu bulacağız ve ülkeyi bu katillere, gericilere, sömürücülere terk edip kaçıp gideceğiz. Bu bana çocukluğumuzda ellerimizi gözlerimizi kapattığımızda etrafımızdaki her şeyin yok olduğunu düşünmemizden pek farklı gelmiyor.

Görece daha zor gibi görünen ise insanca, onurlu ve başı dik yaşamanın artık tek yolu; bir an önce bu iktidardan kurtulacağız.

Artık sadece yaşamak için bile bu iktidardan kurtulmak gerekiyor.