Adı işçi ölümleriyle anılan bir balon: İnşaat sektörü (3)

Sektörde İşçi Ölüm ve Yaralanmalara İlişkin Veriler

Bu haftaki yazımda, sektördeki ölüm ve yaralanmalara ilişkin, ayrıntılı istatistikler sunmaya ve sektörü bu açıdan masaya yatırmaya çalışacağım.

Bu veriler için kaynakça yazının sonunda bulunmaktadır. Ayrıca İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin düzenli olarak tuttuğu ölüm kayıtlarına da yer verilmiş, 2012, 2013 ve bu yılın ilk 9 ayına ilişkin sektör istatistikleri de sunulmuştur.

Bu verilerin kaynaklarına bakarsak; ilk kez geçmiş kazalara dönük istatistikler Müngen’in doktora tezinde ayrıntılı ele alınmış, Sosyal Güvenlik Kurumu arşivlerindeki kaza verilerinin taranmasıyla ayrıntılı analizler yapılmış , bu veriler yeni SSK dosyalarıyla güncellenmiş ve bu verilere İTÜ İnşaat Fakültesi’nde iki öğretim üyesi tarafından yapılmış olduğu bilirkişi dosyalarından veriler eklenmiştir. Özetle bu veriler iki temel kaynağa dayanmaktadır; SSK verilerinden elde edilen 1969-1999 yılları arasında gerçekleşen "kaza"lar, bir başka ifadeyle işlemi tamamlanmış 4347 vaka ve işlemi tamamlanmadan bilirkişi raporu halindeyken elde edilen, 1972-2008 yılları arasındaki veriler. Bu veriler 1117 bilirkişi raporundan elde edilen, 1149 ölüm ve yaralanmayı kapsamaktadır.

Yapılan çalışmalar, inşaatlarda gerçekleşen ölümlü iş kazalarında ilk üç sırayı yüksekten düşmeler, malzeme düşmesi/çarpması ve elektrik çarpmalarının oluşturduğunu göstermekte. İnşaat sektöründe gerçekleşen kazaların ayrıntılı analizlerine dönük ve bu kazaların karakteristik özelliklerini ortaya koyan veriler ise Türkiye'de inanılmaz derecede yetersiz. İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan mahkeme bilirkişi dosyaları ve arşivlerde yapılan çalışmaların derlenmesi ile bir araya getirilen 1968-1999 yılları arasındaki inşaat kazalarına ilişkin yapılan bir değerlendirmeler ile 1972-2008 yılları arasında gerçekleşen olaylar için yazılmış bilirkişi raporları bir araya getirildiğinde inşaat sektöründe ölümlere en fazla neden olan olaylar Tablo 1'deki gibidir.  Yaklaşık 40 yılı içeren bu veriler, yaklaşık yılda 400 işçinin şantiyelerde yaşamını yitirdiği düşünüldüğünde, gerçekleşen toplam ölümlerin (16 ila 20 bin arası) yüzde onundan fazlasına dair bir görüş sunmaktadır ve Türkiye'de inşaat sektörüne dair en kapsamlı verilerdir.

Tablo 1. İnşaat Sektöründe En Sık Gerçekleşen 9 "Kaza" Tipi (Gürcanlı, 2013)

*Malzeme sıçraması, makinaya uzuv kaptırma, malzeme altında uzuv kalma, sivri uçlu cisimle yaralanma

Tablodan da görüleceği üzere, inşaat sektöründe gerek ölümle, gerekse de yaralanmayla sonuçlanan "kaza"larda insan düşmeleri (ezici çoğunluğu yüksekten düşmeler) birinci sırada yer almaktadır. Ölümlerde elektrik çarpmaları ikincidir. Malzeme düşmeleri yaklaşık toplam olaylardaki yüzde 10’luk oranla hem ölümle hem de yaralanmayla sonuçlanan olaylarda önemli bir yere sahiptir. Ölüm ve yaralanma sayıları ve oranları karşılaştırıldığında, her vakanın "kaza şiddetine" dair de yorumlar yapmak mümkündür. Sözgelimi yaralanmaların yüzde 21’ini oluşturan tezgah ve makinalara uzuv kaptırmadan dolayı yalnızca bir ölüm vakasına rastlanırken (Tablo 1'de "diğer" kategorisi kapsamındadır); elektrik çarpmalarının büyük bir kısmı ölümle sonuçlanmıştır.

