11 soruda çocuk işçilik denen insanlık suçu

23 Nisan… Cumhuriyeti yıkmaya yeminliler kutlamadılar, kutlatmadılar… Bu ülkedeki sermaye düzeni kutlanacak bir gün dahi bırakmadı çocuklara. Ensar Vakfı’nda gerçekleşen tecavüz ve sonrasında yaşananlar insanlık düşmanlarının aynı zamanda çocuk düşmanı da olduğunu gösterdi. Çocuk tecavüzüne karşı ses çıkarmayanlar, çocukların çalışmalarına da iş cinayetlerine de ölmelerine de ses çıkarmadılar:

2013'te 59 çocuk,
2014'te 54 çocuk,
2015'te 63 çocuk,
2016'da 14 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi...

Oynamaları gerekirken, çalıştırıldılar ve öldürüldüler. Köleci toplumdan bugüne değin çocuk hep sömürüldü, çocukluklarını yaşayabilmeleri için en güzel ve sert önlemler Ekim Devrimi sonrasında Sovyetler Birliği’nde alındı ve bize miras kaldı. Kapitalizm çocuk sömürüsü üzerine yükseldi. İş hukuku ve işçi sağlığı-iş güvenliği konusunda pek çok çalışması bulunan Demircioğlu ve Centel’in “İş Hukuku’na Giriş” kitabında çizdikleri tablo hâlâ yaşanmaktadır:

“Örneğin; kendilerine kurumla dolmuş fabrika bacalarının temizlenmesi görevi verilen çocukların, dar ve pis bacalarda, üzerlerine giydirilen paçavra elbiselerle aşağıdan yukarıya doğru çıkmalarını sağlamak amacıyla alttan ateş yakıldığı ve çıkan dumandan boğulmamak için yukarıya, temiz havaya ulaşmak üzere kaya çıka bacaya tırmanan çocukların, bacanın üstüne nefes nefese, yüzü gözü simsiyah ve elleri kan içinde çıktıklarında, bacayı da bu yolla temizledikleri belirtilir. Belçika’da maden ocaklarında çalışan 15 yaşından küçük kız çocuklarının, kısa süre sonra ahlaksızlığın son kertesine kadar düştükleri; bir rapora göre de, bir iplik fabrikasında 10-14 yaşlarındaki 13 kız işçinin tek bir işveren tarafından kirletildiği ve çalışma yaşamına atılan bir çocuğun, ender olarak bekaretini koruyabildiği açıklanmıştır." (Demircioğlu ve Centel, 2005; 30)

4+4+4 eğitim sistemiyle ya gerici vakıflara ya da zor çalışma koşullarına daha da fazla mahkum edilen bu ülkenin geleceğine dair bizler üzülürken, “genç”lerin mesleki eğitimine katkısından söz eden hükümet üyeleriyle, Fredrich Engels’in aktardığı bir raporun hazırlayıcısı ne kadar da benzerlikler göstermektedir:

“Bir de, çocukların çalışmasını burjuva nasıl tanımlıyor onu duyalım: ‘Birkaç aya yayılan bir dönemde Manchester’da ve yöresinde birçok fabrikayı ziyaret ettim; iplik eğirme atelyelerine, beklenmedik bir anda değişik saatlerde ve çoğu zaman yalnız girdim; bir çocuğa dayak cezası uygulandığını hiç mi hiç görmedim; huysuz bir çocuk da görmedim. Hepsi her zaman neşeli ve uyanıktı; adalelerinin hafif hafif çalışması ve yaşlarının doğal gereği olan hareketlilik onlara keyif veriyordu. Sanayi sahnesi, benim kafamda üzücü duygular uyandırmak şöyle dursun tam tersine her zaman çok keyif vericiydi; çıkrık taşıyıcı merdaneden geri gitmeye başladığı zaman çocukların çevik hareketlerle, kopmuş iplikleri bağlamalarını görmek ve küçücük parmaklarının birkaç saniyelik bu hareketinden sonra, germe ve bobin dolama bir kez daha tamamlanıncaya dek, diledikleri biçimde keyif çatmalarını gözlemek çok zevkliydi. Bu kıpır kıpır cinlerin çalışması, alışkanlığın onlara zevkli bir hüner kazandırdığı bir spora benziyordu. Hünerlerinin bilincinde, onu herhangi bir yabancıya göstermekten çok keyif duyuyorlardı. Gündelik işin onları tüketmesine gelince, akşam vakti fabrika çıkışında böyle bir şeyin izi yoktu; çünkü en yakındaki oyun alanına seke seke koşuşmaya, okuldan fırlayan bir oğlan çocuk çevikliğiyle küçük oyunlarını oynamaya başladılar.” (Engels, 1997; 205)

