Adı işçi ölümleriyle anılan bir balon: İnşaat sektörü (4)

Sektörün gizli kalmış yüzü: Meslek Hastalıkları

Meslek hastalıklarına ilişkin veriler söz konusu olduğunda, Türkiye'de aslında meslek hastalığı diye bir şeyin olmadığını görebiliriz! Diğer sektörlerde olduğu gibi inşaat sektöründe de meslek hastalıkları konusundaki araştırmalar ve koruma-önleme faaliyetleri çok düşük seviyede hatta yok gibi!

 Ülkemizde halen 3 adet meslek hastalıkları hastanesi var ve bu eksiklik yetmiyormuş gibi, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu açıklıyor " ayrıca meslek hastalıkları hastanesi diye bir konsepti bundan sonra uzun süre devam ettirmeyi düşünmüyoruz. Meslek hastalıkları hastaneleri gündemimizden yavaş yavaş çıkacak"!

 

Türkiye işçi sınıfının ekmek kavgasındaki neredeyse her bireyini yavaş yavaş eriten, hasta eden, öldüren meslek hastalıkları konusunda neredeyse bilinemezlik ve sessizlik hakim. Silikosizten yaşamını yitiren kot taşlama işçileri ve diş protez teknisyenleriyle ve son dönemde Karabük Marzinc fabrikasıyla gündeme gelen meslek hastalıkları, inşaat sektöründe ise neredeyse yok sayılan bir başlık.

İnşaat işçisi neden hasta olur?

İnşaat işi açıkta yapılan ve el emeği ağırlıklı bir iştir. Çoğu zaman pek çok kimyasal madde, en basit bir eldiven veya maske dahi olmadan kullanılmakta, bu maddelerin daha az zararlısı veya zararsızlarının üretilmesi ve kullanılması konusunda bilimin geldiği nokta nedense yetersiz kalmaktadır(!).

Genel olarak inşaat işçileri arasında görülen hastalıklar çimento, çeşitli kimyasal malzeme kullanımı ve açık alanda güneşte çalışmaktan kaynaklanan cilt hastalıkları (ekzema-cilt kanseri). Çoğumuz inşaat işçilerinin çatlaklarla dolu ellerini gördüğümüzde "işçi eli" der geçeriz, ancak çoğu durumda bu görüntünün nedeni ekzema veya benzeri cilt rahatsızlıklarıdır.  Kas iskelet hastalıkları (itme çekme yük taşıma işleri nedeniyle); yapılan işin özelliğine göre işitme kayıpları (gürültülü iş makinesi ve el aletleri kullanımı); vibrasyona bağlı kas iskelet hastalıkları, kullanılan el aletleri nedeniyle el-bilek hastalıkları, solunum yolu hastalıkları ( çeşitli tozlara bağlı olarak, çimento tozu asbest gibi) şeklinde özetlenebilir. Kısacası inşaat üretimi inşaat işçilerini tüketmektedir.

İnşaat işleri doğası gereği meteorolojik koşullara bağımlı olarak yapılmaktadır ve son derece ağır fiziksel koşullar altında işçilerin saatlerce çalışmasını gerektirir. Dış etkenlere açık güneş çarpmaları, hipotermi, soğuktan donmalar, tansiyon yükselmesi ve düşmesine bağlı bazı rahatsızlıklar dış havaya bağlı kalındığı için görülmektedir. İnşaat sektöründe makineleşme arttıkça gürültü ve titreşim sorununun boyutları da artmaktadır. Özellikle hafriyatta havalı çekiç, diğer kazıcı ve delici iş makineleri, kaba yapıda kullanılan beton kırıcılar, beton vibratörleri ve kompaktörler, taşlama makineleri ve kesici diskler, darbeli matkaplar ve elektrikli testereleri kullananlar için tüm vücudu etkileyen titreşim önemli bir sorundur (Tan,  İnşaat Sektöründe Sık Görülen Hastalıklar). İnşaat sektöründe en sık karşılaşılan meslek hastalıkları Tablo 1’de verilmektedir.

