Fazıl Say’ın hükümete açık mektubu üzerine

Dünya çapında bir sanatçısı, ülkesinin hükümetine posta koydu ve gerisini biliyorsunuz… Dünyanın neresinde olursa olsun, tepki göstereceğimiz olay, geçen hafta sıradanlaşmış bir şekilde, eşine az rastlanır bir şekilde ülkemizde yaşandı ve konu kapandı.
 
Gelişmiş ülkelerde olması düşünülemeyecek, olması halinde bakan veya hükümet düşürecek bir müdahaleydi bu. Fazıl Say’ın hükümete yazdığı açık mektup çok ciddiye alınmalıdır. Sanata yapılan, bu siyasi müdahale, doğrudan sansürdür. Yandaş olmayan yayın kurumlarında gösterilen tepkiler de birşey değiştirmedi. Böyle bir beklenti de yoktu zaten.
 
Sanat üzerindeki baskıcı durum, tüm aydınları ve aydınlanmacı yurttaşları rahatsız ediyor. Dünyanın çeşitli yerlerindeki basının da gündemine girdi ve ülke, daha önce özgür sanatın olmadığı bir ülke olarak defalarca mahkum olan ülke yeniden yara aldı. Sanata siyasi müdahalenin kabul edilebilir tarafı yoktur. Sansürü kimse savunamaz.
 
Sanatçımız Say’ın mektubu kayıtlara geçecek bir mektup olmuştur.. İleride bugünün tarihi yazılırken, not düşülecek bir metindir... Sanatçıların, sanata düşmanlık yapılan bu dönemi tepkisiz geçirmediklerini vurgulayacak, ülkemiz sanatçılarını, karşı koymadıkları, teslimiyetçi, yüzkarası bir durumdan kurtaracak bir tarihi belgedir.
 
Özgür sanat bir ülke için çok önemlidir. Gelişmişliğini ne yollar, ne de yüksek binalar belirler aslında. Sanatçının varlığı ve sanatçısına verdiği değer, bir devletin büyüklüğünü esas olarak belirlemektedir. Bunu yüz yıllardır şiar edinmiş devletler var. Kaliteli, düzeyli bir sanat hayatının varlığı, ve bunun da ötesinde “öncü” (avandgarde) sanatı gerçekleştirir bu devletler. Orta Avrupa devletleri örnek olarak gösterilebilir. Başlangıçta ülkemiz de böyle bir ülkeydi. Sanat ve sanatçısı çok değerliydi kuruluş ve onu izleyen aydınlanmacı dönemlerde…
 
Kısıtlı kaynaklarla, büyük işlerin gerçekleştiği dönemlerdi… Bu dönemlerde sanat konuları, siyaset içerisinde de kendisine yer bulur, tartışılır, gerekirse yabancı uzmanlar getirtilir, raporlar hazırlanır, çözüm önerileriyle gündeme alınır ve gerçekleştirilirdi. Umut dolu beklentilerin yüksek olduğu dönemlerdi. Büyük bir atılım dönemiydi… Halk aydınlanması, devletin de, sanatın ve sanatçının da ortak hedefiydi. Bu aydınlanma sürecinde birçok dünya çapında değerli sanat insanı ve aydın yurttaş yetişti.
 
Türk Beşleri’ni ve öğrencilerini örnek gösterebiliriz. Fazıl Say da bu sürecin yetiştirdiği son sanatçılarımızdan. Müzik alanında daha önce hiçbir sanatçımız Fazıl Say’ın ününe ve toplumsallığına ulaşamadı.
 
Ülkemizde, Say’ı ve müziğini, en azından zenginlik olarak görecek bir anlayışa geçebilmek, tekrar çıkartıldıkları programa almak, ülkemizi tekrar “özgür ülke”, “sanatçısına değer veren ülke” gibi göstermek açısından önemli olacaktır. Yine de bizlerin böyle bir bekletisinin olmadığını da belirtelim.
 
Fazıl Say’ın daha önce sansürlenen bir eserini, katledilen aydınımız Metin Altıok için bestelediği Metin Altıok Ağıtı’ndan bir kesiti dinleyebilirsiniz: “Yıkıcılar Geldiler”