Toplum, kültür ve mücadele
Raymound Williams; kültür, toplum ve ‘’mücadeleye’’ dair bir kapı aralamış diyebiliriz. Kitabı; -eleştirel bir gözle yaklaşmak şartıyla- modernizm, postmodernizm, şarkiyatçılık üzerine başka kaynaklara da başvurarak yapacağımız bir okuma çalışması içinde değerlendirmek kuşkusuz bize yeni ufuklar açacaktır.
1987 yılında “Modernizmin Siyaseti” başlıklı konferansa açılış sunumunu yapmak üzere davet edilen Raymond Williams 1988’de konferans kuruluna şöyle bir yanıt veriyor:
‘’7 Mayıs’ta Oxford’da Marksizm ve modernizm hakkında bir konuşma yapmaktan büyük memnuniyet duyacağım.’’ Ancak yazar Raymond Williams bu daveti kabul ettikten 12 gün sonra evinde hayatını kaybediyor. Williams’ın modernizm, siyaset, avangart sanat hakkındaki yazdığı taslak metinlerin evinde bulunmasının üzerine; Lancaster Üniversitesi’nden Tony Pinkney isimli akademisyen tarafından bu taslak metinler düzenlenerek, Modernizmin Siyaseti kitabına hazırlık için çalışmalara başlanıyor. Ve nihayetinde birçok metin düzenlenerek, Williams’ın hayatını adadığı temel terim ve teorileri de kapsayan Modernizmin Siyaseti kitabı böylece ortaya çıkıyor.
Raymond Williams’ı yakından tanımak için öz yaşam öyküsüne bir göz atmakta fayda var... Williams 1921’de Galler sınırındaki Pandy köyünde doğdu. Demiryollarında çalışan bir işçinin oğluydu. Abergavenny Lisesi’nde, Cambridge Üniversitesi Trinity College’da öğrenim gördü. 2. Dünya Savaşı sonrasında Oxford Üniversitesi bünyesinde yetişkinlere yönelik bir eğitim programında öğretmenlik yaptı. 1961’de Cambridge Üniversitesi Jesus College’da İngiliz Edebiyatı dersleri verdi. 1974’te aynı üniversitede tiyatro profesörü oldu. Kültürün çok çeşitli alanlarını incelediği çok sayıda kitabının yanısıra “Politics and Letters” (1946-47) dergisinin yönetmenliğini yaptı, May Day Manifesto’yu (1968) yayımladı. “New Left Review” adlı Marksist dergide birçok yazısı yayımlandı. Marksist kültür ve edebiyat kuramının gelişmesine önemli katkılarda bulunmuş bir eleştirmen ve teorisyen olarak kabul edilen Williams, kültürel materyalizm yaklaşımının kurucusu olarak kabul ediliyor.
Modernizmin Siyaseti kitabı, Şubat 2018’de Sel Yayıncılık tarafından basıldı. Kitabımız on iki başlıkta ele alınan temel bir tartışmaya davet ediyor okuru. 1983 yılında ‘’bilinçli modernizm’’ döneminin sona ermekte olduğunu iddialı bir şekilde ilan eden Williams: “Modernizm nedir, bilinçli modernizm ne zaman başladı, neden bitiyor yahut bilinçli modernizm esasında nedir?” diyerek bizi çeşitli kavramlar üzerine düşünmeye zorluyor. Bahsi geçen on iki başlık-on iki metin esas olarak devrimci sosyalist siyaset ile avangard sanat arasındaki nesnel faklara, karmaşıklıklara çubuk büküyor.
Modernizm ve kültürel teori nedir?, diyerek başlayan kitabımız modernizmin zaman olgusuna yoğunlaşıyor. Metropol algıları, modernizmin doğuşu ve avangardın siyaseti başlıklarında teorinin temel zemini yazar tarafından kademeli olarak çiziliyor. Dil, tiyatro, teknoloji ve kültürel teorinin kullanımları da yine ayrı ayrı başlıklar tarafından ele alınıyor. Bu on iki başlık tarafından işlenen konular Williams’ın teorisinin çevre çeperini oluşturuyor. Modernist teorinin zaafları ve baskın özellikleri ele alınırken edebiyattan sanata, tiyatrodan, medyaya birçok etken üzerinden durum değerlendirmesi yapılıyor. Yazar modern olanı ezip geçen ancak postmodernizmin uzağında olan bu iki uç arasında kültürel bir analize yoğunlaşıyor. Bugün devrimci sosyalist siyaset açısından da birçok açıdan yararlanılabilecek çeşitli soruları önümüze koyuyor, bizleri düşünmeye zorluyor.
