Doğu'ya bakarken...

Ortaçağ Avrupası'nın en ciddi sorunu önemli ticaret yolları üzerindeki hakimiyeti bütünüyle kaybetmiş olmasıydı.

Biri Kuzey-Güney ekseninde, diğeri Doğu-Batı ekseninde iki önemli ticaret yolu Ruslar ve Türkler tarafından kapatılmıştı.

Bu Avrupa için büyük bir geri düşüştü.

Haçlı Seferleri'nin siyasal iktisat bakımından açıklamasını burada buluyoruz. Din, her zaman olduğu gibi, bir kez daha iktisadi amaçlar için yardıma çağrıldı.

Ama bu kez din, o ticaret yolunu açamadı.

Din açamadı ama o yol açılmalıydı. Ve tarihin bir başka altın kuralı devreye girdi. İhtiyaçlar icadı doğurdu. "Gemileri denizden yürütemiyorsak, karadan yürütelim" akıl yürütmesindeki gibi, "doğudan gidemiyorsak batıdan gidelim, kıtayı aşalım" dendi.

Batıda okyanus vardı.

Okyanusla başa çıkmak, fizik, matematik, astronomi vb. bilgisi gerektiriyordu. Bilgi, dünyeviydi ve yüzünü dünyevi olana dönmek çok devrimciydi.

Eşitsiz gelişme, yani Hikmet Kıvılcımlı'nın sözleriyle "gerinin ileriliği" yasasının kuralları işledi. Geri olan ileri çıkmazsa yaşayamazdı, yaşamak için ileri çıkmak gerekiyordu ve Avrupa böyle yaşadı. Ya ileri çıkacak, ya medeniyeti yıkılacaktı. İleri çıktı.

***

Ve 21. yüzyılda Doğu...

Sömürgeci dönemden günümüze, artık yüzyılları bulan sömürü... Kendi kaynaklarına ve zenginliklerine hakim olamayan halklar...

İslam'ın özellikleriyle emperyalizmin pragmatik hesaplarının üst üste binmesi... Taş üstünde taş bırakmayan; bırakın iki halkı, iki insan evladını yan yana yaşayamaz hale getiren bir yobazlığın bölgede kol gezmesi...

Ziller bu kez Ortadoğu ve Kuzey Afrika için... Arap, Acem, Kürt, Türk halkları için çalıyor.

Ya yok oluş...

Ya da bağımsızlık ve laiklik arayışı...

Yok oluştan bahsetmeyeceksek; tarih, önce 2006 Lübnan-İsrail savaşında Hizbullah'ın başını çektiği direnişi, sonra da Suriye halkının direnişini dönüm noktası olarak yazacak.  

Bu noktada sorularımız şunlar:

Öngörülebilir bir gelecekte, Doğu halklarının bağımsızlık ve laikliğe olan özlemini emperyalist-kapitalist düzenin sınırları içerisinde karşılayabilecek bir projenin inşası mümkün mü?

ABD dışındaki herhangi bir emperyal odak böyle bir projenin fiili öncülüğünü yapabilir mi?

Bunlara peşinen "Hayır" demek mümkün değil...

Ancak "Evet" diye yanıt vermek daha zor.

Öyleyse siyaset ve ideoloji alanının çok canlanacağı, bir döneme gireceğiz.

Ve bağımsızlık ve laiklik arayışının bölge halklarını eşitlik ve özgürlüğe taşıyacak ana halka olması mümkün.

***

Sovyetler Birliği'nin Soğuk Savaş dönemindeki Avrupa politikasını eleştirip duruyoruz.

Avrupa'ya sırt çevirmenin ne büyük, ne tarihsel bir hata olduğunu, bu hatanın sonuçlarını karşı devrim sürecinde gördüğümüzü anlatıyoruz.

Bugün de; Doğu'nun tarihsel sorunlarına yanıt üretmeyen...

Bölge halkları için politika geliştirmeyen...

Sınıf mücadeleleri ve aydınlanma deneyimi bölgemiz açısından muazzam düzeyde olan Türkiye'nin, bu tarihsel soruna yanıt vermedeki olanaklarını gözetmeyen bir siyasetin, devrimci iddialar taşıdığını söylemek, sanırız abesle iştigal olacaktır.