Sermaye sahipleri açısından çocuk emeği kesinlikle “değerlendirilmesi gereken” bir fırsattır. Bizim için ise insanlık suçu. Kapitalizm ile sosyalizm arasındaki farkı yalnızca çocuğa bakış açısında bile görmek mümkündür.

Uzun uzadıya sayısız örnek, sayısız insanlık suçu sıralanabilir. Bu uzun girişin ardından bu hafta madde madde bu insanlık suçunu irdelemeye çalışalım.

1. Çocuk deyince ne anlamalıyız?

Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Madde 1: “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” BM Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları Sözleşmesi 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere 197 ülkenin taraf olduğu bu sözleşme en fazla ülkenin onayladığı bir belge olarak öne çıkar. Amerika Birleşik Devletleri hariç bütün Birleşmiş Milletler üyeleriyle Filistin, Vatikan, Nieu ve Cook Adaları sözleşmeye taraftır. Türkiye, ÇHS'yi 14 Ekim 1990'da imzaladı ve sözleşme 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Tıbbi olarak genç, ergen, ergen öncesi gibi tanımlar yapılabilir, sağlık bilimleri açısından bunlar incelenebilir. Ancak üretim süreci söz konusu olduğunda bunlar bizi ilgilendirmemektedir. Çocuk çocuktur, çocuk 18 yaşın altındaki tüm bireylerdir. Bunun dışında herhangi bir tanım reddedilmelidir.

2. Çocuk işçilik nedir?

Yanıt net: İnsanlık suçudur! Bunu zihnimize kazımadan bir adım atamayız, atmamalıyız. Öte yandan hukuksal olarak da bir bakmak gerekiyor bu ifade nasıl ve ne şekilde hukuk sisteminde yer alıyor diye. Çocuk işçilik dendiğinde bundan anlaşılması gereken, çocuğun yaptığı, eğitimine, sağlığına ve gelişimine zarar verebilecek nitelik ve yoğunluktaki işlerdir. Şimdi tanımlara bakalım

-İş Kanunu’nda ve Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te tanımlar:

Çocuk İşçi : 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişidir.
Genç İşçi : 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişidir. (4857/md.71)

Bu tanımları reddettiğimizi söylemek zorunda olduğumuzun altını defalarca çizmeliyiz! Çocuk işçilik insanların yaşamak zorunda kalmalarından yararlanarak çocuklarını ücretli köle veya kimi zaman ücretsiz köle olarak çalıştırmaktır, kapitalizmin en aşağılık uygulamalarından birisidir ve yok edilecektir.

3. Çocuk işçiler hangi işlerde çalıştırılabilir?

Bir tanım yaptığınızda onun altını da doldurmanız gerekir. Çocuk işçilik, çocukları koruyacağım söylemleriyle meşrulaştırılır ve mevzuata girerse insanlık suçunun kapıları aralanır. Neyse biz mevzuatımıza bakalım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayınlanan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” çocuk işçilerin hangi işlerde çalıştırılabileceğini belirtmiştir:

Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Esasları

Madde 5 —Çocuğun ve genç işçinin işe yerleştirilmesinde ve çalışması süresince güvenliği, sağlığı, bedensel, zihinsel, ahlaki ve psikososyal gelişimi, kişisel yatkınlık ve yetenekleri dikkate alınır.

Çocuk ve genç işçiler, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da yetkili makamlar tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak işlerde çalıştırılabilirler.

