Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Bu hafta da İleri Kitap editörlerinin gözünden seçilmiş okunası kitaplar var Vitrin’imizde. Eylül okumaları bir başkadır. Umarız beğenirsiniz.

KADIN DİRENİŞÇİLER – KOLEKTİF

İkinci Dünya Savaşı yıllarında en zor şartlar altında mücadeleyi bırakmayan dört kadın direnişçinin gerçek hayat öyküsüdür. Amy Johnson, Sophie Scholl, Bertie Albrecht ve Mila Racine, bu dört kadının her biri doğruları uğruna kahramanca mücadele ederken hayata çok genç yaşta veda etmişlerdir. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kadın Direnişçiler (Çizgi Roman); Kolektif, Çeviri: Ayşe Meral, Alfa Yayıncılık, 2017, 260 sayfa.

 

MEDAN GECELERİ – EMİLE ZOLA, GUY DE MAUPASSANT, J.K HUYSMANS, HENRY CEARD, LEON HENNİQUE

Natüralizmin öncüsü Émile Zola’nın Médan’daki evinde toplanan dönemin önde gelen yazarları geçmişin anılarına dalarlar ve bu sohbet ortamının sonucunda ortaya 1870 Fransa-Prusya Savaşı’nı konu alan altı öykü çıkar. 1880 yılında yayınlanan ve Médan Geceleri adı verilen bu öykü derlemesi edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandırır.

Cesetlerin ve yıkıntıların ortasında “Zafer!” naraları atan aptal subaylardan, sözde vatansever burjuvaların savaş ortamında iyice su yüzüne çıkan ikiyüzlü ve aşağılık ahlakına, “düşman”la savaşmayı beklerken tek yapabildikleri şey müdavimi oldukları genelevi yerle bir etmek olan “kahraman”lardan, tek bir emirle askerleri ölüme gönderip kendileri zevk ve sefa içinde gününü gün eden generallere ve askerlerin dostluk, korku, hastalık, gözyaşı, bit, pislik, ölüm ve firarına hiç eskimeyen ve değişmeyen bir tablo...

Zola, Maupassant, Huysmans, Céard, Hennique ve Alexis gibi dünya edebiyatının klasikleşmiş yazarlarından savaşın insanlıkdışılığına, dehşetine ve anlamsızlığına dair bu unutulmaz savaş karşıtı öyküler ilk kez Türkçede... (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Medan Geceleri, Emile Zola - Guy De Maupassant - J.K. Huysmans - Henry Ceard - Leon Hennique, Çeviri: Yaşar Avunç, Sel Yayınları, 2017, 239 sayfa.

 

CUMHURİYET DÖNEMİ AYDIN KİMLİĞİ VE KÖY ENSTİTÜLERİ – EMİNE ÖZTÜRK

Eğitim ütopyası kurmak, eğitimsel gerçekliğe ve sorunlara statükonun çizdiği sınırlar ve kapitalist üretim ilişkilerinin tanımladığı bağlam içinden bakmayı terk ederek, daha tanımından başlayarak eğitime ilişkin tüm kavram, yapı ve süreçleri insanî amaç ve özlemler ışığında gözden geçirmek; insanı kendine değil, kendini insanlara uyduran eğitim yapıları tasarlamak demektir.

Eğitim ütopyası, eğitimin “bireyin özgürleşmesinin toplumun özgürleşmesinin önkoşulu” olduğundan yola çıkılarak tasarlanmasıdır. Eğitim ütopyası, bugünkü eğitimin geleceğini önceden kestirmeye dönük teknik/bürokratik bir işlem ya da geleceğe yönelik bir spekülasyon değildir. Eğitim adına bugün istenir olanın geleceğe yansıtılmasını bir eğitim ütopyası olarak değerlendirmenin en azından iki nedenle uygun bir yaklaşım olamayacağı öne sürülebilir: Birincisi, eğitim adına bugün istenir olan, insanların gerçekte oldukları durumlarıyla, yani içinde yaşadıkları toplumsal sistem tarafından koşullandırılmış durumlarıyla istedikleri şeylerdir. Oysa insanı kendine ve toplumuna yabancılaştıran bir sistemde, insanların isteklerinin ve ihtiyaçlarının gerçekten kendilerine ait olduğu su götürür. Bununla bağıntılı ikinci neden, geleceğin eğitiminin nasıl olacağına gelecek kuşaklar adına bugünden karar vermenin beraberinde getireceği meşruiyet sorunudur. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Cumhuriyet Dönemi Aydın Kimliği ve Köy Enstitüleri, Emine Öztürk, Gece Kitaplığı, 2017, 253 sayfa.

