Charlie Hebdo ile görülen yalın gerçek...

Françise Hollande, Fransa'nın cumhurbaşkanı.

Dün, ülkesinde yaşanan katliamın ardından üzgün fotoğraflarını gördüğümüz, terörü lanetleyen demeçler veren ve "Fransa sorumlu kimse onu bulacaktır" şeklinde konuşan Hollande bundan tam 5 ay önce ne demişti biliyor musunuz?

"Suriye'de muhaliflere silah verdik." 

Bu açıklamadan yaklaşık bir yıl önce ne demişti?

" Suriye’de yapılan savaş aslında demokrasi için..."
 
2002 yılında Habertürk adlı televizyon kanalında Basın Kulübü programına katılmış, başında Hakan Aygün'ün olduğu ve "gazeteci" oldukları iddia edilen bir cahiller ordusuna, Usame Bin Ladin'i Amerika Birleşik Devletleri'nin desteklediğini güçlendirdiğini anlatmaya çalışmıştık. 
  
Bunları "gericilik demekle yetinemeyiz, emperyalizmi de vurgulayalım" kaygısıyla yazmıyorum. Siyasi tutarlılık konusunda testten geçmiyoruz. Sorun orada değil...
 
İki sorun var: 
 
- Gericilikle mücadele edince emperyalizmin yanına düşeceğini düşünenler var. Yanılıyorlar... 
 
- 11 Eylül saldırılarını Doğu'nun Batı'ya başkaldırısı olarak tanımlayanlar vardı, onlar da yanıldılar. 
 
Birçok defa yazdık, şimdi yinelemekte bir sakınca yok. Yeni bir aydınlanma mücadelesi, bugün tanımı gereği anti-emperyalisttir. 
 
Aydınlanma mücadelesinde en ufak bir tedirginlik, "ama" ile "fakat" ile başlayan cümleler kötü niyetli değilse dahi zarar vermektedir. Aydınlanmacı bir çıkışa, radikal bir mücadeleye ihtiyaç var. İnsanlığa tutunabileceği bir dal uzatmak gerekiyor ve bunu ancak sosyalistler yapabilir.    
 
Kimse aptal değil... Sömürgecilerin dinselleşmenin önünü açtığını; ideolojik, siyasi ve askeri desteğin sağlandığını herkes görüyor. Charlie Hebdo'ya yapılan baskında kullanılan silahların kaynağının hangi ülkeler olduğunu herkes biliyor. Ancak sorun bu denklemin nasıl bozulacağı, nereye müdahale edileceği ile ilgili... "Yeni Orta Çağ"dan nasıl çıkılacağını, bu çıkışa kimin öncülük edeceğini anlatabilmemiz gerekir.
 
Charlie Hebdo katliamında hayatını kaybedenler...
 
Onlar, yalnız İslami gericiliğe karşı değil, diğer dinlerle anılan yobazlığa karşı da bayrak açtılar. Ne kadar tutarlıydılar, dünya görüşümüz tam olarak örtüşüyor muydu, bilmiyorum ve ilgilenmek de istemiyorum. Çünkü neden öldürüldüklerini anladığımı düşünüyorum. 
 
Bir dünya vatandaşı olarak, katilleri ve katillerin azmettiricilerini tanıyorum. Fransız İhtilali'nin "eşitlik, özgürlük, kardeşlik" bayrağını iki yüz yıldır yere indirmek isteyen, Fransız gericiliğine, ırkçılığına ve sömürgeciliğine karşı mücadele ediyorum. Charlie Hebdo'nun katili ve bu katliamın azmettiricisi, Fransız İhtilali'nin değerleriyle savaşmaktadır.  
 
Ve bir Türk sosyalisti olarak, ülkemdeki iktidarın ve arkasındaki gerici güruhun bu katliamdaki rolünü biliyorum. Bu katliama gizli-açık alkış tutan, binler, onbinler, yüzbinler yaşıyor bu topraklarda. Dahası, alkışlayanlar iktidarda...
 
Meselemiz, maalesef, çok yalın, çok basit, çok gerçek:
 
Ya gericiliği yeneceğiz, ya o bizi katledecek...