İşverenler çocuk ve genç işçilerin tecrübe eksikliği, mevcut veya muhtemel riskler konularında bilgisizlik veya tamamen gelişmiş olmamalarına bağlı olarak gelişmelerini, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye sokabilecek herhangi bir riske karşı korunmalarını temin edeceklerdir.

Bu yönetmeliğin Ek-1’inde ise:

Çocuk İşçilerin Çalıştırılabilecekleri Hafif İşler

1. Düşme ve yaralanma tehlikesi olabilecek şekilde çalışmayı gerektirecek olanlar hariç meyve, sebze, çiçek toplama işleri,

2. Kümes hayvanları besiciliğinde yardımcı işler ve ipek böcekçiliği işleri,

3. Esnaf ve sanatkarların yanında satış işleri,

4. Büro hizmetlerine yardımcı işler,

5. Gazete, dergi ya da yazılı matbuatın dağıtımı ve satımı işleri (yük taşıma ve istifleme hariç);

6. Fırın, pastane, manav, büfe ve içkisiz lokantalarda komi ve satış elemanı olarak yapılan işler,

7. Satış eşyalarına etiket yapıştırma ve elle paketleme işleri,

8. Kütüphane, fuar, panayır ve sergi yerlerinde yardımcı işler (yük taşıma ve istifleme hariç);

9. Spor tesislerinde yardımcı işler,

10. Çiçek satışı, düzenlenmesi işleri.

4. Çocuk işçiler hangi işlerde çalıştırılmaz

Burada uzun uzun liste vermeye gerek yok, yukarıda belirtilen yönetmelik, çalıştırılabilecek işlerin haricinde uzun uzun hangi işlerde çalıştırılamayacağını da belirtmiştir ama bunun bizim için önemi bulunmamaktadır, zira insandan toplumdan yana olan bırakın solcu veya sosyalist olmayı en temel insani değerleri sahiplenen herkes açısından çocuk işçilik diye bir şey yoktur!

5. Peki ülkemizde madem var, mevzuat çocuk işçileri koruyor mu?

Mevzuatta bir kez zikredildiğinde artık onun altını doldurmak da elzem haline gelir, dolayısıyla gerek çalışma süreleri açısından gerekse de işçi sağlığı ve iş güvenliği, sosyal haklar vb. açılardan mevzuatta “haklar” bulunmaktadır.

Sözgelimi AB’nin 94/33/EC Yönergesi çalışma sürelerini ayrıntılı düzenlemiş, Yönergenin 8. Maddesi okula devam eden çocukların çalışma sürelerinde sınırlamalar getirmiştir.   İş Kanunu çocukların okula devam edip etmemelerine göre bir ayrım yaparak çalışma sürelerini belirlemiştir.  İş Kanunu’nun 71. Maddesi’nde “temel eğitimi tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten fazla olamaz. Ancak,  on beş yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz ve haftada kırk saate kadar artırılabilir.” olarak geçmektedir.  

6. Çocuk işçiler iş cinayetlerine maruz kalıyor mu?

Çocuk işçiler hakkında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayınladığı veriler açık, 2013'te 59 çocuk, 2014'te 54 çocuk, 2015'te 63 çocuk, 2016'da 14 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Kuşkusuz bunlar yalnızca kayıt altına alınanlar. Öte yandan meslek hastalıklarında yaşamını yitiren çocuk işçilerin hemen hemen hiçbiri hakkında bilgimiz yok. Ayrıca, uluslararası bir makalemde de incelediğim ve belirttiğim gibi (Gurcanli, 2009); işyerlerinde yaşamını yitiren çocukların çoğu ya oraya “oyun” için girmiş ya “akrabasını ziyaret” için ya da “yalnızca çay, kahve getir götür işleri yapan” olarak kayıt altına alınmıştır. Çocuk ölümleri yaygındır, çocuk ölümleri “olağandır” çocuk ölümleri kanıksanmıştır. Bu böyle gitmeyecektir…

7. Çocuk işçiler kimlerdir?

