Suruç Katliamının 2. yılında simge fotoğraftaki Dr. Çağla Seven konuştu

Suruç Katliamının 2. yılında simge fotoğraftaki Dr. Çağla Seven konuştu

20 Temmuz 2015'te Suriye'nin IŞİD saldırısından kurtarılan Kobane kentine oyuncak ve yardım malzemesi götürmek için Urfa'nın Suruç ilçesine giden gençlerin, Amara Kültür Merkezi'ndeki konaklamaları esnasında düzenlenen canlı bomba saldırısında katledilmelerinin üzerinden bugün tam 2 yıl geçti.

Suriye, Irak ve Türkiye'de katliamlar yapan cihatçı terör örgütü IŞİD'ci Abdurrahman Alagöz'ün düzenlediği canlı bomba saldırsında 33 kişi yaşamını yitirmiş, 103 kişi de yaralanmıştı.

O saldırıda yaralı kurtulanlardan biri de Doktor Çağla Seven'di. Katliamın 2. yılında Çağla Seven saldırının tanıklığını, onlarca ameliyatla geçirdiği süreci ve Suruç saldırısının ardından devam eden kanlı döneme ilişkin düşüncelerini İleri Haber ile paylaştı.

"BİZİ ORAYA GÖTÜREN ŞEY NURİYE VE SEMİH'İNKİNDEN FARKLI DEĞİLDİ"

 7 Haziran seçimlerinden sonra muhalefetin sesinin yükseldiği bir dönemde Suruç Katliamı gerçekleşti. Türkiye’de katliamlar dönemini yeniden başlatan Suruç’a kadar olan süreci nasıl tarif edersiniz? Sizi oraya götüren şey neydi?

Çağla Seven: Bizi oraya götüren şey bugün Nuriye ve Semih'in yanına götürenden farklı değildi. Biz ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların, mazlumların yanında olmayı görev edinmiş devrimci gençlerdik. 7 Haziran'da ülkede bir umut doğmuştu, tekçi ve sağ iktidar döneminin dizginlenmesi adına ama bu umudu önceden görenler 5 Haziran Amed katliamını organize etmişlerdi bile. Suruç'la birlikte tüm umutların yitirildiği yüzlerce insanın, öldürüldüğü, sakat bırakıldığı, evsiz, işsiz bırakıldığı bir savaş sürecine girildi.

 Katliamdan 21 ay sonra görülmeye başlanan Suruç davasının 2. duruşması 14 Temmuz’da Urfa 5. Ağır ceza mahkemesinde gerçekleşti. Mahkeme başkanı değişikliğinin duruşma sırasında öğrenildiği bir mahkemeden sizin ve Suruç Ailelerinin beklentisi ne yöndedir?

Ç.S: Uzun sure gizlilik kararıyla saklanmaya, üzeri örtülmeye çalışılan Suruç Davası ikisi Suriye'de biri Ankara katliamından tutuklu göstermelik üç sanık ve para cezasıyla ödüllendirilmiş bir Emniyet müdürü ile Urfa Hilvan'da dağın başında bir cezaevinde görülmeye başlandı. Bizler bugünkü Türkiye'nin  alenen vesayet ve baskı altındaki yargısının Suruç katliamı ve benzeri davaları açığa çıkarma niyetine bile sahip olabilme ihtimalini çok düşük görüyoruz. Bugün biliyoruz ki kararlar hukuka göre mahkeme salonlarında değil daha yukardan alınıyor. Hakim ve savcıların bağımsız karar verme yetkisinin bulunmadığı bir sistemde böylesine organize, ipin ucunun nereye gideceği belli politik davaların çözümlenmesini beklemek safdillik olur. Ancak bir yandan da Türkiye gibi konjonktürün çok hızlı değiştiği ülkelerde ipin ucu bu kadar kısa da kalmayabilir. Biz sokakta olduğu gibi mahkeme salonunda da adalet talebimizi haykırmaya devam edeceğiz. Gücümüz nefesimiz yettiği kadar gidebildiğimiz yere kadar bu davayı taşıyacağız. İnsanlığın ve Türkiye'nin tarihine kapkara bir leke olarak geçmiş böylesi bir vahşetin hesabını sormak bize, bizden sonrakilere ve tüm toplumun üzerine düşmüş bir görevdir.

"GEZİ ELBETTE BU ÜLKEDEKİ EN BÜYÜK KOLEKTİF KARŞI ÇIKIŞLARDAN BİRİYDİ"

 Haziran Direnişi sırasında gönüllü hekimlik yapmışsınız. Davanın 2. Duruşmasında Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, diğer Gezi Aileleri, Taksim Dayanışması da oradaydı. Gezi’den Suruç’ a dayanışma ve mücadele sizce nereye evrildi? 

