Yön Dergisi çıktı: Yolumuz ve Yön'ümüz açık olsun!

Yön Dergisi çıktı: Yolumuz ve Yön'ümüz açık olsun!

İlk sayısı yayınlanan Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi Yön'ün Genel Yayın Yönetmeni Can Soyer ile yaptığımız söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.

Yön Dergisi’nin ilk sayısı yayınlandı. Öncesinde bir bildiri ile çıkışını duyuran Yön nasıl doğdu?

Can Soyer: Esasında bir dergi yayınlamak fikri İleri Haber bünyesinde yürüttüğümüz çalışma sırasında ortaya çıktı. İleri Haber’de temel hedefimiz, nitelikli habercilik yanında, sol düşüncenin ortak ve kolektif bir tartışma zemininde bir araya gelmesi idi. Nitekim kısa süre içinde Türkiye’nin birçok aydın, bilim insanı ve sanatçısının katkı koyduğu bir yayın organı haline geldi İleri. Ancak özellikle köşe yazılarında somutlanan ve Türkiye’nin sorunlarına dair yaratıcı ve cesur katkılar barındıran zenginliğin daha derinlemesine ve uzun soluklu biçimde ele alınabileceği başka bir platforma ihtiyacımız olduğunu düşündük. Bunun yolu da basılı bir yayın, bir dergi çıkarmak olarak göründü. Herhangi bir dergi değil, açtığı tartışmalarla kalıcılaşacak, arşivlerde tutulacak, tekrar tekrar okunacak, referans kaynağı haline gelecek bir dergi yayınlamaktı amacımız. İnternet ortamının hızı ve tüketiciliği düşünüldüğünde de bunun basılı bir yayın olması gerektiği fikri güçlendi. Bunun üzerine birçok dostumuzla niyetimizi paylaştık ve kolektif bir tartışma ve fikir alışverişi sürecinin sonunda 40’ı aşkın imzayla Yön Bildirisi, ardından da Yön Dergisi yayınlandı.

Yön Dergisi’ni “Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan çıkışın yönünü arayan, emekten ve aydınlanmadan yana bir kolektif çabanın ertelenemez olduğu ihtiyacını karşılamak üzere aydınların, sanatçıların ve bilim insanlarının bir araya geldiği bir kolektif çaba” olarak tarif ediyorsunuz. Türkiye’nin toplumsal tarihinin belki de en kritik dönemlerinden birinde böyle bir ihtiyacı karşılama hedefi çok iddialı bir hedef değil mi? Saptadığınız bu ihtiyacı ve hedefinizi biraz anlatabilir misiniz? 

Can Soyer: Türkiye hemen her bakımdan son derece kritik bir uğraktan geçiyor. Bu sadece gündelik olarak deneyimlediğimiz hissiyatın sonucu değil, aynı zamanda konjonktürün ve siyasal süreçlerin çözümlemesinden çıkan bir sonuç. 15 yıllık AKP iktidarının eriştiği bugünkü aşamada, Türkiye’de cumhuriyet rejiminin elde kalmış son kırıntılarının da yok edilmek üzere olduğunu söylemek zorundayız. Kuşkusuz bu bir anda olmadı, ardımızda 15 yıllık AKP iktidarı, ondan öncesinde de ülkemizin sermaye sınıfının çıkarları gereği adım adım uçuruma itildiği uzun bir tarih var. Bugünkü durumu bu bütünlük olmadan, tarihsel bağlarını ve nedenlerini ortaya koymadan anlamak da değiştirmek de mümkün değil. Yön Dergisi, bu bütünlüğü gözden kaçırmayan, ama asıl olarak bugünün koşul ve gündemlerine yoğunlaşan bir mücadelenin parçası olmaya çabalayacak. Bugünkü koşullara ve gündemlere baktığımızda ise, ihtiyaç duyduğumuz mücadelenin eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı ve laik bir kulvardan akmak zorunda olduğunu, kısacası bu kanalları bünyesinde doğal olarak barındıran solun kitlesel ölçekteki çıkışına ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Öte yandan, bu ölçüde kapsamlı ve zorlu bir görevi solun o ya da bu kulvarının tek başına sırtlanmasını beklemenin pek gerçekçi olmadığı ortada. Bu, sadece “güçsüzlük”le ilgili bir konu da değil. Bir bütün olarak sol düşüncenin tartışması, çözümlemesi, ulaştığı sonuçları formüle edip pratiğe nakletmesi gereken sorunlarla karşı karşıyayız. “Ortak mücadele” ve “kolektif çaba” vurgularımızın altında da bu saptamalar yatıyor. Bütün bunlar karşısında benzer kaygılara ve beklentilere sahip olan aydınların, bilim insanlarının, sanatçıların yan yana gelmesi, beraberce tartışıp beraberce üretmesi en faydalı ve sonuç alıcı yöntemdir. Bunun çok kolay olmayacağının da çok hızlı gerçekleşmeyeceğinin de farkındayız. Ancak daha fazla vakit kaybetmek yerine ilerlemeye başlamak, ilk adımları atmak gerekiyor. Bu açılardan düşündüğümüzde Yön Dergisi’nin kendisine biçtiği misyon fazla mı iddialı? Elbette iddialı, ama iddialı olduğu ölçüde mütevazı da. 

