‘Ve haklıydı, tarih kadınları pek sevmez…’

‘Ve haklıydı, tarih kadınları pek sevmez…’

Dipnot Yayınları’ndan 3 Mart tarihinde çıkan ve Feryal Saygılıgil’in yayına hazırladığı “Kadınlar Hep Vardı – Türkiye Solundan Kadın Portreleri” kitabında Osmanlı-Türkiye tarihinden 12 önemli solcu, -feminist, sosyalist kadının biyografileri yer alıyor. Kitap Suruç Katliamı’nda daha 20 yaşında hayatını kaybetmiş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisi Hatice Ezgi Sadet’e adanmış…

Yazılı tarihin sistematik bir şekilde aktarılmaya başlanması matbaa ve yayıncılığın yaygınlaşmasıyla gelişti ve tarihin bu aşamasında kadınlar eğitim ve toplumsal yaşamdan uzaklaştırıldıkları ve erkek egemen sistem içerisinde geri plana itildikleri için çoğunlukla tarih sayfalarında yer almıyorlar. Kitapta Mari Beyleryan’ı yazan Kayuş Çalıkman Mari Beleryan’ın söylediği ‘tarih kadınları pek sevmez’ sözünü hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor: “ Ve haklıydı, tarih kadınları pek sevmez, sayfalarında onlara pek yer ayırmak istemez. Tarihe adlarını yazdıran kadınlar genellikle bir hükümdarın arkasında türlü entrikalarla uğraşan, aşk hayatları renkli, magazinsel varlıklar olarak yer edinirler, hükümdarların yanlış kararlarında mutlaka onların rolü vardır. Genellikle tahtı işgal edecek erkek bulunamadığından tahta çıkartılmaya mecbur kalınmış imparatoriçelerin, kraliçelerin asli görevlerinden çok kimlerle aşk hayatı yaşamış oldukları sorgulanır, hiçbir şey bulunamasa büyücülükle itham edilirler.” O yüzden kadınların bu bakış açısından ayrı bir tarih yazımına ihtiyaçları var.

Kadın araştırmalarında kadın otobiyografileri ya da biyografilerinin sadece tarihte kadınların görünmezliğine, yok sayılmasına karşı değil, kadın mücadelesinin tarihini öğrenmek bakımından da önemi var. Kitabı yayına hazırlayan Feryal Saygılıgil de kitap sunuşunda “Konuşurken yeni hikâyeler yaratıyoruz, anlatılanları dinlerken, okurken, diğerinin hikâyesi üzerine düşünürken kendi hikâyemizi de kuruyoruz.” diyerek bu açıdan da kadınların tarihini okumanın önemini vurguluyor.

Dipnot Yayınları’ndan 3 Mart tarihinde çıkan ve Feryal Saygılıgil’in yayına hazırladığı “Kadınlar Hep Vardı – Türkiye Solundan Kadın Portreleri” kitabında Osmanlı-Türkiye tarihinden 12 önemli solcu, -feminist, sosyalist kadının biyografileri yer alıyor ve Suruç Katliamı’nda daha 20 yaşında hayatını kaybetmiş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisi Hatice Ezgi Sadet’e adanmış…

Kitapta portreler doğum yıllarına göre kronolojik olarak sıralanmış, bu da aslında kadınların Türkiye tarihi boyunca sol mücadele içinde hem teorik hem de pratik anlamda yerlerinin ve ağırlıklarının nasıl arttığını da gösteriyor. Mari Beyleryan, Zabel Yaseyan ve Athina Gaitanou-Gianniou portreleri, 20. yy’ın başında Anadolu topraklarında filizlenen sosyalist hareketin emektarları hem de birinci dalga feminizminin etkisinde özellikle kadınların eşitliğine, eğitim ve çalışma hakkı gibi temel haklarının savunulmasında öne çıkan isimler olarak dikkat çekiyor. Osmanlı Sosyalist Merkezi tarafından basılan Ergatis gazetesinde Athina Gaitanou-Gianniou şöyle yazıyor: “Biz kadınlar olarak bağımsız ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. (…) Modelimiz; özgürleşmiş, bağımsız yarının kadını olmalı. (….) Bu kadın, bugünün zayıf ve savunmasız kızları gibi evlenmeye zorlanmayacak. O, çalışacak ve erkekler gibi kendi parasını kazanacak.” (Avdi-Kalkani, s28). Ama yine de birinci dalga feminizminin sınırlarını aşan nitelikte sosyalist ve eşitlikçi görüşleri her üç kadın için de vurguyu hak ediyor. Yine Anna Vakali ve Nacide Berber’in hazırladığı Athina Gaitanou-Gianniou’nun bir yazısından aktarılan “Sosyalizm, kadınlara merhamet ve hayırseverlik çerçevesinde değil, doğal hakları olarak görmeleri için ilham verecekti” (Avdela ve Psara, s. 414-415) cümlesi aslında bu kadın portrelerini iyi yansıtıyor.

