'Taşerona kadro' muhalif kıyımına dönüştürüldü

'Taşerona kadro' muhalif kıyımına dönüştürüldü

'Taşerona kadro' süreci, başta belediyelerde çalışan taşeron işçiler olmak üzere yüz binlerce kişinin kadro hakkının gaspı ve işinden edilmesiyle sonuçlandı.

Tuğba Özer

2 Nisan 2018 itibariyle taşeron şirketlerde çalışan işçilerin merkezi idarelerde kadroya; yerel idarelerde ise belediye şirketlerine geçiş süreci tamamlandı. 

Kamu işyerleri ve belediyelerden binlerce taşeron işçi kadroya geçişin son aşaması olan İçişleri Bakanlığı ve MİT'in yürüttüğü güvenlik soruşturmasını aşamayarak işinden edildi.

Umut Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu atılan çok sayıda işçinin AKP’ye muhalif kişilerden oluştuğunu belirterek “Gördüğümüz şu; Alevi, Kürt, sol kimliği olan ya da herhangi bir şekilde AKP’ye muhalif olanlara karşı bir tasfiye hareketi söz konusu” dedi.

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen taşeron işçi düzenlemesi kapsamına alınan işçilere hem güvenlik soruşturması hem yazılı-sözlü ya da uygulamalı sınav şartı getirildi. Sınav öncesi işçilerden adli sicil kayıtları istendi. Adli sicil soruşturmasında sabıka kaydı olanlar elendi. Daha sonra sınav süreci başlatıldı. Sınavı geçenler güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu. Güvenlik soruşturmasıyla ilgili çıkarılan yönetmelik kapsamında taşeron işçiler kadroya geçiş için bir form doldurdu. Bu forma kendilerinin ve aile bireylerinin bilgileri yazıldı. Form daha sonra araştırma yapılmak üzere valiliklere gönderildi.

GEREKÇE SUNULMUYOR

Sonraki süreç ise şöyle işliyor: Valilik, tarafından kuruma gönderilen zarfta işçilerle ilgili tespit edilen  durum kurumlara bildiriliyor. “Sakıncalı” bir tespit söz konusu ise işçi kadroya alınmıyor. Karar işçiye tebliğ edildiğinde ise gerekçe sunulmuyor. 

Tebliğde bir gerekçe belirtilmezken, yalnızca "Güvenlik soruşturması sonucunda kadroya geçişiniz uygun bulunmamıştır” deniliyor.

‘AKP KARŞITLARININ TASFİYESİ SÖZ KONUSU’

Konuya ilişkin konuştuğumuz Umut Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu işçilerin kadro alınmayarak işten çıkarılması sürecinde AKP karşıtlarının tasfiyesinin söz konusu olduğunu şöyle anlattı: "Varsayalım ki anneniz 1 Mayıs’ta gözaltına alınmış ya da bir HES’e karşı çıkmış ve oradan hüküm giymiş. Dolayısıyla bu devlete karşı suç sayılıp sizin iş akdiniz feshedilebiliyor." 

Aksu, "Yani aileniz ya da akrabalarınız içerinde devlete karşı herhangi bir suçtan hüküm giyen varsa siciliniz temiz olsa, herhangi bir eyleme katılmamış olsanız dahi kapsam dışında bırakılabiliyorsunuz” diye ekledi.

Buna bazı belediyelerin itiraz ederek “suç şahsidir, suçun şahsiliği ilkesi işler” dediklerini aktaran Aksu, “Dolayısıyla valilik tarafından kurulan komisyonda ve belediyelerde kurulan komisyonda bunlara itiraz etmişler. Mesela Kartal’da kurulan komisyonda bu kapsamda şahsi suçu olduğu ifade edilen 4 kişi kalmış. Ataşehir’de 107, Bakırköy’de 200’ü aştığı söyleniyor. Avcılar için yine aynı oran veriliyor. Beylikdüzü’nde 40, Maltepe’de ise 17 işçinin işten atıldığı belirtiliyor. Maltepe ve Kartal’ın suçun şahsiliği konusunda direndiğini görüyoruz” diye konuştu.

“AKP kamuda ve belediyelerde yıkım hedefliyor” diyen Aksu, bir tasfiye sürecinin işletildiğini belirterek şöyle devam etti: “Buna da CHP’den merkezi düzeyde ciddi bir direniş sergilendiğini görmedik. Gördüğümüz şu; Alevi, Kürt, sol kimliği olan ya da herhangi bir şekilde AKP’ye karşı olanlara karşı bir tasfiye hareketi söz konusu. Atılanlardan gördüğümüz bu.” 

SABIKA KAYITLARI YOK, PSİKOLOJİK YIPRATMA VAR

Süreci yakından takip eden avukat Pınar Dinç ise birçok işçinin hiçbir sabıka kaydının bulunmamasına ve geçmişte gözatına dahi alınmamasına rağmen “sakıncalı” bulunarak kadroya alınmadığını söyledi. 