Çocuk işçiler tarım sektöründe ailesiyle birlikte çalışanlardır, çocuk işçiler kentlerin varoşlarında aile içi emek kapsamında ücretsiz çalışanlardır, çocuk işçiler iş öğrensin diye yaz tatilinde çalışanlardır, çocuk işçiler harçlığını kazansın diye tanıdığın yanına verilenlerdir vesaire vesaire... Bizce ise çocuk işçiler; sistematik olarak Türkiye kapitalizminin oyun alanlarından koparılarak daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına sokulan, bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle arızi bir olgu değil bilinçli sistematik bir emek sömürüsüdür. Öte yandan ülkemizde çocuk işçiler öncelikle Türk ve Kürt çocuklar olduğu kadar son dört beş yıldır Suriyeli “köle” çocuklardır. Gaziantep, Şanlıurfa ve İstanbul Suriyeli çocukların emeğinin en yoğun olarak sömürüldüğü illerdir. Tekstil, kundura, temizlik, inşaat başta olmak üzere kimi zaman zorla çalıştırılan yavrularımızdır. AFAD verilerine göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli mültecilerin yüzde 55’i 0-18 yaş grubundadır. Mülteciler üzerine çalışma yapan kurumların tespitine göre de 3 milyon Suriyeli mülteciden yaklaşık bir milyonu ilkokul çağındaki çocuklardan oluşuyor ve bunların sadece dörtte biri okula gitmekte,  11 yaş üstü çocukların eğitim düzeyi ile ilgili ise bilgi bulunmamaktadır.

8. Türkiye’de çocuk işçilik sayılarla nasıl ifade edilebilir?

Türkiye’de 900 bin çocuk işçi olduğu belirtilmekte. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre nüfusun yüzde 29,4’ünü çocuklar oluşturuyor. TÜİK 2012 verilerine göre, ülkede 6 - 17 yaş arasında yaklaşık 900 bin çocuk işçi var. Çalışan çocuklar en fazla tarım sektöründe.  Çalışan çocukların yarısı da eğitim hakkından mahrum. Çalışan çocukların yüzde 49,8’i okula devam ederken, yüzde 50,2’si okula devam etmiyor. TÜİK verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 16 milyon yoksul var. Yoksul fertlerin yüzde 44,3’ü çocuk. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 2014 verilerine göre de Türkiye’de her üç çocuktan biri şiddetli maddi yoksulluk çeken hanelerde yaşıyor. Çocuk maddi yoksunluğunda en yüksek oranlara sahip iki bölge Kuzey Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu. Yoksulluk çeken 7 milyondan fazla çocuğun yüzde 40’ı protein ihtiyacını et, tavuk ya da balıktan karşılayamıyor.  DİSK-AR raporu somut olarak yüzümüze çarpıyor:

  • Okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresi 54 saat
  • Çocukların yüzde 3,4’ü yaralanmış ya da sakatlanmıştır
  • Çocukların üçte birine işyerinde yemek verilmiyor
  • Yarısından çoğu 400 TL altında bir ücretle çalışıyor

DİSK-AR verilerine göre çocuk işçilikte bir dönem görülen azalma yerini düzenli bir artışa bırakmıştır. Rapordan doğrudan alıntı yaparsak:

“Türkiye 2012 verilerine göre 2006 yılından bu yana çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin en yaygın olduğu ücretsiz aile işçisi çocuk işçilerin, toplam çocuk işçiler içerisindeki oranı % 41’den % 46’ya, sayısı ise 362 binden 413 bine yükselmiştir. Yine aynı kapsamda değerlendirilen tarım sektöründe çalışan çocukların sayısı da 73 bin kişi artış göstererek 326 binden 399 bine,  toplam çocuk işçilere oran ise % 37’den % 45’e ulaşmıştır. Tarımda çalışan çocuklar açısından asıl acı olanı ise tarımdaki istihdam artışının % 66’sının ve ücretsiz aile işçilerindeki artışın % 90’ının 6-14 yaş arası çocuklar olmasıdır. Toplamda da çocuk işçiliğinin artmasına neden olan 6-14 yaş çocuk işçilerin sayısındaki artıştır. Dünya genelinde istihdam içindeki çocukların sayısı 264 milyondur. Bu veri 2008 yılından 42 milyon daha azdır. Çocuk işçiliği daha sınırlı bir tanımdır.  2012 yılında 168 milyon 5-17 yaş arasında çocuk işçi bulunmaktadır. Söz konusu rakam 4 yılda 215 milyondan 168 milyona gerilemiştir. Diğer ülkeler kategorisinde yer alan ülkeler haricinde çocuk işçiliği gerilemiştir. Ülkelere göre gelir düzeyi arttıkça çocuk işçiliği azalmaktadır.”

