AKP IŞİD ekürisi (*)

Eküri sözcüğü ile ilgili bir bilgi notuyla başlayalım.

Fransızca kökenli eküri sözcüğü Türkçe’ye atçılık literatürüyle girmiş. Özellikle yarışlara katılan atlarda aynı kişiye ait olan farklı atlar için kullanılıyor.

Daha geniş olarak aynı ahırda yaşayan atlar anlamında da kullanıldığı için TDK sözlüklerinde “ahırdaş” olarak karşılanıyor.

AKP-IŞİD ilişkisini açıklamak için daha uygun bir sözcük bulamadım.

Dün yine bir katliama sahne oldu Türkiye.

Bu satırların yazıldığı saat itibariyle henüz eylemi üstlenen olmadı. Saldırgana dair bildiklerimiz ise iktidar kaynaklı alelacele yapılan “Suriye kökenli” açıklamaları ve ardından Sudi Arabistanlı olduğunun ortaya çıkması ile sınırlı.

Eylemi kimin yaptığından daha önemli olan, ülkemizin bu ve benzeri eylemlerin kolayca yapılabildiği bir ülke haline gelmiş, daha doğrusu getirilmiş olması.

Özetle bu katliamın da sorumlusu AKP-Saray iktidarıdır diye not etmiş olalım.

Fark görebiliyor musunuz?

IŞİD’in gerçekleştirdiği hemen her benzer eylemi sahiplenmesine rağmen, Türkiye içinde gerçekleşen IŞİD’in yaptığı düşünülen eylemleri sahiplenmiyor oluşu üzerine daha önce çeşitli tartışmalar yapıldığını hatırlatalım.

Bununla da ilgili ama aslında geçen hafta yayınlanan meşhur “Diyanet Fetvası” sonrası aklıma düşen bir soruyla devam edeceğim.

Belki geçen hafta fetva meselesinden sonra pek çoğumuzun aklına gelmiştir. Diyanet’in resmi sitesinde yayınlanan o fetva, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na bağlı “gov.tr” uzantısı kullanan bir internet sitesinde değil de IŞİD’in bir videosunda yayınlansa tepkilerinizde bir değişiklik olur muydu?

Keşke sorun Diyanet İşleri ile sınırlı olsa...

Mideniz bulanacak ama o alçakça saldırılara imza atan, gözünü kırpmadan masum insanları vahşice katleden, hepimizin fotoğraflarını gördüğümüz, videolarda görüntülerini izlediğimiz o karanlık yüzlü adamları bir daha gözünüzün önüne getirmenizi isteyeceğim.

Bunlardan herhangi birisini örneğin İstanbul’da bir hamama sokun, ardından berbere ve son olarak da lüks bir mağazaya götürün. Bir kaç takım elbise, gömlek, kravat vb. alıp, giydirdikten sonra bunlardan herhangi birini alın, götürün bir bakanlık koltuğuna oturtun.

Bakanlar Kurulu’nun tümünü bunlardan oluşturun, hatta eksik kalmasın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtun.

Bugün yaşadığımız Türkiye ile arada bir fark olur mu?

Ya da sayılabilecek farklar gerçekten ciddi mi?

Bir an için Türkiye’yi doğrudan IŞİD’in yönettiğini düşünelim, hayatımız ne kadar farklı olurdu?

Nasıl bir ülkede yaşadığımızı ve neye karşı mücadele ettiğimizi bir de bu açıdan düşünmek gerekiyor.

Önemli nokta: Sorumluluk AKP-Saray iktidarınındır

Yukarıdaki vurgu bir konuda hedefin şaşmasına neden olmamalı.

Bu ülkenin geleceğini karartan, yaşamı emekçi halklarımız ve ülkemizin tüm ilerici insanları için bir cehenneme çeviren esas olarak AKP-Saray iktidarıdır.

IŞİD zihniyetinin Türkiye’de kullandığı kod isim AKP’dir ve bu ülke halklarının eşit, özgür, barış içinde yaşayacağı aydınlık geleceğin kuruluşu için stratejik hedef AKP iktidarının alaşağı edilmesidir.

Bu vurguya ihtiyaç duymamızın nedeni, AKP’nin iktidarı boyunca her türlü kötülüğün planlayıcısı ve uygulayıcısı olmasına rağmen örneğin bir dönemin tüm suçlarını Fettullah Gülen çetesine yıktığı gibi, bu dönemde yine kendini kurtarma hedefiyle IŞİD ismini öne atmaktan çekinmiyor oluşudur.