Ç.S:  Gezi elbette bu ülkedeki en büyük kollektif karşı çıkışlardan biriydi ve bu karşı çıkıştan korkanlar tarafından şiddetle bastırılarak kana bulandı. 14 yaşındaki çocukları toprağa verdik, Ali Ismail gibi pırıl pırıl gençleri kaybettik, Ethem gibi işçi öncüleri başkentin ortasında kameraların önünde katledildi. Ve bu insanların katilleri mahkeme salonlarına getirilene kadar ve öncesinde ciddi ve açık bir şekilde korundu, kollandı. Bugün tutuklulara tek tip kıyafetten bahsedenler bu katilleri duruşma salonunda dahi peruk, gözlük ve bıyıkla kamufle etmekten utanmamışlardır. Evladını yitiren anneler meydanlarda yuhalatılmıştır.Zaten asgari insani değerlerde bile ortaklaşmakta zorluk çeken toplum daha da kutuplaştırılıp birbirine ötekileştirilmiştir. Gezi gibi büyük ve güçlü hareketleri durdurabilmenin yolu da buydu Ancak bir takım kazanımlar olabilseydi bugün nasıl bir ülkede yaşayacağımızın ve iki yıldan fazladır gördüğümüz kabusu görüp göremeyeceğimizi elbette bilemiyoruz.

"BİZİM EN İYİ BİLDİĞİMİZ ŞEY DİRENMEK"

Bugün Suruç’un tam 2. yıl dönümü. Geçen iki yılın ardından sağlık durumunuz ve psikolojik durumunuz nasıl? Hayatınıza devam edebiliyor musunuz?

Ç.S: Bizler en iyi bildiğimiz şeyi yapıp, direnmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz aydakilerle birlikte toplamda 32 kez ameliyat oldum ve tedavim halen sürüyor. 1 yıl gecikmeli olarak uzmanlık eğitimime başladım ama fiziksel olarak özellikle nöbetlerde olmak üzere epey zorlanıyorum.Ruhsal  olarak yaşadıklarımızı konuşmak ayrı bir başlık ister. Bunca acıyı taşımak zor, yan yana durmaya çalışsak da toparlanabilmiş değiliz. Velhasıl hayatımıza devam edemiyoruz, başka bir şey basladı, başlatıldı. Hayatlarımız canlarımız çalındı, biz sadece nefes almaya devam ediyoruz.

Suruç sol muhalefete dönük ilk kitlesel bombalı saldırıydı bu anlamıyla bir kırılma yarattı.Türkiye açısından ve Türkiye'deki muhalefet açısından neler değişti Suruç’tan sonra sizce?

Ç.S: Ben yoğun bakımdan çıktığımda sokağa çıkma yasakları vardı ve çocuklar sokaklarda rastgele katlediliyordu. Bir savaş süreci başlamıştı ve bu kaçınılmaz değil iktidar mücadelesi için yaratılan, organize edilen bir çatışma ortamıydı. Barış için ilmek ilmek örülen umutlar hızla söndürülüyordu. Birtakım kişisel ve siyasi hırslar yüzünden ülke kan gölüne çevrildi. Muhalefet tamamıyla ortadan kaldırıldı ve bugün "barış" diyen akademisyenlerin, muhalefet liderlerinin, insan hakları savunucularının bile tutuklandığı,  insanların kolayca "terörist" “FETÖ'cü" diye yaftalanıp türlü haksızlıklara maruz bırakıldıģı, hukuksuz, keyfi bir ortama  sürüklendik. 

"BİRLEŞİK MÜCADELE BİZLERİ BU KABUSTAN UYANDIRACAKTIR"

Suruç Yaralıları ve Tanıkları Platformu nasıl bir çalışma, kimler var, neler yapılıyor  anlatır mısınız? Faşizme karşı birleşik mücadele talebinden bahsediyorsunuz, bunu biraz açar mısınız?

Ç.S: Biz tedavilerin ardından katliam yaralısı ve tanıklarıyla bir araya geldik ve hem süreci takip etmek hem deSuruç'un Suruç'tan ibaret olmadığından yola çıkarak Gezi, Amed, Ankara, Cizre, Sur direnişlerinin ve bu katliamlara hayır diyenlerin ortak hareket etmesini sağlamak amacıyla böyle bir ekip oluşturduk. Ülkenin çok ciddi bir süreçten geçtiğini ve bunun sadece Suruç katliamı üzerinden görmenin, örgütlenmenin eksik ve güdük olduğunu düşündük. Ekibimizde Suruç yaralıları ve  ailelerinden, ölenlerin okul arkadaşlarına, Suraç'a gelmek  isteyip gelemeyenden10 Ekim  yaralılarına, onların ailelerine, Gezi yaralılarına , hiçbirinde fiziken bulunmayıp fiziki yara almamış olanlara birçok insan var ve bu katliam unutulmasın, hesabı sorulsun, yenileri yaşanmasın diye mücadele veriyorlar. Tam da Gülsüm Elvan ve Mücella Yapıcı'nin Hilvana Suruç davasına gelmesi, Nuriye'nin "Suruç İçin Adalet" pankartı taşıması, Lisa’nın Günes'in elele vermesi bizi bu kabustan uyandıracak olandır diye düşünüyoruz ve birleşik mücadele çalışmalarımızı bu minvalde örgütlüyoruz.