Metinlerde ele alınan temel kavramların detaylı açıklanması, hatta bazen fazlaca detaylandırılması okurun kafasını biraz karıştıracak olsa da, Williams’ın özgün ve ‘’kavgacı’’ üslubu okumayı keyifli kılıyor. Her metnin hedef aldığı temel tanıma-kavrama odaklanması ve yazarın açıktan güttüğü “anlaşılmak” kaygısı okur tarafından da hissedilecektir. Metinler kavramlar ve düşüncelerle boğuşurken, kitabın sonlarına doğru bizi keyifli bir söyleşi bekliyor...
Bu söyleşi; Mike Dibb’in “Kır ve Kent”, Geoff Dunlop’un “The Shadow of The West” filmlerinin gösterimlerinden sonra yapılıyor. Filmler sırasıyla Raymound Williams’ın Kır ve Kent’i ve Edward Said’in Şarkiyatçılık kitaplarından uyarlanmış. Filmler üstüne yapılan bu söyleşi de karşılıklı konuşmayı nüktedan bir üslupla zarafetle işliyor. Zarafeti özellikle kullandım, çünkü Williams ve Said her meseleye “aynı” bakmamalarına rağmen doğru tartışma üslubunun güzel bir örneğini sergiliyorlar. Farklılıklarında Doğu ve Batı arasındaki kültürel, sosyolojik, siyasi bağın doğrudan ilgisi var kuşkusuz.
Filistinli Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak 1935’te Kudüs’te doğan Said, Kudüs ve Kahire’de eğitim görüp, on beş yaşında ailesiyle birlikte ABD’ye göç ediyor. Princeton Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Harvard’da master ve doktorasını tamamlıyor. Yale, Harvard ve Johns Hopkins üniversitelerinde konuk profesör olarak görev yapan Said uzun yıllar sürgündeki Filistin Ulusal Konseyi’nin üyesi olarak kalıyor. Batı’da Filistin’in kendi kaderini tayin hakkını savunan hareketin sözcülüğünü yapar ve FKÖ’yü terörizmle özdeşleştiren Batı basınını yazdığı birçok makale ve kitapla eleştirir.
Said, genel bir tutum olarak toplumsal güç ilişkilerine karşı sol radikal bir tavır alır. Etkili bir sosyalist partinin veya hareketin olmadığı ABD’de kendine Marksist diyenlerin politik değil; akademik bir bağlılık beyan ettiklerini, bunun net sonucunun da hiçbir etkisi olmayan bir marjinalliğe sürüklenmek olduğunu düşünür. Said’in Filistin özgürlük mücadelesi üzerinden savaşımı değerlidir ama din, laiklik ve İslam hakkındaki fikirleri bence tartışmaya açıktır. Said Şarkiyatçılık kitabında Doğu ve Batı arasındaki farkı, Batı’nın bir anlamıyla ‘’küstah ağabeyliğini’’ hedef tahtasına oturturken iddialı bir İslam savunusu ile kaleminin mürekkebini tazeler.
Şarkiyatçılık kitabında ise niyetini şöyle tarif eder:
“Şarkiyat bilgisinin bugün bir anlamı varsa eğer, o da Şarkiyatçılığın herhangi bir bilgide, herhangi bir yerde, her an ortaya çıkması mümkün bir zaaf konusunda uyarıcı bir örnek oluşturmasıdır. Okuruma şarkiyatçılığa verilecek yanıtın garbiyatçılık olmadığını göstermiş olduğumu umuyorum.’’
Modernizmin Siyaseti kitabı bu iki güçlü ve kendi döneminde izler bırakmış kalemin karşılıklı söyleşisi ile sonlanıyor. Williams ve Said arasındaki samimi dil, akıcı üslubun söyleşiyi hareketli kılan bir hali var. Amerika, İngiltere, Filistin, radikal sol mücadele ve hatta kadın mücadelesine dair de karşılıklı fikirlerin uçuştuğu bu söyleşi ve Williams’ın on iki başlıkla ele aldığı on iki metin okur açısından hem doyurucu, hem düşündürücü olacaktır.
Raymound Williams; kültür, toplum ve ‘’mücadeleye’’ dair bir kapı aralamış diyebiliriz. Kitabı; -eleştirel bir gözle yaklaşmak şartıyla- modernizm, postmodernizm, şarkiyatçılık üzerine başka kaynaklara da başvurarak yapacağımız bir okuma çalışması içinde değerlendirmek kuşkusuz bize yeni ufuklar açacaktır.
KÜNYE: Modernizmin Siyaseti, Raymond Williams, Çeviri: Barış Şannan, Sel Yayıncılık, 2018, 247 sayfa.