Yön Dergisi’nin isminin tarihsel bir karşılığı var, biliyorsunuz. Derginizin geçmişte Türkiye düşünce dünyasına büyük katkıları olduğu bilinen Yön ile ilişkisini nasıl kuruyorsunuz? Eski Yön’ün devamı mısınız? Neden Yön ismini tercih ettiniz? 

Can Soyer: Yön Dergisi’ni bir fikir olarak konuşmaya başladığımız andan itibaren, adımızın 1961’de yayına başlayan Yön ile birlikte anılacağını biliyorduk. Oysa derginin adını Yön olarak seçmemizdeki asıl neden Türkiye’nin ve solun bir yöne ihtiyaç duyduğu saptamasıydı. Bu anlamda 1961 Yön’ünün devamı olmadığımızı söyleyebilirim, ama bu ilişkilendirmeden hiç rahatsız olmadığımızı da eklemem gerekir. Doğan Avcıoğlu yönetiminde yayınlanan ve Türkiye’nin ilerici mücadele tarihinde müstesna bir yeri olan Yön, kuşkusuz, son derece saygın ve öğretici bir mirastır bizim için. Üstelik 1961 Yön’ü günümüz açısından çok ihtiyaç duyduğumuz bir çabanın örneğini sergiliyor. O da solun farklı kulvarlarının birlikte üretip tartışabildiği bir platform olması. Tarihe baktığımızda 1960’ların sonları ve 1970’lerde sol hareket içinde gelişmiş neredeyse tüm kulvarların Yön Dergisi’ndeki tartışmalara ve taraflaşmalara uzanan referansları olduğunu görebiliriz. Bugünden bakıldığında Yön, Doğan Avcıoğlu ve onun siyasal yönelimleri ile özdeşlemiş gibi algılansa da (ki, bu daha sonra yayınlanan Devrim Dergisi için daha doğru bir değerlendirmedir) Behice Boran, Sadun Aren gibi solun farklı kulvarlarında yer alan isimlerin de Yön’e katkı koyduklarını, dönemin meşhur tartışmalarını Yön sayfalarında yürüttüklerini görüyoruz. Yani 1961 Yön’ünün solun daha sonraki çıkışına yataklık ettiği, farklı sol kulvarların Yön’deki tartışmalarda olgunlaştığı ve bir tayf gibi dışarı taştığı biliniyor. 2017 Yön’ü de solda benzer bir üretkenliğe ve çıkışa yataklık edebilirse kendisini hayli başarılı sayacaktır. 

Türkiye’de süreli yayın-dergi çıkarmanın zorlukları bir gerçek olarak karşımızda dururken, Yön Dergisi’nin uzun ömürlü olacağına dair inancınızın kaynağı nedir? Neye-kime güveniyorsunuz? Türkiye’de yayıncılık faaliyetinin zorluklarını da göz önüne aldığınızda, dağıtım ve devamlılık açısında beklentileriniz nelerdir?

