Fetoculara nasihat: Olaylara karışmayın

Geride bıraktığımız hafta kayyum dalgalarının en büyüğünü taşıdı. Kuşkusuz operasyonların zamanlamasının yabancı basında çıkan Erdoğan’ın suyunun iyice ısındığına işaret eden ve darbe çağrısı yapan makalelere bir yanıt olarak değerlendirilmesi gerekir.

Bir önceki yazımıza referansla devam edersek, Erdoğan beni öyle kolay alt edemezsiniz demiş; olası gördüğü bir müdahalenin basın ayağını tamamen bitirmiştir.

Dışarıda yalnızlaşan saray rejiminin iç düşmana karşı taarruzunu sertleştirmesinde şaşılacak bir şey yok. Var olan tasfiye planları hızlandırılmış oldu sadece. Sarayın planının yalnızca cemaate karşı operasyonları temel aldığını söylemek ise büyük bir hata olur.

Karşıtlık ve direniş çizgisi buraya koyulduğunda, yani saflaşma cemaati de sırf şu an için AKP’nin karşısında diye yanımıza dahil edecek bir biçimde tarif edildiğinde; halkın yalnızca izleyici konumda olduğu bir düzleme dahil olunuyor.

Bu düzlemin dışında kalacağız.

Çünkü sarayın iktidarını koruma ve güçlendirme planının temelinde geçmişte olduğu gibi halka ve sola karşı saldırılar yatıyor.

Sarayın planı, halka küfredenlere Karadeniz’i peşkeş çekme planıdır.

Plan, eğitim sistemini bilimsel düşünceden tamamen arındırmak, düşünme yetisini tamamen yitirmiş bir tebaa yaratmaktır.

Kürtleri siyasi meşruiyet alanının dışına itmek için iç çamaşırlı işkenceler ile onur kırmak, Kürt siyasetçileri hapse attırmaktır plan.

Cumhuriyet devrimini sahiplenenleri faşist operasyonların yedeğine almak, zokayı yutmayanlara sokağa çıkamayacakları bir ülke göstermektir.

Kendini meşru kılmak için hilafet sevdalılarını, kafa kesenleri muhalefet konumuna yükseltmektir.

Plan aslında emeğe saldırmak, kadına saldırmak; emek ve kadın düşmanı rejimlerinde 8 Mart, 1 Mayıs gibi tarihi günleri kutlanamaz hale getirmektir.

Plan, Türkiye’yi siyasi ve ideolojik açıdan dümdüz etmektir.

Devrimci enerji bu planın karşısına çekilecek sette yatıyor. Bizim karşı planımız bu saldırıları püskürtecek bir enerji ve örgütlülük yaratmak üzere kurulu.

Peki ya cemaatini mağduriyeti?

Devrimciler dürüsttür. Açık sözlü olalım: Umurumuzda değil!

Bu yeraltı örgütü, yardım dağıtan bir sivil toplum örgütü olarak pazarlanırken bir tek solcular olarak biz karşı çıktık. Sadece bunlar değil, tüm cemaatler ve tarikatlar dağıtılmalı ve yasaklanmalıdır dedik. Sözlerimizin arkasındayız.

Bunlar kendi çıkarları için Erdoğan rejimini güçlendirdiler. Yine kendi çıkarları için daha önce ortaklık ettikleri hırsızlıklardan bazılarını ortaya çıkarttılar. Yıllarca insanları bu ahlaksızlıklara kendilerinin alıştırdıklarını, zaten çoğunluğun bunları bilmesine rağmen razı geldiğini hesap etme gereği bile duymadılar.

Hesap hatası şimdi tasfiyelerine yol açıyor.

Hak aramak için değil, yalnız ve yalnız kendi çıkarları için direniyorlar.

Dirensinler. Umurumuzda değil.

Kendilerine ancak tek bir söz verebiliriz. Emeğin iktidarını kurduğumuz gün, kapılarına polisle değil halk kitleleri ile dayanacağız. Gazete binalarını önceden satmaları, burjuva hukukunun arkasına saklanmaları bile koruyamayacak onları.

Tehdit mi ediyoruz?

Tam tersine iyilik yapıyoruz. Erdoğan’la aynı hücreye koyacağız onları.

Hasret gidermek, barışmak için bir ömür vakitleri olacak.

O gün gelene kadar tanıdık bir nasihat edelim kendilerine.

Olaylara karışmayın.