100 yıl sonra...

Yüzüncü yıldayız.

Ekim Devrimi, bu devrimle başlayan sosyalizm yürüyüşü yüzyıl önce bugün Rusya’da iktidarın İşçi Köylü Asker Sovyetleri’ne geçmesiyle başlamıştı.

70 gün süren Paris Komünü’nden sonraki ilk proleter iktidardı. Lenin’in devrimin 70. Gününü kutlamak için karlarda dans ettiği söylenir. 

Paris Komünarları, 70 gün süren kısa zaman aralığında, yeni türden bir devletin, hak ve ödev diyalektiğindeki eşitlikçi bir toplum örgütlenmesinin, kişisel-kolektif siyasal hak ve özgürlüklerin ilk ilkelerini örnekleştirerek kendilerinden sonrasına esin kaynağı oldular.

Ekim Devrimi, oluşumu ve gelişimi önceden hiç kimse tarafından öngörülemeyen özgün bir devrimdi. Sovyet sosyalizmi, 74 yıl iktidarda kaldı.

Ekim Devrimi, dünya devrimine büyüyemedi. Varoluş hedefine ulaşamadan, kapitalizmden komünizme  geçiş sürecinin görevlerini tamamlayamadan çözüldü

Buna rağmen, dünyayı da  yine hiç kimsenin önceden tam olarak öngöremediği biçimde değiştirdi.

Yüzyıl sonra, dünyanın her yerinde Ekim Devrimi’nin tarihteki yeri, dünya ekonomi ve siyaseti üzerindeki etkileri, sosyalizm denemesi olarak artıları, eksileri tartışılıyor. Bu, ilk bakışta öyle görünse de salt düne ait bir tartışma değil.

Ekim Devrimi’nden yüzyıl sonra dünya, üretici güçlerin gelişme düzeyi bakımından komünizme 1917’den çok daha yakın. Dünya kapitalist sisteminin kendisini değiştirmeden sürdürebileceği nesnel alan giderek daralıyor. Siyasetten kültüre, ekolojiden hukuka, yaşamın tüm alanlarında, kendini giderek daha şiddetli biçimlerde duyuran, tek tek ülkelerde kalmayıp tüm dünyayı içine alan bir uygarlık bunalımının içindeyiz.

***

Ekim Devrimi, iktidarın, yeni bir toplumsal düzen kurma amacında ve kapasitesinde olan bir sınıfa geçtiği toplumsal ruhta bir siyasal devrimdi.  Var olan bir üretim biçiminden yeni üretim biçimine geçişi anlatan “toplumsal devrim” ,  içinde evrimci dönemlerin de yer aldığı uzun bir süreçtir. Bu bağlamda; Ekim sonrası dünya tarihini, “kapitalizmden komünizme geçiş çağı” olarak tanımlamak doğruydu. Doğrudur.

Öte yandan, devrimler tarihi bize, Marx’ın, üretim ilişkilerinin üretici güçlerin gelişmesinin engeli haline geldiği zaman başlayacak bir “toplumsal devrim çağı” belirlemesi dışında evrensel bir toplumsal devrim modeli ya da teorisi sunmuyor.

Ekim Devrimi’nin kendisi ve sonrasındaki devrimler bu önermenin yadsınamaz kanıtıdır. Ekim Devrimi, Marx, Engels ve devrimin mimarı-önderi Lenin dahil hiç kimsenin önceden öngörmediği, mekanı, zamanı, toplumsal içeriği, nesnel-öznel koşulları ve “ siyasal devrim teknolojisi” bakımından benzersiz bir devrim olarak gerçekleşti.

1917’den sonra da devrimler oldu, ama bu devrimlerin hiçbiri Ekim Devrimi’nin tekrarı, hatta benzeri olmadı. Bu devrimlerin hiç biri Ekim Devrimi “tipinde” gerçekleşmedi. “Çağ” verili olsa da devrimler, koşulları daha çok somut ülke kaynaklı olduğu ve siyasal devrimler her somut durumda kendine özgü bir siyasal “ordu”nun  ürünü olduğu için tek tip olmuyorlar.

***

Yüzyıl sonra, dünyanın nesnel koşullar bakımından komünizme daha hazır ve hatta “zorunlu” olduğu bir tarih diliminde, dünya işçi ve komünist hareketinin öznel siyasal koşulları bakımından siyasal ruhta bir toplumsal devrim ne tek tek ülkelerde, ne de dünya bütününde güncel-reel bir seçenek gibi görünmüyor. Toplumsal devrim süreci ise derinleşiyor.

Ekim Devrimi, nesnel koşulları bakımından komünizme geçişe hazır olmayan bir toplumda gerçekleşen, bu bakımdan  “erken”  sayılabilecek bir devrimdi.

Bugün için ise, aynı koşullar bakımından, dünyanın bir bütün olarak olgun, çürümeye yüz tutacak kadar olgun olduğunu, bu bağlamda devrimlerin “geç” kaldığını söyleyebiliriz.

Bugünkü dünya durumu, “kaos”,  biraz da bu gecikmenin ürünüdür.

Şu sıralar, kapitalist ideologlar “toplumun dağılmasından”,  robotlaşmaya eşik attıran yapay zekâ alanındaki vb. gelişmelerden,  bu gelişmelerin yol açacağı sistemik sorunlardan söz ediyor, aslında kapitalizmin geleceksizliğini tartışıyorlar.

100. yıl sonra, komünistlerin de,  Ekim Devrimi yolunda, içerik ve biçim olarak yenilenmiş bir komünist-devrimci atılımın ideolojik, siyasal ve kültürel hazırlıklarına yoğunlaşması gerekiyor.