Can Soyer: Bu soruya teknik bir yanıt vermeme gerek yok. Bir dergiyi sürdürülebilir kılmanın iki ayağı var: İçerik ve okur. Güvenilecek tek şey de bunlardır. İçeriğin olabildiğince güçlü, yaratıcı ve cesur olması, bunun okurla buluşması ve içerik ile okurların etkileşiminin üst düzeyde tutulması. Biz bu açılardan kendimize ve okurlarımıza güveniyoruz. Yön’ün sürekliliği konusundaki güvenimizin başka hiçbir dayanağı yok. Ne sermayemiz var, ne de devasa imkanlarımız. Bu yüzden, özellikle de başlarda, kimi sorunlarla karşılaşma ihtimalimiz yadsınamaz. Örneğin, dağıtım ağımız henüz beklentilerimizi karşılayacak düzeyde değil. Ama daha şimdiden tüm Türkiye’ye yayılan bir ağ oluşturmak için gerekli adımları attık. Çok kısa bir süre içinde Yön’e ulaşmakta zorluk yaşayan okurumuz kalmayacağını umuyoruz. İçeriğimizi güçlendirmeyi ve okurlarımızla buluşmayı başardığımız sürece küçük sorunların hızlıca aşılacağını, Yön’ü devamlılığının sağlanacağını biliyoruz.

Yön Dergisi’nin, Türkiye’nin entelektüel birikiminin farklı düzlemlerinde yer alan bir çok aydının desteğiyle çıktığını biliyoruz. Bu çeşitlilik, ulaşılmak istenen hedef için bir handikap oluşturmuyor mu? Olası bir kapsayıcılık kaygısının sınırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Can Soyer: Tam aksine. Mevcut sorunlarımızın ve önümüzdeki görevlerin ancak böylesi bir kolektif çabayla aşılabileceğine inanıyoruz. O yüzden, bizim vurgumuz çeşitlilikten ziyade ortak mücadele, kolektif üretim gibi sözcükler yönünde. Bunun ötesinde, solun evrensel değer ve ilkelerini sahiplenen, Türkiye’nin kurtuluşu için bir sol çıkışa ihtiyacı olduğunu düşünen, eşitlikçi, özgürlükçü, laik bir cumhuriyet için mücadele eden herkes bu çabanın doğal parçasıdır bizim açımızdan. 

Mevcut destekçilerinizin dışında bir genişleme-kapsayıcılık hedefiniz var mı? 

Can Soyer: Yukarıdaki soruya verdiğim yanıt zaten bunu ima ediyordu. Yön imzacı listesinde görülen bir ilk birikime dayanarak yola çıktı. Ancak ne sayımızın bu kadar olduğunu ne de bu sayının yeterli olduğunu düşünüyoruz. Yön Bildirisi’ne imza atarak dergiye desteğini ifade eden isimlerin artırılması bundan sonraki hedeflerimizden. İkinci sayıda imzacı listemizi çok daha genişletmiş olacağımızı umuyoruz.

Yön Dergisi’nin Türkiye’deki sol hareket ile ilişkisini nasıl tarif ediyorsunuz? Herhangi bir angajmanı var mı? 

Can Soyer: Yön, bir büyük aile gibi düşünürsek Türkiye solunun parçasıdır elbette. Yön’e imzasıyla destek veren, yazılarıyla katkı koyan herkes, öyle ya da böyle sol düşüncenin ve hareketin yetiştirdiği kişiler. Ve yine Yön Dergisi çerçevesinde bir araya gelmiş isimler arasında o ya da bu örgütlü yapının içinde olanlar da var olmayanlar da. Ancak Yön Dergisi’nin herhangi bir siyasi grup ya da odak ile angajmanı yok. Olmaması da gerekir. Zira siyasi grupların hemen hepsinin zaten kendi yayın organları var ve düşüncelerini bu yayınlar aracılığıyla dile getirip yaymaktalar. Bunlara bir yenisini eklemek değil niyetimiz. Bunların ötesine geçecek bir buluşma zemini, bir yayın platformu yaratmak asıl amacımız. Kendi içinde farklılıklar da barındıran bu kadar insan bir siyasi yapının ihtiyaçlarını karşılamak için değil, solun bütününe hizmet etmek için bir araya geldi. Böylesi bir buluşmanın son derece erdemli ve örnek bir davranış olduğunu da söylemeden geçmek istemem.

DAHA FAZLA