Tablo 1. İnşaat sektöründe en sık karşılaşılan meslek hastalıkları

Titreşim, sıcak, zorlanma...

Yönetmelikte iki farklı şekilde titreşim tanımı yapılmaktadır. İlki olan el - kol titreşimi; İnsanda el-kol sistemine aktarıldığında, işçilerin sağlık ve güvenliği için risk oluşturan ve özellikle de, damar, kemik, eklem, sinir ve kas bozukluklarına yol açan mekanik titreşimi anlatırken, bütün vücut titreşimi; vücudun tümüne aktarıldığında, işçilerin sağlık ve güvenliği için risk oluşturan, özellikle de, bel bölgesinde rahatsızlık ve omurgada travmaya yol açan mekanik titreşimi belirtmektedir. Titreşime maruz kalan kişilerde “Beyaz Parmak” ya da diğer adıyla “Reynaud Sendromu” (dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bir hastalık) “ görülür.

Çatı ustalarında güneş nedeniyle sıcak stresi riski yüksektir. İyonize olmayan ultraviyole radyasyonun ana kaynağı, güneş ve elektrik kaynağı olduğundan güneş altında açık sahada çalışanlar ile ark kaynağı yapan işçilerde ciltte kanser, gözlerde katarakt hastalığı oluşturur.

İnşaatlarda zorlanma ve burkulmalar, en sık görülen hasarlardır. Travmatik yaralanma, tekrarlanan hareketler, ayakta ve aşırı çalışma gibi nedenlerle tendonit, karpal tünel sendromu, bel ağrısı gibi kronik fiziksel sorunlar sık yaşanmaktadır. Kas-iskelet sistemi hastalıklarında inşaat sektörünün neredeyse ilk sırada olması gerektiği en basit mantıkla bile anlaşılacaktır. Ancak bir hastalığın meslek hastalığı olduğunu ispat edebilmek için inanılmaz bürokratik süreçlerden geçmek gerekir ve bu yüzden de meslek hastalıkları Türkiye’de neredeyse yok gibidir!

İşçilerin soludukları zehirler...

Gaz, toz, buhar, duman halinde bulunur ve solunumla alınan veya ciltten de emilen kimyasalların ne ölçüde işçileri etkilediğine dair bir çalışma bulunmamaktadır. Deriye temas (organik solventler ve pestisitler) yoluyla kimyasallar tehlike yaratır. Sıvı, yarı sıvı (tutkallar, yapıştırıcılar, katran) veya toz (çimento) formda bulunabilirler. Su ve gıdalarla ağızdan alınabilir, sigarayla birlikte solunabilirler (Tan,  İnşaat Sektöründe Sık Görülen Hastalıklar). Ama tüm bunların bir arada ne gibi etkilerde bulunacağı örneğin Paris Kanalizasyon işçilerinin maruz kaldığı “kokteyl” (farklı biyolojik ve kimyasal etkenlerin bir aradalığını ifade etmektedir) onların 17 yıl erken yaşamlarını yitirmelerine yol açmaktadır. Tek tek maddeler üzerinde kimi çalışmalar yapılsa da, bir araya geldiklerinde ne gibi sağlık risklerine yol açtıklarına dair çalışmalar ve bunlardan korunma yöntemleri inşaat sektörü için hemen hemen yok gibidir. Genel olarak kimyasallar silikoz (silika içeren tozların solunmasından ve temasdan kaynaklanan bir hastalık) genellikle kum karanlar, kaya delme makinalarını kullananlar ve tünel kazanlarda görülür; bronşit, kaynakçılar arasında sıkça görülür. Nörolojik (sinir sistemi) rahatsızlıklar, yukarıda da sözü edildiği gibi organik solventler ve kurşunla çalışan işçiler ve boyacılarda görülür. Kurşun zehirlenmesi, köprü tamir işçilerinde ve boyacılarda görülür.

Asbest Tehlikesi gözardı edilemez!