 

BİR BAŞKA DÜNYADAN – EUGENE SCHOULGİN

Eugene Schoulgin Türkiye’yi, Türkiye’deki yaşam koşullarını, siyasal, sosyal, ekonomik yapıyı yakından bilen Norveçli bir yazar ve düşünür. Bu bilgi, gözlem ve deneyimlerinden yola çıkarak ülkenin 20. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan panoramasındaki köşe taşlarını çarpıcı bir romanda edebiyat dünyasına armağan ediyor.

Bir Başka Dünyadan’da Schoulgin, Batılı gözüyle o başka dünyaya bakmakla kalmıyor, yer yer Batılı gözlemcileri de ironik bir biçimde eleştiriyor. Dahası, romanda çeşitli ülkelerden gelen yazarların öyküleri okunurken, Batı ülkelerinin neredeyse hepsinde şu ya da bu biçimde benzer durumlar yaşandığı gözler önüne seriliyor.

Kitaptaki, “Bizim için sarsıcı, evet, ürkütücü, korkunç görünen olaylar bu insanların günlük yaşamıydı. Çok yakında sizden ayrılacağız, ama yeni bir bilgi götürüyoruz yanımızda. Yalnız değilsiniz,” sözleri ise evrensel bir duygudaşlığın umut kıvılcımını tutuşturuyor. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Bir Başka Dünyadan, Eugene Schoulgin, Çeviri: Deniz Canefe, Can Yayınları, 2017, 392 sayfa.

 

SEN GİTTİN GİDELİ – ELENA FERRANTE

Sen Gittin Gideli, kocası tarafından terk edilen ve iki çocuğuyla birlikte ayakta kalmaya çalışan Olga’nın hikâyesini anlatıyor. Olga kocasının ani kararının ardından, hayatın bütün sorumluluklarını tek başına sırtlanmak zorunda kalır. Bu çalkantılı dönemde kocasıyla, çocuklarıyla ama en çok da kendisiyle yüzleşir. En basit işler bile büyük sorunlara dönüşürken, Olga, yaşadığı büyük üzüntü ve hayal kırıklığının üstesinden gelmeye, dahası akıl sağlığını korumaya çalışır.

Ferrante’nin kaleminin gücüyle okur da Olga’ya soluksuz eşlik ediyor, onun dibe vuruşuna ve orada hayata tekrar tutunmasına tanık oluyor.

“Elena Ferrante, şaşırtıcı ölçüde güzel ve cüretkâr, istisnai güçte bir roman veriyor bize.”

IL MANIFESTO

“Bu romanı baştan sona bir günde bitirdim; okumaya ara vermek için kendimle verdiğim mücadele, bir yüzücünün su üstünde kalabilmek için dalgalarla boğuşması gibiydi. Sen Gittin Gideli bu dünyaya ait değil.”

ALICE SEBOLD

 (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Sen Gittin Gideli, Elena Ferrante, Çeviri: Meryem Mine Çilingiroğlu, Everest Yayınları, 2017, 232 sayfa.

 

ALTINCI KOĞUŞ – ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV

Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü “felsefi” yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir.

Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının “deliliği”nin simgesidir adeta.

Altıncı Koğuş, Russkaya Mısl dergisinin 1892 Kasım sayısında yayımlandığında büyük ilgi görmüştü. Hatta Lenin’in de yapıtı okuduktan sonra dehşete kapıldığı, “Kendimi Altıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim” dediği rivayet edilir. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Altıncı Koğuş, Anton Pavloviç Çehov, Çeviri: Yulva Muhurcişi, İş Bankası Kültür Yayınları, 2017, 72 sayfa.

DAHA FAZLA