Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrinimizde bu hafta da farklı kategorilerden kitaplara yer verdik. Kent ve ekoloji, aktüel politika, çocuk edebiyatı, roman türlerinde bir seçki hazırladık sizler için. Bu hafta vitrinlerdeki yerini alan Jose Saramago’nun romanı Körlük listemizin öne çıkan kitaplarından. Nota Bene Yayınları etiketiyle yayımlanan Yağmurdan Sonra ise dikkat çeken diğer kitaplardan. Yayın hayatına yeni başlayan İleri Kitaplığı ikinci kitabını okurla buluşturdu. Bir kılavuz niteliğinde olan Türkiye’nin Laiklik Kavgası, İleri Kitaplığı etiketiyle raflardaki yerini aldı. Her beğeniye uygun bu seçkimizin ilginizi çekmesi umuduyla, iyi okumalar dileriz…

TÜRKİYE’NİN LAİKLİK KAVGASI - CAN SOYER

Editörlüğünü Can Soyer’in yaptığı ve çok değerli yazarların katkılarından derlenen "Türkiye'nin Laiklik Kavgası" kitabı İleri Kitaplığı'ndan yayınlanarak okurlara ulaştı... "Türkiye'nin Laiklik Kavgası" Ahmet Cemal, B. Sadık Albayrak, Can Soyer, Cenk Saraçoğlu, Doğan Ergün, E. Attila Aytekin, Ebru Pektaş, Ercan Bölükbaşı, Erkan Baş, Esra Sert, Haluk Yurtsever, Hande Arpat, Korkut Boratav, Metin Çulhaoğlu, Nurettin Abacıoğlu, Onur Emre ve Özgür Savaşçıoğlu'nun İleri Haber'deki köşe yazılarından derlendi.

Son yıllarımızın ve görünür geleceğimizin en hararetli kavga ve tartışma konusu olan laiklik kavramına tarihten teoriye, güncelden evrensele uzanan farklı boyutlarla değinen kitap sadece bir başvuru kaynağı değil, aynı zamanda laiklik kavgasının kılavuzu niteliğinde.


KÜNYE: Türkiye’nin Laiklik Kavgası, Derleyen: Can Soyer, İleri Kitaplığı, Mayıs 2017

LAİKLİĞİ YENİDEN DÜŞÜNMEK - CRAİG CALHOUN, JONATHAN VANANTWERPEN, MARK JUERGENSMEYER

Dünyada ve ülkemizde dinin toplumsal görünümü arttıkça, laiklik de gittikçe daha fazla tartışma konusu hâline geliyor. Kamusal alandaki dinî referansların yoğunlaştığı günümüz dünyasında, laikliğin türleri ve algılanma biçimleri de her yönüyle masaya yatırılır durumda bulunmaktadır. Seküler-laik, sekülerleşme-laikleşme ve sekülerizm-laisizm zıtlıklarını da içerecek bir biçimde meselenin hem olgusal hem de ilkesel boyutunu göz önünde bulundurarak dinî olana ve dinî olanın etki alanına ilişkin yürütülen tartışmalar, din-siyaset ilişkisinin değerlendirileceği çerçeveye katkı sunmaktadır. Yönetim mekanizmalarının bir ilkesi olarak laikliği dinî olanın ve seküler olanın sınırları uyarınca, diğer taraftan ise dinî olanı ve seküler olanı laiklik ilkesi uyarınca değerlendirmek, ancak kapsamlı bir çerçeve dâhilinde gerçekleştirilebilecek bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinin toplum içerisindeki yerinin ve siyaset ile olan ilişkisinin dünyanın her yerinde farklı tezahürleri ve tarihsel serüveni olduğundan dolayı, laikliği yeniden düşünmek, karşılaştırmalı bir bakış açısını da gerektirmektedir. İşte elinizdeki kitap, laikliğin pek çok boyutuna dair güncel tartışmalar ve teorik zemin için kuramsal araçlar sağlamaktadır. Laiklik biçimlerinden, yurttaşlık ve kamusal alan tartışmalarına; demokrasi ve laiklik ilişkisinden küresel seküler siyasete; dinî hayırseverlikten dinsel fundamentalizme; ifade özgürlüğünden dünyanın farklı bölgelerindeki laiklik deneyimlerine pek çok temel konuyu ele alıyor.


