Erkek şiddeti ve 'tabuları yıkmak'

Saldırgan, yalnızca bir erkek değil, gerici, şeriatçı sözler sarf eden bir erkek.

Kadın, şort giydiği için ‘şeytansın sen şeytan!’ çığlıkları eşliğinde tekmelenen bir kadın.

Dahası şortlu kadına saldıran zat, ‘açık kadınlar benim karımdır’, ‘her şey islam hukukuna uygun oldu’ buyuruyor.

Evet, karşımızdaki bir ‘erkek şiddeti’; her yerde Mozambik’te de, Japonya’da da Irak’ta da olan erkek şiddeti.

Erkek şiddeti mi? Evet her zaman olan; iki bin yıl önce Roma’da olan da iki gün önce İstanbul’da olan da erkek şiddeti.

Erkek şiddeti mi? Evet her biçimiyle olan; Sudan’da kesilen klitoris de İstanbul’da sokakta kadına atılan laf da.

Çünkü şiddet cinsiyetsiz bir kategori değil; çünkü erkek egemenliği, ‘erkeklik’ diye kökleri binyıllara uzanan bir olgu var hayatımızda.

Elbette ki 'erkek şiddeti' tıpkı diğer erkekli tamlamalar gibi soyutlamanın bir düzeyine işaret ediyor ve bu haliyle de doğru. Doğru ama bu düzeyde ne özgül ne de politik.

Özgül ve politik olması için daha ileri bir soyutlama gerek; bunu yaparsanız İsveç’te olanla buradakini eşitlemez, gericilikten, AKP rejiminden bahsedersiniz.

Bunu yapmadığınızda olan, soyut bir ataerkiye, soyut bir erkek şiddetine karşı mücadeledir. Böylelikle, aslında somut ve özgül koşulları bilinebilir olan ataerkiye ‘görünmezlik’ bahşedersiniz.

Artık gerici hükümet politikalarından değil, yalnızca ‘erkek devletten’, ‘erkek yargıdan’, ‘erkek medyadan’; neo-liberal politikaların cehenneme çevirdiği özel alandan değil, yalnızca ‘erkek tahakkümünden’; özelleştirilen fabrikalardan, yoksulluğa, bunalıma itilen yığınlardan değil, yalnızca kör ‘erkek şiddetinden’; her gün bir yerlerde vaaz edilen kadın düşmanı söylemlerden değil, yalnızca ‘eril dilden’ bahsedersiniz.

Burada olan, artık gölge boksudur. İşte daha kötüsü bunun ‘tabu yıkan’ versiyonu…

Tabu yıkan versiyona göre ‘şortlu kadına saldırı olayı’  bayat bir ilericilik-gericilik temasını çağrıştırmakta(!)

Hikayenin kodları, çağrışımları çok sıkıntılı; şeriatçılık, laiklik, aydınlık- karanlık ve derken kemalizm, resmi ideoloji vb.

Oysaki siz her fırsatta tabuları yıkmak, çiçeği burnunda bir ateist gibi kutsal kitapları yakmak ve norm bilineni lime lime etmek için varsınız.

Öyle de coşkulusunuz ki, sizdeki, diyetini yakan bir obezin sofradaki coşkusu…

Siz, ‘baskıcı aydınlanmacı zihniyetin’ ardındaki erkekliği, paramparça etmek istiyorsunuz ama o da ne sokak ortasında başı açık diye kadın darp ediliyor.

Siz yine de laiklik söyleminin cinsiyetçi yüzüne ‘türbanlının da yanında olurum’ diyerek meydan okuyacak oluyorsunuz ve bir bakmışsınız ki türbanlı polis memuru, kadın düşmanı AKP rejiminin sembolü haline geliyor.

Derken siz yine mühim bir tabu yıkan, gerçek bir ‘kutsal inek katili’ olarak, Cumhuriyet’in kadını nasıl da tayyörlü cinsiyetsiz tiplere dönüştürdüğünden bahsetmek istiyorsunuz ama karşınıza kız çocuklarına kadın muamelesi yapılması gerektiğini, örtünmelerinin zorunlu olduğunu vaaz eden tipler çıkıyor.

Olsun, siz yine de, modern eril zihniyetin foyasını ortaya çıkarmak, artık ‘rahmetli’ bile olsa malum resmi ideolojinin cinsiyetçiliğini deşifre etmek istiyorsunuz ama bu kez de şortlu diye kadın dövülüyor.

İşte sizi ‘darlayan’ bir konu daha. Şortlu kadının, öldürülme tehdidiyle, şeriatçı bir provokasyondan hiçbir aşağı yanı kalmayan biçimde otobüste dövülmesi.

Darlanırsınız çünkü buna gericilik denirse akla bir de ‘ilericilik’ olabileceği gelir. İlericilik mi? Yok artık, o kadar yıldır ‘resmi ideolojiyle’ hesaplaştıktan sonra bir de bu nedenle laikçi teyzeye yandaş olacak değilsiniz…

Bir çare belki olayı bu kadar kurcalamadan ‘erkek şiddeti’ deyip geçivermek. 

Olan tam olarak budur. Kabataş yalanında ‘türbanlı kadına şiddet’ diyenler, şortlu bir kadın üstelik de şeriatçı bir erkekten dayak yiyince konu ‘erkek şiddeti’ sloganına bağlanmış, fail de saldırıya uğrayan da perdelenmiştir.

Seksenli yılların politik iklimi içinde kadın hareketinde, Cumhuriyet’le hesaplaşma, tabuları yıkma iddiaları, kuşkusuz anlamlı ve romantik yanlar barındırmıştı. Ancak bugün ölü üstünde tepinmenin, kaba bir romantizmi her fırsatta yeniden canlandırmanın AKP rejimine rıza üretmek dışında bir anlamı yok. (Kaba bir romantizmi yeniden canlandırma derken kastımız; sözgelimi şortlu kadına saldırı olayında bunun ‘Kemalist rejimdeki cinsiyetçilikle aynı olduğunu’ savunanlar olmuştur.)

Bugün erkek şiddeti, AKP rejiminin, saray sevdalılarının, reyisçilerin, Osmanlı aşıklarının, harem fantezisi kuranların, milli iradecilerin tekelindedir.

Ve manzara odur ki, AKP rejimi kendi suretinde bir ‘erkeklik’, erkek egemenliği yaratmıştır. Sureti karakoldan çıkarken sırıtan saldırganın suretidir.

Yıkılacak yer burasıdır…