9. Çocuk işçilerin çalışma koşulları nasıldır?

Türkiye’yi genel olarak bölgesel sınıflandırmadan bağımsız değerlendirirsek şunu görüyoruz, 6-17 yaş grubundaki çocukların haftalık ortalama fiili çalışma süresi 40 saati bulurken, bu süre 15-17 yaş grubundaki çocuklar için 45,8 saat. Serkan Öngel gerek Birgün gazetesinde gerekse de DİSK-AR raporlarında sürekli altını çiziyor bu rakamların ve ekliyor ortalama haftalık fiili çalışma süresi 6-14 yaş grubundaki çocuklar için ise 28 saattir. Erkek çocuklar haftada ortalama 43,2 saat çalışırken, kızlar 33 saat çalışmaktadır ve can alıcı nokta okula devam etmeyen çocuklar için geliyor; haftalık 54,3 saat ile Türkiye ortalamasının üstünde, insanlığın genel kazanımlarının da altında insanlık dışı bir çalışma. Öngel ekliyor:

“Ücretli, yevmiyeli veya kendi hesabına çalışan çocukların yüzde 52’si 2012 yılında aylık 400 TL’lik bir gelirle çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların yüzde 3,4’ü sakatlanma ve yaralanma yaşamıştır, yüzde 34’ü aşırı yorulmaktadır. Üçte birine işyerinde yemek verilmemektedir. Yüzde 36’sının haftalık izni, yüzde 89’nun yıllık izni yoktur.”

10. Eğitim sistemi ile çocuk işçilik arasında bağlantı var mı?

Var, hem de nasıl. Özetle 4+4+4 sistemi Cumhuriyet’in temel kazanımlarından laik eğitimi yok etmiş, kız çocuklarını eğitim sürecinden uzaklaştırmış, erkek çocukları yobaz, gerici tecavüz mekanları Ensar yurtlarına, dini eğitime veya doğrudan iş yaşamına itmiştir. DİSK-AR raporuna göre okula devam ederken çalışan çocukların sayısı 2006-2012 yılları arasında % 64 oranında artarak, 272 binden 445 bine yükselmişken, okuyan çocukların 2006 yılında % 2’si ekonomik bir faaliyette çalışırken 2012 yılında bu oran % 3’e ulaşmış. Bu çocuklar arasında ev işlerinde çalışanların oranı da % 43’ten % 50 seviyesine yükselmiş, okula devam etmeyen çocukların sayısı 2 milyon 314 binden, 1 milyon 297 bine gerilerken, okula gitmeyen çocuklar arasında ekonomik faaliyetlerde çalışanların oranı % 27’den % 35’e yükselmiş. Buna karşın ev işlerinde çalışan çocukların sayısı bu kategoride % 44’ten % 39’a gerilemiş…

11. Ne yapmalı?

Yanıt basit, bu aşağılık düzeni yıkalım! Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin birkaç haftada başardığını biz de başaralım: Çocuk işçiliğini yasaklayalım! Küba’nın bugün çocuklarına yaşattığını yaşatalım, Kübalı devrimcilerin kendi ülkelerini çocuklarına cennet haline getirdiği gibi biz de ülkemizi çocuklarımıza cennet haline getirelim. Vladimir İlyiç Ulyanov LENİN gibi biz de, “Tek ayrıcalıklı sınıf çocuklardır” diyelim…

Diyelim de… “Ne yapmalı?”nın ardından, “Nasıl yapmalı?” sorusunu sormadığımız zaman güzel niyetlerin, devrimci sloganların dışına çıkamıyoruz.