KÜNYE:
Laikliği Yeniden Düşünmek - Craig Calhoun, Jonathan Vanantwerpen, Mark Juergensmeyer, Nika Yayınevi, Mayıs 2017, 440 Sayfa

İSTANBUL 2023 - SİNAN LOGİE, YOANN MORVAN

“İstanbul 2023” projesinin adımlarını yerinde, İstanbul’un gitgide genişleyen çeperlerinde gözlemleyen Sinan Logie ve Yoann Morvan, bu yayılmanın ve değişimin etkilerini aktarıyor. Yürüyerek yaptıkları bu gezide, Gebze’nin “cehenneme benzeyen” sanayi bölgelerinden Aydos Tepesi’ne, şehrin neredeyse artık her yerinde boy gösteren kapalı sitelerden kentsel dönüşümle bambaşka bir kimliğe büründürülen gecekondu semtlerine uzanan ve Osmangazi Köprüsü, üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi “çılgın projeler”in de içinde bulunduğu bir güzergâhı ele alıyorlar. Sadece şehrin değişimini değil, bu değişimle birlikte toplumun yok olan eski alışkanlıklarının ve edindikleri yeni eğlence anlayışlarının yanı sıra bu büyümenin kontrolsüz şekilde devam etmesi halinde oluşabilecek tehlikeleri de gözler önüne seriyorlar.

Gidilmemiş yollardan ilerleyerek azimle gerçekleştirilen, çelişkilerle dolu bir yürüyüş ve beklenmedik karşılaşmaların keşifsel büyüsü sayesinde katmanlar, simgeler ve gömülü anlatılar yüzeye çıkıyor. Göründükleri gibi tasarlanmamış bağımsız kalıntılar, kentin sınırlarının yarattığı umulmadık baş dönmeleri... İsimlendirilmeyenin, kaçak olanın, estetikten nasibini almamış olanın boğucu sıkıntısına iniş...” Jean-François Pérouse


KÜNYE: İstanbul 2023, Sinan Logie, Yoann Morvan, İletişim Yayınları, Mayıs 2017, 189 Sayfa

EKOLOJİNİN KIZIL HATTI - ANDRÉ GORZ

İktisadi aklın belirleyiciliğini reddeden bir hayat üzerine kafa yormuş düşünürlerden André Gorz’la Marksizmden fenomenolojiye, varoluşçuluktan eleştirel düşünce ve ekolojiye uzanan geniş bir yelpazede yapılmış bu derinlemesine mülakatlar, Gorz’un güncelliğini koruyan fikirlerini özlü bir şekilde sergiliyor. Gorz’un “serbest zaman” ütopyası, güvence altına alınmış ve çalışma süresinden kopartılmış bir gelir sayesinde kişinin kendi özerkliğini kurmasına yönelik yaratıcı ve militan faaliyetlere katılımını öngörmektedir. Reform ve devrim seçenekleri arasında gidip geldiğimiz günümüzün neoliberal dünyasında hayatlarımızı anlamlı kılmanın; sosyalizmi iktisadın belirleyiciliğinden kurtularak düşünmenin ve ekolojik bir mücadele hattını “kızıl” bir çizgiye dahil etmenin yolları üzerine kafa açıcı fikirler, mücadele yolları ve yaşam tarzları arayanlara…


KÜNYE: Ekolojinin Kızıl Hattı - André Gorz, Çeviri: Nihan Özyıldırım, Sel Yayıncılık, Mayıs 2017, 101 Sayfa