Yukarıda belirtilen tehlikelerden farklı olarak Asbestoz ise özel bir önemi haketmektedir. İnşaat sektörü söz konusu olduğunda ise, kas-iskelet hastalıkları, kısmen silikozis’in yanısıra en önemle üzerinde durulması gereken husus asbest veya diğer ismiyle amyanttır. Türkiye'de özellikle Bursa, Diyarbakır, Denizli, Eskişehir, Kütahya, Konya, Sivas, Şanlıurfa gibi bölgelerde rastlanan asbest ya da diğer ismiyle amyant, fiberli yapıya sahip minerallere verilen isimdir. Bir silikat olan tremilitin bozulmasından meydana gelen asbestin kolayca eğilip bükülebilen elastik olmayan bir yapısı vardır ve elle tel tel ayrılabilecek kadar zayıf bir dayanıma sahiptir. Asbest, lifli, yumuşak, ateşte niteliği değişmeyen, zayıf ısıl ve elektriksel özgül iletkenlik, mikroorganizmalara direnç gibi özelliklere sahip madensel bir maddedir. Asbestin bu doğal özellikleri onu ideal bir yalıtım maddesi yapmaktadır. Özellikle çimento ürünleri, kimya, ilaç, lastik-plastik, boya, kâğıt, uzay sanayisi, basınca dayanıklı borular, iç-dış cephe ve tavan kaplama, fren pabuç ve kavrama balataları, çeşitli contalar, özel filtreler, tekstil kumaşları, tavan/taban döşemelerinde yapıştırıcılar, tuğla ve kiremit, plasterler, çatı malzemeleri, borular, akustik tavan yapımı, macun yapımı, sahne perdeleri, yangın battaniyeleri, iç yangın kapıları ve itfaiyeci kıyafetlerinde asbestten yararlanılır (Akboğa ve Baradan, 2011; 70).

Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar. Asbest lifleri havayla alındığında bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Bunların üst solunum yollarının yukarı bölümlerinde kalan bir bölümü boğazdaki mukus tabakasıyla birlikte balgamla atılır veya yutulur. Ancak bir bölümü akciğerin derin kısımlarına kadar iner ve vücuttan hiçbir zaman çıkmayabilir. Asbestin neden olduğu hastalıkların ortaya çıkması için 20–40 yıl arası bir süre geçmesi gerekir. Asbestin yol açtığı en ciddi hastalıklara örnek olarak akciğer zarı ve karın zarı kanseri ya da mezotelyoma, akciğer kanseri ve yine akciğerin iflasına yol açan asbestosis verilebilir. Bu ölümcül hastalıkların dışında asbest, akciğer zarları arasında sıvı toplanması, kireçlenme, akciğer zarı kalınlaşması ve akciğer dokusunda bağ dokusu oluşumu gibi selim hastalıklara da neden olabilir. Bu hastalıklarda ayrıca ciltte yaralar görülebilir. Asbest, özellikle sigara içen kişilerde akciğer, gırtlak ve sindirim sistemi kanserleri riskini de ileri derecede arttırır. Asbestin etki derecesini belirleyen etkenler ise; asbestin maruziyet miktarı, etki süresi, yaş, beslenme durumu, kalıtımsal özellikler, hava koşulları ve solunum hızıdır (Akboğa ve Baradan, 2011; 70).

Peki inşaat sektöründe işçiler hangi işler sırasında asbeste maruz kalmaktadır? Bunlardan en başta yer alanları şunlardır:

-Asbest içeren yapılarda yıkım veya söküm işleri,

-Asbest içeren malzemelerin sökülmesi, yerinin değiştirilmesi ya da kapalı bir alana taşınması,

-Asbest içeren yapı ya da altyapıların yapım, değişim, bakım, onarım ya da yeni bir hizmet için yenileme süreçleri,

-Asbest içeren moloz ve atıkların temizlenmesi,

-İnşaat sahasındaki asbest ya da asbest katkısı içeren ürünlerin taşınması, yüklenmesi, yerleştirilmesi, depolanması, kontrolü ve toparlanması işlemleri.

