Aman havaya girilmesin!

Daha 1,5 ay var; fazla havaya girilmese iyi olur…

Söylenenlere bakılırsa, AKP neredeyse tepetaklak gidiyor; ayrıca HDP de barajı çoktan aştı, daha “yukarıları” zorluyor…

CHP ile MHP’nin toplam oy oranını yüzde 40’larda gösterenler bile çıkıyor…

Gerçi her işte bir fesatlık aramak pek sağlıklı bir yol değildir; ama doğrusu insan düşünmeden edemiyor: Bu hava, insanlar sonunda umutsuzluk içinde bir kez daha “lanet olsun” deyip 7 Haziran ertesinde iyice kabuklarına çekilsinler diye kasten mi yaratılıyor?

Böyledir ya da değildir; ama işte bu havaya girilmese iyi olur…

İyi olur, çünkü 7 Haziran sonrasını her ihtimali hesaba katarak düşünmek zorundayız.

Şu an için konuşuyoruz: AKP’nin oy oranının, bu partinin tek başına hükümet kurabileceği düzeyi yakalaması ihtimali, yakalayamaması ihtimalinden daha güçlüdür ve gene şu an için, HDP’nin barajın altında kalması ihtimali, aşması ihtimalinden daha yüksektir.

Bunları, önümüzdeki kısa sürede AKP şapkasından mutlaka yeni tavşanlar çıkaracağı için mi söylüyoruz? Hayır. Başka etkenler bir yana, özel olarak iki noktaya dikkat etmek gerekiyor.

Birincisi: 2012 yılından bu yana yaşananların AKP karşıtı kesimleri kendi içlerinde konsolide edici etkisi, AKP’yi eritici etkisinden daha fazladır.

İkincisi: Seçimlere birkaç ay kala rahatlıkla deklare edilebilen “radikal” oy tercihi değişikliklerinin, seçimlere birkaç gün kala ve sandık başında aynen devam edeceği pek varsayılmamalıdır. Daha açığı, “Benim anneannem oyunu 40 yıldır CHP’ye verir, ama o bile…” türü gözlemlerin belirli bir gerçekliği olsa bile bunun sandığa da yansıyacağı hayli şüphelidir.

Neticede, bunlar da düşünülsün, hesaba katılsın ki AKP’nin gidiciliği peşinen varsayılıp sadece ve sadece “AKP sonrası restorasyonun” nasıl gerçekleşeceğine ilişkin kombinasyonlara odaklanmakla yetinilmesin.

***

Ya şu an için belirttiğimiz daha güçlü ihtimal değil de öbürü gerçekleşirse?

Yani AKP tek başına iktidar olamayacak kadar geriler, bu arada HDP de barajı aşarsa?

“Koalisyon hükümetleri” zor görünmektedir. Bir kere, gündeme geldiğinde koalisyonun muhtemel her tarafı “çözüm süreci” ve kapıda bekleyen ekonomik kriz gibi “ateşten gömlekleri” hesaba katmak zorunda kalacaktır. Sonra, bu kadar uzun süren (13 yıl) koalisyonsuz bir dönemin ardından koalisyona gitmek her zaman zordur. 27 Mayıs 1960 sonrası ilk koalisyon hükümeti sadece 1,5 yıl sonra sahneye çıkmıştır. 12 Mart 1971 sonrası ilk koalisyon, bu tarihten 3 yıl sonra işbaşına gelmiştir. 12 Eylül sonrasının ilk koalisyon hükümeti ise ANAP iktidarları döneminden 8 yıl sonra kurulmuştur.

Bugün ise 13 yıllık bir AKP iktidarı söz konusudur ve koalisyonu zorlaştırıcı bir başka faktördür.

Gene de olabilir; ama bir tür “milli mutabakat” hükümetiyle “erken seçime” gidilmesi ihtimali üzerinde de durulmalıdır.

***

Diyelim AKP gerçekten geriledi, şu oldu bu oldu ve Türkiye koalisyonlar dönemine girdi. O zaman hangi ihtimaller var? Bu kez işin içinde “restorasyon” da olacağına göre ihtimalleri bu bağlamda nasıl değerlendirecek, ne diyeceğiz?

Başkalarını bilemeyiz;ama bizim diyeceğimiz bellidir. İşte muhtemel koalisyonlar ve ne anlama geldikleri:   

* AKP-CHP koalisyonu: Egemen güçlerin gönlünde yatan aslında tam da buydu. Restorasyonu, solun bir bölümünü de yedeğine alacak şekilde gerçekleştirmede en ideal formüldü. Muratlarına erdiler…

* AKP-MHP koalisyonu: Egemen güçlerin kafasında böyle bir plan da vardı; dinci yanı milliyetçilikle biraz törpülenmiş bir siyasal iktidar... İşte, şimdi bunu gerçekleştirdiler. Restorasyonun böylesi de olabiliyor…

* AKP-HDP koalisyonu: Egemen güçlerin A planının bu olduğunu daha önce söylemiştik…

* CHP-HDP koalisyonu: Egemen güçler, restorasyonun onsuz gerçekleşemeyeceğini anladıklarından Alper Taş’ı da memnun etmek için son bir ay içinde bu plana döndüler…

Aman havaya girilmesin ve aman bu son söylenenler ciddiye alınmasın!