Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Bu hafta “Vitrin”imizde edebiyat dışı kitaplar ağırlığını koydu. İyi okumalar diliyoruz.

DEVRİMİN CEBİRİ: HEGEL’DEN MARX’A / FELSEFENİN AŞILMASI VE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ CİLT 1– HANS HEİNZ HOLZ

Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi, çağımızın en önemli felsefecilerinden Hans Heinz Holz’ün 50 yıllık felsefi çalışmasının özünü oluşturan başyapıtıdır.

Holz üç ciltlik bu kapsamlı çalışmasında birinci cildin başlığını koyarken, Rus devrimci Herzen’den esinlenmiş; Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a, Almanya’dan Rusya’ya, oradan tüm dünyaya uzanan bu devrimci bağlarla ortaya çıkmıştır.

“Tüm dünyaya” dedik, zira Holz, Georg Lukács’tan Antonio Gramsci’ye, Palmiro Togliatti’den Mao Zedong’a, 20. yüzyıl boyunca tüm dünyada Marksist felsefe alanında önemli çalışmalara imza atmış yazar ve eylemcileri, kendi çelişki ve diyalektik kavrayışı doğrultusunda değerlendirip yeni sentezlere ulaşmaya çalışmış, denebilir ki diğer çağdaş felsefecilerin pek de yanaşmadığı bir işe soyunmuştur.

Bilimin ilerlemesi, bilgiye ulaşmak ve hayatı zenginleştirmek için karşıtların çatışmasını zorunlu gören Holz’e göre, çelişki yoksa hareket de, hayat da yoktur. O yüzden bu çalışmasında çelişkilerin ve onun ortaya çıkardığı eylemin önemini her şeyin üstünde tutmaktadır.

Hegel felsefesine odaklanıp Marx’a uzanan bu ilk ciltte, bir bakıma diyalektik materyalizmin kuramsal zemini ve temel aldığı felsefi birikim açıklığa kavuşturulmaktadır. Holz bu çalışmasında Hegel felsefesinin Avrupa üzerindeki etkisini, günümüzde Hegel düşüncesini, metafiziğin siyasal boyutlarını, Hegel’in mirasını ve felsefenin dönüşümünü tartışırken, hem modern anlamda Hegel’le başlayan diyalektiğin günümüze kadarki izini sürmekte hem de felsefe tarihinden hareketle pratiğin (siyasetin) felsefeyle olan kopmaz bağına Marx’tan ilham alarak dikkat çekmektedir…

KÜNYE: Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a / Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi Cilt 1, Hans Heinz Holz, Çeviri: Sadık Usta, Yordam Kitap, Mart 2017, 336 sayfa.

 

TEPETAKLAK / TERSİNE DUNYA OKULU – EDUARDO GALEANO

Eduardo Galeano insan onurunun, erdemliliğin, adalet duygusunun ve toplumsal belleğin yağma, talan, çıkar ilişkileri ve emperyal politikalarla alaşağı edildiği günümüzün “tepetaklak” dünyasında ayakta durmamız için kılavuzluk etmeyi sürdürüyor. Yeni dünyayı saran belleksizleşme sendromuna keskin kalemiyle savaş açan Galeano, Meksikalı gravür ustası José Guadalupe Posada’nın kışkırtıcı tasvirleriyle zenginleşen Tepetaklak – Tersine Dünya Okulu’nda adaletsizliğin, ırkçılığın ve cinsiyetçiliğin temel ilkelerini; dünyamızı tahrip edenlerin dokunulmazlık kalkanını; iletişimsizliğin ve tüketimin yayılma stratejilerini; suçlu yaratma ve kitleleri köleleştirme sanatını yine benzersiz üslubuyla ele alıyor. 

Okurunu ise çığırından çıkmış dünyayı eski haline döndürebilme umuduyla keyifli bir suça, unutturulmaya çalışılan tarihsel olayları ifşaya ortak ediyor.

KÜNYE: Tepetaklak – Tersine Dünya Okulu, Eduardo Galeano,  Çeviri: Bülent Kale, Sel Yayınları, Nisan 2017, 350 sayfa.

 

ULİSES İÇİN EVREN – JUAN CARLOS ORTEGA

“Ay neden beni takip ediyor baba?”
Yıldızlar, galaksiler, kara delikler...
Evrenin büyüsünü keşfet!

Abderalı Demokritos’un cesur fikirlerinden Newton’ın ışık ve yerçekimine dair teorilerine, Einstein’ın genel görelilik ilkesinden Rutherford ve Bohr’un atom modellerine, dünyanın en utangaç bilim insanı Cavendish’ten “Büyük Patlama” fikrini ilk ortaya atan din adamı Lemaitre’e...

Titizlikle hazırlanmış, hayal gücüyle bezenmiş, roman gibi bir evren anlatısı bu: Juan Carlos Ortega, eğlenceli üslubuyla, bilimin evrene dair keşiflerini anlatıyor oğluna: Devasa büyüklükteki galaksilerden maddenin en küçük parçasıyla ilgili şaşırtıcı teorilere uzanan bu meraklı yolculuk, geçmişten günümüze, evrenin yasalarını daha iyi anlamamızı sağlayan bilim insanlarının katkılarını sunuyor genç okurlara.