Bu işlerde çalışan inşaat işçileri, bina yıkımı yapanlar, elektrikçiler, çatı ustaları, boyacı ve dekoratörler, ısıtma havalandırma mühendisleri, tesisatçılar ve telekomünikasyon mühendisleri asbeste maruz kalma riski taşımaktadır. Hemen burada bir parantez daha açalım; kentsel dönüşüm kapsamında 20 yıl boyunca 7 milyon binanın yıkılmasından söz ediliyor. Peki hemen şunları soralım: Başlamış olan ve bitirilen yıkımları gerçekleştiren işçilerin maruziyeti ne durumda ve yakın gelecekte ne olacak? Başlamış olan yıkımların hemen yakınındaki halkın maruziyeti ne durumda ve yakın gelecekte ne olacak? İnşaat yıkıntıları, molozlar nerelere dökülüyor, önlemler alınıyor mu? 31 Aralık 2010 itibariyle asbest üretimi ve kullanımı yasaklandı, peki var olan asbestler ne olacak? Bu sorular onbinlerce işçinin ve kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın kansere yakalanmaması için sorulmalı ve yanıtlanmalı…

Silikosiz

Kot taşlama işçilerinin ve diş protez teknisyenlerinin ölümleriyle gündeme gelen silikosis inşaat sektöründe de işçi kardeşlerimizi aramızdan alıyor. İnşaat şantiyelerinde paslanmış kolon filizlerinin kumlama tekniğiyle temizlenmesi de aynı hastalığa yol açmakta ve çalışanların kısa sürede hastalanıp ölmelerine neden olmaktadır. Bu işin tam anlamıyla güvenli yapılması için kişisel koruyucular yetersizdir, o yüzden tamamen farklı bir teknik veya malzeme kullanılması elzemdir. İSİG Meclisi'nden bir arkadaşımızın yaptığı paylaşım sayesinde okuma olanağı bulduğum aşağıdaki satırları belirtmeden, silikosis mevzuunu kapatmayalım. 1935 senesinde tamamlanan, Türkiye'de hala en uzun demiryolu tüneli olduğu belirtilen Batıbel tüneli'nin yapımında çalışan işçilerin yüzde atmışının slikozis nedeniyle hayatını kaybettiğini ben de bu vesileyle öğrenmiş oldum. Söz konusu kaynakta konuyla ilgili konuşan ise STFA'nın kurucularından Fevzi Akkaya. Söz konusu kaynaktan aynen aktaralım:

"Daha çok yol inşaatlarında emek yoğun üretim yapılıyordu. Kimi zaman binlerce işçinin çalıştığı  bu güzergâhlarda beklenmeyen birçok olumsuzluk yaşanmıştır. Bunlardan bir örnek, dönemin  bilgisizliği nedeniyle yaşanan kayıplardır. 1933 yılından itibaren demiryolu atılımın ikinci aşamasına giren, “bir karış daha fazla demiryolu” sloganından “Türk sermayesi, Türk bilgisi, Türk müteahhidi ve Türk işçisi ile demiryolu” sloganına geçen232 büyük inşaat hamlesi, tek kuruş istihkak  almadan iş tamamlama başarılarının yanı sıra, Feyzi Akkaya’nın deyişiyle, “Bir avuçluk döviz için  avuç dolusu babayiğit”leri feda etmişti. Batıbel Tüneli inşaatında çalışan işçilerin yüzde altmışı, yüksek oranda silisyum taşıyan ve tozları solunduğunda neden olduğu “silikoz” denilen tedavisi zor bir  akciğer hastalığı nedeniyle yaşamını kaybetmişti."