Kitapta yer alan diğer iki portre Yaşar Nezihe ve Sabiha Zekeriya Sertel ise cumhuriyetin ilk yıllarında sol mücadelenin içerisinde yer almış isimler… Yaşar Nezihe, bu portreyi hazırlayan Hazal Halavut tarafından da belirtildiği gibi 1923’te Aydınlık dergisinde çıkan 4 şiiri nedeniyle “ilk sosyalist kadın şairimiz” olarak bilinmesine karşın hakkında çok az bilgi var. Yine de bu kitapla önemli katkılar yapan Halavut, Yaşar Nezihe ile ilgili iki uçtaki tartışmaları “birinde direngen ve cesur sosyalist şair imgesi diğerinde divan edebiyatının hükmünün bittiği bir dönemde gazellerde aşklarını ve yalnızlığını kağıda döken bir kadın şair buluruz” şeklinde özetliyor. Sabiha Zekeriya Sertel yine cumhuriyetin kuruluş döneminde yetişen ve Marksizmle de eğitimi aracılığıyla tanışmış, kadının ezilmişliği konusunda da üretimler yapmış iz bırakan bir kadın portresidir. Portreyi hazırlayan Aynur Soydan Erdemir, Sertel’in gelişimini, bilinç yükselişini Resimli Ay, Cumhuriyet, Tan gazetesi vb. yazıları üzerinden çok iyi özetliyor. Kitaptaki bu bölümden aktaracak olursak: “Sertel’in evlilik, aile, nikah konusundaki özetlenen düşünceleri ekseninde, birinci dalga eşitlikçi liberal feminizminin önermelerinden koptuğu ve Marksist gelenekle bağını sağlamlaştırdığı açıktır.”

Ardından gelen Suat Derviş ve Fatma Nudiye Yalçı portreleri, hem bölüm yazarları hem de Feryal Saygılıgil tarafından, Sosyalist/Komünist siyasette yer alan önemli kişilerin eşleri olmaktan kurtarılarak birer devrimci, sosyalist, entelektüel kadın olarak karşımıza çıkıyor. Sonrasında ise Zehra Kosova, otobiyografisinden ve röportajlarından yararlanılarak aktarılıyor; hazırlayan Sevda Karaca’nın sözüyle ‘(…) herhangi birinin eşi, annesi, kızı ya da akrabası olarak anılmadan, yalnız ve yalnızca Zehra Kosova olarak sivrilen bir varoluş…” Komünist, işçi, kadın…

Sevim Belli, Türkiye soluna hem teorik üretimi hem de çevirileri ile iz bırakmış, mahpusluğu, ağır eleştirileri göğüslemiş bir kadın portre olarak karşımıza çıkıyor. Sevim Belli sonrasında aktarılan Sevgi Soysal ve Leyla Erbil portreleri ise daha çok edebiyatçı kişilikleri ve eserleri üzerinden aktarılıyor. Cüretkâr kadın karakterleri ve kadın gözüyle yazılmış romanları yaşamları ile ilgili ipuçlarını da barındırmaktadır. Sevgi Soysal Yıldırım Bölge Kadınları Koğuşu romanında sol örgütlere üye kadınlara dair tespitleri hapishanedeki kadın arkadaşları tarafından dahi eleştiri ile karşılanmıştır. Leyla Erbil’i de Tuhaf Bir Kadın romanı ve romanın kadın kahramanı üzerinden tanıtmayı seçmişler.

Kitapta son olarak Şirin Cemgil portresi yer alıyor. 68’li kadınların yazdığı ilk otobiyagrafilerden biri olan Sinança’dan yararlanılarak ve yakın dostu Necmiye Alpay’ın da katkısıyla yazılan bölümde özgür ruhlu ve kitap kurdu olarak aktarılıyor. Necmiye Alpay’ın deyimiyle tüm bunların yanında sonuna kadar inanmış bir devrimcidir Şirin Cemgil. FKF’nin ODTÜ sorumlusu olarak seçilmesinden ve Sinan Cemgil’le tanışmasından önce de sonra da inançları ve düşünceleri doğrultusunda hareket etmiş bir kadın olduğu bir kez daha vurgulanıyor. Sürgün yıllarında hareketle yollarını ayırsa bile Kıvılcımlı hareketine dahil olmuş ve gerilla siyasetini benimsememişti. Kendi bulunduğu sol hareket içinden de gelen eleştirilere karşı, bir kadının kocasından farklı düşünebileceğinin cevabını veren, kitapta bahsedilen tüm diğer kadınlar gibi kendi hayatını kendi yaratan devrimci bir kadındı.    

Her biri özgün bir dönemin devrimci kadınlarının hayatlarını, eserlerini kısa kısa da olsa salt tarihçi değil, kadın gözüyle de okuma fırsatı veren Kadınlar Hep Vardı – Türkiye Solundan Kadın Portreleri kitabı, Feryal Saygılıgil’in de dediği gibi kendi hikâyemizi yaratmak için önceki hikâyelere bakabilmemizi sağlıyor. Türkiye sol tarihinde iz bırakmış özgün kadınların portrelerini okumak kendi hikâyemizi yaratmak için ilham veriyor. 

* Yazıda yapılan tüm alıntılar ‘Kadınlar Hep Vardı –Türkiye Solundan Kadın Portreleri” kitabından yapılmıştır.


KÜNYE: Kadınlar Hep Vardı – Türkiye Solundan Kadın Portreleri, kolektif, Hazırlayan: Feryal Saygılıgil, Dipnot Yayınları, Mart 2017, 352 sayfa.

 

DAHA FAZLA