Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Bu hafta vitrinimizde araştırma, roman, bilimkurgu ve şiir kategorilerinde kitapları öne çıkarıyoruz. İleri okuruna yeni çıkanlar arasından bizce en iyileri ulaştırma çabamız umarım bu hafta da işe yarar.

İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Ücretli Çalışmanın Tarihçesi emek kategorisinde yapılan kapsamlı bir araştırmayı konu alıyor.

Edebiyat çevrelerinde adından övgüyle bahsedilen İsviçreli genç yazar Dorothee Elmiger’in ezber bozan bir distopik evrende geçen ilk romanı Cesurlara Davet, okurlara karanlık ama umut dolu, deneysel ama tanıdık, karmaşık ama dengeli bir öykü vadediyor.

Joseph Conrad’ın ilk romanı Almayer’in Sırça Köşkü’nde, Hollandalı bir tüccarın zenginlik hülyaları ve kızının geleceğine dair planları kendi hırs ve önyargılarının ağırlığı altında çatırdarken, kişisel trajedisi karanlık bir sömürgecilik ve ırkçılık anlatısıyla güçlü bir tarihsel arka plan eşliğinde iç içe geçiyor.

Rauf Mutluay’ın Türk Halk Şiiri Antolojisi başlıklı inceleme ve derleme çalışması 1972 yılında Milliyet Yayınları’nın “100 Şair 1000 Şiir” dizisinin üç kitabından biri olarak yayımlanmıştı.

Bilimkurgunun Monte Kristo Kontu olarak tanımlanan Alfred Bester’in kaleme aldığı “Kaplan! Kaplan!”,  kendi türü içinde en önemli romanlardan biri olarak kabul ediliyor.

ÜCRETLİ ÇALIŞMANIN TARİHÇESİ – SOSYAL SORUNUN DÖNÜŞÜMÜ

“Çağdaş toplumlara musallat olan ve prekarite, korunmasızlık, dışlama, ayrıştırma, statü kaybı, mensubiyet yitimi gibi konuları ön plana çıkaran kırılma tehdidini değerlendirebilmek için, ücretli emeğin işgal ettiği yeri toplumsal ve tarihsel bakımdan belirtmek şarttır. (...) Elinizdeki eserde tarih büyük bir yer işgal ediyor olsa da, burada bahsettiğimiz şey şimdiki zamanın tarihidir. (...) Şimdiki zaman sadece çağdaş olan değildir. O aynı zamanda bir mirasın ürünüdür; bugünü anlamak ve bugün eyleme geçebilmek için bu mirasın anısı bize gereklidir.”

Robert Castel, Ücretli Çalışmanın Tarihçesi’nde sosyal sorunun ortaya çıkışını ve dönüşümünü incelerken toplumsal işbölümü içinde işgal edilen yer ile bireyi güvence altına alan sosyal koruma sistemlerine katılım arasında güçlü bir bağlantı görüyor. Günümüzün prekaryalaşmış ücretli çalışanlarının durumu ile geçmiş çağların toprağından kopmuş, sefalete mahkûm edilmiş milyonlarca emekçisinin durumu arasında yapısal süreklilikler saptayan Castel, parçalanan ücretliler toplumu ve güvencesizleşmenin yükselişi karşısında kaybedilenleri geri kazanmanın yollarını arıyor.

Zengin bir tarihsel sosyoloji araştırması olan bu çalışma, ücretli emeğin toplumsal serüvenini altı yüz yıllık bir perspektifle sunuyor ve günümüzün işsizlik, korunmasızlık, mensubiyet kaybı gibi en can alıcı sorunlarının ardındaki yapısal dinamiği ortaya koyuyor.


KÜNYE: Ücretli Çalışmanın Tarihçesi-Sosyal Sorunun Dönüşümü, Robert Castel, Çeviri: Işık Ergüden, İletişim Yayınları, Ocak 2017, 440 sayfa 

 

CESURLARA DAVET

Bilip tanıdığım tek yer burası. Artık tamamen terkedilmişlere ait, terkedilmiş bir arazi. Biz de bu enlemlerde doğmuş ve tüm iyi ruhlar tarafından terk edilmiştik…”

Geçmişini bilmeyen kişi gelecekten ümitli olabilir mi? Meçhul bir arazide, meçhul bir zamanda, sadece kendilerinden haberdar iki kız kardeş: Margarete ve Fritzi. Ve bu meçhul arazinin altında yıllardır için için yanan dev bir kömür madeni; geçmişi, geleceği, her türlü verimliliği ve ümidi yakıp yok ediyor. Günden güne yok olan bu şehrin genç neslinin son temsilcilerinden Margarete ve Fritzi’nin tutundukları tek dal, varlığı tartışmalı eski bir nehir. Nehri bulunca, sanki her şey çözülecek. Oysa bilmedikleri ne çok sır, öğrenemedikleri ne çok bilgi var yıllar öncesine dair…
 
Köklerinin izini sürmek üzere yola çıkan iki kardeş geçmişin karanlık dehlizlerinde korkunç gerçeklerle yüzleşiyor. Sahte bir güven duygusuyla uyuşturulmaya çalışılan bedenlerini ve zihinlerini ayık tutmaya çabalayan Margarete ve Fritzi'yi ait olmadıkları arazilerin müttefiki kılan tek şeyse yabancılıkları oluyor. 