Biyolojik etmenler unutulmamalı

İnşaat işi açık havada yapıldığından dış etkenlere her zaman açık bir üretim sürecinden söz ediyoruz. Enfeksiyona yol açabilecek olan mikroorganizmalar hijyenik olmayan çalışma ve barınma ortamlarında inşaat işçilerini doğrudan etkiler. Kazı çalışanlarında histoplazmoz görülebilir. Histoplasma capsulatum akciğerlerde hastalık oluşturan bir mantar türüdür. Temel olarak endemik bölgede, özellikle kuş atıkları gibi azot kaynağından zengin toprakla yaygın çevresel temas sonrası mikrokonidyalarının solunması ile bulaşır (http://mikrobiyoloji.thsk.saglik.gov.tr/ums/H/Histoplazmoz-H-capsulatum%20-nfeksiyonu.pdf)

Keza kapalı ortamda (koğuşlarda) birlikte yaşayanlarda, grip, tüberküloz, hepatit gibi bulaşıcı hastalıkların kişiden kişiye taşınmasına neden olmaktadır. Sivrisinek kaynaklı sıtma ve

Ixodes ricinus türü kenelerin ısırması ile insana geçen Borrelia burgdorferi adlı bakterinin yol açtığı Lyme Hastalığı gibi hastalıklar barınma koşullarının iyileştirilmesi zorunluluğuna işaret eder.

Sarmaşık, meşe, sumak, ısırgan gibi bitkilerden kaynaklanan toksinler, ciltte tahrişe neden olabilir. Arı, eşek arısı, yılan, karınca gibi bazı hayvan sokmaları görülebilir. Enfeksiyona neden olan mikro-organizmalar, zehirli maddeler ve yırtıcı hayvanlar bu tehlikelerden bazılarıdır. Zehirlenmelerin bitkisel kaynakları ise zehirli sarmaşıklar, ısırgan otları ve zehirli meşeler olmaktadır. Bazı tahta tozları karsinojendir (kanser oluşumunu harekete geçiren). Batı tipi kırmızı sedir ağacı ise allerjendir. Bütün bu etkenler bazen birdenbire ya da inkubasyon dönemi sonucu, daha çok zaman içinde insan sağlığını bozar ve tekrarı önlenmezse meslek hastalıklarına neden olurlar. Altını çizmeye gerek var mı yine acaba, tüm bu etkenlerin onlarca yıldır dünyada ve Türkiye’de milyonlarca inşaat işçisi için meslek hastalığı kayıtlarına girmediğini…

İnşaat sektörü dendiğinde, suyun altında çalışmadan, yüksekte çalışmaya, dondurucu soğuklardan, dayanılmaz güneşin kavuruculuğuna, toz, gürültü, titreşim ve pek çok etkenlerden dolayı fabrikadaki çalışma koşullarıyla karşılaştırılamayacak bir ortam söz konusu. Kısacası "türkü söyler gibi yapılmıyor yapı, bu iş biraz zor". "Zor ama yapı yükseliyor, yükseliyor, yükseliyor" binlerce inşaat işçisinin yaşamları pahasına...

Kaynaklar

KOBİ’ler için İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Rehberi: Risk Değerlendirmesi, İSG Performans İzleme ve Sağlık Tehlikeleri-İnşaat Sektörü başlıklı, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen İSGİP (Türkiye`de İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi Projesi - TR0702.20-01/001) kapsamında hazırlanan raporun, inşaatlarda sağlık riskleri konulu bölümü aynen alınmıştır. Bu kaynağın tamamına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı web sitesinden ücretsiz bir şekilde ulaşmak mümkündür.

'İnşaatçıların Tarihi. Türkiye'de Müteahhitlik Hizmetlerinin Gelişimi'
http://www.tmb.org.tr/arastirma_yayinlar/insaatcilarin_tarihi_2006_son.pdf

Tan O., İnşaat Sektöründe Sık Görülen Hastalıklar, YTÜ MYO İSG Bölümü Ders Notları

İnşaat sektöründe iş sağlığı ve güvenliği, http://www.isguvenligi.net/iskollari-ve-is-guvenligi/insaat-sektorunde-is-sagligi-ve-guvenligi/