Değişim, dönüşüm!

Kocaeli, Türkiye'nin yanı sıra dünyanın da en önemli üretim merkezlerinden. İl Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 13'ünü, ithalatının ise yüzde 18'lik kısmını tek başına gerçekleştiriyor.

Türkiye'de kişi başına en çok vergi de Kocaeli'nde ödeniyor. Ancak bu konumla yetinmek istemeyen il daha fazlası için çalışıyor. İlin önde gelenleri 2023 yılı için koyulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ilin 80 milyar dolar gibi bir katkı yapacağını söylüyor. Sanayide teknoloji ve AR-GE odaklı büyümenin peşindeki Kocaeli, aynı zamanda turizm ve bilişim gibi farklı sektörlerde de atağa geçmeye hazırlanıyor.

Kocaeli, Türkiye sanayisinin kalbi. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun yaklaşık 6’da 1’i Kocaeli’nde üretim yapıyor. Otomotivden, enerjiye, demir çelikten, makineye, gıda ve içecekten kimyaya Türkiye’nin dev kuruluşları ilin sunduğu olanaklardan yararlanarak geleceklerine yön veriyorlar.

Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 13’ü, ithalatının ise yüzde 18’lik kısmı Kocaeli’den gerçekleştiriyor.

Türkiye’de kişi başına en çok vergi de Kocaeli’nde ödeniyor. (İlde kişi başına ödenen ortalama vergi miktarı 21 bin 500 TL.)
Kocaeli’nin sanayide bu kadar öne çıkmasının en önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz coğrafi konumu…

İl, kara ve demiryolu açısından Türkiye’nin İstanbul ve Avrupa’yla bağlantısının sağlandığı bir coğrafyada yer alıyor. Karadeniz ve Marmara’ya kıyısı olan ildeki İzmit Körfezi de, deniz ticareti açısından stratejik bir önem taşıyor.

İstanbul’a 83 kilometrelik kısa mesafesi, aynı zamanda Türkiye’nin en işlek kara trafiği ile deniz ulaşım olanağına sahip olması Kocaeli’nin sanayideki gelişimini körükledi.

Altyapı olanakları, zengin yer altı ve yer üstü kaynakları, enerji nakil hatlarının yeterli düzeyde olması ve kalifiye insan kaynağı da ilin ekonomik büyümesine her daim ivme kazandırdı.

Değişim, dönüşüm denilince, bir çırpıda aklıma gelenler bunlar. Çünkü, bu kente damgasını vuran öznel durumun, ‘ekonomik gelişmişlik’ söylenir.

Bugüne kadar büyümede yükselen bir ivme yaşayan Kocaeli, büyümenin sancılarını da hep hissetti. Yoğun şekilde göç alması, artan nüfusu ve sanayi odaklı çevre kirliliği, karşılaştığı bir numaralı sorunlar oldu. Ancak son dönemde Kocaeli bu sorunlara daha bilinçli yaklaşıyor. Büyümeyi daha sağlıklı kılmak için de önemli bir dönüşüm yaşıyor. Örneğin, artık bölgeye yatırım yapmak isteyenler arasında daha seçici davranıyor. Yatırımlar çevre ile ilgili sorunu olmayan yerlere yönlendiriliyor. Çevresel kaygılar nedeniyle birçok sanayi kuruluşuna izin verilmiyor.

Toplam yatırım tutarı 5-6 milyar dolar olan teklifler olmasına rağmen çevre ve insan sağlığını göz önüne alarak buna izin verilmediği de, yetkili ağızlarca dile getiriliyor.

Mesela;

Demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren Türkiye’nin 4 tane önemli kuruluşunun OSB’lerde yatırım talebi varmış ve buna sıcak bakılmıyor muş.

Kentteki 35 limanın altyapısını yenilendirme çalışmalarının hız kazandığı biliniyor. Limanların otoyol ve demiryoluyla bağlantıları güçlendiriliyor.

Böylelikle üretimin devam etmesi için gereken hammadde ve petrol bazlı ürünlerin gelmesini kolaylaştırmak için çalışıldığı çok açık.

Değişim, dönüşüm denilince, sermaye dünyası ve merkezi yapı ile bu yapının kentteki temsilcilerinin aklına hemen bu veriler geliyor.

Oysa, kentte, bunların dışında ama bu değişim ve dönüşüme göbekten bağımlı bir sosyolojik ve politik değişim-dönüşüm süreci var.

Hem de öyle bir süreç ki, çağdaşlığa, aydınlığa ve ileri adımlar atmaya dönüşü çok güç kılan temeller atılıyor/atıldı.

Gerici ve muhafazakar kültürün öteden beri merkezlerinden biri olan Kocaeli, hem yerelde hem de geneldeki iktidar olanaklarının bütünüyle toplumu gerici ideolojiye teslim etmek için harcandığını düşündüğünüzde, tehlikenin boyutunu da görmüş olacaksınız.

Her mahalleye MAHALLE KONAĞI yapılarak, dokunulmaz istişare alanları oluşturuldu.

Her mahalleye kuran kursu açılarak karma, çağdaş ve laik eğitimin alternatifi oluşturuldu.

Her ilçede sosyal yardım alanlarına basabilen kuruluşların yönetimleri ele geçirildi ve devlet olanaklarıyla hakim kılındı.

Değişimi, KHK’ler eliyle ciddi dönüşüme uğratacakları en iyi zeminlerden birisinin de üniversiteler olacağı önceden belliydi. Bu alanda yapılmak istenenlere ve şimdilik yaratılan sonuçlarına ilişkin geçen haftaki yazıda bir şeyler vurgulamaya çalışmıştım.

Ama, o gelişmeler, bu haftaki yazının konusu olan değişim-dönüşüm perspektifi açısından da önemli olduğu için, yine konumuzun içinde kaldı.

Evet, Saray/AKP ittifakı bizi yanıltmadı ve üniversitelerdeki tasfiye için oluşturduğu FETÖ/PDY torbasına sol, sosyalist, devrimci ve komünist kimlikleriyle bilinen onlarca akademisyeni de koyarak’ değişimin ilk ciddi adımını attı.

Bu alandaki değişim, devrimci demokrat tek öğretim görevlisi kalmayana kadar sürecek görünümde. Ondan sonra da, dönüşüm için yoldaki tüm mayınlar temizlenmiş biçimde koşar adımlar atılabilecek.

Her değişim-dönüşümün faturası vardır. Ama, bu kez çağdaş-bilimsel-laik eğitim açısından bakıldığında, bu değişim-dönüşüm sürecinin faturası tahmin edilenden çok daha ağır olacaktır.

Kentteki değişim-dönüşüm ikilemine ait çok daha fazla örnekleme yapılabilir. Hele ki, AKP’li dönemlerin başlangıcından itibaren.

Ama, adım adım ya da kademe kademe örneklemeler yapmak gerek. Çünkü, AKP politikaları cumhuriyet değerlerini adım adım ortadan kaldırma yolunu tercih etti ve topluma sindire sindire kabul ettirdi.

Köklü değişim-dönüşüm stratejisini hayata geçirmek elbette önemli. Ama, öncelikli olarak yerel ve küçük çaplı örnekler yaratarak adımları sıklaştırmanın önünü açabilmek daha da önemli.

Süreç, karşı devrim sürecinin tamamlanmasına izin vermeden bu adımı atabilmeyi gerektiriyor. Aksi halde, değişim-dönüşüm sarmalında hep birlikte boğulma tehlikesi yaşayacağız.