Dinç, bu durumdaki işçilerin işsiz kalma sıkıntısının yanında bir de sürekli olarak "20 yıl önce bir mitinge gitmiştim ondan mı acaba" şeklinde kendileri ve akrabaları ile ilgili çok eski tarihlere uzanan bir sorgulama içerisine girerek psikolojik olarak da yıpratıldıklarını ifade etti. 

NE YAPILABİLİR?

“Büyük bir hukuksuzluk içerisindeyiz” diyen avukat Dinç, işçilerin yaşadıkları mağduriyete ilişkin şunları söyledi:
“Öncelikle işçilerin kendileri ya da akrabaları ile ilgili "ne yaptık acaba?" sorgulamasından vazgeçerek bu işten atılmaların dayanağının olmadığını görmesi gerekiyor. Normal koşullarda idari işlemlerin gerekçelerinin olması gerekir. Yani hangi gerekçeyle işten çıkarıldıklarının yazılması gerekir. Ama güvenlik soruşturması meselesinde hiçbir dayanak yok. Ancak bu karara karşı idari mahkemede iptal davası açıyorsunuz. İptal davası görülürse güvenlik soruşturmasından hangi sebeple geçilemediğinin soruşturulabilir. Bu kapsamda da işten çıkarma yönünde verilen kararın dayanağı olup olmadığı inceleniyor. Ama sonuçta o kadar keyfi durumlar var ki ortada. 10 yıldır aynı kurumda çalışan bir işçi valilikten gelen bir yazı ile güvenlik soruşturmasından geçemediği gerekçesiyle işten atılabiliyor. Dolayısıyla idare mahkemesine başvurmak gerekiyor ama görülen davada gerçekten bir denetleme yapılacak mı, o denetleme sonunda varılacak kanı ne olacak? Bunlar da bir muamma."

'YENİ BİR İŞ BULMALARININ ÖNÜNDE ENGEL YARATILDI'

Dinç, çok önemli bir noktaya da dikkat çekti: İşten atılan işçilerin yeni iş bulmalarında engellerle karşılaşması.

Avukat konuya şöyle açıklık getirdi: "SGK’ya yeni çıkış kodları ekleniyor. Bu çıkış kodlarından biri de '696 Sayılı KHK ile kamu işçiliğine geçilememesi sebebiyle çıkış' adı altında düzenlenen 40 No'lu çıkış kodu. İşçi başka bir yere başvurduğunda önceki iş yerinden neden ayrıldığına bakıldığı zaman KHK ile işten çıkarıldığı görülecek. İşveren daha derine indiğinde ise işçinin güvenlik soruşturmasını geçememesi nedeniyle işten atıldığını öğrenecek. İşverenin kafasında “demek ki sakıncalı bir durumu var” imajı oluşacak. Bu nedenle yeni bir işe girerken de büyük bir engel olacak. Kadro vaadiyle insanlara bir başvuru yaptırıldı ama sonucunda keyfi bir güvenlik soruşturmasıyla işlerinden atıldılar. Dahası bu çıkış koduyla yeni bir iş bulmalarının önünde de engel yaratıldı.”

Dinç, güvenlik soruşturması henüz sonuçlanmadan, yani işçinin kadroya alınacağı henüz kesinleşmeden bazı işçilerden sulh ve feragat sözleşmelerini imzalamalarının istendiğini de belirtrerek, "Yani işçi hem işsiz bırakılıyor hem de tazminatları gasp edilmeye çalışılarak iki yönlü bir kıyım yaratılmaya çalışılıyor" dedi.

DİSK: BİNLERCE ÜYEMİZ İŞSİZ BIRAKILDI

DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası tarafından yapılan açıklamada da güvenlik soruşturmaları ve sınavlar aracılığıyla adeta bir işçi kıyımı yaşandığı ifade edildi.

Açıklamada, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve DİSKİ, Bağlar, Yenişehir, Hakkari, Ergani, Sur, Mardin, Tunceli, Yüksekova, Ağrı, Siirt, Mersin ve Akdeniz Belediyelerinde bini aşkın üyemiz güvenlik soruşturması nedeniyle şu anda işsizdir” denildi.

ESKİ HÜKÜMLÜLERE HAK TANINDI

Düzenlemeye ilişkin bir diğer tartışılan nokta ise eski hükümlü işçiler oldu.

31 Mart’ta bir yönetmelik değişikliği yayınlanmış ve merkezi idarelerde eski hükümlü işçilerin kamuya geçişi bazı suçlar dışında mümkün kılınmıştı. Ancak belediye şirketine geçiş yapacak alt işveren işçileri kapsam dışında tutulmuştu. 

Genel İş ayrımcılığa neden olan bu uygulamadan geri dönüldüğünü duyurdu. İçişleri Bakanlığı tarafından eski hükümlü belediye alt işveren işçilerinin de devlet güvenliğine ve anayasal düzene karşı suçlardan mahkum olmamak kaydıyla 696 sayılı KHK hükümleri çerçevesinde belediye şirketlerine geçişlerinin mümkün olacağı valiliklere bildirildi.