İnşaat sektöründeki ölüm ve yaralanmalara bakıldığında, en temel işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığından söz etmek gerekmektedir. Özellikle 2012 yılında tüm bunlara kötü ve insanlık dışı barınma koşulları da eklenmiştir. Park Otel inşaatında felaketin eşiğinden dönülmesi, Esenyurt’ta çadırda 11 işçinin yaşamını yitirmesi (11 Mart 2012); Ümraniye’de ise konteynırda 4 işçinin ölmesi (dar ve havasız konteynırda boğulma) gibi iş cinayetlerinin ortak nedeni bu kötü barınma koşullarıdır. Örneğin Esenyurt’ta işçiler soğuk havada çadırda kalmakta, ısınmak için elektrik sobası yakmaktadır. Ümraniye’deki şantiyede bulunan konteynırlar 4’er işçinin kaldığı 10’ar metrekarelik bölümlere ayrılmış olup, bir işçiye sağlanması gereken en az 12 m3 hava dahi sağlanmamaktadır. Oysa 4 Aralık 1973 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile çıkan ve daha yeni yürürlükten kaldırılmış olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ‘İşçilere ait yatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatında bulunması gereken sağlık şartları ve güvenlik tedbirleri’ başlıklı ikinci bölümü işçilerin barınma koşullarının nasıl olması gerektiğini açıklar.  Keza kötü barınma koşulları bulaşıcı hastalıklar ve meslek hastalıkları için de davetiye çıkarmaktadır. Kötü çalışma koşulları, kötü barınma koşullarıyla birleştiğinde, yukarıdaki istatistikler daha anlamlı hale gelmektedir…

40 yıl boyunca, teknolojideki değişimin inşaat sektörüne etkisinin olduğu söylenebilir, ki kısmen de doğrudur. Ancak ölüm nedenlerine bakıldığında, son yıllar ile yaklaşık 40 yıllık veriler oldukça benzerlik göstermektedir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin 2012, 2013 ve bu yılın ilk 9 ayını kapsayan verilerinde, inşaat sektöründeki ölüm nedenlerinin çok değişmediği, şantiyelerde ilk sırada düşmelerin, ikinci sırada ise elektrik çarpmalarının yer aldığı görülecektir. Trafik Servis "kaza"ları ise, şantiye dışındaki ölümler kapsamında incelendiğinden ikinci sırada yer almakla birlikte "şantiyede gerçekleşen ölümler" açısından elektrik çarpmaları, nesne çarpmaları, yapı makinaları kaynaklı ölümler gibi nedenlerin ölümlerdeki ağırlığı görülecektir.

Tablo 2. 2012, 2013 yılları ve 2014'ün ilk 9 ayı inşaat işçi ölümlerine ilişkin İSİG Meclisi verileri

*trafik, şantiye içi trafik ve servis kazaları

*Ezilme ve Göçükler o sene veri toplanırken net olarak ayrılmadığından, diğer yıllar baz alınarak tahmini olarak yapı makinaları kazaları, nesne çarpması ve göçüklere paylaştırılmıştır.

Her iki veri kümesi karşılaştırıldığında ise tablo daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Gürcanlı ve Müngen (2013;2014) tarafından hazırlanan kaza istatistikleri ile İSİG meclisi tarafından basın ve yayın organları taranarak hazırlanan istatistiklerde, sınıflandırma farklılıkları bulunsa da, genel olarak inşaatlarda ölümlerde yaklaşık 40 yıldır bir değişiklik olmamaktadır. Düşme tipi kazaların neredeyse oranı bile çok fazla değişmemekte, ardından elektrik çarpmaları, malzeme düşmeleri (bu üç sıra dünyada da neredeyse hiç değişmez); yapı makinası kazaları, trafik/şantiye içi trafik kazaları ve göçükler şeklinde gitmektedir. Tüm bu verilerin gösterdiği açıktır. İnşaatlarda gerçekleşen ölümler öngörülebilir, önceden çok rahatlıkla tahmin edilebilir; "bu işin fıtratında var" diyenlerin ceza olarak yandaş bir müteahhitin şantiyesinde bir gün çalıştırılması bu verileri bizzat yaşamın içinde hissetmeleri açısından önerimizdir (!)

Tablo 3-1969-2008 verileri ile İSİG Meclisi verileri karşılaştırması

*1969-2008 yılları arasında servis kazaları dahil edilmemiştir. Fark buradan kaynaklanmaktadır.

**Ezilme tipi kazalar eski verilerde diğer verilerin içinde ve diğer tipteki kazalar içine dağılmıştır.Ayrı bir başlık olarak bulunması ve sayının fazlalığı buradan kaynaklanmaktadır. Bu kazaların büyük bir kısmı yapı kısmı çökmesi, yapı makinası kazaları, göçük gibi kaza tiplerine dağılmaktadır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın işyerlerindeki ölüm ve yaralanmalara ilişkin sunduğu istatistiklerde, "kaza" tipleri maalesef bulunmamakta, bazı yayınlarında kısmen o yıla ait veriler sunulmaktadır. Her sektör için ayrıntılı analizlerin devlet tarafından yapılması bir zorunluluktur. Bu analizler, inşaat sektörü düşünüldüğünde bize şunu göstermektedir: Ölümlerin nedeni önceden bilinmektedir, ölümlerin nedeni son derece temel önlemlerin alınmamasıdır, ölümlerin nedeni en temel ve basit inşaat iş kalemlerinde dahi, hala en ilkel yöntemlerle imalat yapılmasıdır!