Hafta sonu, “Çocuğumu nereye götürsem?” diyen aileler, ilk önce şöyle bir düşünün, “Sizin çocuğunuz eğlenirken kaç çocuk çalışıyor, çalışmak zorunda kalıyor?”. Ne bileyim çok tumturaklı laflar etmeyeceğim, bir dayanışma ağında gönüllü olun, bir çocuğun elinden tutun…

Cumhuriyet kazanımları elden gidiyor diyen laik kesimler, bir kısmınız kuşkusuz mücadele ediyor ama 4+4+4 sistemine karşı siz de bir şeyler yapın, imam hatiplere karşı siz de biraz örgütlenin…

Emek araştırmaları yapan akademisyenler, çoğunuz önümüzü açtı, açıyor, biraz daha fazla çocuk emeği üzerine çalışın, bize yol gösterin, hedefimizi netleştirin…

Türkiye devriminin bin bir yolu üzerine konuşan, işçilere “örgütlenmek lazım” diyen güzel devrimciler, örgütlemeye çalıştığınız işçilerin aileleriyle tanışın, onların çocuklarını dayanışma ile sahiplenin, bu işleri küçümsemeyin, destek olun…

“Her yer Suriyeli doldu” diyenler, bu Suriye’deki savaşı körükleyenleri önce bir tanıyın, onların siyasal ve toplumsal uzantılarını bilin ve mahalle mahalle onları sindirmek için mücadele edin…

Kimi zaman mendil satmak için yanınıza gelen, bazen ne bileyim midye dolma aldığınız çocuğun neden Cizreli, Nusaybinli, Mardinli olmasına karşın İstanbul’un İzmir’in göbeğinde olduğunu bir düşünün, örneğin Cizre’de yaşandığı söylenen ve şüpheyle yaklaştığınız olaylara farklı kaynaklardan bir bakıverin, bu ülkenin o çocukların da ülkesi olduğunu düşünün…

Tüm bunları yaparken, mahallenizdeki Suriyeli çocuğun da, gerici bir vakıfta tecavüze uğrayan bir çocuğun da, 13 yaşında iş cinayetinde yaşamını yitiren babasının “alın yazısı” dediği bir çocuğun da, meslek liseleri adı altında sömürülen çocuğun da, ilköğretimi bitirdikten sonra aç kalmamak için çalışmak zorunda kalan çocuğun da… evet hepsinin yaşadığının sorumlusunun kim olduğunu düşünün, bunu anlatın, buna karşı savaşın…

Ya da çocuğunuzu evde bir kucağınıza alın, ona sarılın, bir koklayın, gözlerinin içine bakın ve yukarıda yazılanları düşünün.

Çocuklarınız için savaşın!

 

KAYNAKLAR

Demircioğlu, M., Centel, T., (2005). İş Hukuku, Beta Yayımcılık, Yayın No: 1399, İstanbul, 10.Baskı.

Engels, F., (1997). Kişisel Gözlemlerden ve Sağlıklı Kaynaklardan, İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu, Eriş Yayınları, Birinci Baskı, Ankara, Sayfa 176-206 (Friedrich Engels’in Die Lage der arbeitenden Klasse in England (1845).

Gürcanli, G. E. (2009). Who is at fault? Third party and child injuries at construction sites in Turkey. Safety science, 47(3); 364-373.

http://www.evrensel.net/haber/278248/suriyeli-cocuk-isciler-egitim-alamiyor-ucuza-calistiriliyor

http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/sayilarla-turkiyede-cocuk

http://www.birgun.net/haber-detay/cocuk-olmak-yasak-109773.html

DİSK/Genel-İş Araştırma Dairesi TÜİK İstatistiklerle Çocuk 2014, Çocuk İşgücü Anketi 2012, Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi 2014

http://disk.org.tr/2015/04/disk-ar-turkiyede-cocuk-isciligi-gercegi-raporu-2015/

İSİG (2015) 2014 Yılı İş Cinayetleri Raporu, İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, www.guvencelicalisma.org, Erişim [22 Nisan 2015]