BİR DEVLET İKİ CUMHURİYET – DİNÇER DEMİRKENT

Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kuruluşuna ilişkin iki karşıt fikrin ve pratiğin birbiriyle mücadelesi içerisinde olduğunu vurgulayan bu kitap, özellikle 1920’den 1924’e kadar olan dönemi etraflıca incelemektedir. Cumhuriyet anayasalarını yapan kurucu meclis tutanaklarında ve Cumhuriyet’in korunmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarında net olarak gösterilen bu çatışmanın varlığı, Türkiye’nin gerçek anayasal sorunu olarak sunulmuştur:

En kaba tanımıyla ‘egemenliğin kaynağının halkta olduğu siyasal form’ olarak cumhuriyet, egemenlik kavramının evriminde bir kopuş yaratmıştır. Rousseau ve Sieyes’in düşünceleri ekseninde kopuş, egemenliğin ‘bir’ olan monarktan ‘çok’ olan halka geçişi sorunu olarak tanımlanabilir. Rousseau’dan kaynağını alan halkın temsil edilemez oluşu fikri, halk egemenliği üst kurgusunun ve egemenliğin doğrudan doğruya halk tarafından kullanılmasının; Sieyes’ten kaynağını alan ulusun ancak temsilcileri aracılığıyla konuşabileceği fikri ise ulus egemenliği kurgusunun ve egemenliğin temsilciler eliyle kullanılabileceğinin düşünsel dayanakları olmuştur.

Türkiye’de Cumhuriyet’in iki karşıt kuruluşunu, halk egemenliği üst kurgusuna dayanan 1921 Anayasası ve ulus egemenliği kurgusuna dayanan 1924 Anayasası bağlamında inceleyen araştırma, 1924 anayasal düzeni içinde halka çizilen sınırların, 1961 ve 1982 Anayasalarında ulus egemenliği kurgusu içinde nasıl konsolide edildiğini ortaya koymaktadır. Günümüzdeki Anayasa tartışmaları açısından önemli bir başvuru kaynağı.


KÜNYE: Bir Devlet İki Cumhuriyet, Dinçer Demirkent, Ayrıntı Yayınları, Mayıs 2017, 256 Sayfa

MAYA’NIN AĞACI – GÖKÇE ATEŞ AYTUĞ

Sıcacık bir mahalle hikâyesi anlatan yazar, “yuva” kavramını tartışmaya açıyor; çocukların, ağaçların, kedilerin ve kargaların yanında durup, yaşamı savunuyor. Çocuk edebiyatımızın genç yazarlarından Gökçe Ateş Aytuğ, son romanıyla Günışığı Kitaplığı’nda! Sıcacık bir mahalle hikâyesi anlatan yazar, “yuva” kavramını tartışmaya açıyor; çocukların, ağaçların, kedilerin ve kargaların yanında durup, yaşamı savunuyor. Dayanışmayla pek çok haksızlığın giderilebileceğini anımsatan kitap, bir arada yaşamın saygı ve sevgiyle var olabileceğini fısıldıyor. Genç illüstratör Gökçe İrten’in ilgi çekici desenleriyle zenginleşen kitap, etkileyici karakterleri, mekânları, akıcı ve eğlenceli anlatımıyla okumayı keyfe dönüştürüyor.

Sokağın ortasında onca betona inat, göğe yükselen asırlık fıstıkçamını birileri, “etrafı kirletiyor” diye şikâyet etmiştir. Belediye ekipleri güzelim ağacı kesmeye hazırlanınca, Maya çok üzülür. Dedesi ve Terzi Arman, kaldırıma oturarak ağacı korumaya çalışırlar. Ama belediye ekipleri vazgeçecek gibi değildir. Maya bir plan yapar. Üstelik, yalnız değildir. Kargalar, kedi Muhtar ve mahalleli, fıstıkçamını kurtarabilecek midir?..


KÜNYE: Maya’nın Ağacı, Gökçe Ateş Aytuğ, Günışığı Kitaplığı, Mayıs 2017, 156 Sayfa

YAĞMURDAN SONRA – YALÇIN HAFÇI

Tutsak yazar Yalçın Hafçı, şiir ve öykü kitabından sonra bu sefer romanıyla okuyucularıyla buluşuyor. Türkiye yakın tarihinin utanç verici olaylarından Hayata Dönüş operasyonunu da anlatan Yağmurdan Sonra NotaBene Yayınları etiketiyle okuyucularıyla buluştu.