KÜNYE: Ulises İçin Evren, Juan Carlos Ortega, Çeviri: Saliha Nilüfer, Yapı Kredi Yazınları, Nisan 2017, 416 sayfa.

 

ÇOK ÖZEL İSİMLER SÖZLÜĞÜ – MÜGE İPLİKÇİ

Çağdaş edebiyatımızın önemli ve özgün yazarlarından Müge İplikçi, Çok Özel İsimler Sözlüğü’nde, bizleri kadınlara, çocuklara, gençlere ve tabii ki erkeklere doğru kısa mesafeli bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitaptaki isimler ilk bakışta dünya hallerinin anlık fotoğrafları gibi görünse de sırtlandıkları hayat, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın haletiruhiyesini derinliğine aktarma konusunda hiç cimri değil.

İsimleri “çok özel” kılan da bu zaten: sıradan insanların, kendi hallerinde yaşayıp gideceklerken üzerlerine binen yükün altında bükülüp dağılmış ruhları.

Peki hayat bundan mı ibaretti?

Elbette değil!

Edebiyat da zaten bu yüzden var.

KÜNYE: Çok Özel isimler Sözlüğü, Müge iplikçi, Can Yayınları, Nisan 2017, 135 sayfa.

 

YÖN / AYLIK SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ 2. SAYI

Yön dergisi; “Rejim Değişikliği, Faşizm ve Diktatörlük” tartışmasını ele alan 2. sayısıyla bizlerle.  

“Türkiye açısından oldukça kritik bir uğrağa tanık olacağımız Nisan ayında yayınlanan bu sayıda, bir yandan ülke gündemindeki konulara derinlemesine eğilen yazılara yer verdik, bir yandan da hazırladığımız dosya ile referandum süreciyle doğrudan bağlantılı “Rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük” tartışmasını ele aldık.

Bu sayı, Can Soyer’in, 17 Nisan’da çıkacak sonuç ne olursa olsun Türkiye’nin kaybettiklerini geri kazanması ve daha da ötesine ulaşabilmesi için geniş çaplı bir hesaplaşmaya muhtaç olduğunu belirttiği yazı ile başladıktan sonra, Dr. Barkın Asal’ın sadece referandumdaki ret tutumu ile yetinmemeyi, fiilen hayata geçirilen dayatmaları da püskürtmek gerektiğini vurgulayan yazısı ile devam ediyor. Referanduma Kürt halkını merkeze alan bir gözle bakan Onur Emre da son derece şiddet yüklü ve yıkımla geçen sürecin ardından Kürt halkının “Hayır” iradesi etrafında yeniden toparlanmaya çalıştığını dile getiriyor.

Ergun Çağlayan Varlık Fonu hakkındaki gerçeklere ve Türkiye ekonomisinin saklanan zayıflıklarına ışık tutarken, Zozan Baran Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki gerilimi emperyalist sistemin hiyerarşisindeki çekişmeler ekseninde değerlendiriyor. Doç. Dr. Hakan Güneş Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin mahiyetini Suriye denklemi bahsinde açığa kavuştururken, Hamide Yiğit de Suriye gündemini, halkın direnişini aşmayı başaramayan emperyalist provokasyonun önündeki yollara dikkat çekerek ve Türkiye’nin denklemden çıkarılması ihtimalini masaya yatırarak ele alıyor.

Meltem Kolgazi de ABD’deki Women’s March’tan Türkiye’ye kadın hareketliliğinin yükselişini ve tartışma konularını aktarıyor. Yön mutfağı ise, bu sayıda önce akademideki ihraçlara rakamlarla yaklaşıyor; ardından Bulgaristan’daki seçimlere AKP’nin müdahalesi çerçevesinde eğiliyor.

Bu sayıdaki dosya konumuz “Rejim değişikliği, faşizm ve diktatörlük”. Dosya editörümüz Deniz Ali Gür’ün genel çerçeveyi çizen girişinin ardından, Özgür Savaşçıoğlu faşizm kavramının tartışmalı içeriğini öğretici biçimde masaya yatırıyor. Mehmet Okyayuz hocamız faşizmin Almanya ve İtalya gibi klasik örneklerini, kimi efsaneleri de teşhir ederek aktarırken, Deniz Yıldırım hocamız da Türkiye’de egemenliğin halktan Saray’a devrini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Doruk Cengiz ise rejim değişikliği süreçlerinde servet transferi ve kamuculuğun tasfiyesi ile yoksul halkın tarikatlara mahkum edilişini konu ediyor.

Kültür-Sanat sayfalarımızı geçtiğimiz ay çıkarılan KHK ile üniversiteden ihraç edilen kıymetli hocalarımızdan Dr. Elif Çongur’un DTCF Tiyatro Bölümü’nün eşsiz geleneğini aktardığı yazısı ile açıyoruz. Murat Arda’nın ikinci romanı Taksim Bahçesi’ni konuştuğumuz söyleşinin ardından, Berkay Akbudak bir başka cadı avına, ABD’de McCharty dönemine ve bu dönemin önde gelen figürlerinden komünist senarist Dalton Trumbo’ya götürüyor bizi. Tiyatroadam’ın ses getiren oyunu “İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?” vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz söyleşi ile birlikte bu sayının sonuna geliyoruz.”

DAHA FAZLA