Öte yandan, sektörde hızla rant elde etme çabası, projelerde hız faktörü ve aşırı çalışma ölümlerin belirleyici nedenleri olarak altı çizilmelidir. Gürbüz'ün belirttiği gibi inşaat sektöründe belirleyici unsur aşırı çalışma ve acımasız emek sömürüsüdür (http://ilerihaber.org/yazarlar/burak-gurbuz/turkiye-de-emek-somurusu-ve-isci-cinayetleri/159/):

" Haftalık çalışma saatleri bakımından 1999-2008 yılları arası Türkiye’de haftalık süre 3,5 saat artmıştır. Bu da %9,95’lik bir artışa tekabül eder. Aynı yıllar arası Romanya ve Bulgaristan’da artış oranları sırasıyla %4,2 ve %3 olurken İspanya’da %4 azalmıştır. Doğal kaynaklar ve madencilik sektöründe çalışma saatleri Türkiye’de haftalık 44,9 saatten, 52,3 saate çıkmıştır ki bu da %16,5 bir süre artışına tekabül eder. Romanya, Bulgaristan ve İspanya’da bu oran sırasıyla %2,5, %0 ve %7,9’dur. İnşaat sektöründe haftalık çalışma saatleri artış oranında da Türkiye, %5,2 ile birinciliği yine kimseye kaptırmamıştır. Romanya, Bulgaristan ve İspanya sırasıyla %2,1, 2,9 ve -3,2 olmuştur. İspanya’da inşaat sektöründe çalışanların haftalık çalışma süreleri 1999 yılında 37,5 saat iken 2008 yılında 36,3 saate inmiştir. Sonuç olarak Türkiye AKP iktidarında ölümcül iş kazaları ve haftalık çalışma saatleri bakımından Avrupa’da tüm ülkeleri sollamış şampiyonluğu kimseye bırakmamıştır. Haftalık çalışma saatlerinin fazla oluşu ile iş kazaları arasında bir ilişki söz konusu olabilir mi? Açıkçası bakmak gerekiyor. Ya da enformel sektörün yoğunluğu da iş kazaları üzerinde olumsuz bir etki yaratmakta mıdır? Bu tür soruların cevapları çok daha geniş bir çalışma gerektirir ve bu yazıda cevabını vermek pek mümkün değildir. "

İnşaat sektörü bir çılgınlık haline gelmiş, bir iki milyon kişinin yaşayacağı kentler yapan (ama bir kısmında yalnızca 30 bin kişi yaşayan(!) ); emek sömürüsünün en yoğun yaşandığı ülkelerden Çin ile Türkiye'yi karşılaştıran Gürbüz'ün yazısından aldığımız Tablo ile "yaşıyorsunuz cehennemi işte" diyelim ve dikkati çalışma saatlerine de çekelim.

Tablo 4. İnşaat Sektöründe Çalışma Saatleri, Çin-Türkiye Karşılaştırması (Gürbüz, 2014)

 Kaynak: İLO, Laborsta internet statistics

Çalışma saatleri, çalışma koşulları, barınma ve beslenme koşulları açısından cehenneme dönmüş olan şantiyelerde, geçtiğimiz haftalarda Halkalı'da, Maltepe'de ayaklanan inşaat işçilerinin taleplerinin özü "yaşam hakkı"dır. İnsan gibi muamele görmek, insan gibi beslenmek, insan gibi barınmak ve çalışmak! İnşaat işçilerinin ölüm ve yaralanmaları nasıl önlenir sorusunun, bu cehennemden kurtuluşun yanıtı Halkalı'da yakılan ateşlerde görülmelidir...

Okuyucuya Not: İnşaat sektörüne ilişkin dosyada, 3 hafta yazacağımı söylemiştim, ama meslek hastalıkları konusunda da yazmadan olmayacağını düşündüm ve bir hafta daha eklemiş oldum. Haftaya sektörün gizli kalmış yüzünü, inşaat sektöründe meslek hastalıklarını ele alacak ve dosyayı şimdilik kapatacağım.

Kaynaklar

Müngen, U. (1993). Türkiye’de İnşaat İs Kazalarinin Analizi ve Is Güvenligi Sorunu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Istanbul Teknik Üniversitesi.

İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü İnşaatta İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Ders Notları, 2014

Gürcanlı, G.E. (2013). İnşaat Sektöründe Gerçekleşen Ölüm ve Yaralanmaların Analizi, Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, 48, s.20-29

Gürcanlı, G.E. (2013). Analysis of Construction Accidents in Turkey and Responsible Parties, Industrial Health, 51, 581-595

Gürbüz B. (2014) Türkiye’de emek sömürüsü ve işçi cinayetleri. http://ilerihaber.org/yazarlar/burak-gurbuz/turkiye-de-emek-somurusu-ve-isci-cinayetleri/159/