KÜNYE: Cesurlara Davet,
Dorothee Elmiger, Çeviri: Olcay Mağden Ünal, DeliDolu Yayınları, Ocak 2017, 136 Sayfa 

 

ALMAYER’İN SIRÇA KÖŞKÜ

Denizaşırı küçük bir sömürge adasının el değmemiş ve yabani atmosferinde saplantı, hırs, kıstırılmışlık ve çıkarcı hesaplarla dolu günlerin orta yerinde Almayer’in “Sırça Köşkü” tüm heybetiyle durur. Bu köşk, içinde yaşamanın gerçekleşmeyen bir hayal olduğu gösterişli bir ev midir? Damarları yakıp kavuran bir zehir, yani altın saplantısı mı? Yoksa küstah Almayer’in, o çok sevdiği kızı Nina’nın kötücül annesi ve onun yerli akrabalarına karşı duyduğu küçümseme mi?

Muhteşem tasvirleriyle okuru uzak ve egzotik diyarlara götürüp yoğun ve zengin üslubuyla her cümlesinde birer hikâye anlatan Conrad, satır aralarında işlediği ihanet, soyutlanmışlık, kültürel asimilasyon gibi temaların yanı sıra Borneo nehirlerinden akan insani zaafları Almayer’in hayalperest ve tutkulu kalbine saplıyor.


KÜNYE: Almayer'in Sırça Köşkü, J
oseph Conrad, Çeviri: Ayşe Deniz Temiz, Sel Yayıncılık, Ocak 2017, 204 sayfa 

 

TÜRK HALK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ

Mutluay’ın ilk yazıları okur önüne 1946 yılında Gün dergisinde çıktı. Sonraki yıllarda dönemin önemli gazete ve dergilerinde deneme, inceleme ve eleştirileri yayımlanan yazarın özellikle 1968-1978 arası Cumhuriyet gazetesinde “Kitaplar” ve “Edebiyat Sohbetleri” üst başlığıyla yer bulan yazıları çok geniş bir okur kitlesinin ilgisine konu oldu. Hocamızın Milliyet Yayınları’nın “100 Şair 1000 Şiir” ve eleştirmen Fethi Naci’nin Gerçek Yayınevi’ndeki ünlü “100 Soruda…” dizisinde yayımlanan çok sayıda kitabı Türk edebiyatının tarihsel gelişim ve sorunlarına merak duyan günümüz okurları için de kaynak kitap niteliğindedir. 

Doğal devamı niteliğindeki Tanzimat’tan Günümüze Kadar Türk Şiiri (1973) ile tamamlandığı varsayılabilecek olan bu değerli çalışma, devasa Halk Şiiri hazinemizin en parıltılı örneklerini ve kültürel belleğimize bu unutulmaz hacmi nakşeden Öksüz Dede’den Âşık Kerem’e, Gevherî ’den Sümmânî’ye, Karacaoğlan’dan Âşık Veysel’e bazıları anonim 20 Âşık’ı, 20 büyük Ozan’ı kapsıyor.

Tüm yapıtlarını önümüzdeki yayın dönemlerinde yeniden yayımlayacağımız Hocamızı 90. doğum yılında Türk Halk Şiiri Antolojisi’yle hatırlıyor; sevgiyle, saygıyla anıyoruz.


KÜNYE: Türk Halk Şiiri Antolojisi, Rauf Mutluay, Ayrıntı Yayınları, Ocak 2017, 448 sayfa

 

KAPLAN! KAPLAN!

24. yüzyılda geçen hikâye, ‘Gully Foyle’ adındaki karakterin uzayda ölüme terk edilmesiyle başlayıp, onun intikam almak için çıktığı macerayı anlatıyor. Eser, bu anlamda,  intikamı en iyi çerçevede ve olabilecek en sıradışı şekilde anlatan roman olarak da görülüyor.

Gully Foyle, uzayda ölüme terk edilmiştir. O güne kadar etliye sütlüye karışmadan kendi sıradan dünyasında yaşayan, basit bir adamdır oysa.  İnsanlardan yüzyıllardır uzak kalmış bir halk tarafından yüzüne korkunç bir kaplan dövmesi yapılsa da onların elinden de kurtulmayı başarır. Dövmeleri sildirmeyi başarır ama sinirlendiğinde ne yaparsa yapsın kaplanın silueti suratında parıldamaya devam eder. İsmini William Blake’in ünlü şiirinden alan “Kaplan! Kaplan!”, sıradan bir adamın intikam güdüsüyle nasıl bir canavara dönüşebileceğini anlatan sıradışı bir roman.

ABD’li yazar Alfred Bester’in, ‘Yıkıma Giden Adam’la başladığı yazı serüveninde ‘siberpunk’ akımının kurucusu olduğu kabul edilir. Kullandığı efekt ve sesler, matbu yazıya getirdiği farklı bakış açısı da, ardılları için örnek teşkil etmiştir. Bilimkurgunun gizli ustası olarak bilinen Bester, tabiri caizse “gazdan ayağını hiç çekmeden” yazan adam olarak ün salmıştır.

İlk basımı 1956’da yapılan bu sıradışı romanla tanışmak, tüm bilimkurgu hayranlarına ve kitapseverlere iyi gelecek… 


KÜNYE: Kaplan! Kaplan!, Alfred Bester, İthaki Yayınları, Ocak 2017,304 sayfa

DAHA FAZLA