Maalesef ilerici güçler içinde de mücadele zafiyeti yaratan bu kritik hata önemlidir. Özellikle Suruç ve Ankara katliamlarından sonra eylemin tetikçisi, uygulayıcısı olarak IŞİD isminin öne çıkması, saldırının bütün Türkiye’ye yapıldığı vb. yalanlarıyla AKP’nin sanki saldırının mağdurlarından birisiymiş gibi bir algı yaratmaya çalışması önemlidir.

Bu oyuna gelmemek gerekiyor, çok büyük ihtimalle bu saldırıların tümünün tetikçisi doğrudan IŞİD adını kullanan çetedir ancak buna zemin hazırlayan, buna olanak sunan hatta büyük olasılıkla işi ihale edeni asla unutmamak gerekiyor.

IŞİD’in her saldırısı AKP’nin iktidarını kuvvetlendiren bir hamle anlamına gelişini de...

Ilımlı İslam dedikleri...

Özellikle 12 Eylül’den bu yana sıkça duyduğumuz Türk-İslam hedefinde Tayyip Erdoğan döneminde önemli bir yol aldığını kabul etmemiz gerekiyor. Tayyip Erdoğan’ın sık sık dillendirdiği “benim milletim” sözü esas olarak sadece Sünni Türkleri kapsıyor.

Kürtlerin düşman hale getirilmesinin nedeni de budur, Türkiye’nin bir bütün olarak dinin egemenliğinin kuvvetlendiği bir ülke haline gelmesinin de...

Bu vesileyle Ilımlı İslam denilen akımın ne anlama geldiğini de yaşayarak görüyoruz. Hatırlanacak olursa, 8-10 sene önce sözde radikal siyasal İslamcı, şeriatçı akımlara karşı emperyalizme daha iyi hizmet etmekle görevli “ılımlı islamcılık” pazarlanıyordu.

AKP’de bu projenin model ülkelerinden birisini yaratmakla görevlendirilmişti. Gelinen aşamada Ilımlı İslamcılık denilen akımın Türkiye gibi ülkelerde gericiliği egemen kılmak için kontrollü bir sürecin yürütülmesi işini gördüğü ortaya çıktı.

IŞİD, önce korkuyla, şiddetle ve ezerek teslim alıp iktidara gelmeyi, AKP gibiler ise iktidara geldikten sonra adım adım korkutarak, giderek artan bir şiddetle ezerek teslim almayı benimsemiş durumdalar.

Gericiliğe karşı bir adım daha ileri

AKP-Saray rejimi, neredeyse düzen siyasetinin tamamını tek başına temsil etmektedir. Tam bu nedenle AKP-Saray rejiminin yıkılması ülkemizi, eşitliğe, özgürlüğe, kardeşliğe, barışa ve aydınlık yarınlara taşıyacak devrimimizin önünü açacak stratejik bir hedeftir.

AKP Rejimi'nin hedefindeki toplumsal düzenin yaratılması başka kimi destekleyici adımlarla beraber içeride toplumsal yaşamın daha fazla dinselleştirilmesine, bölgede ise mezhepçi politikalarla atacağı adımlara bağlıdır.

Özellikle son günlerde yaşadığımız pek çok gelişme bir kez daha teyit etti, AKP-Saray rejimiyle hesaplaşmamızın önemli bir başlığı, gericilikle ve toplumun gericileştirilmesiyle mücadele, ülkemizde bilinen adıyla söyleyecek olursak laiklik eksenidir.

AKP bu alanda atacağı adımlara karşı parlamento düzleminde bir ses çıkarıl(a)mamasının da rahatlığıyla kontrolsüz saldırılara girişmiş durumda ve bu bizim sorumluluğumuzu daha da artıran bir etmen.

Arka arkaya gelen saldırıların benzer bir sessizlikle geçiştirilmesine izin veremeyiz.

İster ılımlı dedikleri ister radikal dedikleri olsun, adı ister IŞİD ister AKP olsun varmak istedikleri hedef aynı. Orada emekçi halklarımızın kaderine sadece cehennem yazılmış durumda.

Türkiye emekçi halkları bu insanlık düşmanı, gerici saldırılara karşı ayağa kalkmalı, ayağa kaldırılmalıdır.