Yer: İstanbul. Yıl: 2000. Durmaksızın atıştıran sonbahar yağmurlarında sokakları arşınlayan genç bir insan: Tahir. Kişisel kırgınlıklarını öfkesiyle örtmeye çalışan, umudunu yitirse de inadını yitirmeyen biri Tahir. Sadece dış dünyaya karşı değil kendi içine de patlıyor öfkesi. O da İstanbul sokaklarında yürüyerek, üniversite anfilerinde ya da kantininde olay çıkararak, meydanlarda polisle çatışarak atıyor öfkesini. Diğer taraftan da arkadaşlarıyla edebiyat dergisi çıkarmak ve öykü dosyasını yayınevlerine kabul ettirmek için uğraşıyor.

Roman Türkiye tarihinin en karanlık olaylarından Hayata Dönüş Operasyonu’na doğru ilerlerken Tahir’in kişisel tarihindeki karanlıkla da yüzleşiyorsunuz. Yalçın Hafçı, ilk romanında usta işi bir iş çıkararak ülkenin yakın tarihiyle yüzleşmeye çağırıyor okuyucusunu…


KÜNYE: Yağmurdan Sonra, Yalçın Hafçı, Nota Bene Yayınları, Mayıs 2017, 200 Sayfa

KÖRLÜK - JOSE SARAMAGO

Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.

Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikayesi.

Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.


KÜNYE: Körlük, Jose Saramago, Çeviri: Işık Ergüden, Kırmızı Kedi Yayınevi, Mayıs 2017, 336 Sayfa

BİR SÜPERMARKETİN HİKÂYESİ - DİMİTRİS SOTAKİS

İnsanın alışveriş yaparken neye ihtiyacı var? Lunaparktaki bir çocuk gibidir o, evet budur! İyi tasarlanmış ürünler, güler yüzlü çalışanlar, görkemli bir gün sözü veren bir atmosfer, arkadaşlarla yemek, ada serinliği…

Pasifik’te bir ada, bir kaza, bir süpermarket, düşleri süsleyen bir eş, sevimli çocuklar ve muhteşem bir kariyer… Hepsi bir hayalden mi ibaret dersiniz? Oysa hiç de öyle değil!

Başından geçen akıl almaz olaylar yüzünden kişisel tarihinin başlangıcını yaşamakta olan Roviros, Yeni Gine’deki bir öğrenci ayaklanmasını rapor etmek üzere bindiği geminin okyanusun ortasında batmasıyla kendisini Pasifik’teki ıssız bir adada bulur. Hayatta kalan tek kazazede olarak adadaki ilk anlarından itibaren yaşamının ne kadar değersiz olduğunu fark eden genç adam için artık en büyük hayalini gerçekleştirme vakti gelmiştir: Bir süpermarket açmak. Peki, kimlere hizmet etmesi için?

Avrupalı edebiyat eleştirmenlerince çağının önemli yazarlarından bir olarak anılan Yunan yazar Dimitris Sotakis, günümüz insanının kibrini, arzularını ve derin yalnızlığını ele aldığı son yapıtı Bir Süpermarketin Hikâyesi’yle çağdaş bir Robinson Crusoe anlatısı sunuyor.

Türkiyeli edebiyatseverlerin, Yunanistan’daki ekonomik krizin bireyler üzerinde yarattığı baskının ironik bir dille ele alındığı Soluğun Mucizesi isimli kitabından tanıdığı Dimitris Sotakis, sade ve güçlü anlatımıyla her eserinde farklı bir sosyal durum üzerine odaklanarak hayatın içinden, sıradışı karakter tiplemeleri yaratıyor.


KÜNYE:
Bir Süpermarketin Hikâyesi, Dimitris Sotakis, Çeviri: Yılmaz Okyay, İbrahim Arık, Deli Dolu Yayınları, Mayıs 2017, 132 Sayfa

DAHA FAZLA